27 Mayıs 2013 Pazartesi

Panorama 1453 Tarih Müzesi

Panorama 1453 Tarih Müzesi`ni, yılın ilk üç ayında 380 bin kişi ziyaret etti.

100%









Panorama 1453 Tarih Müzesi 

Panorama 1453 Tarih Müzesi`ni, yılın ilk üç ayında 380 bin kişi ziyaret etti.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ`den yapılan yazılı açıklamaya göre, Panorama 1453 Tarih Müzesi, İstanbul`un fethinin 559. yıl dönümüne sayılı günler kala ziyaretçi akınına uğruyor.

3 bin metrekarelik alanda fetih tasvirlerinin yer aldığı müze, yılının ilk üç ayında 380 bin kişi tarafından ziyaret edilerek, rekor kırdı.
Geçen yılın ilk üç ayına göre ziyaretçi sayısı yüzde 30 oranında artan müzenin, yıl sonuna kadar bir milyon kişi tarafından ziyaret edilmesi bekleniyor.

Panorama 1453 Tarih Müzesi 

Dünyadaki tek tam panoramik müze unvanına sahip olan 3 bin metrekarelik alana sahip Panorama 1453 Tarih Müzesi`nde, yaklaşık 10 bin figür resmedildi.

Tarih ile bugün arasında bir köprü kuran müze, Fatih Sultan Mehmet`in otağını kurduğu alan üzerine inşa edildi.

Ziyaretçilerinin 14 metrekarelik bir platformdan izleyebileceği müzenin en önemli özelliği 3 boyutlu bir görüntüye sahip olması özelliğini taşıyor. Müzeyi ziyaret edenler, 559 yıl sonra İstanbul`un fethine yeniden tanık olacak ve kente giriliş anını neredeyse aynen yaşama imkanına sahip oluyor. Macar topçu ustası Urban`ın döktüğü toplara dokunup Kostantinopolis`in surlarındaki patlamalara şahit oluyor...

ENGELLİLER SPORA TEŞVİK EDİLMELİ VE DESTEKLENMELİ…

Esenler’de de iki yıl faaliyet göstermiş olan Dostluk Spor Kulübü’nün tekerlekli basketbol takımı aktif sporcularından Elif Çelik ve Kulübün sporcu-yöneticilerinden Ramazan Çuğlan ile  sıcak bir söyleşi yaptık…

100%


ENGELLİLER SPORA TEŞVİK EDİLMELİ VE DESTEKLENMELİ…

Esenler’de de iki yıl faaliyet göstermiş olan Dostluk Spor Kulübü’nün tekerlekli basketbol takımı aktif sporcularından Elif Çelik ve Kulübün sporcu-yöneticilerinden Ramazan Çuğlan ile olarak sıcak bir söyleşi yaptık…

Engellerin sporla azalacağı, engellilerin spor yaparak toplumla kucaklaşacağı bağlamında gerçekleşen söyleşi de;

Ortopedik engelli Elif Çelik basketbolla tanıştıktan sonra dünyasının renklendiğini belirterek; “Daha yeni başladım sayılır. Yaz okulunda spor yaptım. Hocalar beni gördüler, beğendiler ve özellikle Ramazan bey sayesinde Bahçelievler Dostluk Spor Kulübü tekerlekli sandalye basketbol takımına katıldım.” Dedi.

Ramazan Çuğlan ise engellilerin spora yatkınlığından başlayarak, tüm engel grupları için sporun vazgeçilmez olduğunu vurguladı;

“ Bildiğiniz gibi Dostluk Spor Kulübü geçmişte Esenler’de iki yıl faaliyet göstermiş ve Esenler’i temsil etmiştir. Şu an liglere devam etmektedir. Bu kulüpte Esenler’den de üç sporcumuz vardır. Belediyemizin yaz spor okullarında sporla tanışmış ve yetişmiş çok yetenekli sporcular bunlar. Elif Çelik başta olmak üzere, Rabia bayram ve İrfan Öz gelecek vaat eden kardeşlerimiz.

Elif bu işe inandı. Gayretli bir şekilde sarıldı basketbola ve spora. Biz de kendisine hem kulüp olarak hem de ben kulübün genel kaptanı olarak destek olduk olmaya da devam edeceğiz. Kendisinden büyük başarılar bekliyoruz.

Sizin vasıtanızla ailelere bir mesaj iletmek istiyorum. Aileler çocuklarını saklamamalı, sokağa çıkmalarına, topluma karışmalarına, topluma adapte olmalarına yardımcı olmalılar. En büyük sıkıntı spor yapmalarında var. Çocuklarının spor yapmaları konusunda ailelerin ikna edilmeleri gerekiyor. Bu konuda büyük bir savaşım veriyoruz. Umarız ilerleyen zamanda basının ve toplumun duyarlılığı ile bu sıkıntıları da aşarız.

Yıllardır spor alanında faaliyet gösteriyoruz. Benin ana branşım aslında atletizm. Bu dalda ülkemi çok temsil ettim. Başarılarımız da var. İstanbul’da beş adet engelli spor kulübü var. Koltuk değneği futbol spor kulüplerini de eklersek sayı yediye çıkar. Ama bireysel sporlarda sporcuların artması daha olumlu. Takım sporları oldukça yüklü maliyetler getiriyor.

Bir engellinin gülle atması, disk atması, cirit atması, bilek güreşi yapması, halter kaldırması daha az masraflı sporlar. Engellilerde bireysel sporda başarı daha hızlı geliyor. Çünkü ekip sporu ayrıca bir eğitim gerektiriyor. İnanıyorum ki gelecek günler bu günden daha güzel olacak.

Esenler Ortopedik Engelliler Derneği de bu konuya oldukça sıcak bakıyor. Spor anlamında Esenler de yeni bir açılım yapılması gerekiyor. Çekişmeden ziyade dostça ve beraberce yürünmesine tarafız. Bu konuda kaymakamımız ve belediye başkanı her zaman yanımızdalar. Desteklerini bekliyoruz, sivil toplum kuruluşlarını da yanımızda olmaya davet ediyorum.

Engelli spor kulüplerine sponsor olma ve yardım etme konusunda ciddi eksiklikler var. Birçok çevre, birçok firma bu destek konusuna duyarlı değil. Biz de açıkçası gidip destek isteyemiyoruz, söylemiyoruz. Oysa destek olunsa umulmadık başarılar gelir.

Örneğin; irfan arkadaşımız ülkemizi brezilya’da paralitik olimpiyatlarında temsil edecek. 9,5 metre gülle attı. Oturarak maksimum 12 metre civarında atılıyor. 13 metre ise madalya getirir. Bu ciddi bir başarı olur. Hem kendi istikbali açısından hem de ülkemiz açısından. Son olimpiyatlarda en çok madalyayı engelli sporcularımızın getirdiğini unutmayalım. Bu bizim için övünç kaynağı.

Engellilerin daha başarılı olacağına inanmalıyız. Ayrımcı değiliz. Bizi engellemedikleri sürece bu yolda beraber yürüyeceğiz.  İnanıyoruz ve başaracağız…”

İSTANBUL; YÜREĞİ ATEŞ, BİLEĞİ DEMİR, İNSAN BAŞLI KOÇLAR ŞEHRİ…


ERDOĞAN AKSU - yerelgazeteci@hotmail.com 
İSTANBUL; YÜREĞİ ATEŞ, BİLEĞİ DEMİR, İNSAN BAŞLI KOÇLAR ŞEHRİ…
27 Mayıs 2013


İSTANBUL; YÜREĞİ ATEŞ, BİLEĞİ DEMİR,  İNSAN BAŞLI KOÇLAR ŞEHRİ…

İstanbul, Topkapı-Ulubatlı ’da 29 Mayıs 1453. Gök kubbe böylesini hiç görmedi, görmemişti ve göremeyecekti bir daha. Vaki mi nuru çıplak gözle görmek. Tekrarı yok bir destan ile kehanet aldatısı burçlarda, mazgallarda felç oldu. Pencerelerde Bizanslı bakışlar. Yaşanırken Gök kubbe de üstü üstüne şoklar havai fişekli karnaval kuruldu. Dipsiz hudutlarda denge, yedi tepeli surlarda neşeli burgular tüttü. Açığa demirleyince hayaller, Vuruldu hükümranlık, hafiften zafer sarhoşluğuna ve bin yılların başarısına gark oldu seyri seferler. ve mitolojik tanrıları da kuşatan özlem yüklü gözler buğulandı. Kurşunlu kubbelerde artık akşam ezanları da okunacaktı…

Görüntüler izole edilence, Kuğulu kanallarda girilmeyen kelek mekânlar, çarpık bacaklı ganimetleri kanatsız meleklere sundular haraç mezat. Son kuruşuna, son altın lirasına dek sahiplenmeler yaşandı Bizantion’da. Makastar, darboğaza yaklaştıkça Konstantiniye atlastan yeni bir kader seçti,biçti ve doğradı anında. Bir kadeh şarapta kuşatma fırtınası koptu. Fetih iksiri ise misk ve yasemin kokuyordu burcu burcu. Ve Şehadet getirilip içildi doyasıya.

Nesilden nesile taşınacak biçimde  ‘Hayat yalan be yavrum, in aşağı düşersin’ diyen atalar-babalar her fethe doğan evlatlarının kulaklarına ‘fatih’ adını üflediler, ezanla…

Yaratıcı gücün ışıltısı Konstantin, ebedi kurtuluş günü istavroz çıkarmadan önce son ıstakozları lüpledi korkudan aklı çıkarak. Önü, arkası, sağı solu, boşalmıştı sıra dışılığın sırrından. İstavroz da ıstakoz da palavraların iç yansımasıydı surlardan kızgın yağ olup dökülen. Zaten ertesi sabah minaresiz sabah ezanları okunacaktı İstanbul’da dört bir yandan. Tarihe ışık tutacak yolculuk o gün başlamıştı.

Tarihin yönünü değiştirmek adına, Yüreği ateş bileği demir İnsan başlı koç kabartmaları bu inançla, cevval kuşatmada en ön safları tuttular. Tastamam delindi demir-dökme kapılar, kâğıt gibi yırtıldılar. Ak taştan-kara taştan surlar göbeğinden çatladı. Sur dibi kanaletlerde ve Lotus çiçekli göllerde boynuzunda iki farklı dünya taşıyan yiğitler battı-yitti. İnsan başlı koç kabartmaları soluksuz kalmasına kaldılar ama ölümsüzleştiler. Son nefes verilmeden bitmezdi keşkeler, keşke dememek içindi her şey. Onların yerine o güne dek tekdüze kayıtlanan tarih öldü.
Topkapı’da top patladı ve tarih eski viran yapısından bir delik-bir kapı bulup çarketti, gönülden savrulan, dökülen incilere.

Yoksa taşlar yerinden oynamasa,  taş çatlasa-yer yarılsa-gök dökülse devrilmeyecekti eski çağ. Gemi yüküyle ortaçağa hapsolacaktı yeniçağ. Ve yakınçağ yadigarı yarınlar yad edilmeyecekti akıllarda-vicdanlarda. Ama müjdesi verilmişlik vardı yüzyıllar öncesinden ve gerçekleşti kuşaktan kuşağa bulaşan kehanet. Çünkü fetih kuşu uyanmıştı bir kere, kanatlanmıştı. Önce ikiye böldü zarif uykudaki İstanbul’u sonra kaynaştırdı, bütünledi, ideale yakın bütünleştirdi .

Ve Bizans Bizans olalı görmedi böyle varoluşu ihtiva eden kuşatma. İstanbul dayandı, dayandı ve fetih kuşunu kanatlarından öptü. Çünkü şehirlerin kraliçesine bunca günah kâfiydi. Gündeliğin sıradanlığına ihtişamın yalanına kefillik son bulacaktı. Zaten ehlileşince İstanbul sevdası bozulup gitti yeminler. ‘Çölü vahaya, karayı denize, denizleri yapay göletlere çeviren inanç’ karşısında tek ayaküstüne içilmiş yeminler de dayanamazdı uzun süre.

çağrışımları zengin cümleler bir yana, ‘Mert dayanır, namert kaçar, meydan gümbür gümbür gümbürlenir' ah İstanbul ah cümlesi tüm tortulaşmış hakikatleri açıklar aslında. Ah İstanbul fatihi, ah bin yılların fethi ah…

Kumandanların kılıcından ‘zafer’, yeniçerilerin gürzünden ‘Allah fethi nasip etsin’ damlar iken Haliç’in keskinliğinde altın boynuz vurulur, sur içinde eşsiz bir şehir kurulur. Kıssadan hisse böyle oldu denilebilir. Kültürel izler takip edilerek rengarenk yapılmış tasvirler eşi benzeri görülmemiş bir süreci yaşatsa da.

Çok kültürlülüğü sanat ve hakikat etkileşimi ile harmanlayan ve kültürler arası çatışmayı Anne şefkatinde ve nezaketinde yedi veren gül ile yavanlaştıran bir sevdadır İstanbul. Bebelere üst düzey site-saray terbiyesi, mürebbiyelere aşık büyük oğlan aşkı memnu ’sudur İstanbul sevdası. Çocuklara ballı süt ve lalaların eteğine yüz sürmektir özünden diriliş. Boğaziçi’ndeki serin nidadır yüzyıllarca baş şehir olmak. Köprülerin altından gün gelip lale devirleri, yükseliş duraklama-gerileme ve yıkılış dönemleri aksa da.

Son kanıtı özgüven olan Sofalar misafirli, sofralar bol nimetli, saraylar da heybetliydi. Ama hayat tuzaklarla dolu, dört yan düşman yurduydu. Kalmadı ilelebet Cem Sultan’a, Kanuni Sultan’a ve Fatih Han’a payitaht. Deşifre edilince taht oyunları; Payitaht Ahmetlere, Mehmetlere, Mahmutlara, Muratlara, Mustafalara, Kızıl-yeşil sultanlara, genç-yaşlı Osman’lara da yar olmadı gereğince.

Durduk yerde Zülfü yara dokunmak da yine dalgalar tramvayında yolcu dünyalılara, bize düştü. Vah İstanbul vah,  Ah Sultan Fatih ah. Her yıl ayni Fetih-masalı, kızgın devi uyandıran ve seyircilere mercek tutan keskin ifadelerle bezenmiş kader oyunu.

Geçmişe dair suçlar aklandıkça, gerçeğe tam da uymayacak mezuniyetler yaşanır oldu. Ahşap konaklarda, ışıldaklı köşklerde, dünyalık saraylarda görgüsüzlük-öngörüsüzlük artınca, er vakit doğanlar iyilik, vatanperverlik peşine düştüler. Hasta adam epey bedel ödedi ama iyileşti. Zaman geldi Neo-Ottoman’lar sarılınca saltanatın ipine eğilmeden, el etek öpmeden yaşamak yeniden güçleşti. Eski mektuplardaki o anlaşılmaz dil sırıttı tekrardan ve epik şiirler söylenir oldu hülyalara. İç içe geçmiş harfler ve karmakarışık lisan modalaştı. Büyüklüğü küçülten iki dudak arası tınılamalar lisanı harbi olunca, mumla aranır oldu gelecek. Oysa geçmiş;  Destur, kanla yazılmış fermanlar, hasdur ağdalı fetvalar üzerine kurumluydu.

Ayrımcılığa çok boyutluluk katılınca özgün çizgilerde buluşabilmek zorlaşsa da akıllara durgunluk hissi veren gerçek budur. Bin dörtyüz elli üç. Velâkin her şeye rağmen, 1453 unutulmaz. Biz unutsak Asya, Avrupa, Dünya unutmaz-unutamaz bu değişimi.
Gerçekleri gizleme çabası halen mevcut, İhanet kapanı kurulmuş bir kere. Eski- yeni çeriler, korsanlar, şövalyeler, tapınakçılar, tapınmacılar, forsalar, forslular, localar, loncalar, goncalar, günceler, cüceler hülasa herkes İstanbul’a ezelden aşıktır, sevdalıdır, heveslidir, yürekleri burkularak.
Entelektüel heyecanlar hesaba katılmadan anlaşılmaz bu ebedi sevda. Ancak Erlerin tokmağına-tokadına hapistir işte onlar, tümü. Ve emelleri sürse de, asla kıpraşamaz, bir daha zıplayamazlar. İstanbul 453 rakım, yedi tepe, yirmidokuza beş taksim, altıyüzaltmış yıl boyunca kozmopolit kültürün dönemselleşmesini yaşar.

Olsun. O günden beri aç açıktır İstanbul, aç açıktır Anadolu ama olsun. Ah İstanbul ah, vah Anadolu vah deriz, bu sevdayı süreriz. Maziye saplı bir yürekle ve devamlı ezber bozmaya çalışarak…

AKİLLERİN ESENLER GEZİ PERFORMANSINA “ K. RAPORU”…

Akil adamlardan bir kaçının Esenler’e geldiği gün, ‘anneler günü’ arifesinde Reyhanlı’da yine yüzlerce ananın yüreğine ateş düştü, yüreğimiz yandı yine…
AKİLLERİN ESENLER GEZİ PERFORMANSINA “ K. RAPORU”…

Akil adamlardan bir kaçının Esenler’e geldiği gün, ‘anneler günü’ arifesinde Reyhanlı’da yine yüzlerce ananın yüreğine ateş düştü, yüreğimiz yandı yine…

Her ‘akil-yerel’ toplantıda olduğu gibi alt alta isimleri yazılı yüzlerce derneğin davetlisi olarak gelinen fakat, tıpkıbasım topu birbirinin ayni bu ‘federatif-konfederatif buluşmalarda’, imzacı dernekler sayısı kadar bile izleyici toplayamayan bu ‘al gülüm-ver gülüm akillenmeler’de maalesef toplumsal saflaşma-kamplaşma netleşiyor-retleşiyor yalnızca; İşin gerçeği bu barış isteyenler, barış istemeyenler, en iyi barış bizimki, gerçek barışı biz istiyoruz diyenler, diyenler ile yiyenler restleşmesi-restorasyonu…   

Son örneği; Yerel basına da yansıdığı yüzüyle, Esenler toplantısı…

Her ağzı açılan akilin, her fırsatta her ortamda ‘anlatmak için değil dinlemek için geldik’ dediği Esenler Kültür’deki buluşma da sanki muhalifleri dinlememek üzere planlanmıştı. Yine ayni sahneler yaşandı.

Madem akillerin halkı dinlemek konusunda bir arzuları var, gözde akilleri sözde davet eden akillilerce konuşanlara veya konuşmak isteyenlere bu özveriyle icra edilen susturma hevesi niye var anlamak mümkün değil. Ve bu havalı fiyakalı, birilerine yaranma girişimleri barışa ne fayda sağlar anlayan beri gelsin.

Ülkede çiçeklerin solmaması için, yeniden yeşermesi için ise her atılan adım ve her çaba, konuşanları sert-zorbaca engellemeyeceksiniz akilli beyler. Muhalif olsalar bile herkes meramını dile getirecek, sözü olan söyleyecek ve akil adamlar dinleyecek. Dinlemeleri inlemeleri yukarı raporlayacak, işte maddi yanı bir yana iş budur.

Zaten uzun yıllardır bu ve benzeri yaptırımlarla ve saptırımlarla bir arpa boyu yol alınamadı. Yarın bu girişim de hikâye olur ise işin suçlusu-sorumlusu ‘barışa değil yönteme muhalif olanlar’ olmaz. Kim ne derse desin körü körüne, kör dövüş  barış çığırtkanlığına soyunanlar olur.

Ey Akil adamlar ve destekçi-köstekçi akilli beyler; Söz gümüş ise sükût altındır, yazmak ise ‘tüfeğinde zindan mermisi’ barışa inanmaktır, barışa koşmaktır. Nasıl sa Baraklit görüyor yaptıklarınızı, yazgımızı, kara yazımızı;

““ Uzun yıllardır ülkede bölge bölge eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, adalet, yatırım, sanayi, endüstri, istihdam, iş aş üretim, üretime koşut tüketim, fırsat eşitliği ve benzeri konularda sorunları çözecek bir sosyal devlet anlayışı yok ise;

-Tüm eksiklikler Kürt sorunu diye dayatılır, geçilir bu ülkeye.

Zamanında bölgesel manada tüm ülkede köy boşaltmalar, insanlık dışı baskı ve zulüm, kolluk devleti görüntüsü, yasakçı ve yasaklayıcı hukuk neticesinde sosyal devlete inanç kaybı yaşanmış ise;     

-Devlete güven azalır ve azılır.

Bölgeden bölgeye milyonlar üstü insan topraklarından, evlerinden barklarından edilmiş, göçe zorlanmış ve sorun zamanla ekonomik ve sosyal açıdan ülke geneline yayılmış ise zaman içinde anti probaganda ve politikalar ile;

-Devlete güven de yok olur, yok edilir.

Çok kültürlü toplum olmanın özellikleri bir türlü geliştirilememişse, farklı etnik yapılar, değişik kültür ve yaşamların, dil, din, ırk kapsamında varlık sürdürme istekleri uzun yıllardır görmezden gelinmiş ve görüldüğünde bastırılmaya çalışılmış ise;

-İç barış da içten içe zedelenir.

Geçmişten bu güne siyasi suç, fişleme, dosyalama, işkence, gözaltında ölümler, yargısız infaz, faili meçhuller, açıklanamaz kayıplar, DGM ayıpları, askeri ve sivil yargı hataları, özel mahkemeler… Artarak devam ede gelmiş ise;

-İstikrar biter, Kaos belirir.

Eskiden bu yana ciddi önlemlerle siyasal şiddetin önü alınmaya çalışılmamışsa, Ohal, Mgk, Özel Harp Dairesi, Mit, Bit, Koruculuk, Özel Tim, Jitem, Çekiç Güç yüzünden ülke genelinde insan hakları ihlalleri önlenemiyorsa ve demokrasi işletilememiş ise, kardeş kanı aktıkça akıyor ise;

-Örtülü savaş, adı konmamış savaş, kirli savaş, iç savaş, alçak şiddetli savaş, terörle savaş, sıcak savaş, silahlı çatışma… Olarak isimlendirilen ve isimlendirilemeyen tedhiş, arbede nükseder.

Zamanla bu tedavisi zor tedhiş ve nüksediş yurtta barışı zedeler. yurtta barışı zedelenince de sınır ötesi operasyonlara kayar kronikleşen dava. Ve sınırlar- sınırlamalar bahardan bahara dar gelir ise;

-Yurtta sulh cihanda sulh, o da ne demektir.

Yıldan yıla yerli ve uluslar arası savaş kışkırtıcıları, rantçılar, stokçular, silah tüccarları, bölge üstüne siyaset yapanlar, şeyh, şıh ağa üçgeni, mevcut ekonomik payını artıranlar, olağanüstü durumdan karına kar katanlar, ehliyetsiz ruhsatsız silaha mermiye, mevkiiye makama ve yüksek maaşa bağlananlar çoğalmış ise;

-Terör öyle kolay kolay bitmez, bitirilemez.

Ütopya sayıldığından, siyasal bilinç ve sınıfsal temelde birleşerek çözüm aranıp, bulunup uygulanmayacağına göre, barış şimdiki ateşkesler ve çekilmeler ile bir yere kadar taşınabilir. Sonrasında din, dil, ırk, etnik köken bağlamında planlanan her birlik toplumsal ayrışmayı tetikleyen unsurları kendi içinden çıkarır. Bu ayrışma ve ayrıştırma uluslararası sermaye temsilcisi ile görevli toplum planlayıcılarının da işine gelir, gelir ise;

-Kürt sorunu içerde dışarıda, denizde karada körüklenmeye devam eder.

On yıllarca Demokrasi, demokratikleşme, çoğulculuk, eşitlik, hoşgörü ve bölgesel gelişme politikaları yerine tek seslilik, baskı, yıldırma… Politikaları uygulanır ise;

-İç barış kısmi veya tam iyileştirme politikaları uygulansa dahi hayata geçirilemez.

Egemen güçler artık bu ve benzeri yöntemlerin ötesinde, ülke toprakları üzerinde birkaç komşu ülke sınırlarına da taşar biçimde federatif veya benzeri bir Kürt devleti kurulmasına yönelik bölgesel düşünceyi benimsetmek için, bölgelerde bu düşünce yoğunluğunu gerginleştirmeden kabullendirmek amaçlı piramidin basamaklarını çıkıyorlar ise;

-En köklü projeler ile bile barışın sağlanıp sağlanamayacağı tartışılır.

İktidar ve siyasi partiler, parlamento ve akiller gemiyi kurtaran değil de yüzeysel ve günü kurtaran çare-çözümlerle ortaya çıkıyorlarsa siyasi güç olma yönünde zaafa uğrarlar bu ziftli yollarda. Ortak siyasi erk planlaması eksik kalınca da ülke çapında tüm kesimleri ve katmanları kapsayan ortak irade tecelli etmez. Öncelikle akiller ile sonrasında başka birim ve yöntemlerle gerekli ve yeterli kamuoyu desteği sağlanamaz ise;

-Sınır içi-sınır dışında Kürt sorununa kalıcı ve sağlıklı çözüm üretilemez.””

Geçmişten geleceğe bir marifetmiş gibi taşınan tüm bu olumsuzlukları bir kalemde silmek işini, savaş ve barışı, devlet ve demokrasiyi, “Çokuluslu sermayenin bölge dizaynını”  akillerin sezi, gezi, toplantı performansına bağlayarak hecelemek ve okumak ise;

-Büyük Ortadoğu’da Projede olsun olmasın daha çok çiçekler solmasına seyirciliktir…
 

ESENLER KAYMAKAMLIĞI’NDAN İNSAN HAKLARI PANELİ

ESENLER KAYMAKAMLIĞI’NDAN İNSAN HAKLARI PANELİ
 
Esenler İlçe Kaymakamlığı "10 Aralık İnsan Hakları Günü" dolayısıyla “kadına şiddete son” kapsamında bir panel düzenledi…
 
Esenler belediyesi konferans salonunda düzenlenen panele mülki erkanın yanı sıra engelli dernek temsilcileri, sivil toplum kuruluşları yöneticileri, muhtarlar ve vatandaşlar katıldı…
 
Esenler 125. Yıl İlköğretim Okulu Müzik Öğretmeni S. Zeynep Sağınyaşar’ın sunumuyla gerçekleşen panelin açılış konuşmasını Esenler İlçe Kaymakamı Nazım Madenoğlu yaptı.
 
Konuşma sonrası panel İlçe İnsan Hakları Kurulu üyesi Şükrü Şahin direktörlüğünde Panelistler Esenler Emniyeti’nden Dilek Yüksel ve Büyükşehir Belediyesi’nden avukat Fatma Tokaç’ın sunumlarıyla gerçekleştirildi.
 
Avukat Fatma Tokaç’ın sunumu; insan haklarının yasalar çerçevesinde engellilere yönelik uygulamalarını içeren bir değerlendirmeyi kapsadı.
 
Esenler İlçe Emniyet Müdürlüğü Mensuplarından Dilek Yüksek ise; sağlıklı aile sağlıklı toplum temelinde kadına yönelik şiddeti tüm detayları ile gözler önüne seren bir sunum yaptı…
 
Avukat Fatma Tokaç; “Engelliler yasal haklarını kullanmalıdır…”
 
Fatma Tokaç; engellilere yönelik yasal hakların başvurusundan kullanılmasına kadar ayrıntılı bir perspektif ortaya koydu:
 
Tokaç; “ bakıma muhtaçlık kriterine uyanlara asgari ücretin üçte ikisinden az olmak kaydıyla devlet bakıcı yardımı, kurum kararlarıyla sabit engellilere uygulanan su faturası ve Telekom faturası indirimleri, toplu taşıma araçlarından ücretsiz faydalanma, araç alımında %90 engeli olanların yakınları ile %90 altında engeli olanların bizzat kendilerinin yararlanması, emlak vergisinde kendi üzerine brüt 200 metrekareyi geçmeyen menkul durumunda muafiyet, özelde %4 engelli işçi istihdamı, kamuda KPSS ve kura ile engelli işçi alımı, devlet kurumlarında %3 engelli memur istihdamı, gelir vergisinde özür oranına göre indirim, sigorta primlerinde dörtte bir oranında indirim, %60 engel 10 yıllık sigortalılık ve 1800 gün prim uyarınca malulen emeklilik” konuları ve sorulara verdiği yanıtlarla birçok konuda engellilerin yasal haklarına ilişkin açıklamalarda bulundu.
 
Dilek Yüksek; “kadına şiddet şikâyete tabi değil…”
 
Esenler İlçe Emniyet Müdürlüğü Mensuplarından Dilek Yüksek; şiddetin tanımından başlayarak, şiddete maruz kalan kadınların yasal haklarını ve yasalardan yararlanma yöntemlerini, başvurulması gereken mercileri, kısa film-reklam eşliğinde slâytlarla sundu.
 
Kadınlara şiddet kapsamında Esenler’de 850 suç vakası ile karşılaştıklarını belirten Dilek Yüksek; “bu sayı küçük bir kasabada toplam suç sayısına denktir” dedi ve ana başlıklarla şu konulara değindi:
 
“Kadına yönelik şiddet bir insanlık ayıbıdır. Kadına şiddet güç ve baskı uygulayanın erkek olması, şiddet görenin bedensel ve ruhsal zarar görmesi ile oluşur. Kıskançlık, kadını kontrol isteği, erkek olmayı çok önemseme, ani huy değişimi, aşırı duyarlık, alınganlık, katı cinsiyet rol beklentileri neticesinde erkekler kadına şiddet uygular. Bu şiddet fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik yönden olur.
 
Kadının şiddet görmesinin nedenleri; gençlik, düşük sosyo ekonomik ve gelir seviyesi, kocadan daha fazla para kazanma, daha az sosyal destek, ekonomik özgürlüğün olmaması ve anne babadan şiddet görülmesi olarak açıklanabilir.”
 
Kadınlar şiddet sonucu %5 ila 16 arasında az yaşıyor, özürlü veya sakat kalıyor…
 
“ Kadına uygulanan şiddet durumlarında 6284 sayılı ailenin korunması ve kadına şiddetin önlenmesine dair kanun uyarınca ve 4320 sayılı ailenin korunmasına dair kanun ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmiş maddeler doğrultusunda adli ve idari işlemleri başlatıyoruz. Kadın şikayet etse de etmese de şiddet var ise hukuki işlemler başlatılıyor.
 
Bize başvuran mağdureye aile içi şikayet risk formu doldurtuyoruz. Sadece evet vaya hayır cevabı verilerek yapılan bu formlarda evetler hayırdan çok çıkarsa kaymakamlığa yönlendiriliyorlar. Kaymakamlık o kadınlara koruma hizmeti çıkarıyor. Koruma kararları 3 aylık sürelerle alınıyor.
 
Şiddete maruz kalmış kadınlara hizmet sunan kurumlar olarak biz kolluk hizmetini veriyoruz. Adli kurumlar, sağlık kurumları, SHÇK, Barolar, belediyeler ve Stk’lar da şiddet gören kadına kendi alanlarında hizmet sunuyorlar.”
 
Nüfusu 50 bini geçen belediyeler kadın sığınma evi açmak zorunda…
 
“Ülkemizde 12 belediyenin kadın sığınma evleri var. Mor çatı bunlardan en bilineni ve Beyoğlu’nda. Dünyadaki her üç kadından biri şiddete maruz kalıyor…
 
Yasal haklarınız var, yasalar sizden yana, devlet ve polis yanınızda, çaresiz değilsiniz, yalnız değilsiniz…” 

Panel bitiminde Esenler İlçe Kaymakamı Nazım Madenoğlu panelistlere "Kaymakamlık Teşekkür Belgesi" verdi...




 


ESENLER HAVAALANI'NDA “KENTSEL DÖNÜŞÜM SORTİSİ”

Bakan Bayraktar’ın katılımlarıyla sağanak yağmur altında devam eden Esenler Havaalanı Mahallesi yıkım izleme ve denetleme programı ikindi namazı ezanıyla sona erdi, kritikleri sürüyor.


ESENLER HAVAALANI'NDA “KENTSEL DÖNÜŞÜM SORTİSİ” ÇOK CANLAR YAKACAK GİBİ…

Bakan Bayraktar’ın katılımlarıyla sağanak yağmur altında devam eden Esenler Havaalanı Mahallesi yıkım izleme ve denetleme programı ikindi namazı ezanıyla sona erdi, kritikleri sürüyor.

Esenler Havaalanı Mahallesi’ni ziyaretinde Bakan Bayraktar; Kentsel dönüşüm çalışmalarında hiçbir rant ve çıkarın olamayacağına “Bu işlerin neresinde rant var. Bu işi engellemek isteyen bir takım insanlar, bu işlerden rant elde edildiğini iddia ediyor.” diyerek vurgu yapmıştı.

Ayrıca Bakan;  “Bin 227 konuttan yüzde 99 ile anlaşılmış. 480 birim konutta yıkılmış. Ayrıca, bazı binalar 25 dakikada yıkılıyor. Bu yapılar çürük. Vatandaşımız bizi destekledikçe, bu işe razı oldukça onlara hizmet etmeye devam edeceğiz.” Diyerek Esenler’e, nedense hiç sesini çıkarmayan Esenler’lilere bol bol teşekkür etmişti.

Havaalanı mahallesi camii cemaatından “ismi bizde saklı” evi yıkılacaklardan olan bir mahalle sakini ikindi namazı öncesi, camiye girmeden Bakan Bayraktar ve Belediye Başkanı’nın söylediklerini ve eksikleri tamamlayan şu beyanda bulundu;

“ Sayın Bakan buraya geliyor bizi bilgilendirmeye, sorunlarımızı dinlemeye. Sağolsun. Ama bakıyoruz burada evi olmayan ve burayla ilgisi olmayanlar var, misafirler var. Evi yıkılan yıkılacak olanlardan kimse yok etrafta. Anlaşmayı yapanların hepsi kaçıyor bizden. Bakın benim burada dört katlı evim var. Daha boşaltmadık oturuyoruz. Şubata kadar evimizden çıkmamız gerekiyor. Yani neyimiz varsa, elimizden gitti. 100 metre kare dairem vardı, dört kat üzerine. Şimdi bana verecekleri yeni yer için %20 kesiyorlar, 20 metre de otopark, bana 40 metre kare daire veriyorlar. Yani yeni yapılacaklardan hakkıma düşen 40 metrekare kalmış. Dört dairem vardı 100 metrekare üzerine. Şimdi dört daire almam için daire başına 35 milyar beni borçlandırıyorlar. Bu 140–150 bin lira eder. Ben emekli bir insanım peki nasıl ödeyeceğim bu parayı.

Biz bu yapılanlardan sıkıntılıyız.  Biz kiminle anlaşma yapacağız belli değil. Bekliyoruz. Hiç sormadılar danışmadılar bize. Ben Belediye ve Hükümete kabahat bulmuyorum. İçimizdeki insanlar suçlu. İsimleri belli bu kişilerin herkes tanıyor siz de tanırsınız onları. Atışalanı köyünün yerlisi de var içlerinde bizim gibiler de. Hemen belediye ile anlaşma yaptılar, üste para verecek, taksit ödeyecek gücü olanlar. Bizim gibiler ise ortada kaldı. Önce onları dairenize daire ve dükkân vereceğiz diyerek kandırdılar. Onlarda mahalleliyi iknaya başladılar. Ben Başbakanı iyi tanıyorum. Belediye Başkanı olduğundan beri takip ediyorum. Ama ocağımıza incir ağacı diktiler.

Şimdi de buraları yıkıyorlar size dükkân, daire vereceğiz diyerek. Ama mahalle halkını düşünen yok. Burada yedi sekiz bakkal vardı dükkanlar vardı hepsi kapandı. Birkaç tane kaldı. Dükkan vereceğiz diyorlar nereden verecekler. Hayır benim bakkalım yok. Bir tane şurada kaldı, yakında o da kapatır. Ne yapsın, ne yapalım biz, siz söyleyin…”
 

YEREL BASIN DİVANI’NDA, ESENLER

Esenler’de 2012 yılında yapılanlar ve 2013’te yapılacaklar hakkında bilgi vermek amacıyla Esenler Yerel Yerel Basın Divanı’nın bu yıl ikincisi gerçekleştirildi.
Fontu Büyült Fontu Küçült100%



YEREL BASIN DİVANI’NDA, ESENLER BELEDİYE BAŞKANI; “ESENLER’DE KENTSEL DÖNÜŞÜM EN ZOR İŞ…”

Esenler’de 2012 yılında yapılanlar ve 2013’te yapılacaklar hakkında bilgi vermek amacıyla Esenler Yerel Yerel Basın Divanı’nın bu yıl ikincisi gerçekleştirildi.

Esenler Belediyesi Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen 2. Yerel Basın Divanı’na Esenler Belediye Başkanı, ilçede yayın yapan televizyon ve yerel basın yöneticileri ile temsilcileri katıldılar…

“"30 kişilik yerel ve bölgesel gazete temsilcilerine verdiği yemekte  hazır bulunan gazetecilere Esenler’i anlattı. Esenler Belediye Başkanı2 saat süren konuşmasında şöyle dedi.

`Uzaktan baktığınızda İstanbul’da hangi ilçede kentsel dönüşüm yapmak yapılamaz, diye bir soru sorsalar ilk verilecek cevap Esenler’dir. İlk yapılacak yer Esenler. Gerek yapı stoku ile yaşayan insan sayısının kalabalıklığı itibariyle zor bir ilçe.
Biz yaptığımız araştırma sonuçlarına göre; Esenler’in kısa vadeli, orta vadeli, uzun vadeli sorunlarını tespit ettik.
Seçimde ne söylediysek bunun %100 daha ilerisindeyiz.`



Esenler’de 5 temel sorun var.

`Esenler’de 5 temel sorunun olduğunu gördük: Algı sorunu, sosyal sorun, kültürel sorun, fiziki sorun, coğrafi sorunlardır.  Birisi diğerinden öncelikli ya da ötelenebilir sorunlar değil. Aynı anda çözülmesi için gayret gösterilmesi, üretilmesi ve projelendirilmesi  gereken sorunlar. Bunları nasıl aşarız dedik ve takvimlendirdik. Bugün yaptıklarımızın bu takvime uyduğunu gördük.`

‘Burası neresidir’den gelinen nokta… Esenler’in neresi olduğunu anlatamıyorum.

`Burası neresidir? Diye sordukları İstanbul’un göbeğinde ve ortasında, en önemli lokasyonunda bulunan Esenler, Esenler’i tarif ederken zorlandığımız bir yer.  Şimdi Esenler deyince herkes neresi olduğunu anlıyor. Yeni bir proje ve görüş alınması gerektiğinde gösterilen adres haline geldi.

Esenler sosyolojik anlamda bir laboratuar haline geldi. Bugün herkesin üzerinde bilimsel çalışma yapılacak bir laboratuar olarak gördüğü bir mekan haline geldi. Her şeyde söyleyecek bir sözü var, üretecek bir projesi var. Bir felsefi  temeli ve karakteri olan 355 irili ufaklı proje yaptık. Üç karakteri var: Bir, şehrin üzerinde değil, şehrin içinde yaşanır.2. Bu şehrin hukuku vardır. Her canlı hukuku korunması gereken bir yaradılıştadır.3.Bu şehrin bir sosyolojisi vardır. Bu perspektiften yola çıktık.`

Sınıf geçme notu 

`Bir belediye başkanı için en önemli sınıf geçme notu 2 şeyden verilmelidir. 1.şehre hangi sosyal değeri kattın? 2.şehre hangi ekonomik değeri kattın?

Sokaktaki adamın söylediği  bir söz var: Başkanım hepimizin cebine ortalama 30-40 milyar para koydun.

Artık Esenler’de hiçbir şeye güç yetmiyor! Daha da yetmeyecek. Çünkü Esenler altın değerinde bir ilçedir. Değerini bulacak ve değeri anlaşılacak. İstanbul’da Esenler kadar düzgün, kıymetli bir lokasyon daha yok. Peki, Esenler’in en temel sorunu ne? Esenler’de insanların kendilerinin kendilerine layık gördükleri şeylerin çok dip seyretmesidir. Bu kadar masrafa ne gerek var, diye soruyorlar. `

`Heyecanı olmayan, ufku olmayan, vizyonu olmayan artık bu şehri kaldıramaz.`
`Birisi kalkıp Esenler’de yaptığınız en hayırlı hizmet ne derse; Tuna Mahallesini söylerim. Eski adıyla Karabayır.
-Buradaki insanlar ne oldu? Diye soran gazeteciye;
-Parasını ödüyoruz, daha doğrusu valilik ödüyor.  Sen merak etme, gidecek yerleri var.`

Esenler Belediye Başkanıistiyor iktidar hemen yapıyor. 
Tuna Mahallesi için…

‘MEB Ömer Dinçer’i buraya getirdim. Karabayır’daki projeyi iknaya gittiğimde; bir projemiz var, burayı kamulaştıracağız. Bana ne kadar tutar? Dedi. 21 trilyon.  Bana; Tevfik sen ne istediğinin farkında mısın? Farkındayım, dedim. Türkiye’nin eğitimdeki bütün kamulaştırma bütçesi 23 trilyon. Sen benden 21 trilyon istiyorsun? Olur, mu böyle bir şey! Olur, dedim.  Ben de verdim o zaman. ‘
Oruçreis Mahallesi için …

‘Oruçreis Mahallesi’ndeki bu insanların derdini çözmemiz lazım. Bunu ben başbakanımıza anlattım. Böyle bir sorunumuz var. Ne düşünüyorsun, dedi. Burada TOKİ kamulaştırma yapsın. Sayın Başbakanımız talimat verdi. TOKİ başkanıyla görüş. Ve Başbakanımızın oluruyla 2 yer imzaladık. Birisi Sivas Madımak Oteli, bir tanesi de Oruçreis Mahallesi… Yaklaşık 131 trilyonluk kamulaştırma imzaladık. Biz bu kamulaştırmayı yaparsak buradaki insanlar mağdur olacak. O zaman dönüşüm yapalım. Biz bunu anlattık. 17 bin metreyi satın aldık,9,5 milyon ödedik. Parseli temiz hale getirdik. Projeyi TOKİ yapıyor, biz yönlendirip takip ediyoruz. Vatandaşın dairesine daire veriyoruz. Vatandaştan aldığımız her şeyi piyasa değerinde alacağı, devlet verdiği her şeyi maliyetine verecek.’

Medeniyetimizde huzurevi yok!

`Çok uğraştık, çok koştuk, çok didindik. Oturduk koltuğa çay gelsin, kahve gelsin, gel deyince herkes koşup geliyor. Oturabilirdik.
-Muhalefette yok! Diye bir gazeteci karşılık verdi.
-Onu siz dediniz. Muhalefet zaten o şoku yaşıyor! Her ne kadar bunu başbakan göndermiş olsa da bu da bir şey yapamaz sandılar.
Her şey var.
-Huzurevi yok!
-Huzurevini ne yapacaksınız? Bizim medeniyetimiz de huzurevi yok. Herkesin ailesi olacak. Çocukları olacak.
Temel bir kural var. Küçük işleri çözmektense büyük işleri çözmek daha kolaydır.
Esenler’de hangi sorun varsa bizi ilgilendirir.
Aşırı bir göç almaya başladık. Göçler bizi zorluyor.
Bizi en çok üzen ve yaralayan şey şudur: Herkes konuşuyor. Bir tane kentsel dönüşüm projesi yaptın mı? Yok! Atmak kolay.`


Oruçreis Mahallesi…
`1910 konutluk alan tarihi bir sorun ile karşı karşıya. Orası tarla.

O tarlayı satan Emlakçının yatacak yeri yok.

Demişler ki ben ev yapacağım. Emlakçı git yap demiş. Gitmiş yapmış. Sonra bir başkası, o da gitmiş yapmış. Gitmiş yapmış, gitmiş yapmış…`

30 yıl önce devlet yok muydu?

-Devlet nerede o zaman peki? Diyen gazeteciye cevap verdi.
-Onu devlete soracaksın. 30 yıl öncesinden bahsediyorum.
Bazı garibanlar da arsa almış ev yapmamışlar. Emlakçi git yap deyince tarla dolmuş. 17 bin metrekare yer kalmamış. 17 bin m2,117 hisse kâğıdı var yeri yok!
Öyle komik şeyler var ki… Adamın evi Havaalanı Mahallesi’nde tapusu, Birlik Mahallesi’nde. Bunları çözüyoruz.
-Para var, diye araya giren gazeteciyi duymadı.
Havaalanı Mahallesi’nde 13 bin metre arsa kayıp. Bunları bilmeden Esenler’de kentsel dönüşümü hemen yaparız, diyorlar.
Tuna Mahallesi’nde 2 bin metre kayıp.
Kentsel dönüşümle tarihi bir sorunu çözüyoruz.

Türkiye klasiği… Güvenle iş yapmak! 

`Esenler halkına çok teşekkür etmemiz lazım. Siyasetçilerin çok önündeler.  Bizimle resmi sözleşme yapmadan ön sözleşme ile %50’si binalarını boşaltıyorlar. Niye? Çünkü bize bir güven var.  Biliyorlar ki onlar asla mağdur edilmeyecek.  Biliyorlar ki tarihi sorunları çözülecek.`
`6 katlı bina 25 dakikada yıkılıyor.  Olabilir mi böyle bir şey!`
`Planlarımızı bakanlığa telsim ediyoruz. Teslim ettikten sonra; tapu devri olacak. Tapu devrinden sonra 2 yöntem var. Kat karşılığı ile girecek varsa kat karşılığı ile ihaleye çıkacağız.  Oranlar çok düşük. Bu oranla  bulacağımızı sanmıyorum.  O zaman biz kamu kaynağı ile ihaleye gireceğiz ve hâsılat paylaşımıyla çözeceğiz. 276 bin m2 kapalı alan, bunun 146 bin m2’si vatandaşa verilecek, geriye kalan satılabilir alan 100 bin m2. Otopark, okul  ile 369 bin m2 kapalı alan. 100 bin m2 ile 369 bin m2 karşılamaya çalışacağız.`
`Haziran sonu temmuz başı gibi binaların temelini atacak noktaya geleceğiz.`
`Tuna Mahallesi, kendini çevirebilir bir proje. Buranın tarihi bir sorunu var. Karayolları koruma bandı ile ilgili sorunu çözemezsek başaramayız.`
 `Menderes Mahallesi’ini  KİPTAŞ ile yapacağız. Burası 2.5 emsal ile yapılacak bir alan. Burada 10-15 trilyon gelir olacak, bunu da Esenler’de okul yapacağız.`
`Çiftehavuzlar’ı TOKİ yürütüyor. Oruçreis’te  mayıs gibi konutları teslim edeceğiz.`
`En güzel şey Esenler halkının buna inanmış olması.`

Binanız riskli ise: Biz yapalım, siz 10 yılda ödeyin.

`Bize gelirseniz; binanız riskli ise yık yap! 60+30 günde. Paran yok nasıl yapacaksın? Ver, diyoruz. Biz yıkalım, yapalım. İnşaatın maliyetini bize 10 yılda öde!
İkinci yöntemimiz var. Büyük şehirle anlaşmaya çalışıyoruz. İmar artışı sağlayacağız. İmar artışını vatandaşın imar artışından sağlayacağız. 500 m2 üzerinde parsel toplayanlar için imarınız x, artı%20 imar,%15-10,neyse. Artı bir imar gelecek bunu da sizin maliyetinizden düşeceğiz. Ya beraber satalım. Ya da bize şu fiyata ver, diyeceğiz. Maliyetten düşeceğiz. Her türlü rehberlik hizmeti vereceğiz.`

Esenler Belediye BaşkanıEsenyurt  dönüşümünü beğenmedi.

“İstirham ediyorum. Belediyeye gol atacağım diye saçma sapan, absürd yazmayın. Bizi Ak Partiyi, Belediyeyi  sevmeyebilirsiniz. Bu millete gol atmayın. Bu millete çelme takayın. Çelme takarsanız bu milletin ahını alırsınız. Milletin ahını alan aynen CHP gibi iflah olmaz. Benim ençok şaşırdığım. CHP’liler. Niye derseniz? Bir tane örnek kentsel dönüşüm yapın da biz örnek alalım.
-Esenyurt başkan! Diye bir gazeteci yanıt verdi.
-Boş arsalar da kentsel dönüşüm. Onu ebem de dedem de yapar.  Boş arsada kentsel dönüşüm, oh ne güzel!
-Sırası geldiğinde konuşacağız. Bu ülkeyi 17 senedir yönetenler …
… 
`Ben bunu bilemem, diyen Göksu ‘politik gazeteci’ diyerek cevap verdi. Meseleyi politik alana çekmeyin.`

Kentsel dönüşüm uygulamalarına karşı çıkanları kentsel dönüşüme karşı çıkıyorlarmış gibi gösterdi.

`Kentsel dönüşüm dediğimiz şey o kadar hassas bir şey ki insanların hayatını ilgilendiriyor. İnsanların hayatını ilgilendiren bir konuda bu kadar rahat söz söylememek, bu kadar bol keseden atmamak lazım. Bakın çok net,sizin aracılığınız ile söylüyorum. Kim en iyi yöntemi getirirse uygulamaya hazırım.`

KDV yok.

`Kentsel dönüşümden arta kalan dairelerde KDV yok.`

ESKON nasıl bir şirket?

`ESKON garantör bir şirket. ESKON diye bir şey yok. ESKON belediyenin kendisi. ESKON; belediye hangi hukuka bağlı ise belediye şirketi de aynı hukuka tabidir. ESKON’un şahıs ortağı yok.
`Her kamulaştırmanın sonunda bir mağduriyet var.
`Esenler’deki yatırım değeri 1 katrilyon…`
`Her biri 150 araçlık bir park sistemi geliyor.`
`Esenler’deki bütün işler Esenlerli müteahhitlere verilecek.`
`Esenler’de trafik sorunu var.`

Cemevi sorunu…: Yasa Cemevini mabet olarak tanımlamıyor!

‘Esenler dışında yatırımlar oluyor? Hamam, çay bahçesi gibi…’Diye bir gazetecinin sorusu üzerine ‘Ecdat fethettiği yere önce hamam yapmıştır, bunu unutma.’ Dedi.
-Alevi yurttaşlarımızın bir Cemevi talebi var. Bu Cemevi talebine karşı çıkılırken diğer ilçelerde yatırım yapmanız doğru mudur?
-Doğrudur. Çok doğru, bunlara da devam edeceğiz. Büyüklük böyledir.  Biz Esenlerle sınırlı bir ilçe değiliz.  Cemevi ile ilgili bir rette bulunmadık. Adım atmak için yer lazım.
-Bir de Cemevi için kamulaştırın.
-Kamulaştıramayız. Cemevi mabet kapsamına girmiyor!

-Başkanım bizi ilçemizde hamam yok. Tunceli Pertek’te, diye bir soru gelmesi üzerine;
-Tamam. Sen Türkçeyi iyi anlayamamışsın.  Cemevi mabet midir değil midir? Bunu tanımlayacak kişi ben değilim.
-Mabet diye değil, sosyal bir ihtiyaç olarak bakın? Niye tartışmalı bir hale getiriyorsunuz?      
 -Yasa belediyeler mabet yapabilirsiniz, diyor. Siz bundan ne anlarsanız anlayın. Biz yasa koyucu değiliz, uygulayıcıyız.""
 

“POTEMKİN ZIRHLISI” 'GÜZEL ESENLER PROJESİ' KİME NE YARAR SAĞLAR…

Güzel Esenler Projesi geçen günlerde ulusal basına da yansıyan şekliyle ne potemkin mahallesi, ne potemkin panosu diye adlandırılmalıdır. Ülkede alay konusu edilen bu proje hiç şaşmamak gerek birilerinden, bir yerlerden ödül mödül bile alabilir. Alsın varsın. Ama adı “potemkin zırhlısı” diye anılmalı bu Güzel Esenler Projesi’nin.



“POTEMKİN ZIRHLISI” 'GÜZEL ESENLER PROJESİ' KİME NE YARAR SAĞLAR…

Güzel Esenler Projesi geçen günlerde ulusal basına da yansıyan şekliyle ne potemkin mahallesi, ne potemkin panosu diye adlandırılmalıdır. Ülkede alay konusu edilen bu proje hiç şaşmamak gerek birilerinden, bir yerlerden ödül mödül bile alabilir. Alsın varsın. Ama adı “potemkin zırhlısı” diye anılmalı bu Güzel Esenler Projesi’nin. Oturup sessiz film izlemek yerine dayanılmaz hayat şartlarından bezmişliğe ayaklanma olacak ise eğer bu imkânsızlığın resmi panosu, kimsenin kuşkusu olmasın her zırh gün gelir delinir.

Peki, neydi bu Güzel Esenler Projesi adıyla müstesna“potemkin zırhlısı”

Yaklaşık üç yıl önce iki gazeteci arkadaşımla başkanlık makamında başkanın bizzat kendisinden ‘alın size bir bomba haber’ başlığında dinlediğimiz ve resimlerini gördüğümüz proje idi güzel Esenler projesi.

O gün bu proje için Belediye Başkanı; ‘Belediye beş kuruş harcamayacak’ demişti. Resimlerin üzerinde projeye sponsor olan devlet kurumunun logoları da vardı. Başkan; ‘ %90 anlaştık ama şimdilik sponsorun adını vermeyin; Maliyetin %80’i sponsor kalanı ise evi boyananlardan kredilendirilerek karşılanacak’ diyerek projenin mali kısmını da özetlemişti.

Belki de basın olarak ilk bize açıklanmış bu proje zaman içinde maalesef “göstermelik dekor- şahane müdahale” veya atfedilen muhteşem ismiyle “Potemkin mahallesi”olarak değerlendirilip Rus Çarlığı’na göndermelerle anıldı. Ileride de daima bu biçimde anımsanacak belkide.

Ama bizim için bu proje “Potemkin zırhlısı”artık.

Çünkü başkan; 
TEM otoyolunun kenarındaki binalardan141 binaya kısmen mantolama yapılarak çirkin görüntülerin ortadan kaldırılması ve güzelleştirilmesine 1 milyon 900 bin lira harcandığı ortaya çıkınca;

"Bu projenin 1.5 milyon lira maliyeti var, ancak projeyi sponsor yapıyor sadece yüzde 20'sini vatandaştan alıyoruz" diyerek projesini savundu.

Ancak işin aslı şöyle;

“Güzel Esenler Projesi için Esenler Belediyesi 1 trilyon 290 milyar ödemiş-harcamış…”

Esenler Mali Hizmetler Müdürlüğü’nce açılan 18.05.2011 tarih, 2011/76277 sayı ile KİK Kayıtlarına giren ihalede;

Güzel Esenler Projesi kapsamında Esenler ilçe sınırları dahilinde bulunan idarece belirlenen binaların dış cephe rehabilitasyonu yapılması işi” ikisi Mim-art ve birisi Özkan İ.’den teklif alınmak suretiyle 1.290.000 liraya Mim-art Ltd’ye verilmiş…

Peki başkan ne diyor;“Bu projenin 1.5 milyon lira maliyeti var, ancak projeyi sponsor yapıyor, sadece yüzde 20'sini vatandaştan alıyoruz.”

Şimdi bu sponsor firma Mim-art ltd. mi? Oluyor. Yoksa “potemkin zırhlısı” olarak özel kasalara koruyucu zırh mı örüyor. Laf uzar gider, havada asılı kalır ama bu yağlıboya lekesi asla çıkmaz. Ayın en parlak yüzünü utandıran kıvamda, öznesi değişen fiillere, olaylara bir yenisi daha eklenmiş olur sadece.

Ve “potemkin zırhlısı” nehrin doğduğu yerde resim donatılı paravanların arkasında tekziplenen yazıları bekler…
Yorumlar (1)
  Ahmet Kurt:
[14.12.2012 - 22:52]  
Yıllardır Engellilerin ulaşılabilirliliği,eğitimi, sağlığı, ortez ve protez ihtiyacları ötelene durdu.Mavi kapaklarla verilen sandelyelerin 1-2 ayda deformasyona uğramasının yanına 1,9 milyon tl yi koyunca vay be diyorum kendi kendime şekle daha fazla önem veriliyormuş çagın hastalığı bu olsa gerek (gösteriş hastalığı)birde insan var öbür yanda eşrefi mahlukat deniliyordu Yaratılanların en şereflisi ne diyeyim hani derler ya biz ne bilek agam büyükler bilir...

“İNSAN HAKLARI VE İLÇELERDE İNSAN HAKLARININ KURUMSALLAŞMASI”

Esenler İlçe İnsan Hakları Kurulu üyesi Avukat Fehmi İlhan’dan “10 Aralık İnsan Hakları Günü” nedeniyle insan haklarının kurumsallaşması ve İlçelerdeki insan hakları kurulları hakkında bir tebliğ aldık...


İNSAN HAKLARI VE İLÇELERDE İNSAN HAKLARININ KURUMSALLAŞMASI”

Esenler İlçe İnsan Hakları Kurulu üyesi Avukat Fehmi İlhan’dan  “10 Aralık İnsan Hakları Günü” nedeniyle insan haklarının kurumsallaşması ve İlçelerdeki insan hakları kurulları hakkında bir tebliğ aldık...

Avukat Fehmi İlhan’ın İnsan hakları ve ,ilçe insan hakları kurulları, görev ve yetkileri çerçevesinde Esenler Time'a yapmış olduğu sunumu olduğu gibi yayınlıyoruz:

İNSAN HAKLARI;

İnsan hakları kişilerin yalnızca insan olduklarından dolayı eşit, özgür ve onurlu bir hayata sahip olmasıdır.(BM insan hakları beyannamesi md1 )

Benzer bir tanımlama, Anayasamızın 12. Maddesinde vardır “Herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz, devrilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir” demektedir.

Konuya girmeden önce bir de “Paris Prensipleri” nden söz etmemiz gerekmektedir.

Uluslararası alanda insan haklarının korunması ve geliştirilmesi için ulusal insan hakları kurumlarının oluşturulması teşvik edilmiştir. 20.12.1993 tarih ve 48/134 sayılı BM genel kurulu kararı ile ulusal insan hakları kurumlarının taşınması gereken nitelikler, yetki, görev ve sorumlulukları ile bu kurumların yapısı ile ilgili tavsiye niteliğinde bazı ilkeler kabul edilmiştir. Bu tavsiye kararına kısaca PARİS PRENSİPLERİ denmektedir. Bu kapsamda ülkemizde 2001 yılında yürürlüğü giren Yönetmelik ile insan hakları kurullarının oluşturulmasına kara verilmiştir.2003 yılında yürürlüğe giren Yönetmelik ile kurallar yeni bir yapıya kavuşturulmuştur.

Paris prensiplerine göre, bu kuralların en önemli özelliği “ Bağımsız olmalı ve çoğulcu temsil” anlayışına dayanmalıdır. Bu ilke, insan hakları kurallarının siyasi iktidarın baskısından uzak ve tüm kesimleri temsil etmesi, her şeyin demokrasi kuralları içinde kurul üyelerinin oy çoğunluğu esasına göre yürütülmesi sonucunu getirmektedir.

İNSAN HAKLARI KURUMSALLAŞMASI,

En üstte İnsan Haklarından sorumlu bir devlet bakanı bulunmaktadır. Bakana bağlı insan hakları başkanlığı, İl İnsan Hakları Başkanlığı (kaymakam başkanlığında 850 adet) şeklinde oluşturulmuştur.

KURULLARIN ÜYE YAPISI:

Kurullar, Paris Prensipleri uyarınca çoğulcu bir anlayışla oluşturduğundan geniş bir Üye yelpazesine sahiptir. Kamu kurumları, siyasi partiler, yerel yönetimler, medya, meslek odaları ve sivil toplum temsilcilerinin bir araya geldiği bir platformdur.

Kurul üyeleri; İnsan Hakları alanında deneyim, bilgi ve ilgi sahibi olmalıdır. Toplantılara düzenli olarak katılmalı ve insan hakları sorunlarını incelemek ve araştırmak üzere kurul gündemine getirmekten çekinmemelidir.

İl Kurulları ve İlçe Kurulları'nın yapıları katılım olarak benzer oldukları için sadece ilçe kurullarının üye yapısını açıklayacağız.

İLÇE İNSAN HAKLARI KURULLARININ ÜYE YAPISI:

İlçe insan hakları kurullarına Kaymakam başkanlık eder.

—İlçe Belediye Başkan Ve Başkan Yardımcısı
—İl Genel Meclisinin İlçeden Seçilen Bir Temsilcisi
-TBMM'de Grubu Bulunan Siyasi Partilerin İlçe Başkanları Veya Bir Temsilcisi
-Fakülte Veya Yüksek Okul Temsilcisi
-Kamuda Görev Yapan Bir Avukat
-İlçede Avukatlık Yapan Avukatlar Arasından Temsilen Bir Avukat
-İlçede Görev Yapan Doktorlar Arasından Temsilen Bir Doktor
-Meslek Okullarından Ve Sendikalardan Bir Temsilci
-Muhtarlar Derneği Başkanı Veya Bir Temsilci Muhtar
-Okul Aile Birliklerini Temsilen Bir Temsilci
-Sivil Toplum Kurallarını Temsilen En Az İki Temsilci.

Yani, Sivil Toplum Kuruluşlarından İkiden fazla temsilcisi seçilmesi mümkündür. Bu kurulların oluşmasında önemli bir hususta bu gösterilen temsilciler arasında tercih ve atama yapma yetkisi yalnızca Kaymakamlığa aittir.

İnsan Hakları Kuralları 02.11.2000 tarihli yönetmelikle kurulmalarına rağmen 23.11.2003 tarihinde yürürlüğe giren yeni yönetmelik ile sivil bir yapıya kavuşmuştur.

Bunun dışında doğrudan doğruya bakanlığı bağlı müsteşarlık , insan hakları üst kurulu danışma kurulu ile ilgili bir çok konularda komisyonlar şeklinde çalışmaktadır.

İNSAN HAKLARI KURALLARININ GÖREV, YETKİ VE SORUMLULUKLARI:

Kurulun görevleri; Yönetmelik md. 19'da belirtilmiştir. Bu görevler:

- Gündeme Getirilen Konuları Değerlendirmek.
-Hak İhlali İddialarını İncelemek.
- Hak İhlallerine Yol Açan Sebepleri İncelemek.
- Ayrımcılıkla Mücadele Etmek, (TCK md.122- Kişiler arasında din, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din mezhep ayrımının suç...)
- İdarenin Vatandaşa Hoş Görü Ve Nezaketle Yaklaşımı Sağlamak
- Aylık Faaliyet Raporları Hazırlamak
- Başvuru Kanallarını Hazırlamak
- İnsan Hakları Masaları
- İnsan Hakları Başvuru Kutuları
- Telefon Ve e-Posta Oluşturmak
- Kurul Çalışmalarının Halka Tanıtılması
- Sivil Toplum Kuruluşları İle İş Birliği Geliştirilmesi
- Kamuoyuna İnsan Hakları Konusunda Bilinçlendirmek Ve Kamuoyuna Eğitim Vermek
-Türkiye’nin İmzalayıp Onayladığı İnsan Haklarına İlişkin Uluslararası Sözleşmeleri İlgili Birimlere Dağıtmak
- İnsan Hakları İle İlgili Materyalleri İlgili Birimlere Dağıtmak
- İnsan Hakları İle İlgili Afişleri Kamusal Alanlara Asılmasını Sağlamak
- İnsan Hakları Ve Özellikle Kadın, Çocuk, Hasta Ve Özürlü Hakları Konusunda Araştırma Yapmak, Paneller Düzenlemek   Etkin Mücadele Sağlamak
- İnsan Hakları İhlallerine Neden Olan Çevre Ve Trafik Sorunlarını Takip etmek
- Temel Eğitim Almayan Sokakta Yaşayan Ve Çalışan Çocuklara Yönelik Çalışmalar Yapmak
- Nezarathane Ve Karakol Ziyaretlerinde Bulunmak
- Sanık Haklarını Etkin Kullanımı Konusunda Çalışmalar Yapmak
- Kamu Kurum Ve Kuruluşlarını Ziyaret Etmek Ve Örnek Nitelik Taşıyanlara Ödüller Vermek
- İnsan Haklarına İlişkin İhlal İddialarını İncelemek Ve Karara Bağlamak

Muhtemel İhlal İddiaları:

Yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele, ayrımcılık, angarya ve zorla çalıştırılma, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, sanık hakları, konut dokunulmazlığı, özel hayatın ve ailenin korunması, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, adil yargılanma hakkı, örgütlenme, toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme hakkı, etkili başvuru hakkı, mülkiyet hakkı, çevre hakkı, sağlık hakkı gibi konulardır.

KURULUN TOPLANTI ESAS VE USULLERİ:

Kurul ayda bir kez Kaymakamlıkta ve Kaymakamın başkanlığında toplanır. Başka kurumlarda toplantının yapılması da mümkündür.

Toplantı yeter sayısı, kurul üye sayısının salt çoğunluğudur. Katılan üyelerin salt çoğunluğu ile karar alabilir.
Üyeler toplantıya katılmayacakları zaman mazeret bildirmek zorundadır. Üst üste 3 defa mazeretsiz olarak toplantıya katılmayan üyenin üyeliği düşürülür.

Toplantıya katılan üyeler bir ücret talep edemezler.

Kaymakamlık Yazı İşleri Müdürlüğü danışma ve başvuru masaları oluşturmak zorundadır.

Yönetmeliğin 8.Maddesinde kurulların daha etkin çalışmalarını sağlamak amacı ile belli komisyonların oluşturulması öngörülmüştür. Komisyonlar en az 3 üyeden oluşmalıdır.

Bu Komisyonlar:

- Halkla İlişkiler Ve İletişim Faaliyetleri
- İnsan Hakları Eğitimi Ve İnsan Bilincini Geliştirme
- İnsan Hakları İhlalini Araştırmak, İncelemek, Değerlendirmek Konularında 3 Komisyonun Çalışması Zorunludur.

Temel Hak Ve Özgürlükleri 3 Başlık Altında İnceleyebiliriz.

1) Sivil Haklar Ve Özgürlükler

Yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı, kölelik, angarya ve zorla çalıştırma yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, hükümlü ve tutumluların hakları, özel hayatın ve aile hayatının korunması ( özel hayatın gizliliği, konut dokunulmazlığı, haberleşme hürriyeti), düşünce, vijdan din ve inanç özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, mülkiyet hakkı, çalışma ve sözleşme özgürlüğü, adil yargılanma hakkı, başvuru ve hak arama özgürlüğü, ayrımcılık yasağı.

2) Siyasi Haklar

Vatandaşlık hakkı, bilgi edinme hakkı, dilekçe hakkı, seçme ve seçilme hakkı, siyasi faaliyette bulunma hakkı,

Sosyal, Ekonomik Ve Kültürel Haklar

Eğitim Ve Öğrenim hakkı, çalışma hakkı ve ödevi, toplu iş sözleşme hakkı, birey ve lokavt hakkı, sosyal güvenlik hakkı, sağlık ve hasta hakkı, çevre hakkı, kadın hakları, çocuk hakları, akıl hastalarının hakları, azınlık hakları ve kültürel haklardır.”