17 Temmuz 2016 Pazar

KARA CUMA…

YALNIZLIK KAPISI; KARA CUMA…

Şu garip memleket adı daha en başından ‘kalkışma’ olarak koyulan alenen demokrasiye kasteden molla, hoca ve imam lakaplılardan oluşan paralelci bir cunta darbe girişimi yaşadı. Bu dost doğru saptamaya anında refleksvari tepki oluşur ama alınmaya da hiç gerek yok durum alenen bu. Çok yakında paralelci cuntacıların bu lakaplarla yani hoca, imam, molla ve benzeri lakaplarla anıldıkları görülecek ayrıca divanı harp tutanaklarına da aynen böyle yansıyacaktır. Yansıtılmasa da tarih böyle kaydedecektir.

Dosta düşmana, dünya aleme, el aleme rezil olundu bir kere daha. Yaşanmaz olası bu kara Cuma devletin üst kademeleri ve kurumları arasında ayrışmanın, kirlenmenin ve kinlenmenin katmerlenen birikimidir. Devlete hükmeden hükümet ile hükümete hükmedemeyen paralel devletin çatışmasında araya milletin katıldığı, meydana sivillerin sürüldüğü bir çağdışı feda kakışması olarak şimdiden tarihte yerini aldı. Gittikçe geleceği kararan memleketin bir kara Cuması eksikti, o da oldu...

Cuma ertesinde bir süreliğine kararan tablo tam kararmadan paralel cuntacı girişim devlet millet el ele geri püskürtüldü. Ama ülke demokrasisi yara aldı. Belki son bir girişimdi tutmadı. İleride can havliyle yapıldığı söylenecekse bile paralelcilere hiç yakışmadı. Resmi rakamlara göre çok insan mahvoldu. Kurunun yanında yaşında yanacağı cadı avı tez elden başladı. Her cuntacı girişim vahşidir ve darbeler karşıt vahşilikleri de tetikler. Onlar da yaşandı maalesef. Tatbikata çıkıldığına inandırılan veya öyle bilen suçsuz Mehmetçiğe acımasızca cephe alındı. Minarelerden müezzinler sala verirken, imamlar milleti resmen galeyana sevk etti. Elbette devlet hiyerarşisi içinde onların da üstleri amirleri vardır emir böyledir ama yalnızlık kapısı aralandı birden ve emirler hiç sorgulanmadan uygulandı. Ağır silahlar darbe girişimlerinde en acemi ve en cesur unsur sayılan er ve eratın elinde idi ama onlar Allahtan en zor koşullarda bile ustaca davranıp tetiğe dokunmadılar. Ve kopacak kıyameti önlediler…

Anıların kucağında, demir kapıların ardında, yakasız yamasız, omuzsuz rütbesiz, dinsiz imansız, kitapsız mezhepsiz yıllarca beslenen bu iç beslemelerin beslendikleri evi içten içe vurması girişimidir bu kara Cuma. Öyle ki başkomutanım diyen başkomutana rağmen kışlalardan çıkılmıştır. Telkinler ve nasihatler saatlerce dinlenilmemiştir. Ve kalkışmada dilenilince devlet kademesi kendi kolluk güçleriyle bitirmesi gereken bu iç meselesini halka havale etti. Millet resmen kullanıldı. Bu derin ve ileri demokrasi sürecinde aradan sıyrılan kim olur, olacaktır yakında anlaşılır.

Şimdi kimse yanlış anlama ikircikliğine düşmesin ama bu emir komuta zincirsiz kalkışma devlete bağımlı çalışanların ve kurumlarının yıllarca politika yapmasının en doğal sonucudur. On yıllardır devletin en kilit mevkilerine yerleştirilen paralelcilerin paralel devlet mantığı çerçevesinde bir araya gelerek yine birbirini kandırmalarıdır. Bu kara Cumaya başka elbiseler giydirmeye çalışanlar elbette olacaktır. Ancak bu tıknaz bedene başka takım uymaz. Elbette paralel devletin çöküşü anlamına gelmez bu kışkışlanan saldırı ama devlet de milletin özenli gayretiyle çökmemiştir. Hem de bu kısır kalkışmayla tam da çökeceği sırada. Böylece ileride toplumu daha da tehdit edebilecek silahlı kuvvetler tandanslı silahlı veya konuşlanılan her merkezde daha yoğun silahlanabilecek bir paralel öncü gücün de bir süreliğine etkisizleştirilmesi sağlanabilmiştir. Bir başlangıç günüdür kara Cuma.

Ancak kara cumanın son üç saatinde sadece başkent ve İstanbul ile sınırlı kalınca ertesi sabahın ilk saatlerinde çaresizleşen paralelci kalkışmaya, ordusal düzeyde silahlı kuvvetler desteği, muhalefet kışkırtması ve hükümet karşıtlığı eklenseydi olay çok başka yerlere giderdi. Tahmini zor şimdikinden bin bir beter bir dünyaya açılırdı kapanan gözler. Belki de molla, hoca ve imam lakaplı paralelcilerin beklediği ve güvendiği buydu. Geç kalınmış veya sonuçlarına bakıldığında erken davranılmış bir intihar girişimiydi de denilebilir. Kıvılcım hangi maksatla çıkıldıysa çakıldı ama tutmayan bu kalkışma ve kakışmadan derhal dersler çıkarılmalı ve bu kısıtlı ve kısır cuntacı darbe girişimi çok iyi okunmalıdır.

Ankara ve İstanbul yoğunluklu bu kalkışmacı tezgâh tutmamış olabilir. Ancak paralelcilerden sayılanların ülkeyi yöneten bu iki büyük ilde bu kadar etkin olması ve bir araya toplanması başka bir kara nokta. Bu tabloyu oluşturan ve oluşmasında payı bulunanlar kimlerdir. Resmen bilinen bir durum değil midir bu garabet. Daha çok soruyu bünyesinde barındırır bu çatlak. Paralelci kalkışma tutmadı çünkü  ‘Ne rüyalardan geçti bu toplum. Ne çapraz sorgularda ne kurnaz sorularla sınandı. Gizemli sinsi tebessümler duvarlarda asılıyken bile hiç korkmadı. Dönmedi bildiğinden. Asla kaçmadı. Tabloda sönen gençliğin tabulaştırdığı mahmur bakışlardan bilirdi darbeleri. Ne adi darbeler gördü bu memleket…’

Ve top yekun şahlandı ve kanmadı bu kez…

Biraz daha akıl biraz daha bilim. Sala, ezan, namaz niyaz, büyük Allah naraları da bir yere kadar. Modalaşan gece yürüyüşleri de başka bir keder. Bu kamplaşmacı yozlaşma ve kadersi yalnızlaştırmayla sadece yalnızlık kapısı çalınır ve dahi en beter yanılgı üşüşür beyinlere. Ki yoluna yanmak o yanmak değildir.

Bu paralelci çıkar savaşında kara Cuma kalkışması sonrasında beliren karahumma da arada kalarak tek ezilen ise zavallı er erbaş Muhammet oldu. Derin sırlar ve keskin arzular ocağında yetişen hoca, molla, imam üçlemesinde şekillenen ve silahla kuşandırılan rütbeli cuntacıların kandırmasıyla tek suçları orada olmaları dışında bir suça bulaşmamışların milletçe merkez sayılması da ayıp kaçtı biraz. Devlete bulaşan illet biraz küçümsendi, gözden kaçırılmaya çalışıldı sanki. Zaten kara cumacı cuntacıların millete ve Mehmetçiğe acımadıkları da ortada. Yazık değil mi senin benim hepimizin çocukları olabilecek yirmili yaşlarını süren o toy vatan evlatlarına. Yapılanlar reva mı? Vahşice dine imana, din iman bir kenara insanlığa sığmayan kafa koparmalar, kayışla kırbaçlamalar, yutüplük ahkâm kesmeler, akıllı telefonlara poz vermeler, kameralara çaresiz çocukların başına basıp kıl kıl sırıtmalar, yürek yakan görüntüler vermeler, daha neler neler…

Askeri askere, askeri millete, ahaliyi askere, askeri polise, polisi hepsiyle karşı karşıya getirmeyle şekillenen bu paralelci cunta girişimi bu kara Cuma ucuz atlatıldı. Bu kalkışma ve kakışmanın ilk gayesi sonucçta orduya itibar kaybettirilmesidir. Kaybettirildi de. Politikacılar tarafından sivil milletin gözü dönmüş bu gurka paralelci silahlı güce karşı en çıplak haliyle meydanlara sürülmesi ise sonradan enikonu tartışılması gereken başka bir muammadır. İşin vahameti heyecan geçtikten sonra anlaşılır.

Şimdiden başlayarak tartışılması geren diğer bir muamma da kutsal mabetlerin minarelerinden zamanlı zamansız salalar, ezanlar okunarak ve dokunaklı kısa metinler ile sivil halkın resmen sokağa çağrılmasıdır. Bunu bu şekilde cami mescid minarelerinden dahi yapınca ileri demokrasi adına cihat, benzer çağrıları kısıtlı olanaklarla başkaları yapınca ileri demokrasi adına katli vacip görmek de ayıbın başka bir tarafı. Zaten her sıkışma anında şu yüce dinin politikaya alet edilmesi ayıptan öte feci günah. Bunca günahın hesabını kim verecek, verilebilecek mi acaba? Ayıbı kayıbı bir kenara sayıp dökülecek çok ayrıntı meşgul ediyor zihinleri. O zihin aritmetiğine de sıra gelecek.

Şimdi vakti zamanında bunlarla incelikli ve ağırdan kandırılma boyutunda olsa bile tek merkezli işbirliği yapanlar, sonradan birbirlerine paralelleşenler,  her kimse onlar, onların hiç mi suçları yok bu kara Cuma kalkışması ve kakışmasında. Paralelleşilmeden önce her şey güllük gülistanlık ise ne değişti şu birkaç yılda. Suçları var veya yok denilse de bu paralel öncesi ve paralel sonrası yalnızlık kapısında çakılı levhada kimlerin ismi yazılıdır vakti zamanı gelince bir bir dökülür. Özellikle bu kara Cuma ve kara cumaya gelininceye dek yapılanlar bir bir dökümlenir.  Kim paralelci konumludur kim sorumludur defterler dürülür.

Devletin her bir kadrosuna yerleştirilen bu hoca, molla, imam ve müezzin lakaplılardan oluşan paralelci zihniyet zamanla ahtapot kolları gibi en ücraya ulaşırken, memlekete yayılırken, kurumlara uzanırken susanlar ve göz yumanlar bu gün demokrasi havarisi kesilmiş ise yanlış giden bir şeyler var, yanlış yapılmış bir şeyler var demektir. Zamanın da camii bombalayacaklar diyenlerin bu gün milletin meclisini bombalamaya kadar varan tavrı asıl kırılma noktasıdır ve gerçek demokrasiye tutunmanın tam vaktinin geldiğinin de apaçık göstergesidir.

Kara cumadan sonra da bu mevcut hükümet ve paralel devlet kavgası sürer gider. Ta ki bu azınlıkta kalan arsız paralelci kalkışmayla ve yaşanan cılız kakışmayla sallanan, gidip de gelen hükümetin en baştan son ayakçasına gitmesine kadar…

Tanrı bu millete yakın zamanda böylesine ucuz bir senaryoyu bir daha izlemeyi veya benzer üçüncü sınıf senaryolu bir yapımda figüran olmayı bir daha nasip etmesin…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder