12 Nisan 2014 Cumartesi

HER SEÇİM SONRASI "HÜZÜNLÜ SABAHLAR"...

HER SEÇİM SONRASI "HÜZÜNLÜ SABAHLAR"...
 
Her seçim sabahından itibaren kısa bir süre seçenler, seçmeyenler, seçmenler seçmen olamayanlar, tüm ülke insanı, medyası medyumu, sermayesi emekçisi, sepetçisi anketçisi, çalanı çırpanı,  çobanı çolpanı, velhasılı akla geleni gelmeyeni tüm ahali seçim sonuçlarını tartışmaya başlar.
 
Siyaset veya politika her seçim ertesi futboldan sonra en bilinenler sınıfına girer ve herkes tahmininin tuttuğuyla övünür oy yüzdelerine sarkarak. Peşinden tuz buz, sus pus kesilir herkes ve diller lal olur. İktidara kimin kimlerin oy verdiği anında sır olur, hiç kimseler sorgu sualsiz verenler bile verdim demez asla, vermeyenler hüzün sabahları geçtiğinde kademe kademe çoğunluğa erişir.

İlk günler tartışmalar sorumluluk duygusu öne çıkarılarak ahlar vahlar arasında şekillenir ve şekillendirilir. Üzüntü süzüntü bir kenara şimdi seçim olsa vallahi kaybeden her kimse ben onlara verirdim yalanları ve keşkeleri sıralanır. Sanki bu keşmekeşte tüm kamuoyunda ortak bir hüzün yaşanıyormuş gibi ahlar vahlar tüketilir, galibiyet sevinçleri gelen günlere ve gülen yüzlere bırakılır. İçten içe yaşanan her ne var ise verilmiş oylar gibi saklanır o hüzün sabahlarında.
 
Baraj altı kalanlara ve yerel parlementolara yeter sayıda veya hiç temsilci gönderemeyenlerin en büyük partiyi teşkil ettiği şu son seçimde ülke demokrasisine garabet çalan, sakıncalar doğuran doğurtan seçim yöntemine, alavere ve daleveralarına eksiksiz selam durulur yinede. Ortaya yığınla aritmetik dayanağı olmayan fikirler atılır, memleketin ve meclislerin kuşatma altında olduğundan dem vurulur, herkes neden ise sıkı muhalif kesilir sonra herşey unutulur, çünkü vurgun vurulmuştur iki arada bir derede. Evet o ilk sabahlar alay edercesine acayip biçimde ana muhalefetçi kesilinir ve...
 
Yeni yetme aklıyla halka dayatılmış ne sağ kaldı ne de sol anlayışsızlığı her kafadan meydanlara serilir ama solun değer kazandığı görülünce hemen serden geçilir yardan geçilmez ve topyekun sağa çarkedilir. Böylece sağ merkeziyetçilik adına baş gösteren tüm ciddi endişeler dertop edilir ve taca atılır. Evet illaki böyle olur, oluyor son on küsur yılın seçimlerinde ve her seçimertesi hüzün sabahlarında da ayni terane, illaki öyle oldu yine.
 
Gecikmiş bir uyanış ve çaresizliğe çare yeni senaryoların havalarda uçuşmasına sahne oldu ama eski tas eski hamam ve ayni kaynar kazan suyu çıktı seçim sandıklarından. Ülke çok yakında bu ortamdan uzaklaşır ve mutluluk replikleri atar figurmanlar. Hemde kuşa kurda mı teslim edilecekti ülke denilirr övünçle. Ben şu olsam bu olsam diye başlayan, kol kesen baş yaran, kıç sallayan yok oluşa yönlendirici düşünceler zıplatılır meclislerde ve çiğ masallar masuralanır, ortalık yerlerdeki çay masalarında...
 
Atılır ileri ak pak partiden yana ama her partiden görüntü veren general başkanlık heveslileri, genel başkan geminin kaptanıdır, gemi karaya oturmuştur, gereğini yapsın derhal bıraksın naralarıyla cirit atarlar. Kimin kimden olduğu birbirine karışır işte o ilk hüzün sabahlarında. Hep eleştirilen o tek parti dönemi hortlatılır zincirler denize bırakıldığında. Mantık ters yönde işlemeye başlatılınca iki ters bir düz örülür muhalefet ağları, iktidar eliyle ve sanal bir seçim ertesi alemi lemlenir, lehimlenir tüm sereserpe konuşkanlıklara.
 
Herkes her seçim ertesi hüzün sabahında yankısı ve yanıtı bol çözümler önerir haddini aşan aidiyetsizlikle. Dün oy veren veya vermeyen kendisi değilmişçesine ağır ithamlar ve ilginç tavsiyelerle trajikomik düşünceler serpiştirilir denize toprağa göz göre göre. Üzünçlü tarihsel yenilgilerden pay almış yengi severlikle, oynamış taşların yerlerine nasıl oturtulması konusunda akıl hocalığına tutulunur büyüklenilerek. Böyledir işte her seçim ertesi hüzün sabahları...
 
Kırgınlıklar, öfkeler, yergiler,övgüler, dövgüler ve sövgüler yeni bir inada dönüşür hüzün sabahları sonrası. Gerileyişin ağır ağır yaklaştığı, sona yaklaşıldığı noktasında kişisel methiyeler düzülür. Düzen çözülür ve oranlar puan puan renkli grafikler eşliğinde kör gözlere parmak sokulur. Aşağısı, yukarısı, ötesi berisi, renkli laflarla remedilir ve delisi akıllısı inandırılır hücceten sırmalanan yalanlara.
 
Ve en sonunda tartışmaların altın ibresi dibe vurur, pikabın iğnesi de kırılır. İktidarı yeniden yakalayanlara son sürat, eşsiz benzersiz hayır duaları edilir, beddualar gizlenir. Sorumlu sorumsuzluğun gereğiymişçesine taraftarlıklarla gururlanılır, olgunluk ve alınganlık ayni anda zirve yapar ve hüzünlü seçim sabahları yenikleri gerer ve sona erer.
 
Artık yeni bir süreç işlemeye başlar. Taraflar ofsayt olsun olmasın gol atmaya çalışırlar birbirlerine. Yerelden başlayarak, reisi cumhura uzanan oradan genele teğerlenir seçimler ve hazmedilenler ile hazmedilemeyenler yaftasında güreşe tutturulur. Kimin galip geleceği yenişilemeyen yağlı güreş sonrası kurdelalı puanlamaya kalır. Yağlısında, bağlısında, karlısında ve siyasette en affedilmez hatalar da hakem kulesinde cereyan eder.
 
İşte her seçim sabahından başlayarak kısa bir süreliğine kurulan en yetkili ve en derun etkin yetkin kurullar araya kulaktan dolma moda siyasi tabirleri de sıkıştırarak tartışırlar seçim sürecini ve oluşan tabloyu. Var oluş,  kimlik ve kinlik bunalımları, yönetsel zaaflar hiçe sayılarak sadece verilen ak-bil oylar neticesinde pili şarzedilen iktidar değil, her daim yapıldığı gibi kaçınılmaz yenilgiyle karşılaşmışlar yatırılır yuvarlak masaya.

İşin özü capcanlı yürütülen seçim kampanyalarından sonra, canlı cansız tercihlerle kampana çalanların hayal kırıklığı yaratan partizan doğurganlığının hiç mi hiç tartışılmadığıdır. Hal böyle olunca Vallahi bu iktidara ben oy vermedim diyenlerin halay başını çekmek de zorlaşır. 
 
Zor kolay verdikleri oylar ile vicdan azabı duymayacak olanlara hüsran ve hüzün düşüyor ise her seçim ertesi, hüzün dolu sabahlar sadece bir yazının başlığı olur, ilahi yazgının değil...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder