BARIŞ HAREKÂTI VE “KIPRIS’IN TOROSU”
Bu gün 20 Temmuz…
Ayşe’nin Kıbrıs’a tatile çıkmasının üzerinden tam otuz dokuz yıl geçti.
Ve o günün siyasi aktörlerinden çok azı yaşıyor. Gazilerden bir çoğu bir
daha göremedi o toprakları.
Bu gün 20 Temmuz... Türklerin
can güvenliğini, hürriyetini ve bağımsızlığını sağlayan Kıbrıs Barış
Harekatının yıldönümü. Başbakan Bülent Ecevit'in başkanlığında kurulmuş
koalisyon hükümetinin tarihsel cesaretini simgeleyen kararlılıkla ve
Rauf Denktaş'ın liderliğinde Kıbrıslı soydaşların cansiperane direnci
ile gerçekleşti Kıbrıs Barış harekatı. Tüm dünyanın muhalefetine rağmen
ikincisi de gerçekleştirildi. Ve Harekat Kıbrıs Türklerini sadece rum
baskısından kurtarmadı, sonuçta Kıbrıs'ı özgür ve demokratik bir devlet
düzeni içindeki yaşama da kavuşturdu.
Şimdi "20 Temmuz Barış Ve Özgürlük Bayramı"nın kutlandığı anavatan ve
yavruvatanda nutukların havada savrulduğu bu günde biz “Kıpırızın
torosu, gönüllerin Rauf’u” nu anarak kutlayalım istedik, tüm
özgürlükleri…
“KIPRIS’IN TOROSU
Akdeniz’in en yeşil adasında bayraklar yarıya indi. Cumaya kadar resmi
yas var yavru vatanda. Çünkü “ Beni oğlumun yanına defnedin” dedi ve
gitti Denktaş. Yaşama veda ettiği gece “Burası bağımsız bir
cumhuriyettir” sözleri son sözleri, Kuzey Kıbrıs’a veda busesi olmuş bir
çınardı.
Hayata dair dipnotlarda gizlidir gerçekler. Şimdi
Denktaş adına methiyeler düzülecek bu aralar. Sonra Kıprıs ne olacak,
Kıprısı neler bekliyor göreceğiz. Ve yavru vatanda alevden kılıçlar
yeminleri doğrayacak belki de.
20 Temmuz 1974’de Ayşe’nin Kıbrıs’a tatile çıkışını
aklı başında bir birey olarak siyah beyaz televizyondan paraşüt paraşüt
izleyenlerdeniz. Kıbrıs’ı o vakit hafızamıza kazıdık hiç çıkmamacasına.
Ulusalcı damarımızı kabartan ilk olaydır, birinci ve ikincisiyle barış
harekâtı.
13 Şubat 1975 Kıbrıs Türk Federe Devleti ilan
edildiğinde ise Rauf Denktaş’ı tanıdık. Seksen sekiz yılın kırk yılında
hep beraberdik. O günden beri tanırız ve izleriz Denktaş’ı. Biz
yaşlandık o hep ayni kaldı. Biz solcu olduk, sosyalist olduk, sosyal
demokrat olduk o hep ayni kaldı.
Biz Kıbrıs’ta kim iktidar olursa olsun onu dinledik,
ona inandık ve ona güvendik. Çünkü o kendini Kıbrıs’a adayan bir
mücevherdi. Direnişin, mücadelenin, kavganın, münakaşanın, münazaranın,
müzakerenin tartışmasız simgesiydi dünya kamuoyunda. Emperyalizme ve
etnik yayılmacılığa karşı duruşun sembolüydü. Direndi durdu yaşamı
süresince. Kıbrıs’ta Türk, dünyada Türk her yerde Türk tü en
yılmazından.
Sallamazdı bu yolda, Rum, İngiliz, Amerikan. Çıkar
anlatırdı her fırsatta Kıprız gerçeğini saatlerce. Akdenizin en büyük
liderlerinden biri olarak tarihe maloldu. Çok bedeller ödedi, nice
bedeller ödendiğini bilerek her oyuna, her dalavereye başkaldırdı yaşamı
boyunca. Arkasında küçük ama çok büyük bir ülke bıraktı gitti.
Kuzeyliliğimizden ödün vermedik yaşamımızda. Kuzey
Kıbrıs’ı da en bağımsız haliyle sevdik ve benimsedik Denktaş sayesinde.
Kimler geldi kimler geçti Denktaş hep ayni kaldı yiğitçe, değişmedi.
Kıbrıs üzerine hayalleri bitmedi ama ömrü bitti. Su üstünde yürünmez
dediler o yürüdü. Ateş içilmez dediler o içti. Esas vazifesinden,
bağımsızlık hevesinden hiç vazgeçmedi, uzaklaşmadı. Varoluşsal duruşu ve
dengesi, her şeyi sadece Kıprıs içindi.
Ve şöyle derdi; “ Biz emanetçileriz. Üzerinde
yaşayalım, hür yaşayalım diye atamızdan, babalarımızdan miras bu
toprakları bir mirasyedi gibi, ne satabiliriz ne de bırakıp
kaçabiliriz.”
Öyle işte, fazla söze ne hacet, uslanmaz bir
cengâverdi. Ulusal bir kahraman, çark etmez bir ulusalcıydı. Kıprısın
torosu, gönüllerin Rauf’uydu.
Huzur içinde yatsın…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder