KÜLTÜR EMEK, EMEK PASAJ…
Ülkede kültüre genel bütçeden ayrılan pay eğer yanlış anımsamıyorsak binde dört-beş civarında. Kökleri tarihin binlerce yıl derinliğinde, filizleri yetmiş yıllık bu ülkede kültürün, kültürlülüğün payına bu kadar düşüyor maalesef.
Genel bütçeden aldığı veya alamadığı, alması gereken para bir yana en azından çok yılların“emeği”, sanat ve sinema salonları iş hanlarına, kült-ürik pasajlara dönüştürülmese bari…
Ayrıca ülkenin kalıcı, gerçekçi, çağdaş ve devamlılığı olan bir kültür politikasının olmayışı da başka bir muamma. Ülkenin kültürel değerlerini ve zenginliklerini, çağdaş yöntemlerle kavrayıp içselleştirerek elde edilecek birikimleri, özelliği ve öznelliği geleceğe taşıyacak rolü üstlenen de yok ne yazık ki.
Bu temel görev değişen iktidarların inisiyatifinde ama toplumun gerisinde kalan kültürel hizmet süreçleri ile geçiştiriliyor yıllardır.
Maalesef bu ülke tarih ve kültür zenginliğini koruyamadığı gibi kültürel mirasın doğasını oluşturanları da yok sayıyor. Taşınır taşınmaz tüm kültürel değerlerine yeterince sahip çıkamıyor.
Aynen Emek sineması gibi…
Ve kültüre yıllardır yanlış ve korkuyla yaklaşılmaya bu gün de devam ediliyor. Kültüre, kültürel kimliklere, bilgi birikimine, dil, sanat ve yazına duyarlık ve sanatçıya destek penceresinden bakmaya bir yasak ve çekince var sanki.
Farklı kültür kümeleri yasalar, kurumlar ve devlet önünde nedendir bilinmez eşitlenmemiş bunca yıl. Bu gerçeğe paralel kültürün gelişmesi, geliştirilmesi, derinlik ve çeşitlik kazanması ve kazandırılması bir biçimiyle hep durdurulmuş. Hal böyle olunca da hoşgörü ve özgürlük ortamı yok edilmiş sanki. Merkezi idare kültür çeşitliliğini ayrımsız korumak geliştirmek ve saklamak, geleceğe taşıyacak mekanizmaları gerçekleştirmek yerine tek düze dayatmalara sığınarak acze düşüyor. Oysa nelere sahne oluyor arena, görmezden geliniyor.
Kültürün bütçeden alamadığı paya bağlanacak belki tüm olumsuzluklar. Sinemanın emeğini nereye bağlamak mümkün acaba…
Kültürel etkinlik alanlarında yönlendirici ve güdümleyici işlev üstlenmek, toplumsal kültür üretiminde temeli ve altyapıyı hazırlamak, kültürel etkinlikleri özendirici önlemler almak pek ala da devletin görevi aslında. Sanata sanatçıya, yazara çizere artan dozda müdahale etmeler değil. İdari ve sanatsal açıdan iktidarlara bağımlı kılmaya devam edilen sanat kurumları bir an evvel özerk sanat kurumlarına dönüştürülmelidir.
Belli belirsiz görülen ve sınırları kırmızı siyasi ve keyfi yasaklamalardan vazgeçilmedikçe kültürel zenginliklerin kamuoyuna duyurulması tanıtımı ve çabası boşa çıkar. Desteklenilmese dahi sansür ve ezici denetimler yerine kültürel mozayiği oluşturan değerlerin yaşanması, toplumsallaşması ve öğrenilmesi geciktirilmeyebilir.
Görsel ve yazılı kültürel gelişmelere ve çalışmalara destek sağlanmasa da kösteklenmeyerek toplumun hayat damarlarının tıkanması önlenebilir. Sonra sanatsal etkinlik ve duyarlığın uluslar arası kabul gören ölçütlere getirilip getirilmediği tartışılabilir. Yoksa evrensel kültür düzeyine ulaşmak hayal olur.
Kültüre para bu kadar olabilir. Ama para dışında kültüre verilen önem daha da içler acısı. Maddesel boyutuna bakılmaksızın, en azından bu ülkede gücünü halkından alan ve geçmişin imbiğinden süzülen yerel kültürel zenginlikler ve folklorik değerleri var.
İyi ki emek var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder