"BUGÜN 23 NİSAN, TASA DOLUYOR İNSAN”…
‘Bugün 23 Nisan, Tasa doluyor insan’. Hem de ne
tasa, en okkalısından. Çünkü yaklaşık yüz yıldır süren Cumhuriyet ile orta
yaşlılar için çocukluğunun, gençliğinin 23 Nisanları tarih olmak üzere…
Ancak akılda ve yüreklerde öyle anlar ve anılar var
ki neredeyse isyanı tetikleyecek türde. Hiç gereği yokken dayatılan, dayatma referandumdan
çıkan ‘16 Nisan Sivil Darbesi’ ile emperyalist istilacılarca tırtıklanan
haritalardan, acı veren kavuran yaşamın kıyıcığından, ileride karşılaşılacak
derin uçurumlardan, çok milletli çapraz ateşlerden kurtulmak şansı yok edildi. Küllerinden
doğup topluma tam özgürleşmeyi sunan Cumhuriyet, sözde yeni demokrasiye, yeni
Türkiye’ye kurban edildi. Rejim değişti.
Ve 2017 yılı 23 Nisanı şimdilik gelenek tarzında
anıldı.
Değişen rejimle Büyük Millet Meclisi pasifleştirilecek.
Böylece birçok unsur gibi çocuk bayramı gereksizliği de tartışmaya açılacak veya
yerine ikame edilecek uydurma mizansenlere evirilecek. 23 Nisanı sadece çocuk bayramı kapsamında görmenin marifetidir bu
gün yaşanan ve yarınlarda olacaklar.
Oysa ‘Milletin Kayıtsız Şartsız Hâkimiyetinin’
adıdır; 23 Nisan. Altı
yüz yıl süren mutlak hâkimiyetin birleşmiş milletlerce tarih sahnesinden
silinme operasyonunun ve ebediyen soyutlanma hamlesinin püskürtüldüğü,
direnişler, savaşlar ve diplomasi ile idealizmin sınırlarını zorlayan türden
bir dirilişin kutsallaştığı gündür; ‘23 Nisan’.
Bugün hala ezilen uluslar için geçerli tek örnek,
her anıldığında her ideolojiden insanı titreten, kendine getiren, mazlumları
anında devrimci gerçekliğin içine çeken masumluktur; 23 Nisan...
23 Nisan, asla hafifsenemeyecek öyle bir gündür ki; her yaştan bireyleri daha hecelemeye başlayıp okumayı söktüğü andan itibaren sarar ve ömrünce de yüreklendirir. 2017 yılı 23 Nisanına kadar yürekler ister istemez “ Bu gün 23 Nisan, Neşe doluyor insan” diye çarpardı. Şimdiden sonra, sonraki yıllarda sloganı ayni kalsa da içeriği değiştirilecek sanki. Belki de hepten yok sayılacak. Görüntü o. O yüzden bazı yürekler işte bu nedenle burkuluyor; “Bu gün 23 Nisan, tasa doluyor insan” diye…
23 Nisan, asla hafifsenemeyecek öyle bir gündür ki; her yaştan bireyleri daha hecelemeye başlayıp okumayı söktüğü andan itibaren sarar ve ömrünce de yüreklendirir. 2017 yılı 23 Nisanına kadar yürekler ister istemez “ Bu gün 23 Nisan, Neşe doluyor insan” diye çarpardı. Şimdiden sonra, sonraki yıllarda sloganı ayni kalsa da içeriği değiştirilecek sanki. Belki de hepten yok sayılacak. Görüntü o. O yüzden bazı yürekler işte bu nedenle burkuluyor; “Bu gün 23 Nisan, tasa doluyor insan” diye…
Şimdiye kadar şu soyulan, kana boğulan,
yoksullaştırılan, dincileştirilen, mezhepleştirilen, yaşlı ve yaslı coğrafyada herkesin kendine
göre bir dünyası ve bir bayram havası vardı. O dünya yarınlarda kararacak gibi.
Dünyanın hala ilk ve tek "23 Nisan
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" allem kallem edilerek sebepsiz yere tarihten
silinecek gibi. Silemezler belki ama yörüngesi değiştirilecek.
Zaten ‘Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ olan bu
bayram, 12 Eylül faşist darbesi sonrası Faşist Milli Güvenlik Konseyi
tarafından kanunda yapılan değişikliklerle çocuklaştırılmıştı. Bayramın Ulusal
egemenliği tırpanlanmış, 23 Nisan sadece çocuklara kalmıştı. Ulusal egemenlik temeline
dayanan, halk hükümetinin kurulması ve Cumhuriyetin ilanına öncülük etme
gerçeğine asla uymayan türde müsamerelerle resmen panayırlaştırılmıştı.
Yaklaşık kırk yıl sonra yıkılıştan, küllerinden
kuruluşa kutsal isyan ve başkaldırış hiçe sayılarak; yediden yetmişe, yetmiş
küsur milyona asla yakışmayan bir ayıp ve günah işlendi. Artık ‘16 Nisan Sivil Darbesi’ ile değişen rejim işi oralara kadar
vardırabilir. En ücralara kadar uzanacak kollarını harekete geçirebilir. On
yıllarca hakkınca okumadan, okuyup anlamadan veya görmezden gelinerek
bilinçlendirilen ve yapılandırılan siyasal tutum istediğine ulaştı nasılsa. O geçirgenlikle elbette Kurtuluş Tarihinden
21, 22, 23 Nisan günlerinin önemini siperleyebilir.
Özünde ülkenin nasıl kurulduğu gerçeğine ışık tutan ve tarihsel gerçekten doğan, emperyalizmi sarsıcı ve kallavi bir bayram ve kutlama olan 23 Nisan; yarınlarda özüne ters alternatif programlarla da kutlanabilir. Kutlanmayabilir de. Şu bereketli topraklar üzerinde kim istemez, hak ettiğince mutlu ve kutlu günler yaşamayı. Onca badireden sonra bu içli ve merhametli memleket hak etmiyor mu acaba, hürriyet ve tam bağımsızlığı. Kim istemez, emperyal istilacılara hesap vermeden yaşamak. Biz sizinle hesabı 23 Nisan’da kestik demek.
Ama ‘16 Nisan Sivil Darbesi’ sonrası bir akıl
fikir tutulması yaşanacağı muhtemel. Sonu nereye varacağı tam belirsiz çılgın
bir heves yayılıyor akıllara ve gönüllere. Peşinden planlı programlı bambaşka
tutkular da serpiştirilicek tüm kutsallara. Kutsal sayınlara. Aslında belli
başlı hassasiyetler değiştirilirken iş bayram seyrana da denklenir. Bu ulusu
var eden kutsallar da resmen unutulur, unutturulur.
Oysa tarihle sabittir: 21 Nisan ile başlayan 22-23 Nisan ile noktası
koyulan kutlu yürüyüş…
Büyük Nutuk’tan: ‘Büyük Millet Meclisi’nin
toplanışını ve açılmasını sağlamaya çalıştığımız günlerde bizi en çok
uğraştıran bazı bölgelerde başlayıp, bazı yerler üzerinden Ankara’ya
yaklaşacak kadar genişleyen ‘gericilik ve isyan dalgaları’ olmuştur.
Ben bir taraftan bu dalgaların durdurulmasına çalışırken, bir taraftan da Ankara’da toplanmakta olan ve genel durumu daha iyice bilmeyen milletvekillerini dehşete düşürecek olaylar karşısında bırakmamak ve böyle durumların ortaya çıkmasıyla Meclis’in toplanamaması gibi uğursuz ihtimalleri önlemek çarelerini düşünüyordum. Bunun için Meclis’in açılmasına acele ediyordum…’
22 Nisan 1920’de Temsilciler Kurulu adına Mustafa Kemal kısa bir tebliğ yayınlar. Tebliği; bütün valiliklere, müstakil sancaklara, ordu ve kolordu komutanlarına, tümenlere telgraf çektirir. ‘Dakika geciktirilmeyecektir.’ talimatıyla çekilir telgraf; ‘Tanrı’nın lütfuyla Nisanın 23. günü Büyük Millet Meclisi açılarak çalışmaya başlayacağından, o günden itibaren askeri ve sivil makamlarla, bütün ulusun tek merciinin ‘Büyük Millet Meclisi’ olacağı bilgilerinize sunulur.’
Ben bir taraftan bu dalgaların durdurulmasına çalışırken, bir taraftan da Ankara’da toplanmakta olan ve genel durumu daha iyice bilmeyen milletvekillerini dehşete düşürecek olaylar karşısında bırakmamak ve böyle durumların ortaya çıkmasıyla Meclis’in toplanamaması gibi uğursuz ihtimalleri önlemek çarelerini düşünüyordum. Bunun için Meclis’in açılmasına acele ediyordum…’
22 Nisan 1920’de Temsilciler Kurulu adına Mustafa Kemal kısa bir tebliğ yayınlar. Tebliği; bütün valiliklere, müstakil sancaklara, ordu ve kolordu komutanlarına, tümenlere telgraf çektirir. ‘Dakika geciktirilmeyecektir.’ talimatıyla çekilir telgraf; ‘Tanrı’nın lütfuyla Nisanın 23. günü Büyük Millet Meclisi açılarak çalışmaya başlayacağından, o günden itibaren askeri ve sivil makamlarla, bütün ulusun tek merciinin ‘Büyük Millet Meclisi’ olacağı bilgilerinize sunulur.’
Ve ‘23 Nisan’ ile çakılır yüz yıla yakın
Cumhuriyet’in ilk kıvılcımı. Yeni Türkiye’nin neler getireceğini ise zaman
gösterecek. O yüzden;
“ Bugün 23 Nisan, Tasa doluyor insan”…
“ Bugün 23 Nisan, Tasa doluyor insan”…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder