22 Mart 2013 Cuma

ESENLER'DE "ZİHİNSEL DÖNÜŞÜMDEN KENTSEL DÖNÜŞÜME"...



ESENLER'DE "ZİHİNSEL DÖNÜŞÜMDEN KENTSEL DÖNÜŞÜME"...

Başbakan Erdoğan, Esenler Havaalanı mahallesinden Sağlam şehirler sağlam gelecek için ‘Dönüşüm başlıyor’ parolası ile Türkiye’de hayata geçirilecek projenin düğmesine bastı.

Bingöl, Gaziantep, Samsun, Kahramanmaraş, İzmir, Beyoğlu, Çekmeköy, Küçükçekmece ve Esenler’i kapsayan canlı bağlantılarla kentsel dönüşüm adına yıkılması kararlaştırılan binalara sembolik kepçe vuruldu.

Esenler Havaalanı mahallesi Atışalanı köy mezarlığı karşısındaki program Esenler Belediye başkanının konuşması ile başladı.

Başkan konuşmasında; “Bugün hayırlı ve bereketli bir gün. Esenler her zaman büyük ustaya büyük sevgiyle gönlünde yer vermiştir. Kentsel dönüşümün Esenlerden başlatılması da bizi onurlandırmıştır. Altı noktada kentsel dönüşüm çalışmalarımız sürüyor. Yüz bin metrekarede 1.560 konut yapılacak. Hedefimiz üç ayda proje alanlarını boşaltmaktır. Havaalanı mahallesindeki projemize ‘Avas 2023’, Tuna mahallesine ise ‘Tuna 2071’ adlarını verdik. Projelerimiz bu isimlerle devam edecek” dedi.


Esenler Belediye başkanından sonra kürsüye Büyükşehir belediye başkanı Kadir Topbaş geldi.



Topbaş şu konulara değindi; “Dünyada hızlı bir değişim dönüşüm var. Bu değişim dönüşümü görenler ülkelerini geleceğe taşırlar. Günümüzde yaşam, barınma ve inanç hakkı çok önemli haklardır. Tarihte temel ihtiyaçlar şehir merkezlerinde karşılanırdı. Ecdadımız bu doğrultuda şehirler kurmuşlardır. Son yüzyılda ise düzensiz yerleşimin getirdiği sonuçlarla karşı karşıyayız. Taşıdığı riskler nedeniyle 1.600.000 binamız imara aykırılıklar taşımaktadır. Bu sorunu çözerek huzur içinde yaşayacağımız mahalle ve ilçeleri birlikte oluşturacağız”



Topbaş’tan sonra İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu konuştu. Vali konuşmasında; “Belkide Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli projesine tanıklık yapacağız. Sağlıksız ve niteliksiz yapılar deprem kuşağında olmamız nedeniyle ciddi tehlikeler oluşturuyor. Bu gün şehirlerimizin nitelikli hale getirilmesi için kentsel dönüşümü başlatıyoruz” dedi.




Valinin peşinden Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar Esenlerlilere seslendi; “Bu gün gerçekten bizim için bir milat. Tüm dünyanın dikkatini çeken bir kalkınma içindeyiz. Şehrimiz salaş, kaçak, mühendislik hizmeti almamış, enerjiyi dışarı savuran binalardan ve gecekondulardan kurtarmak zorundayız. 6306 sayılı yasanın özünde insanımızın yaşam ve can güvenliği hakkı var. Bu nedenle kentsel dönüşüm gönüllülük esasını yakalamadan hiçbir insanımızın evinden başlamayacak. Bugün başta Marmara olmak üzere kentsel dönüşümü başlatıyoruz. 6.300.000 konutu elden geçirmek zorundayız. Halkın empatisi, katılım desteği lazım. Biz kimsenin evini yıkmayacağız, yuva yapacağız. Bu işe başımızı koyduk, bize güvenin. On yılda beş yüz bin konut yaptık. Yaptık geliyoruz yine yapacağız. Altı buçuk milyon konutu Toki eliyle yenileyeceğiz.

Protokol konuşmalarının sonunda Başbakan Erdoğan kürsüye geldi. Başbakan konuşmasının ilk bölümünü Teskere’ye ayırdı. Meclisten oyçokluğu ile geçen teskereye ana muhalefetin ve muhalefetin evet oyu vermeyişlerini ağır bir dille eleştirdi. ‘Şecaat arz ederken sirkatin söylüyorlar’ dedi.



Devamla “savaş meraklısı değiliz, savaşa uzak da değiliz. Yurtta sulh cihanda sulh diyorlar. Sulh, sulhun egemen olduğu yerlerde olur. Vatandaşlarımız şehit edilecek barış diyeceğiz. Barış diyemeyiz. Ne barışı. Ne barışı… Türkiye savaş peşinde koşan bir ülke değil…Suriye’de o muhalif güçlerin yanında yer aldık, yer alıyoruz. Orada şu anda devler terörü estirilmektedir. Böyle zalim ve insafsız yönetim çoktan meşruiyetini yitirmiştir… Biz blöf yapmıyoruz. Boş atıp dolu tutma peşinde değiliz. Sonuna kadar bu işin takipçisi olacağız.”

Başbakan Erdoğan konuşmasının ikinci bölümünü ise kentsel dönüşüme ayırdı; “Burada ülkemiz için kangren haline gelmiş olan konuda ilk fitili atmak üzere toplanmış bulunuyoruz. Hiç kimse gecekondu yapan vatandaşlara kızmasın… Şehirlerimiz plansız büyüdü ve çevrenin tahribini, afetlerde çaresizliği de beraberinde getirdi… Belediye başkanlığımız döneminde Kiptaşı kurduk. dört buçuk yılda Başakşehir ve Hilal konutları yapıldı…

Hükümette ise Tokiyi harekete geçirdik. On yılda 558.000 konut yapıldı. Yaklaşık 450.000 sahiplerine teslim edildi. Kentsel dönüşümü hiçbir siyasi ayrım gözetmeksizin 81 ilde yaptık. Hedefimiz 780.000 konuttur. Bu konutları yaparak ülkeyi imar etmektir. Geçtiğimiz mayısta çıkan kanun ile çok yönlü bir değişim hedefliyoruz. Esenlerde attığımız bu adımla gerçekleşecek projede yeşille konutlar bir araya getirilecek…

Kentsel dönüşümde direnenlere paraysa para, hazır konutsa hazır konut, burada ise burada verilecek. Yine yok diyorsa yıkar geçeriz…

Modern şehirler kurmamız lazım. Teknik olarak risk bulunan binaları kısa bir sürede yıkıp yapacak sistemi kurduk. Asıl amacımız afetler karşısında dönüşümü başlatmaktır. Rant değil insan odaklı projeler yapmaktır niyetimiz.

Bu en büyük imar hareketidir. Bu törenimizde 35 il, 75 ayrı yerde 3.579 binayı yıkarak süreci başlatıyoruz.

Esenler Havaalanı mahallesinde bu projeyle 5.430 vatandaşımız güvenli konutlara kavuşacak. 60 yıllık sıkıntıdan vatandaşlarımızı kurtaracağız. Bu projeyi vatandaşın mağduriyeti üzerine kurmamız da söz konusu olamaz. Bu projeyi herkesle işbirliği içinde sürdüreceğiz.

Vatandaşımız isterse binasını kendisi yıkacak, yapacak. Yapamaz ise devlet kredi yardımı yapacak. Çürük haliyle orada kalamaz. Anlaşma esasına dayalı çözümler de üreteceğiz. 2/3 oranında alınacak kararlar doğrultusunda hareket edilecek…

Ekonomik ömrünü tamamlamış yapılarınızı tespit ettirin. Riskli binalar mutlak surette yıkılacak. Vatandaşın sağlıksız binalarda yaşamasına göz yummayız.
Yepyeni yaşam merkezleri kuruyoruz. Şehirlerinde üzerimizde hakkı var. Gecekonduların çarpık yapıların arasından dünyaya bakmak başka, o yaşam merkezlerindeki konutların penceresinden dünyaya bakmak başkadır.

İnşaat sektörü olarak da bu dönüşümü yapacak alt yapıya sahibiz. Sektör 124 milyon metrekareye ulaştı. Bu sektörde Çinden sonra ikinci Türk müteahhitleri gelmektedir.
Hiçbir sıkıntı yaşamayız. Milyonlarca bina yıkılır yeniden yapılır…”

Başbakan Erdoğan konuşmasını yaptıktan sonra sırayla canlı bağlantılar yaparak ilk yıkılan binaları izledi ve izlettirdi.



Esenler'deki sembolik yıkımın ardından Başbakan Erdoğan; “Bizde taksit yok, peşin peşin veriyoruz” diyerek Esenler Belediye Başkanı’na kentsel dönüşümde evi yıkılan vatandaşlara kira ödemeleri için  10 milyon liralık çek verdi.

21 Mart 2013 Perşembe

Esenler’de Çarpık Kentleşmenin Yegâne Sorumlusu 12 Eylül Darbesi Ve Sonraki Belediye Yönetimleridir…



Esenler’de Çarpık Kentleşmenin Yegâne Sorumlusu 12 Eylül Darbesi Ve Sonraki Belediye Yönetimleridir…

Esenler’de 1980 öncesi Belediye Başkanlığı yapan Çetin Aksoy, ilçenin o günleri ile ilgili önemli açıklamalarda bulunarak “Demokrasinin 12 Eylül’de kesintiye uğramasıyla görev süremi tamamlayamadım. 12 Eylül darbesinin en büyük zararı Esenler’e olmuştur…” Dedi…

Çetin Aksoy; ”1977 yılında Esenler’de belediye başkanı oldum. Esenlerin durumunu yakından biliyordum. Bilerek aday olmuştum. Ben seçildikten iki yıl sonra 12 Eylül darbesi gerçekleşti. Darbe ile yapmak istediklerimiz ve uygulayacağımız birçok proje de kesintiye uğradı. 12 Eylül Esenler’e ve Esenlerlilere büyük zarar verdi. O günden bu güne oluşan çarpık kentleşmenin yegâne sorumlusu 12 Eylül darbesi ve sonraki belediye yönetimleridir.”

Şimdi üzerinde okul olan alanları biz planladık...

“Biz göreve başladığımızda bizden evvelki belediye başkanlarının yapmış olduğu imar planları vardı. Ben belediye başkanı olduktan sonra İmar İskân Bakanlığı ile defalarca görüşerek, Esenler’e uzmanlar getirdik.  Bu yapılan planların Esenler’e uygun olmadığını, uymadığını onlara anlattık. Esenler’in daha iyi yaşanılabilir, donatıları olan bir belde olmasının doğruluğuna inanarak Esenler’de kat yüksekliğini sınırladık. Çünkü o zamanki imar yasasına göre bir imar alanında değişme yüzde elliyi aşmış ise sistem öyle devam ediyordu. Kısa vadede yeni bir imar planı yaptırmamız ise mümkün değildi. Ama yine de bakanlıkla anlaşarak yeni bir imar planı yaptırdık. O zaman Esenler’in nihai nüfusunun 300–350 bin olması düşünülüyordu. Sanıyorum dokuz-onbin civarında da bir yapılaşma vardı. Biz boş alanları da okul yeri başta olmak üzere donatı alanları olarak planladık. Şu an üzerinde okul olan alanlar hep bizim planladığımız alanlardır. Nüfus artışlarını düşünerek ilerideki ihtiyaçları da göz önünde bulundurarak en yakınlarımızın, partililerimizin yerlerini bile okul alanları olarak ayırdık.”

Esenler’e İbrahim Turhan Lisesi’ni biz kazandırdık...

“Bizim o zaman iki ortaokulumuz vardı ama lisemiz yoktu. Bunun için İbrahim Turhan Lisesi’nin yerini belediye seçimi öncesinde, Ferhatpaşa çiftliğinin sahibi bayan ile konuşarak; ” babanızın ismini taşıyacak bir lise yeri veriniz” ricasında bulunarak ikna ettim. Ve Esenlere lise yerini kazandırmış oldum.

Doktor hanım ilk görüşmede söz vermedi; “kardeşlerimde karşı çıkmazlar ama bir görüşeyim” dedi. Cağaloğlu’ndaki muayenehanesinde lise yerini verdiklerini bana açıkladı. Sonradan da Neyir Hanım kendi ismini yaşatmak için Fevzi Çakmak Mahallesi’nde Neyir Turhan İlkokulu’nun yapımını üstlendi ve böylece bir okul daha Esenler’e bir okul daha kazandırmış olduk.”


Çizmeleri giyip gece gündüz çalıştık…

“Lise yerini böylece aldık. Esenleri daha yaşanılabilir bir kent haline getirme düşüncesiyle projeler üretmeye başladık. O dönemlerde parasızlık vardı. Belediyenin gelirleri şimdiki gibi değildi. Kısıtlı imkânlarla çok şeyler yapmak için çizmeleri giyip gece gündüz çalıştık. Dörtyol Meydanı bir gecekondu yerleşimi idi. Biz burada hak sahipleri ile görüşerek meydanı genişletmek için tekliflerde bulunduk. Daha sonra bu alanı yeşil alan olarak bırakmıştık.”

Çift katlı kapalı otopark için proje hazırladık.

“Esenler Dörtyol Meydanı’ndaki Hasip Dinçsoy İlkokulu yerini de biz aldık. İmkânsızlıklar içerisinde, az paralarla reklâm yapmadan önemli işler yaptık. Biz bu alanı okul dönüşüm alanı olarak bıraktık. Aynı zamanda Halil İbrahim Vakfı’nın, camiinin ve okulun bulunduğu yerin altına çift katlı kapalı otopark yapmak için proje hazırladık. Camii hocaları ile görüşerek, bu şartı kabul ederseniz camiiyi de biz yapacağız diyerek onları da ikna etmiştik.  O zamanlar park sorunumuz yoktu, ama biz ileriyi düşünerek Esenler’in geleceğini görerek birçok proje hazırladık. Ancak 12 Eylül Darbesi Esenler’in geleceğini de aldı götürdü, Esenler’in bir Bahçelievler olmasını engelledi.”  

12 Eylül Darbesi olmasa esenler 70 dönümlük bir kültür park kazanmış olacaktı...

“Biz o zaman imar planı değişikliğini yaparken bir kültür parkımız olsun diye de uğraştık. Ferhatpaşa çiftliği alanında şimdiki metro’nun olduğu yerde 70 dönümlük park alanı için doktor hanımla görüştüm. Kendisi olur dedi. Maliye 3 bin lira kamulaştırma bedeli biçti. Bin lira ödeyeceğimizi söylediğimde doktor hanım o da bir hayır işidir olur dedi. Park projesini çizdirdim. O planlar belediyede belediye başkanı ve yazı işleri kapılarının üstünde 12 Eylül darbesine kadar asılı kaldı. Eğer darbe yapılmasaydı içinde yüzme havuzu, restaurantları, dinlenme merkezleri olan 70 dönümlük bir kültür parkı da Esenler’e kazandırmış olacaktık.”

Esenler’e 1100 yataklı bir hastane yapılması konusunda Bakanlıkla mutabakat sağladık.

“Esenlere bir hastane lazımdı. O zamanki Sağlık Bakanı hemşerimdi. Bakan ile görüşerek kendisine ‘Esenler’de isimlerimizi yaşatacak bir eser bırakmamız lazım diyerek, Esenler’e hastane yapılması konusunda ikna ettim. Ve 1100 yataklı bir hastane yapılması konusunda mutabakat sağladık. Şimdiki otogarın yeri o zaman Esenlerindi, bizdeydi. Hastane oraya yapılacaktı. Benim zamanımda o parti bu parti anlayışında meclis üyeleri yoktu. Dürüst olan her meclis üyesi benim için değerliydi. Yanlış yapan kendi partimden bile olsa gerekeni yapardım. O dönemde meclis üyeliği yapan, hala yaşayan meclis üyeleri var, hastane olayını onlara sorarsanız anlatırlar.”

Hal’in olduğu yere 60 bin kişilik stadyum projesi hazırladık…

“Esenlerin ilk belediye başkanı Nadir Bayır zamanında kemer mezarlığı yapıldı. Esenlerin nüfusu o zaman 80–85 bin civarındaydı. Esenlerin Nüfusunun artacağını düşünerek; kemer mezarlığını yukarıya doğru genişlettik.190 Dönüm askeriye arazisini almak için mücadele ettim. Neticesinde buraya bir duvar çekerek halkımızın hizmetine sundum. Atışılanı’ndan Bayrampaşa’ya kadar olan bölgeyi ise İstanbul belediye başkanı Aytekin Kotil’in yardımları ile orman alanı ilan ettik. Bana başkan kamulaştırma bedelini sorun etme dedi. Ayni zamanda Hal’in olduğu yer için burayı da stadyum yapalım dedi. Ve meclisten onaylatarak planlara işlettik. O zamanki meclis üyeleri şahittir, yaşıyorlar. İnönü stadyumu oraya taşınacaktı. 60 bin kişilik stadyum projesini hazırladık. O zaman hazırladığımız planlar Esenler belediyesi arşivinde olması lazım.”

Belediye çalışanlarından ekipler kurarak halkla beraber gece gündüz künk döşedik.

“Hastane temelini Aralık 1980’de atacaktık. İhtilal biraz gecikseydi Yeni mahallede Belediyeye ait bir benzin istasyonumuz olacaktı. Esenler’in eski halini bilmeyenler bizim çektiğimiz zorlukları bilemezler. Esenler’in tamamına yakını tarlaydı, çamurdan ayakkabı giyemezdiniz, üç mahallemiz tamamen tarlaydı. Yol yoktu, elektrik su yoktu. İlk çalışmaları biz başlattık. Çinçin deresinde yol yapmak için 500 kamyon moloz ve taş serdirdim. Bir taş ocağından anlaşıp getirttik. Cadde ve sokaklara günde iki yüz, üçyüz kamyon taş döktük. Bazı caddelerde adi Arnavut kaldırımları vardı. Birçok cadde ve sokağa Arnavut taşı döşettim. Alt yapı ise hiç yoktu. Belediye çalışanlarından ekipler kurarak halkla beraber gece gündüz künk döşedik. İlk kanalizasyon çalışmalarını başlattık. Esenler’de günde en az on defa elektrikler kesiliyordu, o zaman dört trafomuz vardı. Vatandaşın tapulu yerlerine bile trafo yaptık. Mevcut trafoların kapasitesini artırarak yeniledik. O zamanlar TEK yoktu, elektrik işleri de belediyenin görev alanındaydı. Bütün ağaç elektrik direklerinin beton direklerlerle değiştirilmesi de bizim dönemimizde olmuştur.”

Basının da haber yapmasıyla belediye halk otobüslerini servise koyduk…

“Ulaşım ise en büyük sorunumuzdu. İşçilerin yoğun yaşadığı bir belde olduğumuzdan sabah ve akşam vatandaş saatlerce kuyrukta bekliyordu. Almanya’dan hibe yoluyla dokuz otobüs aldık. Ancak otobüsler 11 metre idi. Valilik 10 metre olanların çalışmasına izin veriyordu. Otobüsler garajda bekliyordu. Uzun uğraşlardan sonra basının da haber yapmasıyla belediye halk otobüslerini servise koyduk halk biraz olsun nefes aldı…”




ÖZSOY; ESNAFIMIZ ZOR DURUMDA, KİRASINI, ELEKTRİĞİNİ, SUYUNU BİLE ÖDEYEMİYOR…



ÖZSOY; ESNAFIMIZ ZOR DURUMDA, KİRASINI, ELEKTRİĞİNİ, SUYUNU BİLE ÖDEYEMİYOR…

 Esenler’in köyden kente geçiş sürecinin canlı tanıklarından, Esenler’in kurucularından,  Esenler’e değer katanlardan, Esenler Birleşik Esnaf ve Sanatkârlar Derneği Başkanı Önaldı Özsoy ile geçmişten bu güne kısa bir yolculuk yaptık…

“Esenler’in bu geçiş sürecinde sıkıntıları herkesle beraber bire bir yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz, hala sıkıntı içindeyiz, halk da esnaf da sıkıntı içinde, çekilmesi zor sıkıntılar yaşıyor” diyen, Esenler Birleşik Esnaf ve Sanatkârlar Derneği Başkanı Önaldı Özsoy; “Biz geldik gidiyoruz, ben bu güne kadar Esenler için yaptıklarımdan mutluyum, gelecekten de hala umutluyum” dedi ve devamla kısa anekdotlara değindi…

Önaldı Özsoy; ” Esenler’e köyden şehre göç ettiğimizi zannederek geldik. Aslında yerleşince köyümüzden hiç de farkı olmayan bir yere geldiğimizi gördük. Bamya tarlaları, incir bahçeleri, birkaç gecekondu, iki köyden oluşan bir yerdi Esenler o vakit. Biraz uzağında mandıraları olan Jandarma Bölgesi etrafında askeri kışlaları ile toprak yolları ile rüzgârı bol olan ismini de buradan aldığını düşündüğümüz Esenler köyünde yaşamaya başladık. Sivil Toplum Örgütlerinin olmadığı ve zamanla yoğun göç alan Esenler biriken ihtiyaçlar ile günden güne çekilmez hal aldı. Ama yinede direndik.

Zamanla alıştık buralara ve hizmet etmeye başladık. Esenler’e geçmişten günümüze herkesin olduğu gibi elbette benim de katkılarım olmuştur. Çünkü Esenler artık benim de vatanım ve yurdum. İlerleyen günlerde kaynaştığımız köy insanı ile ve Anadolu’dan göç edenlerle aile bağlarımızı güçlendirerek sorunların üstesinden nasıl geliriz hesaplarını da zaman içerisinde yaptık.

Yıllarca yöneticiliğini ve başkanlığını yaptığım Bu odanın kuruluşu 1972 yılında olmuştur. 1972 yılında, esnafların bir arada yaşayabilmesi ve sorunların çözümü için esnaf ve sanatkârlar derneğini kurduk.  O zaman oda değildi, dernekti. Derneğimizin ilk kurucuları arasında  İsmet Taşkın, Hasan Koç, Şuayip Vardar, Genç Ali Kaya, Hüseyin Karakuş ve Seyfettin Caymaz (Barbaros) isimlerini verebilirim. Derneğimizin kurucularının zaman içerisinde Esenler’e daha başka alanlarda da büyük katkıları olmuştur.

1978 yılında Esenler Birleşik Esnaf ve Sanatkârlar Derneği görev alanını genişletmek için Esenler spor kulübünün ilk başkanlarından Halis Gürsoy başkanlığında seçime girmiştir. Bu seçimden 2 sene sonra ise Şinasi Zengin başkan olmuştur. Şinasi Zengin’in yönetimin de 5 sene görev yaptım. Dernekçilikte bilmiyordum, idarecilik de, deneyimli sayılmazdım. Bu 5 sene süresi içerisinde dernekçiliği ve sosyal dayanışmayı önce İsmet Taşkın’dan sonra Şinasi başkan’dan öğrendim. Ve Esnaf kefaret Kooperatifini kurduk. Bugün halen daha bu görevleri yürütmekteyim.

Derneğin o kuruluş yıllarında Esnaf Derneğine üye olmak bir hayli zordu. 1972 yılında Bağ-kur kurulmuştu. İnsanlarımızı, Esnafımızı, Bağ-kur’lu yapmak için kapı kapı dolaştık ve derneğimize üye olmalarını sağladık. O dönemler de dernek olan kurumumuz üye kayıtlarının çoğalması ile ve çıkan yasalarla oda olma hakkını kazandı.

Bizler yaptığımız faaliyetler ile esnafımızın sorunlarını zaman zaman dile getirerek haklarını arama mücadelesi verdik. Örgütlü bir esnaf yapısı oluşturmuştuk, üye sayımız 18 binlere ulaşmıştı. Zaman içinde özellikle son on yılda hem esnafımız hem odamız küçüldü, faaliyetlerimiz kısıtlandı. Bu olumsuz süreçten dolayı o günlerde 18 bin den fazla olan üye sayımız, 7500’e üyeye kadar düşmüştür. Yaşanılan bu zorluklardan kaynaklanan üye sayısındaki düşme dilerim dururu. Öyle ki biz esnafımızı desteklemek için kredi veriyorduk. Yapılan baskılar ve yasal takipler ile kooperatifçilik yapmamız zorlaştırıldı, esnafımız da çok zorlanmadan ödeyeceği bu kredilerden mahrum kaldı. Esnafa, zorda kalan esnafa iyi bir finans kaynağı yaratan ve yardımcı olan bu kooperatifimizi yakın zamanda tekrar kredi verir hale getireceğiz. Çalışmalarımız sürüyor.


Odalar esnafı yönlendiren bir yerde de halkı yönlendiren kurumlardır. Ve Siyasette siyasetin içinde olmaları gerekir. Biz de zaman zaman siyasetin içinde olduk. Dedik ya Esenler köydü, köyden kente geçişinde tercihlerimiz oldu. Esenlerin ilk belediye başkanlığını kazanan Nadir Bayır’a güvendiğimizden ve inandığımızdan destek verdik. Sırası ile AP’den Mustafa Yumak sonra CHP’den Çetin Aksoy bizim ilk başkanlarımızdı. Üçü de kısıtlı ve zor imkânlarla ellerinden geldiğince hizmet ettiler.

Bunlardan Çetin Aksoy ihtilal olduğundan süresini tamamlayamadı. Ama yine de iyi şeyler yaptı kısa sürede. Bu başkanların içinde en şansızı süresini tamamlayamadan askeri bir darbe ile görevinden uzaklaştırılan ama Esenlerden hiçbir zaman uzaklaşmayan hala burada yaşayan Çetin Aksoy oldu.

Diyebilirim ki Hiçbiri Çalmadılar çaldırmadılar, Esenlerin hazine arazilerini korudular. Sonrasında ise Mehmet Öcalan başkan oldu. Ve bugünkü belediye başkanı var. Bütün devlet imkânları kullanılarak yapılanları sizde görüyorsunuz. Eskiden para azdı, yoktu bugün bir hayli iyi durumda belediyeler. Bu süreçte yapılanlar ise ortada.

Önceden nüfus yoğunluğu azdı, donatı alanları ise çoktu. Şimdi ise nüfus yoğunluğu çoğaldı, donatı alanları azaldı. Donatı alanları ne oldu derseniz bunu da belediyenin arşivine girip takip etmeniz gerekiyor. Esnaflarımıza gelince durum hiç de iyi değil. Eskiden daha iyiydi durum.

Burada da en büyük zararı esnafımız çekti, çekiyor hala. 2002 yılına kadar esnafımızın durumu gerçekten iyiydi, fakat 2002’den sonra gizli bir el değdi sanki. Esnafımız bitme noktasına getirildi ve başarılı olundu. Büyük alışveriş yerleri kuruldu, küçük esnaf yandı. Bunu da üye sayımıza baktığımız zaman görebiliyorsunuz. 2002 yılından sonra üye sayımız bir ara 2000’lere kadar düştü. Şimdilerde ise mecburiyetten, kanuni nedenlerle üye olanlarla birlikte sayımız 7500’ler civarındadır.

Esnafımız gerçekten zor durumda. Kirasını ödeyemiyor. Elektriğini, suyunu ödeyemiyor. Bu nedenlerdir ki ithal esnaf patlaması oldu. Davutpaşa Caddesinin %80’i dışarıdan gelenler. Esenler’de yaşamayan İnsanların hâkimiyetinde esnaflığımız. Çok uluslu şirketler eliyle açılan süpermarketler mahalli esnafımızı bitirdi. Bir zamanlar 6000 bakkal odamıza üye iken bugünlerde bu sayı 300 e düştü. Bakkalların kapanması ise yoksulun yoksulluğunu arttırdı. Eskiden bakkalların defteri vardı bu defterler yoksullara ait idi. Fakirin kredi kaynağı idi bakkallarımız.

Biz oda olarak İstanbul’da ki odalar içindeki borcu olmayan, parası olan iyi bir durumdayız. Sabahtan akşama açık olan, çalışanları memurları ile hafta boyu hizmet veren tek odayız. Biz bunu geçmişte görev yapan yönetici başkan büyüklerimizden öğrendik ve aynen devam ettiriyoruz. Ama halkımız ve esnafımız aynı durumda değildir. Biz elimizden geldiğince esnafımıza hizmet etmek ve onların iyiliğine olacak çalışma içerisindeyiz. Zamanın da vatandaşa daha kolay hizmet imkânları sunmak için bağ-kur şubesi açtık. Buraya gelen memurların tüm masrafları ise odamız tarafından ödendi. Sabah aldık akşam götürdük memurları.

Artık iyice yoruldum. Önümüzde ki kongre de aday olmayacağım. Beni en çok Esenlerde ki esnafın zor şartlarda çalışması yordu. Bir semttin zenginliği de, yoksulluğu da esnafının ekonomik durumuna bağlıdır. Bir daha dünyaya gelsem yine esnafa hizmet için bu görevleri üstlenirdim. Ama bırakacağım. Bu görevi de şimdi yardımcım olan Şükrü Şahin’e bırakacağım. Esnaf kuruluşlarında böyle bir geleneğimiz vardır. Ben de bu gelenekten gelen biri olarak gerekeni yapacağım.” dedi.

Esenler Birleşik Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkan Yardımcısı Şükrü Şahinröportajı izlerken, başkanın bu son sözleri üzerine şunları söylemek istedi;

“ Böyle ulu bir çınarın yanın da çalışmaktan gurur duyuyorum. Kendisinden bu güne kadar çok şey öğrendim. En azından ahiliği öğrendim. En bunalımlı anlarda ikili ilişkilerin nasıl yaşanacağını öğrendim. Esnafın sorunlarının giderilmesinde yapılacak mücadelenin, onurlu bir mücadele olduğunu öğrendim. Kendi ifadesi ile yaşlı olduğunu ve bu görevi bırakacağını söylüyor. Aslın da başkanımız, hafızası çok güçlü zeki bir insandır. Ondan daha çok öğreneceğimiz şeyler olacağı gibi görevine devam etmesini istiyorum. Ondan öğrenecek çok şeyimiz var. Ünal Başkan’ım Esenlerde ki tüm esnafın abisidir. Sıkıntısı olan ve dara düşen esnafımızın devamlı yanında olmuştur. Kolay değil 35 yıl oda başkanlığı yapan biri zamanı geldi dert babası oldu,  zamanı geldi herkesin abisi oldu. Görevinden ayrılsa bile her zaman ben olduğum sürece kendisinin burada bir odası olacaktır. İstediği zaman gelip çalışmalarını yine kendi odasından sürdürecektir.” dedi.


VARDAR İLE BİR ÖMÜR SİYASET…



VARDAR İLE BİR ÖMÜR SİYASET…

Şuayip Vardar Esenler’i bir yerlere getirenlerden ve Esenler’in de kendisini bir yerlere getirdiği şanslı kişilerden birisi. Esenlerde siyaset ve cemiyet hayatında geçmişten bu güne aktif rol almış ve aktifliğini halen sürdürme çabasında olan, kökten CHP’li Şuayip Vardar, Esenler Time’e siyasi hayatına dair önemli açıklamalarda bulundu…

Tarlalarımızı, Evimizi, İki Bakkal Dükkânımızı Bıraktık, Yola Koyulduk…

“Ben aslen Rumeliliyim. Yugoslavya’nın tek ülke olduğu dönemde babamın kararıyla Ana yurda döndük. Makedonya’nın Üsküp şehrinde 1939 da doğdum. Lise tahsilimi de orada tamamladım. 1955 yılında Türkiye’ye göç ettik. Önce Laleli’ye yerleşmiştik. Bir albayın evinde kiracı idik. O dönemlerde çok sıkı misafirlik ve akrabalık ilişkileri vardı. Yurda da yeni göç etmiştik. Bu nedenle gidiş gelişlerden evsahibi rahatsız oldu. Babam bunun üzerine en yakın muhit olarak gördüğü Esenler’den bir arsa alıp hiçbirimize danışmadan evin inşaatına başlıyor. Gelip baktığımda baba biz burada nasıl duracağız dedim. Nitekim ben iki sene sur içinde ablamla kaldım. Hafta sonları Esenler’e gelip gidiyordum. O zaman Esenler’in merkezi 25 -30 hanelik bir yerdi..

Buraya muhacir olarak gelip ev yaptıktan sonra muhacir olma açısından bir güçlük zorluk yaşamadık. Zaten buralara göçümüz başlı başına zorluk ve sıkıntı doluydu.

Yugoslavya’da Mareşal Tito başa geçince biraz rahatlık dönemi başlamıştı. Fakat Müslüman olanlara bir zorunluluk koydular. Resmi dairelere, belediyelere gelen Müslüman hanımlar yerel giysilerini, örtülerini çıkaracaklar diye. Çarşafsız dolaşacak yani. Bizim zaten çıkış kâğıtlarımız hazırdı. 20–30 yıldır elimizdeydi. Geldiğimiz dönemde babamın amcasının oğlu da milletvekiliydi. Sabri Vardarlı Bakırköy-Osmaniye yem fabrikasında müdürlük yapmıştı, onunla da irtibatımız devam ediyordu. Bir gecede hazırlandık, neyimiz var neyimiz yok orada bıraktık. Tarlalarımızı, evimizi, iki bakkal dükkânımızı bıraktık, yola koyulduk. Benim halen Üsgüp’de akrabalarım var. Kız kardeşim var, kendisi öğretmenlikten emeklidir. İlk geldiğimizde ablamlar da Cerrahpaşa’da kaldık. Üç katlı bir ev tutmuştu, bir katını bize tahsis etmişti.

Aile olarak maddi sıkıntı çekmedik. Abim iyi zanaatkardı, meslek sahibiydi. Dediğim gibi sıkıntıyı ben çektim. Çünkü orada sosyal yaşantım daha faklıydı. Biz orada bilmezdik, askılı eleklerde yoğur satıcısı, limon, boza satıcısı. Giysilerimizi bile buraya uygun seçtik. Benim Üsgüp’ten getirdiklerimi, özellikle spor-kısa pantolonları bana giydirmediler. Yani sosyal açıdan zorluk çektim diyebilirim. Uyum zorluğu çektim ilk başlarda.

Sporculuktan Siyasete Geçtim…

Esenler’e eskiden gelen Yunanistan göçmenleri burada bir futbol Kulübü kurmuşlar. Benim de amatör futbol oynadığımı duymuşlar. Ben o zamanlar Küçükmustafa paşada top oynuyorum. Babama bu çocuk bu hafta kalsın bize lazım demişler. O gün eskilerle beraber Esenler’de bir maça çıktım. Beni beğendiler ve o günden sonra spor vasıtasıyla Esenler’de devamlı kalmaya başladım.

O zamandan aklımda kalan Mustafa Tanır, Latif Ağa, Süleyman Hoşmen, Halit Üstün, Gafur Çapadiş, Muhtar Hüseyin Gürses Amcamız ve daha birçoğu, kalburüstü dörtdörtlük insanlar. Hepsine rahmet okuyorum.



Esenler o dönem Mahmutbey’e bağlıydı, Mahmutbey nahiyemizdi. Sportif faaliyetler neticesinde oradan dostlar edindim. Çoğu üniversiteye giden ve mezun olmuş gençlerdi. İlçemiz de Bakırköy’dü. Sporculuktan siyasete de böylece geçmiş oldum. Beni o arkadaşlarım Bakırköy’e CHP gençlik kollarına aldırdılar. Yaşım tutmadığından yaşımızı büyüttük. Partiye kaydolduk. Esenlerin partiye kayıtlı 21. Üyesiydim. Esenler’den o dönemde bir yere gitmek için en azından iki vesait değiştirmek gerekiyordu. Yol yordam yoktu. 1969 yıllarında Vatan Caddesi yıkılınca insanlar buradan arsalar almaya başladı ve biraz gelişti. Evler yapıldı, nüfus artmaya başladı…

Referandum Yapıldı Ve Esenler Belde Belediyesi Oldu…

O arada rahmetli İsmet Taşkın ile tanıştım. O da bizim partiliydi. Gel senin yazın güzel, tahsilin de var Şoförler Derneğini kuracağız dedi. Onların ilk üyeliklerini defterlerini kayıtlarını hep ben yaptım. 1970 senesinde de Esnaflar Derneğinin kurucularından oldum ve derneği de kurduk. Çok zorluklarla kurduk ama kurduk. O zamanlar esnaf potansiyeli fazla yoktu. Dernek kurulurken başta bir ilgi gösterdi esnaf. Vizyon sahibi de değildi mevcut esnafımız. Ve Esenler dernek kurulduktan sonra yani 71’den sonra gittikçe gelişmeye başladı. Binalar, yeni yeni evlar yaptı Esenlere gelenler. Bina çoğaldıkça esnaf arttı. Bu gelişmeler nihayetinde bir referandum yapıldı ve Esenler belde belediyesi oldu.

Esenler belediye olunca başkan aday arayışları öne çıktı. Yine rahmetle anıyorum Nadir Bayır’a öneri götürdük. O zaman hiçbirimizde yeterli politik deneyim yoktu. Gençtik ve politikanın içinde yetişmemiştik. Bakırköy ilçeden bize bayağı yardım ettiler, yol gösterdiler. Önce bizim partiden Şaban Hoşmen adaydı o çekildi. Nadir Bayır’ı ikna ettik ve aday çıkarttık. Ön seçim yapıldı. Aday olacak arkadaşların oy atılan sandıklara resimleri asılırdı. Karşı aday da Hüseyin Gürses oldu.

Ve o sene Adalet Partisi’nin kalesi bilinen Esenler de biz CHP olarak kapı kapı, ev ev dolaşarak seçimi kazandık. Ben de en genç belediye meclis üyesi oldum, rahmetli Gençali Kaya ile birlikte. 21 meclis üyesinde on birini aldık.



Belediye olarak koordineli bir çalışma yaptık o geçiş döneminde. Zamanla kendi çıkarttığımız ve kazandırdığımız başkanla ters düştük. Biz beş üye kendi belediye başkanımıza muhalefet etmeye başladık. İlk defa CHP’nin kazandığı bir belediyede ilkleri yaşadık. Başkanımızda gençti. Talebe federasyonunda üyelik yapmış biriydi. Güzel başladı ama sonuna doğru sapmalar oldu. Biz de belediye başkanımıza gensoru verdik. Ve gensoru ile mecliste düşürdük. Demokrat partili arkadaşlar da oy verdi. Dediğim gibi belediyeci değiliz, biz düşürdük sanki o gidecek düşüncesindeyiz. Bıraktık her şeyi o da evrakları istediği gibi hazırladı, tamamladı ve yine belediye başkanı olarak kaldı. Danıştay’dan gelen cevap görgü tanısızlığıydı ve devam etti başkanlığa.

Esenlere Hizmet Edelim Diye Bir Gün Evde Üç Gün Ankara’da…

Ben bayır döneminde üç sene encümen azalığı yaptım. Başkana karşıydık ama görevimizi de eksiksiz yapmaya gayret gösterdik. Aday olmak istemiyordum encümenliğe çünkü işlerim aksıyordu. Bir trikotaj atölyem 17 tane Trikotaj makinem vardı. O günün Esenleri için çok iyi bir işti. Maalesef bu politika yüzünden o işimizden de olduk. Esenlere hizmet edelim diye bir gün evde üç gün Ankara’da elde avuçta ne varsa bitirdik. Yine de Bayır’a rahmet okuyorum. O belediye başkanı Esenler’de politikacı yetiştirdi. Onu sayesinde belediyeciliği, kanunları öğrendik ve uyguladık.



Kısa döneme gelmiştik ve o kısa dönemde iyi işler yaptık. 73 yılındaki seçimler geldi. Ben, Gençali Kaya, Hasan Koç gittik Çetin Aksoy’a CHP adayı olması için rica ettik. Bir düşüneyim dedi düşündü ve adaylığı kabul etti. Çetin Aksoy öğretmendi hem de makine mühendisiydi. Çok iyi bir seçim çalışması yürüttük. Ancak bizim eski başkanımız da Güven Partisi’nden aday olmuştu. Nadir Bayır Güven Partisi’nden aday olunca bizim oylar ikiye bölündü ve çok az bir farkla Adalet Partisi’nden Mustafa Yumak seçimi kazandı.

8 belediye meclisi üyesi biz çıkarttık, 8 Adalet Partisi, 8 Güven Partisi  çıkarttı. Meclis üyesi sayımız 27 olmuştu, diğer üç belediye meclisi üyeliklerini ise MHP ve Mili Nizam Partisi paylaştı. Encümeni ve Meclis başkanlığını biz aldık ve Esenler için birlikte çalışmaya başladık. O zaman da güzel bazı şeyler yapıldı.

İki belediye başkanlığı dönemini ele alırsak Nadir Bayır döneminde görülmeyecek işler yapıldı. Bu CHP’nin kaderidir. Hep alt yapıya eğilir. Devletçi mantıkla bakar iş yapar. O dönem alt yapı yoktu, su yoktu. Kanalizasyon yapıldı, bütün mahallelere su götürüldü. Bazı mahallelere Arnavut kaldırımlı yollar o dönemde yapıldı. Nadir Bayır çok şeyler yaptı ama bazı yapılmaması gerekenleri de yapınca biz karşı çıktık kendisine.

Mustafa Yumak zamanında da Esenler için iyi şeyler yaptık. Belediye binası Dörtyol meydanı’na onun zamanında yapıldı. Almanya’ya gittik iki CHP, iki AP belediye meclis üyesi. Orada 27 gün kaldık. Bayburtlular bizi 17–18 gün işçi evlerinde ağırladılar. Bize bir dozer ve iki tane kamyon hibe ettiler. O dozer ve kamyonlarla kendi elemanlarımızla alt yapı çalışmalarına hız verildi. Biz baştan kendi elemanlarımızla yapalım diyorduk, sonradan işler yetişmemeye başladı. Yumak’ın son zamanlarında müteahhide de iş vermeye başladık.

Bu Yaşımda Olmaz Ama Belediye Başkanı Olsam Yolları Halı Yaparım…

O zaman belediyecilik ve iş yapmak hiç kolay değildi. Tüm vergileri biz topluyorduk, bize toplanandan % 2 pay veriliyordu. Şimdiki vergilerle, gelirle ben bu yaşımda olmaz ama belediye başkanı olsam yolları halı yaparım…

Ben CHP’liyim. Yaş itibariyle benim belediye başkanı adayı olmam doğru olmaz. Gençler varken doğru olmaz. Şu olur, CHP de hiçbir aday olmaz, aday çıkmaz ise parti adaysız kalmaz. Ben çıkmaz isem, ilçe başkanı çıkar o çıkmazsa başka bir arkadaş çıkar. Ben partimi adaysız bırakmam. Adayımız yok sen çıkacaksın denildiği zaman bunu kabullenmek parti görevidir. Gençler varken yaşlıların çıkması doğru değil. Esenler’de seçim alınmaz diye de bir şey yok.

80 Öncesi Üç Dönem Belediye Meclisi Üyeliği Yaptım...

Ben 80 öncesi üç dönem belediye meclisi üyeliği yaptım. Çetin Aksoy döneminde de çok iş yaptık. Ciddi projeler, geleceğe dönük planlar hazırladık. Otobüsler aldık. Kendi halk otobüslerimizi hizmete koyduk. Çok şey yaptık ama en güzelini şimdiki Metro’nun olduğu yerde yapacaktık. Biz o yerin tapusunu İmar İskân Bakanlığı’ndan çıkartmıştık. Oraya hastane ve futbol stadyumu yapılacaktı.

Ben, Çetin Aksoy, Gençali Kaya, Halis Gürsoy Ankara’da üç gün kaldık. Fakat tam tapuyu alıp İstanbul’a gelicez, 12 Eylül oldu. 12 Eylül bizim geçmişe ve geleceğe dönük bütün çalışmalarımızı bir anda yok etti. Biz Esenlerde siyaset yapanlar, belediye meclisi üyesi, belediye başkanı olanlarımız 12 Eylülde bazı kovuşturma ve soruşturmalara tabi tutulduk. En çok zoruma giden biz bekliyoruz belediyede gelip teslim alsınlar diye. Bir üsteğmen ve asteğmen geldi. Bize çıkın dışarıya dediler. Kalktım ayağa dedim ki üsteğmenim kusura bakmayın, biz sizi bekliyoruz zaten, biz buraya kazık çakmadık, en azından şurada bir belediye silahı var o silaha zabıt tutun, tutanakla alın biz buradan çıkalım dedim.

Altımda Mercedes Yok, 81 Model Reno Var, O da Seçimde Yıprandı Gelemem…

Çok zor bir dönemdi. Bir düdük öttü ve herkes sahaya indi. Darbe bekleniyordu ve isteniyordu ama kalıcı zararlar verdi ülkeye.
1983 tarihinden itibaren SODEP ile tekrardan bıraktığımız yerden siyasete başladım. 1989 seçimlerinde Bakırköy’e bağlı idik. O seçimlerde belediye meclis üyesi seçildim ve Bakırköy belediye başkanı yardımcılığı görevini üstlendi. O dönemlere sizler de yetiştiniz canlı şahiti sizlersiniz.

89 seçimlerinde belediye meclisi üyeliği adaylığı için 900–1000 başvuru yapılmıştı. O günlerde herkes kendini listenin bir yerine koydu ben ağzımı açmadım. Buradan 12. Sırada gidiyorum Ankara’ya orada iki kişi de önümüze koyuyorlar ben on dördüncü sırasına düşüyorum listenin. Ben listeye girdim, yılbaşı günü saat dört civarı il başkanı Yüksel Çengel beni aradı, İstanbul belediye başkan adayı bir işçi evinde yılbaşı geçirmek istiyor akşama sana misafiriz dedi. Ve geldiler beraber yılbaşına girdik. İkimiz de seçildik. Nurettin Sözen o sene ilk yılbaşında yine bizim eve geldi başkan olarak, bende Bakırköy başkan yardımcısı idim o zaman.

Seçildik Gençali Kaya ile halı sahada oturuyoruz. Bir telefon geldi. Yağmurlu bir hava Yıldırım Aktuna arıyordu, Şuayip atla gel Sefaköy’e dedi. Ben yirmi dakikaya oraya gelemem dedim. Altımda mercedes yok, 81 model reno var dedim. O da seçimde yıprandı ben gelemem dedim. Başkan o zaman yarın 12 de gel dedi. Gittim, başkan arkadaş herkes başkan yardımcısı olmak için araya torpil koyuyor sen gelemem diyorsun dedi. O zaman Vahit Okumuş ve Eşref Atalay ile çalışıyorum, onlardan izin alarak bu görevi kabul ettim. Başkan yardımcılığına başlayışımız da aynen böyle oldu.

Bakırköy Belediyesi’nin 9 başkan yardımcısında tek bir müdürlük varken, bana zabıta, iktisat, sağlık, veteriner, trafik bağlandı. Bakırköy’ü o zaman birinci lige çıkardık. Kulübün Genel kaptanlığını da ben yapıyordum. Sabahtan gece yarısına kadar çalışıyordum. Çok zor şartlarda 22 tane halk pazarı kurdum. Esenler’de Çiftehavuzlar’da, Mimarsinan’da, Oruçreiste, Albayrak caddesinde, Tuna mahallesinde daimi halk pazarları kurduk. Fakat maalesef Öcalan bunları çalıştıramadı. Bizde iken bu halk pazarları çalışyordu. Bizim dönemimizde üreticiden tüketiciye bir Pazar işleyişi egemendi. Pazarlarda kuyruk olurdu. Biz devrettikten sonra işlemedi.

Belediye başkan yardımcılığım dönemimde haksız hiçbir iş yapmadım, harama bulaşmadım. Akraba ve yakınlarıma ekonomik çıkar sağlamadım.

Sonradan Esenlerde dokuz sene CHP ilçe yöneticiliği yaptıktan sonra beş sene de ilçe başkanlığı yaptım. Son on yılda Esenler siyasetinde aktif yer aldı diyebilirim. Yaptıklarımda vardır yapamadıklarım da. Seçimler de atlattık. Elimizden geleni yaptık. Ama belediyesi olmayan ilçelerin başarı oranı az olur. Çünkü günümüzde her şeyde olduğu gibi siyasette maddiyatla oluyor. Oyumuzu koruduk artıramasak da. Ben referandum ve seçimlerde başarılı sayılmış yedi veya sekiz ilçe başkanı içindeyim. Genel başkanıma da söyledim. Ben başarılı değilim. Öbür ilçelerde belediyelerimiz olduğu halde oy artışı yüksek değil. Oy kaybı olan ilçelere daha fazla üzüldüm, Biz de hiçbir şey yok dedim.

Oyumuz artmış olmasına rağmen ben kendimi başarısız sayıyorum. Oy kaybetmemişiz ama kazanmamışız da. Ama bizde belediye yok. Belediye olanların bazılarında oy kaybı var. Genel başkana da söyledim. Bu maddi imkânlarla bu kadar olur diye.
Geçmişte yapılan siyaset ile bu gün yapılan arasında çok farklar var. Şimdi yapılan baktığımda yıllarımı verdiğim siyaset geçmişimden utanıyorum. Bu gün büyük tutarsızlıklar var. Bir politikacı, dürüst bir politikacı beyaza beyaz der karaya kara. Ben kendi belediye başkanıma bile kırmızı kart gösterdim. O zaman bir kültür vardı, saygı, sevgi vardı. Bu gün bakıyorum dürüstsen çaldı, biraz o tarafa baksan yedi, biraz onaylasan yandaş oldu deniyor.

Önümüzdeki belediye seçimleri için Esas adaylar mayıs ayında belli olur. Şimdi Mustafa Sarıgül başta olmak üzere büyükşehir adaylığı için isimler dolaşıyor. Daha çok aday çıkacak. Teneffüs edilen çok isim olur ama biz sağ partilere benzemeyiz. Sağ partide sus dendi mi susulur, kalk dendi mi kalkılır. Biz de o yok. Bizde çok seslilik vardır. Parti üst yönetimi küskünleri bir aray getirmek istiyor. Hep bir beraber olmak için çalışmalar sürdürülüyor. Bir olduktan sonra ama üye ama delegeyle yapılacak önseçimle adaylar belirlenebilir. Kim aday olursa onun etrafında bütünleşilerek alınamayacak seçim yok. Kontenjan adayları belli sayıda listelere konulmak kaydıyla belediye meclisi üyelikleri de doğru belirlenmeli.

Esenler Belediye Başkanı Esenlere Yabancı.

Esenler belediyesi için de söyleyeceklerimiz var. Esenler belediye başkanı esenlere yabancı. Ama ondan önceki buralıydı. Bu ondan daha iyi çalıştı diyebilirim. Belediye başkanları bir şeyler yapmak için gelir. Bu kendi yapmadıysa bile yapılanlara aracılık etti. Anakente yaptırdı, Ankara’ya gitti yaptırdı, büyükşehre yaptırdı. Peki dört dörtlük mü değil. Daha da güzel Daha iyi şeyler yapılması gerekir. Beğenirsin beğenmezsin ama eskiyi düşündüğün zaman yapılanlar var. Hâlbuki daha iyi ve güzel olması gerekirken yapılamayanlar da var.

Örneğin ben bu Dörtyol meydanındaki çalışmaları beğenmiyorum ama iyi ki yapıldı. Ben 1972 yılında meydan düzenlemesi için Meclise bir önerge verdim. O zaman AP’li bir arkadaş çıktı, efendim Şuayip bey komünist ülkeden gelmiş meydan diyerek evlerimize göz koyuyor dedi ve önergem bir oy farkla reddedildi. Şimdi meydanda bir tek evi o zaman meydanı yapacağımız paraya alamıyoruz…

İstanbul’u Bu Sefer Almamız Şart…

Son söz yerine, birlik ve beraberlik içinde olalım diyorum. Esenler’i alamazsak bile İstanbul’u bu sefer almamız şart. Esenlerde de grup kuracak düzeyde oy almak için çalışmalıyız. O zaman Esenler sarsılır. Maalesef parmak indir parmak kaldır düzeninde üç meclis üyesi ile yeterli muhalefet yapılması zor. Yeter ki biz CHP’liler bir olalım, pir olalım, kucaklaşalım mesele budur. Biz kendi muhalefetimizi kendimiz yaratıyoruz.

Yoksa AKP iktidarının yıkılması hiç de zor değil. Bunlar gökten inmediler. Bizden aldılar, şimdi biz niçin onlardan geri almayalım. Geçmişte de Alamazsınız dediler aldık. Bu halk vezir de eder, rezil de eder. Biz halka sahip çıkalım. İşçiye memura köylüye sahip çıkalım gerisine karışmayalım…

 

ERCAN; ESİNDER ESENLER’İN TOKİ’Sİ OLACAK…




ERCAN; ESİNDER ESENLER’İN TOKİ’Sİ OLACAK…

Belediyenin uyguladığı ‘Kentsel Dönüşüm’ den yeni bir vizyon ve olumlu bir şekillenme bekleyen Esenlerlilerden biri olan Esinder Başkanı Özkan Ercan; Esenler’in, Esenlerli inşaatçılar ve müteahhitlerin geleceğine dönük ciddi ve çarpıcı açıklamalarda bulundu…
 
İstanbul’da olası bir depremde yapı stoku açısından en büyük yıkımı ve felaketi yaşayacak ilçeler arasında gösterilen Esenler inşaatçıları ve müteahhitleri hem kentsel dönüşümden pay alabilmek hem de mesleğin nitelik kazanması-kazandırılması için yaklaşık bir yıl önce birleşip bütünleştiler.

Mevcut projelerden hisse almak ve yeni projeler üretmek için Esinder çatısı altındaki bu birleşmeyi Başkan Özkan Ercan şöyle açıkladı;

ESİNDER ESENLER ADINA ÇOK ÖNEMLİ BİR OLAYDIR…

“ Esinder 2011 Nisan ayında 20 Müteahhit arkadaşımızın bir araya gelmesiyle kuruldu. Yani yaklaşık iki sene evvel 20 müteahhit arkadaşımızla beraber Esenler İnşaat Müteahhitleri Derneğini kurduk. Gerek günün şartları, gerek değişen kanunlar ve gerekse ülkedeki inşaat sektörünün gelişmesine paralel Esenlerdeki yerel-müteahhitleri bir araya getirdik. Bu İstanbul ve Türkiye genelinde bir ilkti.

İstanbul’da 1956 yılında İstanbul Müteahhitler Derneği kurulmuş, Esinder ondan sonra kurulan ikinci ilçe müteahhitler derneği. Bu gün Esenlerde müteahhit arkadaşlarımızın desteği ile iki yüze yakın üyemiz var. Esenlerde müteahhitlik yapan arkadaşlarımıza teşekkür etmek istiyorum. Onların destekleri ve bizlere vermiş oldukları güçle biz Esenlerde müteahhitleri bir araya getirme projesini gerçekleştirdik. Bu Esenler adına çok önemli bir olaydır. Ama asıl önemli olan süreçte neler yapabileceğimiz, hangi projelere imza atabileceğimizdir.

Sıradan bir dernekçilik yapmanın ötesinde Esinder’in gayesi müteahhit arkadaşlarımızın ufkunu, vizyonunu geliştirmek ve Esenlerli müteahhitlerinin gelişen inşaat sektöründeki yerini kararlaştırmak, önlerine yeni bir ufuk koymaktır.

Biz mesleki bir derneğiz. Bu gün Türkiye’nin gelmiş olduğu noktada, Kentsel Dönüşüm ülkenin 81 vilayetin hepsinde konuşulan ve tüm belediyelerin içinde bulunduğu bir proje. Esenler Belediyesi bu açıdan daha ileride ve önde. Gerek beş ekimde sayın Başbakanımızın kentsel dönüşümü Esenler’den başlatması ve gerekse Belediye Başkanımızın bu konudaki çalışmaları ve ilgisi ile Esenler özel bir konuma geldi.

BELEDİYE BAŞKANI; “ESENLERDEKİ KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ ESENLERLİ MÜTEAHHİTLERLE YAPMAK İSTİYORUM.” DEDİ…

Asıl önemli olan Belediye Başkanı Esenler’in bir bölü binlik planları hazırlanırken bizden herkesi bir araya getirmemizi istedi. Biz Kültür Merkezinde Esenlerli müteahhitleri bir araya getirdik. Bu bir demokrasi şöleniydi aslında. Yani yerel müteahhitlerle yerel yönetimin bir araya gelmesiyle, belediye bir şehrin planını değiştirirken ve o şehri planlarken müteahhitleri de o işin içine sokarak gelin sizde katkı sunun demiş oldu. Biz kendi içimizde görüşmelerimizi yaparak planlar ile ilgili düşüncelerimizi hem belediyeye hem de basına açıkladık.

O günkü can alıcı nokta ise belediye başkanımızın sözüydü. “Ben Esenlerdeki kentsel dönüşümü esenlerli müteahhitlerle yapmak istiyorum. Esenler’li müteahhitler birleşin, bir şirket kurun ve gelin. Siz ne istiyorsanız, her türlü yardıma hazırız. Yeter ki birleşin.” dedi başkan.

 MÜTEAHHİTLİK ALGISINI DEĞİŞTİRECEĞİZ…

2012 başında ülkede bir ilk yaşanmış ve yasa uygulanmaya başlamıştır. Bu yasa ile artık inşaat müteahhitliği sicil numarası ve yetki belgesi gerekmektedir. 2012 öncesinde önüne gelen müteahhit olabiliyor ve inşaat yapabiliyordu. Sicil numarası aldık, bizim üyelerimizin tamamı aktif müteahhitlik yapan, fiili olarak inşaatı olan ve hala bu işin içinde olan müteahhitlerdir.

Yasadan önce müteahhitlik algısı bozuktu. Bizim derneği kurmamızın amacı da bu zaten. Müteahhitlik algısını değiştireceğiz. Artık müteahhitler de denetim altına alındı. Bundan önce müteahhitleri denetleyen herhangi bir yapı yoktu. Şu anda müteahhitleri denetleme yetkisi Çevre Ve Şehircilik Bakanlığında. Bakanlık on-line ortamdan müteahhitleri takip ediyor. Almış olduğu inşaatı yapmış mı, bitirmiş mi, iskân almış mı, sigorta ve vergi borcu var mı, ödemiş mi bunların hepsini bakanlık görüyor. İşi gününde tamamlamayan, vatandaşı sıkıntıya sokan, iskân almayan müteahhitleri artık vatandaşlar direk internet ortamından bakanlığa bildirebilirler.

Bakanlık iskan almayan müteahhide 2 ay süre veriyor. Bu süre sonunda müteahhitlik yetki belgesi bakanlık tarafından bir seneden az olmamak kaydıyla donduruluyor. İnşaatlarında can güvenliği almayanlara da başka yaptırımlar uygulanacak. Biz dernek olarak bu ve benzeri konulardaki değişimleri üyelerimize aktarmaya ve bilgilendirmeye çalışıyoruz.

İNŞAAT MÜTEAHHİTLİĞİ OKULU’NU AÇTIK…

Ayrıca ikinci ve önemli hamlemizi de gerçekleştirdik. Esinder olarak Esenler Belediyesi Ve İstanbul Aydın Üniversitesi ile birlikte inşaat müteahhitliği okulunu açtık. Esenlerli inşaat müteahhitlerimizi üniversiteli yaptık. Müteahhitlerimiz 60 saat ders görecekler. Dersler bittikten sonra katılımcılar sınava girecekler ve başarılı olanlara sertifikalarını vereceğiz. Sertifika dağıtım töreni de Aydın Üniversitesi’nde olacak. Esenlerli müteahhitleri bu gün olması geren, bilmeleri gereken ne konu varsa öğretmiş olacağız. Önceliği dernek üyelerimize vereceğiz. 200 üyemiz bittikten sonra daha önce müteahhitlik yapmamış ve profesyonelce yapabilecek olanlara ve bu işin eğitimini almak isteyenlere de okulumuzu açacağız.

MÜTEAHHİT ORGANİZASYONU İYİ YAPAN KİŞİDİR…

Müteahhit inşaat konusunda her şeyi bilen ve anlayan kişi olarak görülmemeli, öyle de değil zaten. Müteahhit organizasyonu iyi yapan kişidir. İyi finans yaratan iyi işletmecidir. Artık inşaatlarımızda şantiye mühendislerimiz var. İnşaatlarımızı, projelerimizi tasarlayan, takip eden ve planlayan mimar, mühendis ve yapı denetim elemanlarımız var. Bu gün Türkiye’de kendisini denetlemesi için başka para veren banka meslek grubu var mıdır? Biz bir inşaatı yaparken yapı denetim firmasına 20 ila 50 milyar arasında para veriyoruz. İşimizi, yapılan işin kalitesini denetle diyerek.

Esenler’deki müteahhitlerimiz çok paralar kazanamıyorlar. Yüzde on kar marjı ile çalışıyorlar. Esenler’de asıl parayı kazananlar toprak sahipleri, arsa sahipleri. Esenler’de büyük bir rekabet var. Müteahhitler yüzde elli ile altmış arası oranda Esenler’de yer alıyorlar. Bu gün çevre ilçelerin altında emsale daire satışları var. Esenler’de bu gün en iyi daireyi 250 milyar liraya satamıyor müteahhitler. Arsa almaya geldiğinde yüzde altmış ile alıyor. Arsa sahipleri kazanıyor yani halk kazanıyor.

Kaymakamlık binası yapılırken sayın kaymakamımız ihaleye siz niye girmediniz diye sordu. Bizim Esinder olarak da yapmak istediğimiz budur. Biz semt müteahhidiyiz. Kendimizi gelişen inşaat sektörüne ve mantığına göre yenileyememişiz. Halkın talepleri değişti. Artık halk yerel yönetimlerin yapmak istediğini müteahhitlerde de görmek istiyor. Bu mantık Esenler’den göçü başlattı. Müteahhitlerimizin yüzde sekseni Esenler’de oturmuyor. Esnafların yüzde sekseni Esenlerde oturmuyor. Esenler Kaymakamı, Emniyet Müdürü, Belediye Başkanı neden Esenler’de oturmasın. Biz Esenler’de nitelikli konutlar yaparsak, yani vatandaşın toplumun bugün istediği, sahip olmak istediği imkânları onlara sunabilirsek işte o zaman Esenler’e hizmet etmiş oluruz. Bunu yaparken de yerel müteahhitleri bilinçlendirmemiz ve kalkındırmamız gerekiyor.

BİRİNCİ İLKEMİZ ÖNCE ESENLER HALKININ KAZANMASI SONRA MÜTEAHHİTLERİN KAZANMASIDIR…

Bunu bir örnekle yapacağız. En iyi örnek Esinder Yapı Aş’dir. Esinder Yapı Aş’yi kurmamızın en büyük sebebi işte budur. Esenlerde kentsel dönüşümü yapacak en iyi algıyı, en iyi organizasyonu oluşturmak. Bu gün Esenlerde çok ortaklı kurduğumuz bir şirketimiz var. İki yüz paydaşı olan bir anonim şirket. Bu kadar insanı bir araya getirip onları şirkete ortak etmek zaten başlı başına bir olaydır.

Biz Esinder Yapı Aş’yi kurmak için dört ay toplantılar yaptık. Her müteahhit arkadaşımızla bu süreci tek tek başlattık. Şirketi kurduğumuzda da birinci ilkemiz de Esenler’de yapacağımız projelerle önce Esenler halkının kazanması sonra müteahhitlerin kazanmasıdır. Çünkü birinci işimiz halen devam ediyor, para kazanıyoruz. Esinder Aş’nin en büyük hedefi önümüzdeki beş yıl içinde İstanbul’da ki inşaat firmaları ile başa baş rekabet edebilecek inşaat firmalarının Esenler’de oluşmasını sağlamaktır. En büyük hedefimiz budur.

Şirketi kurar kurmaz Birlik Mahallesinde 314 parselde 8900 metrekarelik alanda bir kentsel dönüşüm çalışması başlattık. Hak sahipleri ile ön protokol imzaladık. Bu gün geldiğimiz noktada hak sahiplerinin yüzde sekseni ile noter huzurunda sözleşme yaptık. Tüm donatıları olacak biçimde vatandaşın dairesine daire vereceğiz.

Afet yasası çıkmadan önce biz kiralarını da verecektik. Taşınma yardımı da yapacaktık. Afet yasası çıktığından kiraları artık bakanlık verecek. Bin lira da taşınma için verecek. Sonrasında gelen talepleri değerlendirdik ve Ninehatun Mahallesinde önce 4000 metrekarelik Şenerler sitesinde bir anlaşma yaptık. 116, 117, 118 sokaklarda yaşayan komşuların ve vatandaşların da talepleri ile işi büyüttük. 10.500 metrekareye çıkan bu alanda da bir proje çalışması yaptık.

Projelerimizin hepsinde yer altı oto parkaları, hepsinde iki kat, üç kat herkese yer düşecek otopark yer alıyor. Alanın yüzde yetmişini yeşil alan olarak ayırdık. Bu gün her iki projemize de bütün sosyal donatı alanlarını koyacağız. İnşallah bu projeler bittiğinde devlet erkânı da, ilçe dışarısında oturanlar da Esenler’de oturacak. Esenler’de oturup Esenler’i yönetecekler.

KENTSEL DÖNÜŞÜM ALANINA ALINMAYAN YERLERDE BİNALARI TEK TEK YENİLEYECEĞİZ…

Bu yerlerde direye daire vererek projeleri yapabiliyoruz. Ancak Esenler’de bazı yerlerde emsaller çok yüksek. Vatandaş kendi imar hakkının üstünde kaçak yer yapmış. İmar hakkını tamamen doldurmuş. Oralarda kentsel dönüşüm çalışmasını yapmak mümkün değil. Yani hem daireye daire vereceksiniz hem de üste Esinder’e daire kalacak. Olmaz ise projeyi çevirebilmek mümkün değil.

Biz bir finasman kaynağı aradık. Ve iş bankası ile bir protokol imzaladık. Böyle alanlarda yapacağımız dönüşümlerde yüzde dört bakanlık ödeyecek ve vatandaş kentsel dönüşüm alanına alınmayan yerlerde binaları tek tek yenileyeceğiz. Şu anda on bina ile anlaştık. Bir bina da bakanlık desteği 150 milyon lira. İş Eskon ve Esinder Aş, garantörlüğünde olacak ve binaları sadece biz yapacağız. Vatandaş güvence altına alınacak ve inşaatları İş Bankası da kontrol edecek. Biz işi yaptıkça peyder pey ödeme alacağız. Vatandaş ise dairesine taşındıktan sonra kredi geri ödemesine başlayacak. 0,50’den kredi kullanacak. Kredi kullanmak istemeyenlere de 1000 lira taşınma, 600 lira 18 ay boyunca kira yardımında bulunulacak.

Bu şartlarda Esenler’de kentsel dönüşüm alanına alınmayan mahallelerimizde binaları yıkıp yeni binalar yapacağız. Vatandaşımız böylece ayni mahallede, yerinde oturmaya devam edecek.

Esinder Aş’de şu anda dört tane mimar, mühendis arkadaşımız çalışıyor. Finans ile ilgili arkadaşlarımız çalışıyor. Girişimizde proje tanıtım ofisimiz var. Esenler’de kentsel dönüşüm ile ilgili bilgi almak isteyen vatandaşlarımız buyursunlar, gelsinler. Biz kendilerine anlatalım. Binalarını yenilemek isteyenlere de her türlü kolaylığı sağlayacağız.

Öncelikle Esenşehir ve Cevizlibahçe projemiz var. Yaklaşık 100.000 metrekarelik bir proje. İlk hedefimiz bu projelere başlayıp, buralarda vatandaşımıza örnekler sunmak. Bu arada yerinde dönüşümler ile ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Vatandaşımızın Üste para vererek binasını yeniletme örneklerini Esenler’de başlatacağız. Vatandaşımız üste 50-60-70 milyon vererek binasını yeniletme, depreme dayanıklı hale getirme çabası içinde. Bu projelerde on yıl boyunca da site yönetim hizmetlerini kar amaçlı aidat almadan vereceğiz.

TÜM KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALIŞMALARININ İÇİNDE YER ALABİLİRİZ…

Esinder Aş’nin bir özelliği şu, biz çok ortaklı bir firmayız. Bünyemizde iki yüze yakın müteahhit firma var. Yani biz Esenler’de yapılabilecek tüm kentsel dönüşüm çalışmalarının içinde yer alabiliriz. Direk vatandaşla görüşerek de bu süreci götürebiliriz. Bizim herhangi bir ihaleye girmemiz, ihaleden iş talep etmemiz gibi bir gelişme olmayacak. Biz kendi projemizi kendimiz geliştirip yapacağız. Yani Esinder Aş. Esenler’in Toki’si. Bir bölü binlik planlar çıktı. Biz artık nereye ne proje uygulanabilir, ne kadar imar artışı alacağız, nasıl proje uygulayacağız, ne kadar finans bulmamız lazım bu çalışmaları yapacağız.

Günü kurtarmak gibi bir gayretimiz ve çabamız yok. Esinder Aş. İstanbul’da bir marka olacak. Çok kısa bir zamanda marka olabileceğimizi de gösterdik. Civar ilçelerden gelip Esinder yapısını inceleyen müteahhit arkadaşlarımız var. Hesap verebilen ve şeffaf yönetilen bir yapı oluşturduğumuzdan Esinder ilelebet kalacak bir kurum.

Esinder Aş’yi kurarken de yapısını sağlam temellere dayandırdık. Şöyle ki, Üyelerimizden büyük sermaye aktarımı istemiyoruz, onlar kendi işlerini yapacaklar ve Esenler için de bir adım atacaklar. Bu şehirde çok şey kazandınız dedik onlara, bu şehir bize çok şey kazandırdı, dönelim bu sefer Esenler’e kazandıralım. Bir güç birliği oluşturalım. Zamanı çok iyi okumak gerekli, biz bu güç birliğini oluşturamaz isek üç beş sene sonra yerel müteahhitler kalmayacak. Herkes kendini yenilemek durumunda.

İMAR ARTIŞI OLMADAN 124.000 KONUTU YENİLEMEK GÜÇ…

İmar artışı olmadan bu 124.000 konutu yenilemek ve finansman bulmak güç. İmar artışı olmalı. İmar artışı olursa vatandaşımızın cebinden çok az para çıkar ya da çoğu yerde çıkmaz. Dikine bir büyüme olsun, depreme dayanıklı olsun. Hiç bir şey yapmadan beklersek 124 bin konutta yaşayan dört yüz bin insanımıza tabut buluruz o zaman. Bir depremde bu binalar yıkılacak. Çünkü geçmişte hiçbir mühendislik hizmeti almadan yapılmış binalar bunlar.

Esenler’de konut sayısı yükselecek nüfus sayısı düşecek. Esenler’de insanlar zenginleşecek. Bu gün zenginleşmenin en önemli unsurlarından biri arsa ve konut. Kentsel dönüşüm alanlarında bir vatandaşımız üç daire alacak. Dört yüz milyondan 1.200 milyon eder. Neyine karşıyız bu zenginleşmenin.

Esenler belediye başkanı bu anlamda daha kentsel dönüşüm konuşulmaz iken bizleri topladı. Birleşin şirket kurun ben Esenler’deki kentsel dönüşümü sizinle yapmak istiyorum. Esenler’deki müteahhitler ile yapmak istiyorum. Doğacak rantı sizinle bölüşmek istiyorum dedi.

Esinder Aş. Belediye Başkanımızın öncülüğünde ve himayelerinde kurulmuştur. Belediye Başkanımız fikir babasıdır. Esinder Aş inşaat yapacak, yerleri dönüştürecek ve Esenlerdeki firmalar iş yapacak. Esenler doğacak rantı paylaşacak.

ESİNDER EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI’NI KURACAĞIZ…

Esinder’i büyük fedakarlıklarla kurduk, üyelerimiz Esenlerli. Şirket bireyler para kazansın kapital yapsın diye kurulmadı. Bu hevesle girenler çıktı. Esinder Aş’ye ortak olmak isteyen müteahhitlerin hepsi ortak olacak, yetmez ise halkı da ortak ederiz.

Biz daha şirket olarak para kazanmadan Esenler’de sosyal sorumluluk projelerinin içine girdik. Biten projelerimizin tamamını sivil toplumla, kamuoyu ve basınla paylaşacağız. Bu sene ortasında Esinder Eğitim Ve Kültür Vakfı’nı kuracağız. Esenlerde eğitim gören ve bursa ihtiyacı olanlara şirket karının yüzde onunu aktararak burslar vereceğiz. 2014 yılında sosyal sorumluluk gereği çok daha büyük bir proje gerçekleştireceğiz.


Ben her platformda söylüyorum. Kentsel Dönüşüm tek başına olabilecek bir şey değil. Belediye, iktidar ve muhalefet partileri, sivil toplum örgütleri, medya ve halk destek verirse olur. Esenler’de bunu sağlarsak çok kısa bir zamanda dönüştürürüz ve Esenler halkı kazanır. Biz Esenler’de oluşacak rantı Esenler halkı ile bölüşeceğiz. Şirketimizin yapısı ve amacı bu. Esinder Aş’nin başında bu mücadeleyi veriyorum. Reel projelere halkı da ortak edeceğiz. Birlikte kazanacağız…

Son söz olarak, Esinder Aş. yepyeni bir firma. Esinder Aş. yapacağı hiçbir projede hak sahiplerini mağdur etmeyecek, bu uğurda az para kazanmayı da göze alacaktır. Esinder Aş. ortaklarına yeteri kadar kar payı verirse, Esenlerdeki dönüşümü en iyi şekliyle en sağlıklı biçimde yaparsa va rolur…

Bu süreçte bize destek veren herkese ve halkımıza sonsuz şükranlarımızı sunuyorum.”


“GENÇALİ KAYA” AĞABEYİM VE SİYASİ BÜYÜĞÜMDÜR…



“GENÇALİ KAYA”  AĞABEYİM VE SİYASİ BÜYÜĞÜMDÜR…

Esenler’in Esenler olmasında önemli bir yere sahip olan ve hala siyasetçi bireyleri ile Esenler ve ülke politikasına katkı sunan “Kaya  Ailesinin” sahibi olduğu, rahmetli Gençali Kaya tarafından kurulan “Kayalar Spor Tesislerinde”;

Cemal Kaya ile Esenleri, Ağabeyi Gençali Kaya’yı, günümüz siyasetini ve yerel gazeteleri konuştuk…

“GENÇALİ KAYA”  AĞABEYİM OLMASININ ÖTESİNDE SİYASİ BÜYÜĞÜMDÜR…

“Gençali Kaya’nın, eskilerin ve Esenler yerlilerinin,  Esenler’in her karış toprağında ve yapılan her türlü hizmette çok büyük emeği vardır. Gerçekten onun ve partisi ne olursa olsun adı bu gün anılmayan birçoğunun pek çok emeği geçmiştir Esenler’e.  Kimse bu gün o devirde ve şartlarda yapılanları yok saymaya ve küçük görmeye hakkı yoktur. Böyle düşünen varsa geçmişini inkar etmiş olur.

Gençali Kaya, Esenler’de Gürses’lerin muhtarlık yaptığı dönemden vefatına kadar gelişen ve değişen dönemler arasında her şeye yakından tanıklığı ve ciddi anlamda katkısı olmuş bir şahsiyettir. Bu gün bile eksikliğini hissettiğimiz ve daima özlediğimiz bir kimliktir. Ağabeyim olmasının ötesinde Esenler’in geçmişinde, değişiminde, dönüşümünde ve gelişmesinde çok hakkı geçmiş bir siyasi büyüğümüzdür.

Esenlerin belde belediyesi olmasıyla başlayan o günlerin ilgili ve bilgili insanları ile birlikte çok büyük çalışmalara ve göz ardı edilemeyecek hizmetlere imza atmışlardır. Bu gün bakıldığında bile azımsanamayacak geleceğe dönük projelerin hayata geçmesinde öncü olmuşlardır. Zaten Gençali Kaya ve o günlerden kalan büyüklerimizin yaptıklarını veya yapamadıklarını o dönemin şartlarına göre değerlendirmek gerekir.

Bu insanlar Esenler’i Esenler yapan kalburüstü insanlardır. Ödenemez çok büyük emekleri vardır Esenler’de ve bizim üzerimizde. Partili partisiz her Esenlerlinin biri de Gençali Kaya olan bu değerli insanları bir şekilde anması, tanıması ve iyilikle yad etmesi gerekir. Geçmişte Öcalan'ın Belediye baikanlığı döneminde Namıkkemal mahallesinde bir sokağa Gençali Kaya adı verilmişti ahte vefa gereği. Geçmişte Esenler için çalışmış ağabeyim ve benzer şahsiyetlerin belirlenerek bugün de onurlandırılması bizi mutlu eder. Çünkü bu insanlar sadece hizmet etmek için çalıştılar. Hizmet etmeyi kendi özel çıkarlarının hep önünde tuttular.

Nitekim ilk belde belediye olunmasıyla beraber Gençali Kaya’da en genç meclis üyelerinden biri olarak seçilerek o dönem yapılan bir takım projelerin, altyapı sorunlarının giderilmesi için yapılan çalışmaların gerçekleşmesinde aktif rol oynamıştır. Geçmiş tarafsız bir gözle değerlendirildiğinde o dönemlerde el atılmamış hiçbir problem yoktur. Zaten o dönem partizan bir anlayış da fazlaca egemen değildir. Yerel manada seçim sonrası halk yararına bütünleşen bir siyasi bir öngörünün hakim olduğu yıllardı o yıllar. Ağabeyim ve arkadaşları diğer meclis üyeleri ile birlikte bu anlayışla Esenlerin gelişmesi için çabalamışlardır. Siyasi istikbal peşinde koşmadan hizmet yarışına girmişlerdir. Yapılabileceğin en iyisini en alasını yapmaya geyret göstermişlerdir.

O günlerde o günkü ağır koşullarda yapılacak olanların en iyisini yapmış olduklarına yürekten inanıyorum. Kim ne derse desin canlı tanıklarından biri de benim o günlerin.  Onlar Esenler’in gelişmesinde ve geliştirilmesinde üstün gayret göstermişlerdir.

“GENÇALİ KAYA”  ESENLER BELEDİYE BAŞKAN YARDIMCILIĞI YAPMIŞTIR…

Gençali Kaya Esenler’in o günkü gelişen ve Anadolu’dan göçenlerin ilk adresi olduğu devirde üç veya dört dönem belediye meclis üyeliği, Esenler belediye başkan yardımcılığı yapmıştır. Bu görevlerinde adam kayırmadan, partizanlık yapmadan herkese eşit muamele yaparak, yardım ve hizmette bulunmuştur.

Bu gün Esenler’in bir çok mahallesine gittiğimde ‘Allah kendisinden razı olsun onun sayesinde elimiz iş tuttu, emekli olduk.’ diyen her partiden Esenlerli ile hala karşılaşıyorum. Gerçekten eskiden, o devirde hiçbir çıkar gözetmeksizin Esenler için çalışanlardan Allah razı olsun diyorum. Ağabeyim Gençali Kaya Belde belediye başkanları Nadir Bayır, Mustafa Yumak ve Çetin Aksoy döneminde de belediye meclis üyeliği yaptı. 80 darbesine kadar Aksoy’un belde belediye başkanlığı döneminde Esenler için ciddi, bu gün için dahi cidden önem taşıyan, gerçekleştirilen gerçekleştirilmeyen projelere başlandı. Şu son günlerde ancak hayat bulan, yapımına başlanan birçok proje eğer darbe gerçekleşmeseydi 30 yıl evvelinden gerçekleştirilecekti. Zaten o son dönemden hangi partiden olursa olsun belediye meclis üyeleri ile görüşme imkânı bulunsa hepsi ayni şeyi söyler.



Gençali Kaya siyasi yönü ve belediyeciliğinin yanı sıra cemiyetleşme açısından da İlçemize gerçekten çok katkısı olmuş bir esenlerlidir. Bu gün hala devam eden odaların ve esnaf teşkilatlanmalarının da öncülerinden birisidir. Şoförler derneğinin ilk kurucu üyelerindendir.  Şoförler derneğinin başkanlığını da yapmıştır. Ayrıca Esenler Esnaf derneğinin de kurucuları arasındadır ağabeyim Gençali Kaya. Esenler birleşik esnaf odası kurucu kayıtlarına bakıldığında görülecektir.

GAYEMİZ “GENÇALİ KAYA” VE BİRÇOK PARTİLİMİZİN GEÇMİŞTEKİ HİZMETLERİNE ARTI KOYMAKTIR...

Gençali Kaya fevkalade çalışkan, iyi niyetli, herkesin işine koşan, hiç kimseye art niyeti olmayan, özü sözü dinlenir, dürüst ve dobra bir insandı. 12 Eylül darbesi sonrasında 80 ortalarına kadar aktif siyasete devam etti. Sonra bizi siyasete katması sebebiyle bizi destekleyecek seviyede ancak vefatına kadar daima partili kalarak siyasete devam etti.

Bizim topluma hizmet etmemiz için teşvik edici, yön verici bir tavır içinde her fırsatta yol gösterici olmuştur. Bu gün hala özlediğimiz ve desteğini beklediğimiz ve tecrübelerinden faydalanmayı arzuladığımız bir büyüğümdür. Böyle de kalacaktır yaşadığım sürece. Ayrıca yaptığımız her siyasi etkinliği hissettirmeden izlemiş, yeri geldiğinde öneriler sunmuş, yanlışlarımızı gördüğünde ise kardeşi olmamıza rağmen eleştiri yapmaktan asla çekinmemiştir. Oluruna getirip bizi acımasızca ama yapıcı manada eleştirmiştir.

Esenler siyasi hayatında biz o kuşaktan sonraki siyasi temsilcileriz. Umarım yarınlarda biz de onlar gibi iyi olarak anılırız. Bütün gayemiz Gençali Kaya ve isimlerini şu an tek tek sayamadığım ancak daima gönlümüzde yeri olacak ve yakın tarihimizde yaptıkları ile anılan birçok partilimizin geçmişteki yaptıklarına artı koyarak devam edebilmektir. Fazla da bir beklentim yok. Biz olabileceğimizin ve yapabileceğimizin bir kısmını yaptık.

Zaten 14-15 yaşlarından itibaren başlayarak onların yanında bir genç olarak siyasetin gerçekliğini ve inceliklerini öğrendik. Bayrağı devraldığımız günden bu yana 27 Aralık 1993 yılında ilçe olan Esenler siyasi arenasında yerimizi aldık.
Güngören’den ayrılarak ilçe olan Esenler’de SHP ve CHP’de uzun süre ilçe yöneticiliği yaptım. İki veya üç dönem de sizinle ayni yönetimde çalıştık. Bu arada il ve kurultay delegelikleri de yaptım. İlçe olduktan sonraki ikinci yerel seçimde 1999 yılında partimden Esenler Belediye başkanı adayı oldum.

O dönem çok iyi bir propaganda dönemi geçirdik. İyi bir siyasi seçim propaganda çalışması gerçekleştirdik. Oylarımızı artırdığımız bir yarış oldu o seçim. Ancak ülkenin genel siyasi konjonktürünü kökünden değiştirecek tarihi bir olay oylarımızı daha da artırmamızı engelledi.  Daha sonra 2005 ila 2009 yılları arası partimin ilçe başkanlığı görevini yürüttüm. Son yerel seçimlerde de Esenler belediye meclisi üyesi olarak seçildim. Ailemde Gençali Kaya’dan sonra bu görevi üstlenmem benim için ayrıca bir onur ve gurur kaynağıdır. Yani geçmişten bu güne bir değerlendirme yaptığımda benim belediye meclisi üyeliğim ayrı bir anlam ve değer taşır. O nedenle benim siyasi rotam küçücük bir yanlış anlama, algılama ve yanlış değerlendirmeler yapılarak eleştiri konusu olduğunda en fazla ben incinirim. Çünkü geçmişten gelen bir yükün altında ezilirim o vakit.

53 YILLIK BİR ESENLERLİ OLARAK ART NİYETİMİZDE YOKTUR, HIRS YAPACAK DENLİ SİYASİ BEKLENTİMİZDE…

Bu yolda her türlü zorluğa rağmen de devam ediyoruz. Büyüklerimizin Gençali Kaya abimin bıraktığı bayrağı ve Esenlere hizmet aşkını devam ettiriyoruz. Doğma büyüme 53 yıllık bir Esenlerli olarak Esenlere faydalı olabilecek her hizmetin gerçekleştirilmesine, siyasi görev bilinciyle ve sorumluluklarımızı bilerek çalışıyoruz. Art niyetimizde yoktur, hırs yapacak denli siyasi beklentimizde yoktur. Önemli olan Esenler’de yaşayan insanların hiç çekinmeden ‘Ben Esenlerliyim’ diyebileceği bir ortamın oluşturulmasıdır.

Örneğin, ben orta okulu Esenler Hasip Dinçsoy’da okudum. Bu okulun yeri bile Çetin Aksoy’un Belediye başkanlığı döneminde halledildi. Gençali Kaya’nın katkıları ile o okula kaydoldum. Bizzat kendisi beni götürdü ortaokula yazdırdı. Hatta o günkü çekilen okul kayıt fotoğrafımda bile rahmetli abimin kendi kravatı vardır. Yani onun kravatını taktım ve fotoğraf çektirdim. O günlerin realitesi işte buydu.  Ben sonra Şehremini Lisesi’nde okudum. O zamanlar Esenler’de lise yoktu. O dönem birkaç arkadaşımla beraber o liseye giderken Esenler’liyim demeye çekinirdik. Gerçi Esenler’in yerini tam bilen ve tanıyan da yoktu. Sende Esenler dışında okudun, bu olumsuz durum senin için de geçerliydi kesinlikle. Hakikaten bu olumsuz durum, yaşanılan yeri gizleme saklama tavrı yakın zamanlara kadar devam etti.

ESENLER YILLARCA KADERİ İLE BAŞ BAŞA BIRAKILDI…

Gerçekten Esenler’in hakkı yenmiştir geçen yıllarda.  Ben bu anlamda Esenler’in hak ve hukukunu korumayan, tüm hizmet ve yatırımları şehir merkezlerine kaydıran üst düzey siyasi yöneticileri eleştiriyorum ve hakkım varsa helal etmiyorum.



Çünkü Esenler uzun yıllar kaderi ile baş başa bırakıldı. Bu hak ve hukuk ihlali çağdaş, yaşanabilir, alt ve üst yapısı tamamlanmış bir Esenler kurulmasına mani oldu. Esenler’e uygulanması gereken hizmetler başka merkezlere kaydırıldığı gibi, alması zaruri tüm hizmetler bile elden geldiğince geciktirildi. Şehir içlerine lüks konutlar yapılırken, Esenler işçilerin ve dar gelirlilerin konut ihtiyacını karşılayan gecekondu merkezi haline getirildi. Şehir merkezlerinde imar tekniği açısından 3-5 emsal kararları alınırken, Esenler’in gelişmesine katkı yapacak benzer kararlar hiç alınmadı, devamlı ertelendi. Sonuçta bu günkü içinden çıkılması güç sorunlarla boğuşan Esenler oluşturuldu. Esenler’e kurtarıcı imkanlar ve çözüm şansı hiç tanınmadı. bir çok proje gündemde yer aldı ama gerçekleşmedi ve Esenler özellikle son yirmi yıl hiç de iyi yönetilemedi.

Oysa 80 öncesi son belde belediyesi dönemi, Gençali Kaya ve diğer gerçek Esenlerlilerin belediye meclisini oluşturduğu dönem 12 Eylül darbesi ile kesintiye uğramamış olsaydı bu günkü durumumuzdan çok daha ileride bir Esenler’de yaşıyor olurduk inancını halen taşıyorum.

Gözlemlediğim kadarıyla Esenler maalesef siyasi açıdan, hizmet alma ve hizmet üretilmesi açısından yıllar içinde hep dışlandı, yok sayıldı, ötekileştirildi. 80 sonrası değişik ilçelere bağlanmak suretiyle edinilmiş, kazanılmış kaynakları da oralara aktarıldı. Esenler vergiyi verdi hizmeti başka ilçeler aldı.


ESENLER’DE GEÇMİŞE ORANLA İYİYE GİDEN BİR DURUM SÖZ KONUSU…

1993 yılında ilçe olunmayla başlayan siyasi yolculukta bu sefer bizde vardık. Aday da olduk, kendi içimizden adaylar da çıkardık, seçimlere girdik. Ancak geçmişteki seçim kazanma başarısını hiç sağlayamadık. Ancak mecliste birkaç belediye meclisi temsil edebilecek seviyede kaldık. Gelen belediye başkanları mecliste büyük bir çoğunluğu sağlayarak başkan oldular. Seçilenlerinde ne kadar yönetip yönetemediğini kamuoyu takdir eder artık. Yani Yorum ve eleştiri yapmak yerine kamuoyunun takdirine bırakıyorum.



Yıllarca hak ettiği hizmetleri gerektiğince alamayan Esenler’de bu dönem geçmişe oranla iyiye giden bir durum söz konusu diyebiliriz. Bizim de içinde bulunduğumuz bu dönem Esenler’in yapılandırılması anlamında, merkezden hizmet alma bakımından ciddi gayretlilik içinde. Esenler adına ciddi görülebilecek atılmış ve atılacak adımlar var. Eksiklikleri olmasının yanında var olanı düzeltme çabası var. Elbette her şey tamam, tüm hizmetler yerine getirildi denilemez.  Ama Esenler ilçe olduğu günden bu yana ertelenmiş her şeye, birçok alanda yapılmayanlara el atıldı.

Tabi tüm bu yapılanlar, yapılan projelerin bizi ilgilendirenleri halkın toplumun yararına olanlarıdır. Proje projedir deyip her önümüze koyulanı da destekleyemeyiz. Kötü, mali ve siyasi anlamda yanlış olanlara da onay veremeyiz.

SON YILLARDA PLANLI VEYA PLANSIZ GELİŞTİRİLEN GELENEĞİMİZE TERS SİYASET YAPMA BİÇİMİNİ YADIRGIYORUM…

Esenler’in geçmişteki ve bugünkü siyasi aktörlerine baktığımda eski siyasetçilerin çok daha dürüst, nitelikli ve namuslu olduğunu görüyorum. Eskiden gerçekten siyasi bir kalite vardı. Bu gün kendi siyasi düşüncenden olsa bile insanlar doğabilecek en ufak ayrıntıyı ve açığı ileride koz olarak kullanma peşindeler. Siyaset üretmek yerine açık yakalama peşinde birbiriyle didişerek zaman harcıyorlar. Hal böyle olunca halkoyunda güvenilirlik kaybediliyor.

Doğrusu ben son yıllarda planlı veya plansız geliştirilen bu tabansız siyaset yapma biçimini yadırgıyorum. Bu geleneksel siyaset yapma anlayışıyla örtüşmeyen kendi içinde daralmayı ve küçülmeyi getiren etik olmayan, yanlış bir tutumdur. Bizim eskilerden, siyasi büyüklerimizden aldığımız siyesi terbiye ve üslup da kesinlikle bu değildir.

Zaman zaman siyasetin içinde biri olarak kendi kendimi gözden geçiriyorum. Özeleştiri yapıyorum. Çıkardığım sonuç şudur. Gerçekten zamanı geldiği düşünüldüğünden bayrak nasıl bize bırakılmış ise bizde zamanı geldiğinde bayrağı bırakmalıyız diye düşünüyorum. Bence zamanında bırakmak ve gençlere hak ettikleri yerleri açmak siyasi bir erdemliliktir. Ayrıca olması gerekendir ve vazgeçilemez bir gerekliliktir.

Bu konuda hiçbir kimsenin asla şüphesi olmasın ki biz gereğini gönül rahatlığı ile yaparız. Nasıl ki Gençali Kaya bize bırakıp köşesine çekildi biz de siyasi hayatımızı sonlandırma günümüz geldiğinde samimiyetle sonlandırıp hak eden her kimse onların yolunu açarız.

Bize bu siyasi yolu açmaktan hiç çekinmeyen, ayrıca da hiç büyüklenmeyen siyasi büyüklerimizi Gençali Kaya şahsında rahmet ve minnetle anıyorum. Siyasette vefa olmadığını bilsem de bizim onları andığımız ve yad ettiğimiz gibi Esenler geleceğinde anılmak isterim. Bu yüzden her attığımız adımı ölçülü ve sayılı atmaya gayret ediyoruz.

YEREL GAZETELER VE HABER SİTELERİ DOĞRUYU İSTEDİKLERİ GİBİ YAYINLIYOR

Bu kadar ölçülü ve partili olma kültürümüze zarar vermeyecek şekilde davranmamıza karşın son dönemlerde yerel gazetelere yansıyan bazı röportajlar verdiğimiz yönünde haberler çıkıyor. Esenler’de yerel gazeteciliğin geliştiği bir gerçek. Ancak ben yerel gazete ve haber-net sitelerinin doğruyu istedikleri gibi yayınladıklarına inanıyorum. Yani kendi siyasi görüş ve inançları doğrultusunda sizin söylediklerinizi elekten süzerek yayınlıyorlar.

Yani yerel gazeteler işlerini gereğince ve haberleri kamuoyuna doğrudan yansıtma çerçevesinde görevlerini icra etmiyorlar. Ayaküstü sorulan sorulardan bir derleme yapılarak, röportaj diye halka sunuyorlar. Başka Yerel gazeteler de kaynak göstermeden alıntılar yaparak ayni haberi çeşitlendirerek topluma sunuyorlar. Hal böyle olunca beyanatlarımız değişkenlik göstermek kaydıyla birkaç yerel gazete de çıkınca hiç yapılmamış bir röportaj her birine ayrı ayrı beyanat verilmiş gibi lanse edilebiliyor. Okuyanlar ve yerel medyayı sürekli takip edenler böylece yanlış yönlendirilmiş oluyor. Oysa yerel basın kendi içindeki siyasal çekişmeleri kendi düşüncesinden insanları acımasızca ve hak edilmeyen biçimde eleştirerek aslında yanlışa düşüyor. Bu yolda tersine işleyen basın zaman içinde kendi camiasında bile güven kaybına uğrayabilir kanaatindeyim.

Şimdi benim bir yerel gazeteye verdiğim söylenen ve diğer birkaç yerel gazetede de çıkan röportaja gelince. O röportajın tamamına bakıldığında özetle ifade edilmek istenen Esenler’de yapılan çalışmalar hakkında son durumlarıyla ilgili bir saptamaydı. Başka da bir şey yok.

Sorulan soruları ve verdiğim yanıtları Ses kaydından siz de dinlediniz. Bazı projelerin devam etmekte olduğu bazılarının bitmiş ve açılmış olduğunu söylemişiz. En önemli proje olarak da Havalanı Mahallesinde devam eden Kentsel Dönüşüm çalışmalarıdır diyoruz. Orayla ilgili de son durum hakkında bilgi sahibi olmak istediğimizi aktarmışız muhabire.

Yerel basın muhabirine yapılan projelerin en önemlisi Havalanı Mahallesi dönüşümü olduğunu ve kentsel dönüşümü de muhalefet olarak desteklediğimizi  açıklamak dışında halk menfaatine ters bir durum olmadığı sürece desteğimizin devam edeceğini söylüyoruz.

BU SORU HEP SORULUYOR, SİZ DE SORDUNUZ…

Röportajda asıl söylediğimiz ses kayıtlarında olmasına rağmen yayına çıkmayan, kamuoyuna yansıtılmayan “Havaalanı Mahallesinde kentsel dönüşüm projesinde hak sahiplerinin mağdur edilmeden, tereddüde bile mahal vermeden dairelerinin tamamlanarak halka verilmesi gereklidir.” Sözleri de bize aittir. İşte bir belediye meclisi üyesi olarak takip edeceğimiz asıl nokta budur. Görev süremiz dolana kadar Havalanı ve diğer mahallelerimizde kentsel dönüşüm olan bölgelerimizde gelişmelerin ciddiyetle takipçisi olacağız. Asıl mesele budur.

Bu soru hep soruluyor. Siz de sordunuz. Biz bunlar üzerinde kafa yorarken yerel basınımızın belediye meclisi işleyişini bildikleri halde yanlış yargılamalarda bulunması başka bir gereksizliktir. Meclis çalışma yönetmeliğine göre, belediye yasaları ve düzenlemelerine göre mecliste görüşülen bir maddenin kabul edilip edilmemesi, meclis başkan vekilinin sorması ile neticelenir. Kabul edilirse oy birliği veya oy çokluğu ile sonuçlanır.



Herhangi bir maddeye ret oyu verenler var ise sayısına ve kim verdiğine bakılmaksızın oyçokluğu olarak nitelendirilir. Yani madde oy çokluğu ile geçti şeklinde kayıtlara geçirilir. Kimin ne oy verdiğinin pek de önemi yoktur. Çünkü muhalefet meclis üyeleri ve partileri de bellidir. Meclis böyle yürür, isim isim saymak ve isimlendirmek de yanlıştır. Bu ısrarla üzerinde durduğunuz konu başkana yüz milyonluk yetkilendirme maddesi de oy çokluğu ile geçmiş bir maddedir. Geçmişte birçok görüşülen maddede de diğer muhalefet partisi meclis üyelerinin ret oyu vermediği halde oy çokluğu ile geçtiği olmuştur. O madde de görüşülüp oy çokluğu ile geçmiştir. Önemli olan da budur.

Bu ve benzeri sorular soruldu, soruluyor ve siz de sorun. Ama bu konuda vereceğim cevap budur.

YEREL MEDYADAKİ BOŞLUĞU DOLDURACAK PROJELER HAZIRLIYORUM…

Evet, geçmişten gelen ve bu günde devam ettirilmesi bize nasip olmuş bir görevi sürdürüyorum. Dilerim isteyen herkes gün gelir bu görevleri bizden devralır. Bizim ilelebet bu meclis üyeliğine talip olmak ve sürdürmek gibi bir düşüncemiz yok. Dediğim gibi zamanı geldiğinde süremiz dolduğunda biz bırakacağız. Gençlerin önünü açacağız ve onlar gelecek bu mevkilere.

Yerel basınla ilgili son düşüncelerim ise şudur; asıl eleştirilmesi gereken daha üst icra mercileridir. Mecliste üç-beş kişilik bir grup üzerinde eleştiri yoğunlaştırmak gazetecilik değildir. İcraatı yerinde keşfedip, usulsüzlüğü kaynağında yakalayıp halk yararına, toplum yararına olmayanları cesaretle kamuoyu ile paylaşmaktır gazetecilik. Başkanım başkanım diyerek asıl icracılara yakınlık göstererek, devamlı bizim söylediklerimizi didikleyip öne çıkararak olmaz bu iş. Belediye başkanını takip eden kaç yerel gazeteci var. İhalelerinden, yaptıklarına takip edip araştırıp yazan kaç gazeteci var. Gerçekte takibe alınması gereken belediye başkanıdır biz değiliz.

Ben açıkçası bu gereksiz takipten ve asılsız eleştirilerden bıktım usandım. Bir siyasi olarak, bir belediye meclisi üyesi olarak yerel medyaya ne yazacaklar endişesi ile beyanat vermeye çekiniyorum. Bu anlaşılabilir ve olacak bir iş değil. Tersine bir dünya var Esenler’de. Muhalefete muhalefet eden bir basın oluşmuş maalesef, her neden ise iktidara muhalefet etmek yerine kolayı seçiyorlar. Kendi kendisiyle muhalefet etme yarışına giren bir yerel basın var karşımızda.

Umarım günü gelir ve gerçekleri fark ederler. Ayrıca çok yakın bir zamanda uygulanacak yerel medyadaki oluşan ciddi manadaki bu boşluğu dolduracak projeler hazırladığımı da bilmenizi isterim. O gün geldiğinde projemin ne olduğunu göreceksiniz…”


15 Mart 2013 Cuma

12 MART VE 18 MART'A DAİR...



12 MART VE 18 MART'A DAİR...

12 MART’IN UNUTULAN İSİMLERİ VE YARINLARI AYDINLATAN SİMLERİ…


12 Mart 1971, roller ve isimler. Şimdi pek de anılmayan bazı isimler bir muhtıradan ötesini yarattılar.

12 Mart muhtırası bir muhtıradan öte, ilerici, devrimci, yurtsever ve aydınların üzerine karabasan gibi çöken, faşist bir darbeydi aslında. Ve o darbeciler o dönemki siyasileri, meclisi ve senatoyu çok iyi kullandılar, tüm faturayı 25 yaşında üç öğrenci lideri gence çıkarıp hesabı kapatana dek.

Ama gel gör ki hesap kapanmadı. 12 Mart’ı peydahlayanlar ilahi adalet gereği, ölümü en acısından tadarak, lokmaları boğazına takılarak cehenneme göçtüler. Jenerikte çok isim aktı ama Onlar, özellikle de o üç isim hiç unutulmadı ve unutulmayacak, anılarda daima yaşayacaklar.

Çünkü kazara solan o çiçekler ve her fidanlıkta gömülü-gizli, yasaklığı uydurma hakiki kitap sayfaları arasında yaşarlar…

O nedenle destansı ve dokunaklı bir 12 Mart yazısı kaleme almak değil derdimiz. Çünkü silindikçe isimler hafiften çıplak kalır yazı. Anımsandıkça isimler gün görmeyişin yazılara ektiği tohum yeşerir ve nesilden nesile uzanan bir başyapıta dönüşür acılar.

Derdimiz bu acıyı isimleştirmek sadece. Listeler dolusu isme, isimsize, saygıyı hak edenlere istimli-isimli bir esas duruş göstermektir gayemiz. Bu nedenle de yazıda tüm isimleri siyahlaştıracağız…

Kutsallara vahşetin kirinin bulaştığı o günden, 12 Mart 1971 saat 13.30 tarihinden itibaren isim isim başlayarak;

Emsali çürük tecelli Cuntanın başı Memduh Tağmaç ve Kuvvet Komutanları Faruk Gürler, Celal Eyiceoğlu, Muhsin Batur imzalı “12 Mart Muhtırası” nın radyoda okunmasıyla başlıyor, Ve her dünya darbesine özgü saçma sapan dönem vaatleri dökülüyor satırlardan.

Yorumsuz;

“ Parlamento ve hükümet süregelen tutum, görüş ve icraatıyla yurdumuzu, anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk’ün bize hedef verdiği uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve anayasanın öngördüğü reformları tahakkuk ettirmemiş olup TC’nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür.

Türk milletinin sinesinden çıkan TSK’nin bu vahim ortam hakkında duyduğu üzüntü ve ümitsizliği giderecek çarelerin, partiler üstü bir anlayışla meclislerimizce değerlendirilerek, mevcut anarşik durumu giderecek ve anayasanın öngördüğü reformları Atatürkçü bir görüşle ele alacak ve inkılap kanunlarını uygulayacak kuvvetli ve inandırıcı bir hükümetin demokratik kurallar içinde teşkili zaruri görülmektedir.

Bu husus süratle tahakkuk ettirilmediği takdirde TSK, kanunların kendisine vermiş olduğuTC’yi korumak ve kollamak görevini yerine getirerek, idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır. Bilgilerinize.”

O günlere gerisingeri bakarkör gibi bakılmadıkça, bu tuhaf muhtıramsal hengâme herkese çok tanıdık gelebilir. Ama pus içinde yol aramayı bilmek ve gözyaşıyla barışık olma kaydıyla. Kavramsal ve kuramsal ayrıntıların cam kavanozda birlendiği, gizli celselere gereksiz ve insafsız soruşturmaların, saldırmaların sıkıştırıldığı, dirlik üstüne bol yalanlı seçkinlik dayatıldığı yılların başıdır 12 Mart 71…

Cumhurbaşkanı, Meclis ve Senato başkanlıklarına da gönderilen bu muhtırayla 10 Martta Yüksek Komuta Konseyi’nin ‘istifa et’ isteğini es geçen Başbakan Süleyman Demirel bu kez kayıtsız kalamadı. Hükümeti topladı, üç buçuk saat süren toplantı neticesinde istifayı Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a sundu.

S. Demirel istifa mektubunda sadece; “muhtırayla anayasa ve hukuk devleti anlayışını bağdaştırmak mümkün değildir” diyebildi…

TSKdemokratik kurallar çerçevesinde, yeni bir hükümet kurulmasını ve başbakan olarak da emekli orgeneral Fikret Esen’i istiyordu. Cevdet Sunay ise CHP’den istifa eden Prof. Nihat Erim’e hükümeti kurma yetkisini verdi. N. Erim kurduğu hükümeti 25 Martta açıkladı, C. Sunay 26 Martta onayladı.

İsim isim cuntanın bakanlarına girmeye gerek yok. Meraklıları bakar ajanların kırmızı kalemle üstünü çizdiği vatan evlatlarına kıyanlara ve analarını ağlatanlara. İsteyen araştırır üzeri çizilmişlerin akşamlardan sabahlara kovalanmasına seyirci kalanları.

CHP’nin kurulan bu hükümete bakan vermesine karşı çıkan Genel Sekreter Bülent Ecevit görevinden istifa etti, genel başkan ismet İnönü istifayı kabul etmedi. B. Ecevit ile beraber MYK da istifa edince işler değişti.

Bülent EcevitGenel Sekreterlikten ayrılırken şöyle diyor; “ Darbe ortanın solundaki CHP’ye yapılmıştır. Demokrasi ile önlenemeyen, seçimle engellenemeyeceği görülen bir hareket, bir darbeyle önlenmiştir.”


Ve mart ayı bitmeden ileri de bütün sorumluluk üzerine yıkılacak THKO Lideri Deniz Gezmiş ve arkadaşı Yusuf aslan Sivas’ın Gemerek ilçesinde, daha sonra da Hüseyin inan Kayseri Pınarbaşı’nda Mehmet Nakipoğlu ile birlikte tutuklanıyor…

7 nisan 71’de güvenoyu alan N. Erim Hükümeti İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır, adana, Hatay, Eskişehir, Kocaeli, Siirt, Sakarya ve Zonguldak illerinde bir ay sıkıyönetim ilan ederek cuntanın arzuladığı icraatlara başlıyor;

İstanbul sıkıyönetim komutanlığı bu ilanla derhal DEV-GENÇ, devrimci doğu kültür ocakları, Türkiye öğretmenler sendikası, işsizlik pahalılıkla mücadele derneği, mücadele birliği ve ülkü ocaklarının faaliyetlerini durdurdu. Cumhuriyet ve Akşam gazetelerini on günlüğüne, Bugün ve Sabah’ı süresiz kapattı.

“Size kesinlikle bildiriyorum ki devletin boynunu bunlara teslim etmeyeceğiz, alınacak tedbirler balyoz gibi kafalarına inecektir...” diyen N. Erim, yeni sıkıyönetim kanunu tasarısını meclise sevk etti.

Hükümetin aldığı bu faşist tedbirler üzerine Dev-Genç ve Sosyal Demokrasi Derneği; “Başbakan Nihat Erim demokratik hak ve hürriyetleri yok etmek için, anayasayı kuşa çevirmek için çalışıyor…” açıklamasını yaptı.

N. Erimyabancı gazetecilerle 1 Mayısta yaptığı basın toplantısında ise; “Bu günkü anayasa Türkiye için bir lükstür. Türkiye bu lüksü kaldıramaz. Anayasa da değişiklik yaparak temel hak ve hürriyetlerin, bu hak ve hürriyetleri ortadan kaldıracak şekilde su istimal edilmesini önleyici bir hüküm koyacağız…” dedi.

Bu arada ülkede; TİP kapatıldı. Milli Nizam kapatıldı. Bingöl depreminde 1000 kişi öldü. Ve 547 aydınla başlayan ve gözaltına alınan sayısı günden güne artan gözaltılar-tutuklamalar dönemi açıldı.

Yakın tarihe kara leke gibi düşen bu gözaltı-tutuklama döneminin mağdur isimlerinden birkaçı;

“TİP Genel Başkanı Behice Boran, TÖS Genel Başkanı Fakir Baykurt, ODTÜ Dekanı Prof Yaşar Gürbüz, Prof Bahri Saraç, Prof Sadun Aren, Prof Mümtaz Soysal, Kemal Türkler, Yaşar Kemal, İlhan Selçuk, Samim Kocagöz, İlhami Soysal, Çetin Altan, Uğur Mumcu, Muammer İrfan Derman, Prof Tarık Zafer Tunaya, Turhan Selçuk, Tilda Gökçeli, Azra Erhat, Sabahattin Eyüboğlu, Osman Saffet Erolat, Mehdi Zana, Mhri Belli, Yusuf Küpeli, Doğu Perinçek, Cenan Bıçak, Dr Hikmet Kıvılcımlı, Uluç Gürkan, Doğan Avcıoğlu… “

Bu aydın avı sürdürülürken bir yandan da THKO ve THKP-C üzerine operasyonlar yoğunlaştırıldı, lider gençler bir bir ölü veya yaralı tutuklandı...

Yaz başı ise Deniz Gezmiş ve 26 arkadaşı Ankara 1 Nolu Sıkıyönetim Mahkemesinde; “TC anayasasını tağyir, tebdil ve ilgaya cebren teşebbüs etmekten…” yargılanmaya başlandı. Duruşmada savcı Keramettin Çelebi ve Yzb. Baki Tuğ 18’i hakkında idam talep etti.

Tuğgeneral Ali Elverdi başkanlığındaki sıkıyönetim mahkemesi; “ Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Atilla Keskin, Metin Yıldırımtürk, Ahmet Erdoğan, Recep Sakın, Mehmet Asal, Osman Arkuş, Ercan Öztürk, Semih Orcan, Hacı Tonak, Mustafa Yalçıner, Cengiz Baltacı,Metin Güngörmüş, Mete Ertekin, Mehmet Nakipoğlu, Mustafa Çubuk’a” idam verdi. Askeri Yargıtay Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf aslan hakkında verilen idam kararlarını onayladı, diğerlerini bozdu…

Yine idam talebiyle yargılanan THKP-C lideri Mahir Çayan ile arkadaşları Ulaş Bardakçı, Ziya Yılmaz, Ömer Ayna ve THKO İstanbul sorumlusu Cihan Alptekin Maltepe Cezaevi’nden tünel kazarak firar ettiler. Sonraki günlerde Ulaş Bardakçı istanbul’da öldürüldü, Ziya Yılmaz yaralı olarak tutuklandı.

Niksar’ın Kızıldere köyünde ise Onlar; “Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Hüdai Arıkan, Sinan Özüdoğru, Ahmet Atasoy, Saffet Alp, Ertan Sarıhan, Nihat Yılmaz, Selahattin Kurt öldürüldü, Ertuğrul Kürkçü sağ olarak tutuklandı…”

10 Mart 1972’ de 53 ret, 6 çekimser ve 238 kabul oyu ile Türkiye Büyük Millet Meclisinde, sonrasında Senatoda, 23 Martta Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafında onaylanan infazı, 25 Martta CHP’nin son çare Anayasa Mahkemesine taşıması da engelleyemedi…

Ve 26 Mayıs 1972’de saat 01.25 ila 05.20 arası geleceği-yarınları aydınlatacak simler; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan hakkında Askeri Yargıtay’ın onayladığı haksız ve yersiz karar uygulandı…

Darbeden bir buçuk yıl sonra tarih yapraklarında yerini alan üç beyanat aslında 12 Mart darbesini özetlediği gibi, hiç akıllanılmadığını ve inceden 12 Eylül darbesine hazırlanılacağını da ortaya koyuyordu…

Süleyman Demirel 72 yılı ortası Adalet Partisi Temsilciler Meclis Toplantısında; Türkiye’de bir sağ sol meselesi olmadığını, demokrasiye ve rejime karşı bir komünist saldırının mevcut olduğunu,1961 Anayasası’nda bu konuda bir boşluk olduğunu söylüyor ve hazırlanan bildiriye imzasını atıyor; “Komünizme kesinlikle karşı çıkılması zaruretine inanıyoruz…”

Demokratik Parti Genel Başkanı Ferruh Bozbeyli; “Günahkarlar ittifakı her badirede dört ayak üstüne düşmek ustalığını gösterebiliyor. Demokrasinin tekerleğine çomak sokanlar şimdi yol göstericilik rolünde…”

Ve Celal Bayar; “Yollar yürümekle aşınmaz diyen ölçüsüz insanların tutumu bu memleketi bu hale getirmiştir. Aslında Türkiye yükselmeye layık bir ülkedir…”

Son söz yerine;

Rol hep ayni rol, başrol de geçmiştekilerin tipi tipi. İsimler değişik sadece. Tarihe ve memlekete ait isimler. Arada kaybolup gitmişler de var, takdire şayan olanlar da. Kökü çok derinde olan da var, en uzun soluklu yolculuklarda belleği cezbedenler de. İsimler var bir yaşamsal hesaplaşmanın tarafları olan.

Ve tarihler, tarihler de var bir devrin muhasebesini yaparken isimlerle birlikte unutulmaması gereken; 12 Mart 1971 gibi…



“18 MART” SİPERLERDE VE BARİKATLARDA VERİLEN O ALTIN YÜREKLİ DİRENİŞ…

98 yıl önce
, Tarihin en büyük siper savaşı başlarken 19. Tümen komutanı Mustafa Kemal Mehmetçiğe süngü taktırıp; “Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum.” Dedi.  Ve Yaklaşık 250.000 şehit verildi, vatan toprağı verilmedi.

Birleşik emperyalist güçler daha fazla zayiat vererek, bozguna uğrayıp arkalarına bakmadan kaçıp, çekip gittiler. Çanakkale yakın dünya tarihinin en önemli savaşlarından biri olarak tarihe geçti. Emperyalist Avrupa’nın İstanbul’a ulaşma sevdasını geçici olarak önledi. “Çanakkale geçilmez” ana başlığında tarihe Şanlı bir destan sayfası eklendi.

“Denizlere hakim olan dünyaya hakim olur”, düşüncesiyle emperyalist güç birliği donanmaları 3 Kasım 1914 yılında Çanakkale boğazı açıklarına demirlediler. Kıyasıya Deniz savaşı 18 Mart 1915’e kadar sürdü. Egemen güçler emellerine denizden ulaşamayacaklarını anlayınca Kara Savaşı başlatmak için 25 Nisan 1915’te alaca karanlıkta Gelibolu yarımadasına, “toplama askerlerini” çıkardılar. 9 Ocak 1916 yılına dek sürecek mesafesi dokuz on metre olan siper savaşları böylece başlamış oldu.  Vatan evladı, Kadını erkeği siperlerde yan yana işgal kuvvetleri ile çarpıştı, Sonu zafer olan…

“18 Mart Çanakkale Zaferi” Anadolu’ya “ Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar geçebilir.” Diyen Büyük Kurtarıcıyı armağan etti. Emperyalist paylaşımcıların İzmir’de denize dökülmesiyle biten Kutsal savaşın, habercisidir “18 Mart Çanakkale zaferi”…

142 yıl önce, 18 Mart 1871’de “Yaşasın Komün” naralarıyla sabahın kör saatinde sallandı Paris. Bu kez geçmişte benzeri olmayan bir isyana, İşçi ve halk ayaklanmasına tanıklık edecekti. 18 Mart dünyanın ilk “İşçi Devleti’nin” meşalesinin yakıldığı gün olarak tarihe geçti. 72 gün sürdü “Paris komünü”, özgürlüğün kelepçelendiği,  kıyım ve katliamın kol gezdiği bir karşı devrimi yaratarak sona erdirildi.

Komün devrim konseyi Paris’te memurundan masasına her şeye el koyarken dünya hoş görmez endişesiyle Merkez Bankasına dokunmadı. Milyarlarca frank, komünü yıkacak ordunun kurulmasına harcandı. Versay’da toplanan burjuvaların bu paralarla hazırlattığı ordu, 130 binlik donanımlı askerle 21 Mayısta Paris’i kuşattı. Komüncüler askerlikten bir haber, silah ve cephanesi yetersiz, işçi ve sıradan halktan kırk binlik bir güce sahipti. Burjuvaların kiralık askerleri Paris’e girmeye başlayınca işçi sınıfı sokak sokak barikatlar kurarak direndi. Komünarlar olağanüstü bir cesaretle 28 Mayısa kadar çarpıştılar. Kurulan barikatların arkasında kadın, erkek, çoluk çocuk savaşarak “İşçi Paris’i” savundular. Son barikat sekizinci günün sonunda düştü ve bu muhteşem direniş tarihe” Kanlı Hafta” adıyla işlendi.

Barikatlarda binlerce insan can verdi. Ele geçirilen 17.000 direnişçi burjuvalar tarafından kurşuna dizdirildi. Öyle ki; tek tek idamlarla zaman kaybetmemek için mitralyözler kuruldu. Komüncüler gruplar halinde tarandı. Burjuva ordusu katliamın en inanılmazını yaparak, Paris meydanlarını, cadde ve sokaklarını cesetten örtüyle kapladı.  Paris’i ikiye bölen nehir kan kızıl aktı günlerce. 43.000 komünar esir teşhir edildikten sonra mahzenlere, zindanlara kapatıldı. Sözde yargılama ve infazlar 1874 yılına dek sürdürüldü.

“Paris komünü” sonuçta nüfusa kayıtlı 90.000 insanın yok olduğu, vatandaşların ve komünarların hunharca katledildiği, ortalıkta dur duraksız idamların yapıldığı bir dönem yaşattı Paris’e. 18 Mart’ta başlayıp, 27 Mayıs 1871’de direnen, komün destekçisi elli kadar rahibin öldürülmesiyle son barikatta düşünce, tarihte kurulan ilk işçi devleti “Paris Komünü” tarihe karıştı.

Tarih baba, Her 18 Mart geldiğinde siperlerde ve barikatlarda verilen o altın yürekli direnişi hatırlatır bize;  18 Mart’lardan biri, küllerinden doğacak bir devleti muştulamış, diğerinin ise üstü küllenmiş…