4 Temmuz 2013 Perşembe

AKIL YAŞIMDA KIRKBİR

VÜCUT DİLİ 

Resmine baktım bu gece 

Konuşmaları sildim hafızamdan

Çok hayıflandım ardından silinişine
Ya son duyuşum idiyse sesin
İtelendiğim dört duvar arasında
Yazmamaya direndiğim
Ve yazdım sana
Kucak dolusu kitapsın okuyamadığım
Yazamadığım roman
Şair de değilim ki anadan üryan
Birkaç dizeyle diz dize bi tamam
Ne yaptım biliyor musun
Sadece resmine baktım bu gece
Keşke utanarak gösterdiğin olaydı
Deniz kıyısı ve pespembesinden ve mavi
Halin hala aklımda en körpesiydi
Baldırından öpmeye kıyamadığım
Silik rüyalarımı ballandıran ışık
Bal küpüne doyamadığım akşamlarda yatıp
Niye uyumadım biliyormusun
Konuştum senle saatlerce usanmadan
Sen uyurken çok uzaklarda bu gece
Resmine baktım saatlerce
Ve yüzünü sildim hafızamdan

DELİ FİŞEK

Alakadar olacağım eserinle
Kulakların çınlayacak
Havai fişekler rengarenk
Yıldızlara nispet
Kahırla dolaşacağım yine de
Işıklar içindeki hayalinle
Hiç affetme beni
Ve unutma veya sil gitsin
Olacak o kadar eserinim
Ateşe kesti yüreğim haliyle
Gözlerin kapanmayacak
Havai fişekler rengarenk öpmeyende
En zor renkleri severim nedense
Kırmızı ve yeşili
Güneşe nispet
Kaderle dalaşacağım her gece
Aşklar içimdeki havale
Hiç affetmem seni
Ve unutmam asla hiç
Eserimsin olacak o kadar
Kalbura döndü belleğim hayalinle
Havai fişeklerden daha parlaksın
Gözlerim yanacak havaim
Samanyoluna nispet
Seninle dolacağım yine de
Işıklar saçan hayalinle.

NESLİŞAH

Aliye olaydı adı
Alıp gider miydi hatıralarımı
Küser miydin
Hiç mi hartım yoktu imansız
Der miydin
Derdiğim gül bahçesi olan sen
Güler miydin
Ağlıyorum, ağlıyor ağan
Gözyaşlarımda doğanım ben
Ölüyorum ölüyorum
Özlem ektim bağına dirilişin
Dağına ovasına hasretim
Hasretimsin, hasletim, asaletim
Neslim sende tükendi
En bereketli yağmurlara rağmen
Dalıp gitmedim hatıralara aslında
Neslime doladı adın
Açıp okur muydun hatıralarımı
Özler miydin
Hiç mi hatrım yoktu insafsız
Söver miydin

SIFIRCI YÜZ
Hadi bakalım dün yüzünü
İçim yanıyor içim
Öptükçe gökyüzünü
Sırtına yapışmış ölümün gözünü
Ne başbaşalığı kaldı ne de arzu
Çok güzel gülüyorsun ama
Hadi bakalım gülyüzlüm gül
İçim eriyor içim
Söndükçe umutlarım
Sırtıma binmiş dünyanın yükü
İki büklüm yürüyorum
Ne hamallığı kaldı ne de
Elde var sıfır
Hadi bakalım gün dönsün

YENİLGİ

Yengem
Mengenelere emanet yüreğim
Beklemedin
Biliyordum biliyordun
Fani dünyada görüşemeyeceğimizi
Neydi acelen
Ecelin ecdadıma küfretti
Ve Cenanla ağladık saatlerce
Yap yabancı sokaklarda
Sokulduğum yalnızlığa da
Yengem
Eminim gördün yeğenini
Göğün en sulak maviliğinde
El sallarken yiğence
Devleşen silüetine tepeden
Bekleyeydin
Ölür müydün ölür müydün kız
Evet öldün
Yengemdin
Fırtınalar dindi kırık yüreğinde
Bir bardak sudayım
Bekliyorum
Türlü türlü deliliklerden sonra
Kan sıçradı beynime
Yengem
Yenildin, yenildim, yenildik
Neden

KIŞ ÇÖKÜNCE GURBETE

Kış geliyor
Yaz bitti yazı bitti
Şiir usandı şair uslandı
Harf harf seninle uçtum arza
Sen benim dünyamsın
Dört mevsim yandığım
Uzadı mı uzadı sonbahar
Nihayet kış geliyor
Şair utandı
Sanki ister istemez yaşlanıyorum
Çok geç kalmışım çok
Güz bitti güzel çok
Ne baharlar eskittim yoluna
Şiiri usumda
Sırf sırf seninle oldum
Sen benim dünyalığımsın
İki dünya varlığım
Kanatlandı mı kanadı yaz
Güneş battı güneşim yitti
Şairi pusuda
Sanki gider de gelmez gençliğim
Kış geliyor yaz bitti
Yazı yazdıkça varım
Sen benim esin perimsin
Dört mevsim kırk yıl arandığım
Sen benim dünyamsın
Koş geliver

KIZ KIZA KIZAR

Kızlar aradılar
Sırayla konuştum
Şıralar artık dindirmez ateşimi
Kırmızılım
Laz kızım
Büyük anneme kıyasladığım
Ve sen
Evinde evcilik oynadığım
Sırtınızdaki güneşi o yaladıklarımsınız
Kim ki elin değerse duanıza
Allahına kadar inançsızım
Sedalar artık çınlatamaz gök kubbeyi
Sevdalar dalgaların kucağında aç bilaç
El değmemişliğin kucağına düştüm
Pir düştüm piştim
Kızlar aradılar
Aramışlar muhabbetimi orada da
Sabırla sarıldım sarıldım
Şu sıralar yalnızlığın korkuluğuna
Kırmızı laz burunluydu
Büyükannem yamacımda
Ve sen
Nasihatlarına nasıl nasıl aldırmam
Uymadım kırıldım uydum ayıldım
Kızlar aradılar

İSTANBUL SANA EMANET

Sana istanbul’ u
Özlemlerimi
Ve şiirlerimi bıraktım
Gözün gibi bak
Hangi mesaj kapını çalarsa çalsın
Çağla yeşili sabahlarda kalkıp
Ölmez tutkuyla sarılacağım ben
Kızaran anılara
Özledikçe şiirselliğini
İstanbul’ da sana yazacağım İstanbul’ ada
Gözüm iyi oku
Ta ki görmeyene dek
Hangi kelaj kalbini çalarsa çalsın
Çağlayarak yeşerecek toprak
Ölümlü canla ona sarılacağım
Kararan anılarımla
Özledikçe şiirselleştirilmişliğini
Yedi tepede yedi çam altında
Mermerlere kazıyacağım
Gözün gibi bak
Sana İstanbul ‘ u
Özlemlerimi
Ve şiirlerimi bıraktım
Hangi ölüm kapımı çalarsa çalsın
Çağla yeşili gözler kalkanım
Ölmeyeceğim

PENCERE AÇIK

Sana beni anlatırken buldum kendimi
Ve ayıldım
Gök gürüldüyor burada
Peşpeşe ve acımasız ve
Şimşek şimşek aydınlanıyorum
Ve korku
Korkuyorum be gülüm korkum
İnan seni kaybetmekten
Nasıl ki hiç sana benzemezken
Benzettiğimi kaybettiğim gibi
Bir kız işte cılız ve sempatik sıcak
Bu işlere çok yaşlıyım artık
Anladım anladım seni andım
Pek narindi ama pek naif zarif
Ve tuna gibi derin konuşuyordu
Derinden ve yumuşak
İsim bayramı ertesi zehirim oldu
İyi de oldu belki yitişi gidişi
Seni bana anlatırken buldum kendimi
Aramasan da aramasam da
Aradığımı bulmuştum sonunda
Bak gülüm yağmur çişeliyor burada
Sağnak peşinde hazır
Sağ kalırda birgün çıkarsam karşına
Solmadan soluğum
Öpücüğüm bil ki ensende
Bilmem anımsadın mı

SAAT İKİDE

Onca hasret iki saat
İki saate sığdı
Önce bitti sandım
Kapı dışarı özledim
Ölseydim dedim başım kucağında
Üşüyen sıcağında
Belimde buzdan bir bıçak
Onca sabret iki saat
İki saat yetmez ki kaçak göçek
Ölesiye öldüresiye ziyaretler lazım
Yandım Allah seneye kaldı
Kapı dışarı üzüldüm
Gelseydin dedim başım üstüne
Yakıveren sıcağınla
Elimde buzdan bir kalem
Onca niyet iki satır
İki satır kırk katır
Yetmez ki yetmez ki bendeki arzuya
Onca zaman kırk satır

KOMİTA KOMİN

Komonistler Moskova da
İyi ya
Yıllardan sonra kızıl meydan da
Sözünden dönenin gözü çıksın misali
Halimden geçer oldum
Moskovadan titreyen sesinle
Bir rüya ya bitmiş gitmiş
Gördük beter oldum öldük
Sonra yıllardan sonra
Yeniden komonist oldum
Eminim ki sende
Hadi ya
Hadi ya deme sakın usta
O işin abc sini senden öğrenmişim
Sen şimdi moskofta
Ben moskofa yakın rokofta
Aramızda tuna var dayan
Ve akmam demiyor inan
Vay yalancı faşolar vay
Aktıkça hatıralar
Bil ki aklım kanar
Kıpkırmızı ve temiz, tertemiz
Ve akarım diyor inan
Tuna ya
Yananlardan artan kızıl meydana

GİDER  AYAK

Git dedin gittim
Dayanmaz bu ışığa gözüm
Teyyare cayırtısın yalnızlıklara
Durulmaz bu aşka gönlüm
Türkü türkü öperim dudağında
Kilit istedin çilingirden
Çözüldükçe derin çözüldüm
Dayanılmaz bu aşka gülüm
Gözümde tütüyorsun her akşam
Sabah bir başka güzel akşam bi güzel
Gecelerim yekpare senin
Kal dedin gittim
Uslanmaz bir aşığa döndüm
Tayyare çayırında avareliğe
Yel değirmenleri gördüm.

SUPARAT

Yeşim taşından bir yüzük
Kırılmış bir yürek
Nasıl yani demeye gör
İsyancı bir kopuş kahkahalar atar
İşte o kopuştur yaşama sarıltan insanı
Yürek sıcağına
Yeşim taşından bir küpeyle
Fena iyiyim ve çok üzgünüm keşmekeşinde
Zevkti seni tanımak ama
Nasıl yani diyerek sorduğunda yanıtı hazır
Her şey yolunda inan
Benden de selam söyle anadoluya
La revedere
Gelecek yaz gelecek yaz tekrardan
Kendine iyi bak yeşim taşı
Kırılmış bir yürek
Evet yani taşımaya gör
İsyancı bir kopuştur aşk yaraları
İşte o kopuştur yaşama darıltan insanı
Yürek sıcağına
Yeşim taşından bir dirilmeyle
Barışırım fena halde dünyayla
Bir ucu sen bir ucu nasıl yani
Velhasıl la revedere
Gelecek kış gelecek yaz sil baştan
Ömrümde tek kere
Yeşim taşından bir yürek
Kırılmış bir yüzük

ÜÇTE ÜÇ

Son kararımdır
Hava çöktüğünde kapkara
Ayın en parlak yüzünü utandıran kıvamda
Üç dakikacık seni düşüneceğim
Üç ay gibi gelen üç yıl gibi uzun
Caydırma belleğimi canan
Belletiğince dolacağım avucuna
Uçamayan serçe gibi narin ufak
Kıpır kıpır yüreğimle ancak
Son firarımdır
Gün söktüğünde kıpkızıl
Güneşin tüm renklerini kıskandıran tonda
Üç dakikacık seni düşüneceğim
Üç yıl gibi uzun otuz asır gibi gelen
Caydırma belleğimi canan
Beklettiğince solacağım avucunda
Kokmayan çiçek gibi narin ufak
Kıvır kıvır saçlarında ancak
Son firarımdır

PARAZİTE

Parazit adam gülende
Adam akıllık ama adamcıl
Lütfen ama rüyalarım gerçekleşsin
Sakıncası yoksa hemen şimdi
Ne kadar uzaklıkta açılır kapu
Görürüm görmesine de ilerleyemem
Yürür giderim gerisin geri
Hangi istasyon hangi işaret bu
Anlıyor musun adam akıllı yalnızım
Parazit adam gülende
Adam akıllı ama idamlık
Lütfen ama ipim çekilsin
Sakıncası yoksa hemen şu an
Ne kadar yakınımda kapanır kapu
Girerim girmesine de göremem
Güler geçerim ilerisin ileri
Parazit adam somurtanda
Adam akılsız ama kurnaz
Lütfen ama sevincim çiftelensin
Sakıncası yoksa hemen bugün
Ne kadar yakınımda aralanır kapu
İsterim istemesine de giremem
Kaçar giderim gerisin geri
Hangi tansiyon hangi kalp bu
Anlıyor musun adam akıllık hastayım
Parazit adam ölende

YEŞİL IŞIK

Çağla yeşili tülün ardındayım
İki kapılı üç pencereli dünyamda
Hepisi sana açılıyor kıyasıya
Unutma sen bana doyasıya
Doyasıya sarılamadın
Çağladıkça benliğin donakaldın
Ardına bakmadan dönmeden
Kaç kilo olduğumu sormuştun oysa
Göğsümde kızaran lekeydin
Kazara sevdim yalansız dolansız
Yeşile çalan gözlerini aslında
Tüller ardına saklandım

KLİMA

Klima kadın
Buz gibi ama sıcak
İstanbul’ da hava nasıl
Dolu yağıyor buralara
Asitten asil
Delik deşik sokaklar
Ortada tramvay yolu
Klima kadın kalemi elinde soracak
İstanbul’ da hava nasıl
Buz gibi ama sıcak
Yazıyor yanıyor gözleri
Silme silme be kadın silme
Siyah beyaz fotoğraflara bulaşmış anıları
Renklendirme bırak
İstanbul’ da hava nasıl
Buralarda kadın gibi
Hafif meşrep ve oynak
Klima kadın
Buz gibi ama sıcak
Dondum kaldım
Eritme eritme be kadın eritme
Havuç burunlu kömür gözlü kardan adamı
Hüzünlendirme bırak
İstanbul’ da hava nasıl

İŞ GÜÇ ARASINDA SEN

Satmışım anasını işinin gücünün
Gücüme gitti elvedasız ayrılmak
Sanki kavuşamamak var ucunda
Son bi kez kucaklayamamak
Kalbim tekliyor bak
Ellerim terliyor
Alnıma kara yazısın
Anam sütü gibi ak yazgım
Yazdıkça ulaştığımı var sayıyorum
Satmışım anasını sevabın günahın
Sadakanım en sadakatlin
Sadece birkaç saatle avunan
Kalbim tekliyor bak
Günlerim sayılı
Bir bakarsın gelmiş
Gelmiş çatmış kaşlarını o zat
Zaten satmışım anasını hayatın
Boynumu uzatırım usulcacık tak
İşini gücünü bırakma sakın
Gücüme gitmez uğurlayamaman
Sanki kavuşmak varmış gibi sonsuzlukta
Son bi kez kucaklayamaman
Kalbim tekliyor bak
Bir tek sen varsın şimdilik

ANA GİBİ YAR

Mama miya
Yuri gagarinin kucağında bebek ağlıyor
Güya kırmızı en sevdiğim renkti
Verde nerde
Güller karanlık göle çağlıyor
Ahım candan içeri
Tek işim dilek tutmak canan
Çoluk çocuk işi evet biliyorum
Hala seni özlüyorum çok çok
Mama miya
Bebeğinim ay ışığına susak
Kucağımda karagölün ışıltıları
Ama tutsak
Nerde yok heryerde
Gözler zamanla karanlığa alışıyor
Ahtım sudan içeri
Tek derdim duvak açmak canan
Mama miya
Sufi yarenliği kucağındaki bebeği uyutuyor

VAY ANASINA

Vay o bakışlara
Vah ki vah
Ya o kaçışa ne demeli
Ne söylesem boş
Ya hiçe sayılan emeğim
Emdiğin bal küpü
Bilesin keskin sirke küpüne zarar
Zarar da ziyanda benim
Koca bir yalanmış meğer
Hiç hiç sevmemişsin
Elbet bende hiç
Vah o bakışlara
Vay ki vay
Ya o kaçamaklar
Eh ne söylesem boş
Hoştu ve lakin unutulsa da
Ya içi bayılan bebeğim
İçtiğin ballı sütü
Unut gitsin anma
Hakkım varsa eğer
Helali hoş olsun
Say ki yaşanmadı                  

ÖNCELİKLİ AV

Sindirellanın düğünü sabaha karşı bitti
Şampanya gece yarısı patladı
Sonrası yok
İki sürahi şarap ve masa
Lütfen yanıma otur İsa
Daha yakınıma iyilik perisi
Seni öpebilir miyim ha deyip
Sana elveda diyebilmek için öpüyorum
Dudağındaki nemi adressiz
Yarından sonraki gün sensiz
Gitmem gerek içeri buyur gelinim
Gelincik çiçeğim incik boncuğum
Öncesi yok
Kabuk gece yarısı çatladı
Mirim alay miralaya emanet
Ve sabaha karşı eşiksiz davet
Öncesi sonrası bu
Avcı av yolunda avlandı
Sindirella gece yarısı uçtu gitti
Daha yakınıma maria magdalena
Lütfen darılma nolur İsa
İki sürahi şarap ve bol elma
Vedası yok

GÜVERCİN

Güvercini izledim
Benimkisini
Benim olduğunca yeğenimkisini
Cebrailin muştuladığını
Kanım demire döndü
Çelik gibi yüreğim eridi
Açıl ya damar açıl
Aksın film şeridi
Dal kırıldı
Kırıldı kanadım
Güvercinim uçamadı
İzledim ağladım
İyi ki çekmişim bu ızdırabı
Benimkisini
Benim olduğunca yeğenimkisini
Sarıp sarmaladım
Azrailin muştuladığıydı
Gördüm resmini
Güvercin ağlıyordu
Aç ellerde yavan ekmek
Ufalayıp ufalayıp atıyordum
Denizi özledim
Benimkisini
Benim olduğunca yeğenimkisini
Kalbimin muştuladığıydı
Güvercini gözledim.

TUNA TURNA

Tuna boyu aşıklar
Yeni parladı ışıklar
Kuytu köşe aramak yok artık
Müzik zaten somurtmuş
Ne nana ne nana nesine
Vay anasına gözler faltaşı
Tuna bile utanmakta
Boylu boyunca serilmiş gece
En utanmaz ve çırılçıplak
Bulanık suyun ortasına
Tenha koyu aşıklar çalınmış
Avare adımlar zorlanmakta
Solo şarkılar dinlemek vardı şimdi
Yurttan sesler korosundan
Tuna’ nın suyundan içtim
Yani söndü ışıklar
Öyle bir koydu ki hasret
Artık iflah olmam
İflas etti duygularım
Tuna boyu aşklar

SON DÖNEM İYİMSERLİĞİ

Kırlangıç yuvalarını özledim
Kır kır kırları
Ve dahi kırlangıçları
Yuvam neresi ki benim
Kır saçlarımda yarın korkusu
Tahmin et bakalım
Ayrım gözetmeksizin
Yavrum nerede benim
Bilir misin nereye yuvalar kırlangıçlar
Ve nasıl süratli uçarlar
Ya o kırlar sarı başlı ay çiçeğim
Vallahi seni bekler
Yıllarım nerede benim
Yollarım nereye uzar koşar
Kır kır esaret zincirini
Ve dahi solungaçlarım tıkalı
Yurdum kızı gözetlenmektesin
Gözlerim kapanmakta benim
Kor kor yüreğim
Ve dahi kanamakta
Yarim nereden bilsin
Kır saçlarımda onun kokusu
Kör kör bakmakta kader
Kadehimde yarin buğulu gözleri
Gün gün içtikçe
Ve dahi ayılmaktayım
Kır saçlarımda yarin kokusu
Bir kokla bakalım

GÜNDEN KAÇMAK

Kaç gündür buradayım
Aklımda bin çeşit söz yemin
Hiç birini tutamadım
Paydos
İhmallerim pasaportuma kayıtlı
Buraya daha önce gelmedim ki hiç
Ziyaretimin amacı yok ayrıca
Vizeyi sokakta buldum geldim
Burada birgün kalacağım ve
Kaç güne bedelse o kadar yıl
Transit yolcuyum ama gümrüğe tabi
Bu ben ben değilim sanki
Şahsi eşyaları hep kullanılmış biri
Hey dost
Valizim paşa dostuma ait
İçinde binbir çeşit söz yemin termin
Hiçbirine kıyamam
İşbaşı
Kaç gün kaç gündür
Hovardaca harcıyorum sensizliği
ELLE DÜĞÜN BAYRAM

Yan odada işveren gülüşmeleri
Kavak zirvesindeki uğultu işveli
Mahirane kavradı yüreğimi
Ve yalnızlaştı gülüşmeler
Senle kalabalıklaştım oysa
Özüm kanadı
Gözüm karardı
Sözüm bitti
Senle uzaklaştım
Eğer kavuşmak buysa
Acilen kavuştum
Yüzüm kızardı
Yan odada işveli gülüşmeler
Kavak zirvesindeki türkü işlevli
Mahirane ulaştı kulağıma
Ve yalnızlaştı dostluklar
Senle çoğalmıştım oysa

RAKIM YÜKSEK

Bir şişe rakım
Beyaz peynirim hıyarım ve
Hepsi bu kadar
Daha ne olsun
Bir karton sigara içtim yanında
Hamalım sanki tütünde
Boş bavulum sırtımda
Daha ne bedel ödeyeceğim bilmem
Eşimi kaybettim o sarhoşlukta
Kayıp eşya bürosu yüreğim
Ara aran bulursun
Bana ucuz bir akıl veren olsa
Musluk suyu içerim rakı niyetine
Hapsi boylamışım bip sesiyle
Şu işe bakın
Beyaz peynirim hıyarım ve
Hepsi bu kadar
Daha ne olsun
Sadece sen olsan yanımda yeter
Bir şişe rakım
Ve meze niyetine
UYKU TULUMU
Uyku tutmuyor
Esen rüzgara tutunuyorum
Kirpiğim damla damla
Işığım kapkara
Kapat gözlerimi ebedi uyku
Tut elimden ey sevgili
Tut ki hiç korkmadan
Sevabına muhabbetle
Soyka aklım tutturuyor
Ölüvermek güzel
Poyraza açık yüreğimde
İsmin uçuşuyor
Esen rüzgara tutuluyorum
Gözlerim kan çanağı
Işığım kapkara
Kapat göz kapaklarımı ebedi uyku
Bırak ellerimi ey sevgili
Bırak ki hiç çekinmeden
Günahıma maharetle
Güya aklım bulanıyor
Tek başıma giderim
Ölüvermek güzel
Poyraza kapılmış yüreğimde
İsmin uçuşuyor
Esen rüzgara sarılmalıyım
Hayatım gül yaprağı
Işığım kapkara
Tutmuyor uyku

TEKLEME

Tek kişilik bir oda
Boş bir oda
Nasıl bir oda isteyebilirim ki daha
Sen olmadıktan sonra
Oda işte
Bir somya, bir dolap ve masa, askılık
İki cam biri perdeli
Gecelemesi bedavaya
Sen en pahallı misafirimsin
Güzel bir rüyada
Kalacakmışsın yanı başımda
Yeter yeter de artar bir hafta
Acaba bu akşam gelebilir misin
Titreyen sesinle Kalamış’ a
Bedeninin sıcağı bedenimde hala
Banyolu bir oda
Sessiz mi sessiz ayrıca
Tuna manzaralı
Sadece bir gece kalsan diyorum
Ama tam pansiyon
Şartların nedir söyle
Hesabı mahşerde öderim
Tek kişilik bir mezar
Boş bulsam yatarım diyebilir misin
Nasıl bir hayat isteyebilirim ki hüdadan
Sen olmadıktan sonram
Ölüm işte
Gelme uzak dur diyebilir misin
Tek kişilik bir seda

YETİŞKİN AĞLAMASI

Feragatımsın yüz çevirenim
Apseli bir aşk bu tattığım
Saçma sapınç
Zar zor kendime gelirim artık
Yalnız ve tek
İğrenç bir uçurum bu hayat
Sarp ve dik
Ne dalgın soyutlama bu
Na mevcudumsun güz çiçeğim
Soyut ve şey
Buğulandıkça gözlerin açıyorsun
Onaysız bir erişimin ikliminde
Vesikasız bir eylem sanki diriliş
Sulu boya ile resmedilmiş tabağa
Yeni yetme arzuyla karışık
Tapınmak ninni söyleyerek çocukça
Ve göndermek adresine
Tek yapabildiğim bu yetişkinim güya
Serap ve dikkat
Ne salgın bir kayboluş bu
Na mevcudumsun güz çiçeğim

ARA SOKAK

Beni arayan soran oldu mu
Adıma bir mektup
Bir not bir pusula
Arkadaşlar’ dan
Kim o
Beni her sabah uyandıran mı
Birini bekliyorum yalnızca birini
Gelince haber verir misin
Pulu dudağımda tutup
Yabancı paralı bir memlekette
Seni arayıp soruyorum
Adına bir mektup
Bir not bir pusula
Arkadaşından
Ben o
Seni her sabah uyandıranım
Birini bekliyorsan yalnızca söyle
Gidince haber veririm
Salı sırtıma vurup
Yabancı paralı bir memlekette
Kendimi arayıp duruyorum
Parası pulu bir yana
Bizi arayan soran oldu mu

DOKUNMATİK

Dokunmak etkilenmeden
Duyguluca
Kadın düşkünü pişkinliğinde
Beyazımtrak paragraflara
Aman da sevgili dostça kalalım
Parmak izin var alacakaranlıkta
Nice yıllara
Dokunmadan etkilenmeden
Anason tadındasın başıma bela
Demirlemişsin limanıma
Yeteneksizlik kabilinde içiyorum
Günbatımı çift sürdüğün toprakta
Sabıkalıca

KAMP ATEŞİ

Kamptayım
Çılgınca yanan ateşin başında
Tek başıma
Çadırımda yer çok
Günlüğümde de
Çöp tenekesi bir yaşamda
Her duş alışta kirleniveren
Kabinde iki kişiyim
Gece bekçim olur musun sabahlara
Karavan karavan uzaklaşırken gece
Bana o şehrin haritası lazım
Ucuz bir otel odası
Ve broşürdeki resmin
Parlayan broş göğsünde
Öpebilir miyim uçlarını
Şehir turu atarken içimdeki ateş
Harpteyim

AĞACA AĞIT

Kızıl ağaçlar kanatlanmış çorakta
Uyuşuk bir zırha bürünmüşler
Kibirli kibirliler
Nede güzel kokuyor
Atar damarıma damarıma arıma
Her boğumda daha yukarı daha
Örtbas edilemez alenilikle
Bilenmişim kör bıçak gibi
Kuşatılmışım benzersiz
Süngüsü gök mavi kabzası haki
Bari balyoz gibi düşmeyeydim masal
Başıma başıma vay başıma
Üç kırmızı elma misali
Buzul dağlar hareketlenmiş çotanakta
Yılışık bir yüze bürünmüşler
Utanmaz utanmazlar
Ne de gazel atıyorlar
Atar damardan toplar damara inadıma
Her boğumda daha yalvarı daha
Örtbas edilemez aleladelikle

ÖZLEMEDİĞİMİ SANMA

Vapurlarını özledim
Müzelerini
Rehbersiz dolaşmaları
Pencereme dolan memleket özlemiyle
Seni evet seni
Yarım kişilik boş yerin varmı
Yüreğinde bedeninde aklında
Hiç şikayetsiz kabulleneceğin biri
Ve denizimi özledim
Cereyan yapıyor aklım
Az vakit kaldı gök yalım yalım
Ömrümü yedin tek öğünde
Bir vapura binip gitmek istiyorum
İneceğim zaman söylerim kaptan
Hangi kavşak hangi liman fark etmez
Köpekleri havlamasın kafi
Şehir hatlarını özledim
Maziyi mezelerini rakıyı
Başı boş dolaşmaları sonra
Ve sensizliğe alışmış sandalyede
Parkı çınaraltını çemberlitaşı
Ayak üstü kahvesini orta şekerlisini
Vapur düdüklerini özledim
Dumanlarını
Sebepsiz dalaşmaları sevişmeleri
Secereme okuyan memleket aşkıyla
Seni evet seni

BENEKLİ HAYAL

Sokul gir apansız
Alaca benekli çisentiyle yüreğime
Pusulası şaşmış gemiyim
İliğime kadar yatışmalıyım çünkü
Dudaklarımda isimsiz mührün
Gerdanından öptüğüm
İlahi kafese sütun
Sokul gir adaksız
Kuyruklu yıldız altındaki komediye
Doğuştan aykırıyım çünkü
Bulaşmış kontratıma bir kere
Sökül gör dünyayı

NEREDE O ŞARKI ÇALARSA

Nerede kara
Karaya çıkabilir miyim
Deniz tuttu beni deniz
İlk limanda bırakın ellerimi
Bağlantısız seferlerdeyim safi
Sınırdayım
Sırası gelmişken söyleyeyim
Kalıp değiştirmem gerek
Nerede aktarma
Aktarma varsa akarım ılık ılık
Yarın için söz almadan
Yer ayırtmadan yaşamdan
Oraya varmama kaç liman var
Bilmeden
Arka tarafta deniz kokusu haliç
Yosun korkusu midye tava
Deniz yuttu beni deniz
İlk limanda tutun yakamdan
İkilersem eğer
Kafirim
Defi diyar fakirim
Giderim
Gitmem gelmişken söyleyeyim
Kalsam ne değişecek sanki

KALITSAL YARATI

Kayıt dışı bir tutku bu
Tutuklunum
Kelepçeler bileğime ayağıma aklıma
Belki gelmeliyim dirençsiz uslu uslu
Gelemem
Hiç tartışmasız öyle kal
En uygun yerinde aralığın
Perde perde baştan çıkarım
Sonra sil baştan çal
Saç örgülerini parmağıma doladığım
Gündelik değilsin ki
İstilacımsın kayıt dışı kazancım
Yaradılmak çatlak topraktan nasılsa
Sanmak ayrıcalığın doğumunu
Zambak çiçeğinden seni
Ne müzmin bir kriz bu vurdu
Vuruldu vurulduk
Küpünüm taştan içi sımsıcak su
Tutuklunum

BABALIK

Babamın adında bir şehir
Dönüş sinyalsiz
Düştüm kaldım
Tanığım yok doğruyu arayanda
Yaralı yüreğimi kımıldatmayın
Ansızın durdu dünyam
Kısa devre yaptı aklım
Babamın adında bir şehirde
Acelem var ecele
Terasta bir masa
Babamla babamın adında bir şehirde
Üç kişilik ayrıcalık sanısı
Yabancılığım gitsin sancısı
Bugünün özel yemeği hasret
Arkasından şan baba tatlısı
Babamın resmi düşümde
Gerçekten çok lezzetli hayat
Babalık Allah vergisi
Ödeyemedim gitti
Vergi yüzsüzüyüm ben
Gülüşler imkansız
Dönüş sinyalsiz
Geldim kaldım

AYYAŞ ZİFİRİLİĞİ

Abanoz ağacından abajurum
Hayırsız ışığa salyalandığımdan
Bari değseydi
Nasırlı ellerime kelepçeler yaraşır
Yüzük parmağıma boşluk
Koç gibiyim bereket versin
Ayyaş zifirilikte ışıklara aşık
Kırbaç gibi şakladın sırtıma
Bir daha sırtını dönen
Emzikli bebe olsun beşiğine
İki renkli ışığa hasretim
Bir tuhaf Bizans oyunu sanki
Arması lanetli
Bakla sofa kubbede ağlaşıyoruz
Baş başa hazırlıksız yakalanmışçasına
Abandıkça hayat şarkımız
Bari ölseydim
Nasırlı ellerine karanfiller yakışır
Yüzük parmağım dolu
Günahı bilirim bereket versin
Ayyaş zifirilikte yıldızlara aşığım
Abanoz ağacından abajurum
Saklambaç oynar gibi saklan ardıma
Bir daha ebelenen
Emzikli bebe olsun
Beşiğine

TÜRK KAHVESİNE

Yanlışlık olmuş
Kafidir saolasın hayatım
Türk kahvesi içmeyeli açım
Orta şekerli veya sadesinden
Beyoğlunda arastada
Gözlüğümün camı kırıldı
Gözümün direnci
Hangi renk bana yakışırdı bilsem
Unuttum bilemiyorum
Yalnızlık vurmuş
Safiyane hayatıma saolasın
Beyoğlundaki arastada
Zindanıma otur tabure tabure
Gözlüğünün camına vuran güneşle söyleşirken
Gözümün gördüğü eyleş
İç sabah kahveni
Türk kahvesi içmeyeli açım
Hangi renk sana yakışırdı bilsen
Unuttum bilemiyorum
Aylar yıl olmuş yıllar ömür
Sahi girdinmiydi hayatıma çıkmayasıca
Beyoğlundaki arastada

KIRK KİLİSE

Kliselerde temaşa
Düğün bayram
Çan sesi duyamadım lakin
Dindar bir dostta bulamadım
Ama Müslüman ama hristiyan
Katolik ortodox falan
Alevi Sünni Batıni
Protestanım heralde
Camilerde teravih
Peşine düğün bayram
Ezan sesi duyamadım ama
Ateist bir yarende göremedim
Ama dinsiz ama allahsız
Peygamber soyundan gelen
İnsanım heralde
Sultan Süleymandan kalan
Ağır uykulara direndim
Ve rüyalarımda sen sana
Elle düğün bayram
Senle matem havası
Çan sesi ezanlara karıştığında
Kırk kliseden çıktım yola
Namazla barıştım
Beynamazlığım kime ne
Kılarım kılmam

NEYİN NESİ

Kısa ve ürkek konuş
Pek tuhaf bir utançlılıkla sarıl sonra
Kırık dökük bir aşk bu
Eski çok eski bir şarkı
Dinlememiş olsan da hiç söyle
Söylemeye çalış veya gönlünce
Hala yaşıyorum bak
Oysa ölüyorum öylece
Kül rengi akşamlarda
Dolanıp duruyorum hiçlikte
Sönmüş ateşi yıldızların
Ay tutsak kör ışık bu
Kımıldamadan dur öylece
Dertli yüzün kavuşma habercisi
Ne bir merhaba ne bir elveda
Sonra
O gülümseyişin var ya
Kalbimdeki mührü açar
Şaşkın ve sıcakça gülümse
Ve aşağılamadan onurluca sarıl
Sonra
Kırık dökük aşkına şarkılar

SABAH KÜRÜ

Sabahın köründeyim ve küsüm
Altın tozuna bandırmışım elimi
Zenginleşemeyen körüm
Körük gibi inip kalkıyor göğsüm
Ter basmışım her yandan
Elinin tersiyle silemeyeceksin
Süsleyemeyeceksin saçlarımı artık
Dalga kıran karşımda
Gül endamını kavuramayacak güneş
Gül cemalini öpemeyecek
Işıklar kötürüm fakir fukara
Sakla sakla bakalım sırrımı
Sabahın köründe ayaktayım
Yürüyorum deli dembelek
Kulak tözüme patlamış rüzgar
Duyamayan körüm
Artık sonumu tahmin et
Üç nokta körler derneği üyesi
Kar yağmış dört bir yana
Bastığın yere dikkat et

GARDİYAN

Böylesi bir suç yok
Sokul dünyama
Çaresiz kaldığım her an dünyalığınım
Kurtuluş sirenleri çalıyor beynimde
Bilincimi arındır biriciğim
Ve tanıklık et belleğime
Böylesi bir öykü yok
Ayrıcalığın yayıldığı sonsuzlukta
Senle beslenirsem bedenleşeceğim
Bu tutku yüz karası değil
Vazgeçişler çok uzağımda şimdilik
Ölümcül bir sevince eşlik et
Dünyama koş
Dikenli tellere takılmadan
Çürümüş cesetlere aldırmadan
Çoktandır alışkın olduğunca duru
Her şeyden önce o bulaşıcı tutku
Böylesi bir tutukluluk yok
Dünyama gardiyan ol
Çaresiz kaldığım her an dünyalığımsın
Yok oluş çanları çınlıyor beynimde
Bilincimi arındır biriciğim
Ve tanıklık et tarihe
Böylesi bir günah yok

ANILDIKÇA EN RAHAT

Toprak
Toprağa dönüşeceksin kasketli
Ustaca şairce
An geldi
Ağız dolusu güleceksin
Ölmeden
Ölmeyeceksin
Sadece gidecek dönemeyeceksin
Atilla ilan
Yaprak
Yaprağa savrulacaksın isteklice
Mahirce yazarca
An geldi
Seneler dolusu düşüneceksin
Solmadan
Soluyacaksın
Sadece gidecek dönmeyeceksin
Atilla ilan
Gazetendeki yüzlerce ilan
Öldü vesaire diyecek
Ve bendeniz inanmayacağım
Karşıyakadan denize salacağız sandalı
Balık tutacağız vira vira
Balık ve yeni rakı ve roka
An geldi
Heyamola

ADIMA ANIT

Özgürleştim bu gece
Gözlerim yerde karınca
Yüzlerce savaştan sonra
Nasırlaşmış yüreğim
Uçtu kanatlandı
Gece bastırdı köreltircesine
Masum uykular zehirlendi
Ve önce ve sonra
Ve içime çektikçe seni
Özgürleştim
Şakaklarımda ateşin gözü parladı
Bu nasıl bir çember ola ki
İçinden geçtim
Kandiller yandı
Yanmadan hıçkırıklarla
İçime üşüşen arzulara aldırmadan
Ölümsüzleştim bu gece
Öyle sınırsız ve öyle olağandışıydı ki
Tırmanıp karmakarışıklığın dalına
Zirveden uçtum öylece
En kaşarlanmış özlemlere
Özgürce bu gece
Bu gece günlerce süren suskunluktan sonra
Ertesi sabah ilk belirtiydi
Önce ne olduğunu anlamadım
Meğer tutsaklığın son gecesiymiş
Özgürüm bu sabah

CAN TARLASI

Afra tafrana ne oldu ki
Düştün ocağıma
Ocağı bozuk
Senin ki hiç istemesen de bodrumda
Nolcak etme bulma dünyası
Evine gidemiyorsun bak
Evler bana açık
Sana kapalı zindan
Afroditin tapınağı bile
Bastın dalıma
Dalı kırık
Kırk yaşında kırk kere söyledim
Ah alırsın sonra
Safra torbasına doldun
Ne olurdu cana kıymasaydın

TEK CELSEDE AŞK

Gökyüzünün altında terk edilmişim
Gökyüzünden koparılmışım
O yüzden yağmurlu ve kapalı günleri severim
Upuzun yolculukları
Sebep bu yüzden
Bu yüzden bilinçaltımı yutan gölgelere direnirim
Yavaş yavaş simgelere
Ve yepyeni insanlara açılırım
İri yarı kızlara
Baştan ayağa sabunlanmaya razıyım
Gökyüzünde kirlenmişim
Maviye bulanmış gönlüm
Denizi ve sevecen elleri severim
Usulca okşayanını
Sebep bu yüzden
Bu yüzden tabularla bağdaşmasa da seni
Asma kütüğü gibi aklımla severim
Eğri büğrü hayatımdaki tek doğrusun
Tek doğrusun bu yüzden
Sebepli sebepsiz seni
Ve gökyüzünü ve terk edilmişliğimi
Bir güzel severim
Bu yüzden sebep falan aramam
Çıkarım upuzun yolculuklara

MİSAFİR KOLTUĞU

İstenmeyen misafir bana misafir
Nece konuşuyorlar anlamıyorum ki
İnceden bir ironi
Çekildim odama
Sus sus Allah aşkına
Sus pus gecelerde aşırı kahkaha
Kim kime gülüyor belirsizlik
Dolaplar karıştırılıyor sanki
Her dolapta başka misafir
Sizin olsun temaşa
Bu akşam ben kendime aitim
Şarkılar sizin olsun
Bilin ki hepsi benim ama
Repertuarımda varlar kıyasıya
Lokalde söylerim
İnceden bir melodi
Çakıldım odama
Ses ses Allah aşkına
Pes sesli konuşmalarda aşırı naz
Kim kime küsmüş belirsizlik
Akıllar külle karılıyor sanki
Her akla zarar isyanda misafirim
İstenmeyen misafir bana misafir
Safir renkli ayrılıklara razıyım
Gerildim o dakika
İstenmeyen misafir bana misafir

BAŞTAN BAŞA

Başımda makinalı tüfek namlusu
Yanı başımda dehşetli manzara
Mırıldandığım duvar karşımda
Çılgın bakışlı
Ve bir o kadar da yaban
Anlaşılmaz nedenle birbirimizden ayrıldık
Sığındığım revir inlemelerle dolu
Tüy gibi hafifim oysa
Ve dünyayla ilişkim kopuk
Saçlarımı yalayan karabasanlara rağmen uyanığım
Savrulan orağı savuşturdum
Sadece bir tek gecelik
Kasvetli sokaklarda
İstekli dolu gözlerimde kupkuru bir ışık
O ışıkla öpüşmek
Öpücüklerle boğulmak isteği
İsterim
Dalga dalga yayılan sözcüklere kanarak
Kulak kabarttıkça ısrarlara çözüldüm
Yanı başımda uydurma manzara
Mırıldandığım duvar yıkılmış
Makinalı tüfek susmuş
Namlusu şakağımda
Çek tetiği be kekeme düşman

KALEM KIRDIM

Korkusuz sevişmeleri özledim
Kuşkusuz senle olanları
Geçmişi yakarak yıkarak
Hep korkuyla mı koklayacağım kokunu
Ellerime sığmayan hayatı bir çırpıda öpeceğim
Öpemez isem öleceğim
Avuçlarım yanacak
Harcadım
Konuksuz akşamları özledim
Kuşkusuz senle bir başınalığı
Hep kuşkuyla kanacak mı yüreğim
Delireceğim
Ya korkuyla sevişeceğim biri olursa
Kuşkusuz benle değil
Geçmişi yadsıyarak bir kalemde
Öpercesine sileceğim
İşte o zaman kırılsın kalemim
Dökülsün mürekkep hokkası
Şapkasından güvercin çıkaran hokkabaz öldüğünde
Niyet kısmet çeken tavşan da
Ölecek benimle

BACASI TÜTMEYEN ŞEHİR BACALAR

Minaresi fabrika bacası şehirler geçtim
Tütmeyen ama
Demirleri toplanıp satılmış
Pencerelerinde camlar kırık
Ve nedense pas rengi
Pas rengi binaları harap
Şehirden önce bacaları var
Selamlıyorlar insanı
Çalışmak da ibadet
Emek de
Ama tütmüyor bacalar
Zaten kiliselerinde çanlar da çalmıyor
Kilisesiz şehir görmedim ama
Minareleri özledim
İyi ki fabrika bacaları var
Tütmeyen ama
Küsmüşler
Küskünce selamlıyorlar gezgin proleteri
Minaresi fabrika bacası şehirler vardı
Tüttükçe türen bal renkli
Artık yoklar

GASTEDEN KAFES

Gastem geldi
Ne zor be kardeşim vatansızlık
Ve yapayalnız kalmak
Ayazda soğuğa yatmak
Uyuyamamak nedensizce
Gastemi okudum
Bir köşesi eksik
Ne zor be birader atasızlık
Ve çaresiz kalmak
Başı boş bakmak
Görememek
Gel git gel git
Medcezir hikayesi
Gelişi güzel yaşamak ne güzelmiş oysa
Gastem yaşadı
Kasketi yarımlık öldü
Öldük birlikte
Karşılaşmamız daha dün gibi
İyi ki öpmüşüm ellerinden
Dudağım dağlandı
Bitiremedim emanet yazını
Ağlamam geldi

ÇAVUŞ BAŞI KALABA

Çavuş resmen oynamış tunayla
Kanallar ta karadenize
Demir köprüler altından
Ve ışık ışık
Ve enerji
El altında tutulan
Tunayla resmen oynamış çavuş
Çavuşoğluyum yedi göbekten
Daha doğudan
Karadenizliyim kuzeyli
Ve resim resim çizdim aklıma
Ve hüzünlendim
Anladım neden yaşatmamışlar
Resmen oynamış tunayla çavuş
İçince kopulmayan sular karadenize
Demir köprüler asılmış
Ve boynu bükük
Ve ölü ve cansız
El üstünde tutulan
Hadi bakalım tuna akmasında göreyim
Çavuşoğluyum yedi göbekten
Suya doğdum
Suda boğulacağım sanki
Bir kaşık suda
Ve aşık
Bir kaşık suda fırtına

BLUZ

Ah o bluz
Çözemedim aklımın düğmesini
Basamadım basıp gidemedim
Islak yağdı üstüme
Görüp ölemedim
Ah o bluz
Buz gibi istiyordu canım
Kızamadım aslının keremine
Islık çaldı zaman
Duyup gülemedim
Ah o bluz ah
Kaç yaşıma geldim
Düşemedim düşlerin en hasına
Hastirip gitsem en en uzağa
Aklımda o bluz
Cesaretlenip düğmesini çözemediğim
Ah kafam ah

ŞİİİR KIYILARDA DOLAŞIR

Çoktan uyudun sen
Ben beni boşver
Uygunsuzum uykusuz
Bir iki bir
Ben güneş doğmadan daha
Aklımdasın
Yatağımın kıyıcığında
Alnında ter incileri
Ve derin mi derin uykuda
Ve çok çok daha uzakta
Uzağımsın
Uzum
Çoktan uyudun sen üzüm gözlüm
Ben üzgün mü üzgün
Uyağımsın uşağınım
Çoktan beridir
Bir iki bir
Ve güneş doğmadan daha
Şiirimdesin
Şiirsin
Yatağımın kıyıcığında
İmkansız yorumsuz
Elleme oramı buramı
Çok uykum var çok

ÖZLEMİN KİTABI

Kitap fuarının panosunda aşk var
Aşka şiirler
Şiirlere kitaplar
Ya o romanlara ne demeli
Alıp okumalı
Benim için de gez dolaş
Kendine al beğendiklerini
Aynı hamurdanız
Kitap fuarının müdavimi de gün olur okur
Ya sinema festivali
Ah o filmler
Filmlere sinemalar
O kısa metrajlara ne demeli
Oturup izlemeli
Benim için de seyret
Beğenine inanırım allı turnam
Aynı gökyüzündeniz
Film festivalinin devamsızı gün olur izler
Çok özledim be canım çok
Gelip kalmanı

YÜKSEK SESLE KONUŞ

En çok senle konuşmayı arıyorum
Konuşmak konuşmak
Ve sonrasını biliyorsun
Vallahi istiyorum
Billahi olmaz deme
Ne olacaksa bu gece olsun
Ömrümde tek gece
Ve sonrasını biliyorum
Ne çok konuştuk senle anıyorum
Anmak anılmak
Ve dahasını biliyorsun
Billahi direniyorsun
Ne olacaksa bırak olsun
Yaşadığımız kadar yaşayacak mıyız
Vallahi billahi zor
Ömür dediğin bir sıkımlık macun
Köpürdükçe köpüren
Çoktan duruldum
Ve konuşmak istiyorum senle
En fütursuz ve masumane
Allah şahidim
Şelale bir gün şelalemeyecek
Cümle alem bizi konuşacak
Ve sonrasını biliyorsun
Sonsuza dek susacağız

PAMUK TARLASI

Sarkınca bıyığımdan soğuk
Kusursuz sevişmeler bırakmadığımı anımsadım
Soluk çarşaflı yatağına
Avunacağım bir ayrıntı bile
Ayılınca yedi renkli bahar
Yedi tepeli de seninle
Ne çok sevdiğimi söyleyemeden
Kristalleşmiş bir karayolunda asfaltım
Yakınca ayağımdan soğuk
Öpüp sevip doyamayacağımı anladım
Avuçlarımda hala yumuşaklığın var
Sıcak ısıtan yar
Bakınca göğe pamuk pamuk
Dökülüveren
Sanki binlerce milyonlarca sen
Kar beyazı bıyığımı kesmeyi çok düşündüm
Kusursuz sevişmelerden sonra ama
Soluk çarşaflı yatağında
Avunacağın bir anı bırakınca
Bayılınca yedi renkli güneş
Yedi tepeli de sen
Ne çok sevmişim ikinizi
Ancak şimdi anladım

RANDEVUSUZ

Bip sesli randevu yarın
Galatada akşam ezanı sonrası
Yeni yetiştim ceme
Sarı perçemine eriştim
Ve kucaklayacağım bu kez sesini
İçeceğim buseni narım
Bu sensin işte karşı koyamadığım
Yere göğe sığmayan naz
O tatlı hüzün gülyüzlü sonbahar
Galatada haliç ağlıyor geçmişine
Soyum sopum yok allahıma
Bip sesli randevu dilsiz
Ben ise yarını körüm sebepsiz
Sen duymassın sesimi
Yeti çıkmazındayım narım
Al dudağındaki tebessüm yetti
Galata da ay doğmadı inadına

AKIL YAŞIM YAŞLI

Kıstırıp aklımdaki seni
Kestirip atarak her şeyi her şeyleri
Soyarak üstündeki çıplaklığı
Giyineceğim yakışsa da yakışmasada
Kime ne düşümden
Düşüncelerimden
Kaptırıp gönlümü sana
Bir yoksayıp bir yok edip
Nasıl dolaşacağım kırmızı kırmızı
Soyum sopum şifrende kayıtlı azıcık
Şifa niyetine içiyorum sevgilim sevgini
İçime akan nefesini
Nefsim ne yalanlar söylüyor bilsen
Atıp tutarak bozuyor çehreni
Aklımdaki ilahi dengeyi
Kıstırıp aklımdaki seni
Estirip en tutulmaz esintiyi
Savrulacağım artık neresi rastgelirse

RAYLARI ÇÜRÜK

Tramvayın son durağı
Ömrümün son demi
Demiyesin kırk yılın başında ilk
Bu son yolcu
Bir hatıram kalsın kompartımanda
İngilizce alt yazılı
Kapı gıcırtısı tadında
Denilmesin kırk yılın başında son
Bu ilk yolcu
Kalpsizliğimin son baharı
Tramvayın son durağı
Şehrin en ucu çıkışı ve girişi
Alınmam alınan alınsın allı turnaya
Çok yaşadım az gördüm
Ne gördümse sende
Bu tek yolcu
Bir anım kalsın avuçlarında
Tramvaya son bilet
Parası kuruşu kuruşuna cebimde
Ömrümün son nefesi
Asılı kasın titreyen dudaklarında
Bu son arzum
Birazcık hatrım kaldıysa

GERİLEME DÖNEMİ

Geri getirmedin ki
Orda bıraktın
Köyde
Çatısız evin salonunda
Kar vaktidir şimdi
Yağar yağar dönerim
Cigarandaki ateş sönende
Böyle
Böyle işte susarım
Sus vaktidir her öğlen
Katışıksız bir sevi bu
Gara götürmedin ki
Yaya bıraktın
Kırda
Şehir gerillasıyım ben
Kör kurşundur şimdi
Yavaş yavaş ölürüm
Canımdaki can çıkanda
Söyle
Söyle şarkımızı dinlerim
Sus vaktidir biter şölen
Çatısız evin salonunda
Köyde
Orda bıraktın
Geri getirmedin ki…

NEZİH NEHİR

Nezaketlim
Doyduğun yerdeki memleketlim
Al yüzlüm bal gözlüm
Kumralım maralım çifte masalım
Aynı yastığa baş koyamadığım
Yataklar artık buzdan mezar bana
Zerafetlim
Doğduğum yerdeki meleğim
Al gözlüm seyreyle istanbulu
Kınalım helalim sualim
Aynı yastığa baş koyanda
Yataklar artık günah bana
İnceliklim
Bırak inceldiği yerden kopsun
Ak sütlüm su gönüllüm
Bırak aksın yüreğime en serin
Nehrin doğduğu yerde bekliyorum
Su zerreciklerine sor beni
Zerre kabahatliysem eğer bırak boğulayım
Metanetlim

KAPISIZ BACASIZ

Kapı yarı açık
Belki!
Bi dur ben kınalım
Baştan savma
Yarı açık cezaevi oldun bahtıma
Yatsam bi türlü kaçsam bi türlü
Bi sor be narım
Sor ki
Söyleyim sensizliğin acısını
Yarı açık bırak kapını
Dur ki
Gireyim cezam ne ise çekerim
Müebbetimsin
En müspet
Müptelaysam kisvene kispetine
Nispet eyleme dalım
Gül ki
Öleyim hiç acı hissetmeden
Salım tüy gibi hafif
Taşıt ki
Demesinler bir avuç uğurlayanı var
Yarı açık bırak kapağını
Tabut ki
Peştamal desenli örtüsü var
Karadenizimin
Gözlerim yarı açık
Kapat ki
Diyeyim belki rüyadır…

YİTİK İLANI

Yitirdim buldum
Ve kucakladım sımsıcak
Yanağından usulcak
Öptüm öldüm
Ve dirildim delirdim
Uslandım ayıldım
Anladım beni en çok o sevecek
Sevdikçe gelecek
Her daim kuşluk vakti
Ölenecek ölenecek
Buldum yitirdim
Ve kucakladığımda buz gibi maviydin
Hani illede sevecektin beni
Anladım çok geç
Bir gece vaktiydi geciktin
Sunağından kaçacak zaman yoktu
Öptüm öldüm
Ve darıldım dağıldım
Uzandım ayıldın
Anladın seni en çok ben seveceğim
Sevdikçe sevecek
Ölenecek ölenecek
Yitirdiğini bulabilecek misin.

KARAMEL SEPETİ
                  
Bıktım ülen müziğinizden
Karmen şerban hariç
İçimdeki şarkıları söyleyen
Timosoralı Çingen
Hafif toplu kız şişman
Dil ule be kızım
Baydın bi güzel
Derman şahımdan haliç
Haliç bi başka güzel özlenilen
Sulukuleli Çingen
Su çeker evinin taşı için haliçten
İçimdeki arzuyu yıkadın kız
Dil dile değende
Hiç oralı değil müzik
Bıktım ülen mızmızlanmaktan
Mızıka çalıyor yalnızlık

SİYASİ SÖVGÜ

Dönersem eğer siyasi kitaplarımla
Ve sen büyümüş isen azıcık
Saçlarımdaki beyaz teller utansın
Sakalımdaki tek tükler
Bıyığımı kesmem ama
Boya dersen asla
Demir parmaklıklı pencereler utansın
Sigara sarısı parmaklarım
Dolaşsın dolaşsın saçlarında
Tutuştuğunda kayıp yıllar
Güneş kısığı gözler ağlasın
Ve sen okumuş isen azıcık
Aklına siyaset bulaşsın
İşte o zaman anlayacaksın beni
Söversem hakkınca söverim
Ya bide seversem…
Ve sen büyümüş isen azıcık
Sevgilerden sevgi beğen çekinmeden

FIRILDAK

Fır döndüm durdum
Neydi o işaret
Bekle mi?
Yoksa
Ne bileyim ben
Dön dolaş yoktun
Canına yandığımın dilsizliği
Güneş çıkabilse ortaya tamam
Acayip kar soğuğu vardı
Acılı sokakları döven incecik çise
Dondum dondum
Yoksa
Ne bileyim ben
Kimin sıcağıydı arandığım
Yalnızlık ısırdı bedenimi
Her yanımı
Alışamadım
Kuduz aşısından da beter
Beter korkarım
Fır döndü etrafımda
O ne idüğü belirsiz itler
Yoksa
Ne bileyim ben
Dön dolaş yoktum
Canına yandığımın düşleri
Gerçek çıkabilse ortaya tamam

ÖZÜR

Özür dileme
Kumaşlara sarılmış bedenin
Adres soran dilin
Ve dahi toptan
Rüzgar estikçe rüzgarın
Açılır kapanmaz yaralarım
Sakın özür dileme
Kamaşmasın gözlerim ışığından
Adres soran dağın
Yeşillere sarılmış bedeniydin
Ve dahi toptan
Güneş açtıkça güneşim
Açılır kapanmaz yaralarıma merhem
Özür dilerim.

GÜLMECE

Gülme kızaran benzime
Saman sarısı saçlarını salma rüyama
Seferiyim ben
Yolcuyum
Güneş doğandan gün batana
Hariciyim ben
En içten gülmelere kızan
Değil miydin sen
Saman sarısı saçlarını sal gün batısına
Seferiyim ben
Yolcuyum
Ararım aç bilaç
Gün doğandan gün batana
Yarıcıyım ben
Al takke giyen kızan
Saman sarısı saçlarını kurut göğsümde
Seferiyim ben
Yolcuyum

AÇLIK

Alt üst olmuş yüreğime sor
Ebem kuşağının renklerine
Heyulalar çökünce kelimelere
Oku oku yabanıl öfkeyle
Ve anla konukseverliliğimi
Her gece her gece
Gönül borcum var çünkü
Mum ışığında konuşan öyküye
Kızıl hastasıyım ben
Gülünç uyarılara kulak asmam
Asılsam da her darbeyle bir kez daha
İliklerime işlese de şafak
Kırmızı saçların durmadan parlıyor
Beceriksiz bir ışığa yakalandım yine
Bekleyişimin sonu yok
Tıka basa açım diye
Sınama alt üst olmuş yüreğimi

DÜĞÜN DERNEK

Yine düğün var
Uyku yok
Bu salonu karşıya kuranın
Burada duranın
Düğün dernek olanın
Çarkına küfür yok
Yine düğün var
Düğüm çok…
Çözmek zor
Uykum yok
Bu salozu burada tutanın
Karşı duranın
Vay haline
Yine düğün var
Göğün çok
Yedi kat boğumunda
Uzak mı uzak
Görmek zor
Uyku yok
Bu derdi içime koyanın
Çarka direnenin
Çarkına küfür bol
Yine düğün var
Bu restoranı karşıya açanın
Asasına arsasına
Gecekondu kondurayım

YALNIZ BAŞIMAYIM

Akşamüstü karanlığı ağır mı ağır
Yer gök ışıksız
Seni sayıkladım soluksuz
Işık vuran pencerelerde
Seni arandım
Değil öyle güzelim değil
Korkunç bir gece başlıyor
Ne dahasına ise yalnızlık
Yalnızlık fışkırıyor geceden
El kol fersiz mecalsiz
Deccal dolaşıyor arsızca
Sana sığındım çaresiz
Akşamüstü karanlığı zehir mi zehir
Yer gök Işılsız
Seni yudumladım soluksuz
Işık dilenen pencerelerde
Seni arandım
Böyle işte güzelim böyle
Korkunç bir gece doğuyor
Ne dahasına ise yalnızlık
Yalnızlık fışkırıyor karanlıktan

KIZ ÇOCUĞUNA SEVGİ

An marinin kızı oldu
En az bir yıl ona bakacak
Besleyecek emzirecek büyütecek
İsim günü yapacak
Restoranda davet verecek
Ve geri gelecek
Ben nerde olacağım tanrı bilir
Ya bir kız çocuğum
Olcacak mı? Benim…
Kulağına ezan okunacak mı?
Üç kere deniz deniz deniz çağrılarak
Gecikmiş dalgalar yutsun bedenimi
Çürütüp vursun kıyıya
Cam şişenin içinde bir pusula
Pusulası şaşmış biçimli yazıyla
An marinin kızı oldu
Ya benim?

AKŞAMÜSTÜ PAZARI

Canına yandığımın yalnızlığı
Baştan çıkardı savrukça
Arka sokakların tenhalığı
Canım yandı
Aklım tutuşuk
Uyuşuk bir akşamüstüydü
Cigara üstüne cigara
Cilveler cildimde daha
Eridikçe eridi taş parke kaldırımlar
İki çift sırayla
Canına yandığımın mekansızlığı
Terasta göz ucuyla salakça
Salındıkça dev nehir usuldan
Kanım ısındı
Anılarım buruşuk
Bulaşık sıcak bir akşamüstüydü
Şeytana uydu veli
Elinde bir tutam melek tozu
Savurdukça ay karardı
Canına yandığımın ay yüzlüsü
Baştan sevdim kolayca
Veda çiçeklerinin Çingeneliğini de
Tenim yandı
Ağzım kurudu
Uyuşuk bir akşamüstüydü

DONUK MAYIN

Mayına bastım
Aklım paramparça
Gizlim saklım kalmamışçasına
Sendeyim sus
Telin ucunda titrek bir ses
Delice bekliyorum
Biliyorum gönlümce olmayacak
Tayına talim
Uğultulu bir odada
Sessizce bekliyorum
Gece yarısı termometre sıfırı vuracak
Aklım paramparça
Dondum kaldım
Güzelim aklım almayacakmışçasına
Aralandı sis
Kortejin önünde titrek bir ses
Delice haykırıyorum
Tek yol devrim
Anlıyorum maalesef olmayacak
Kayına türkü
Uğultulu bir odada
Sessizce mırıldanıyorum.

BEN ANA SEN FİDAN

Özgürlüğe beleyip
Çıplak büyüttüm ben onu
Dağın etinden
Karın suyundan besledim
Kıç çıplak baş kabak
Dört duvar komaz ona
Hasreti bana ben ana
Kanımdan çoğalttım onu
Doğanın eline bıraktım
Tarihe yazdım
Tarihi musafın arka sayfasına
Dört duvar yemez onu
Çayır çimen ortasına çıkarttım
Taptaze fidan
Yeşile kırmızı aktı ya oluk oluk
Hasreti bana ben ana
Çıplak büyüttüm ben onu
Kışın sıcağından
Yazın soğuğundan esirgedim
Kıç çıplak baş kabak
Hain gecelerin ayazından
Dört duvar yetmez ona
Derdi bana ben ana
Canımdan candır olum balam
Meme ucundan sızıldayan balım
Düşmanın eline bırakmam onu
Çeker mavzeri vururum onu
Tarihe andım
Talihi musafın arka sayfasında
Yaldızla divitlenmiş özenle çizilmiş
Dört duvar tutmaz onu
Dingin maviler gerek ona
Bulutlar deniz 84 güneş
Özgürlüğü içti fidanım
Ve büyüdü büyüttüm
Çırılçıplak kıç açık baş kabak…

ADAM SENDE

Bir beden sundun bana
Sunam sadece sen
Sende oldum
Adam
Adam sende diyebilir miyim hiç
Emrin olur her zaman
Ne yavan sensiz hayat
Tamam
Pınarın gözündeyim
Maalesef susamışım sana
Bir yudum sundun bana
Kandıramaz hiçbir lezzet
Kana kana içmek isterim seni
Sunam sadece sen
Sende doğdum
Anam
Sende bende diyebilir miyim
O zaman
Emrin olur her zaman
İki elim kanda olsa
Derhal
Aklını açtın bana
Sunam sadece sen
Bende oldum
Adam
Adam sende diyebilir miyim hiç

SICAK KIRMIZI

Kırmızıdır başı
Yüceden yüce dağımın
Etekleri yeşil
Gözleri ela
Niye koltuğunda oturtmasın beni
El altından doruğunda
Doru kısrak kişner çayırlarında
Al yelesine ısmarlama işve
Eyeri altın kaplamalı
Dört nala memleket
Kırmızıdır başı
Yüceden yüce dağımın
Etekleri zil çalar
Gözleri işmar
Niye kolumdan tutup çekmesin
En tepeye yanına
Niçin bilmiyorum kızgınlık yok
Yok kırmızıya durmak
Yeşil yeşil ağlar çiçekleri bağımın
Sıcacıktır naaşı
Yüceden yüce gönlümün
Yüzü soğuktur ölümün
Gözünden anca sevgi öper
Kırmızıdır sevi…

SİGARA SICAĞI

Bir sigara daha içip yatacağım
Sende yak unutma
Sağlığa zararlı evet
Kendime bakmadığımda doğru
Ve battaniyem de yok
Ayrıca beter soğuk
Cama yansıyan ayaza dokunacağım
Sende bak unutma
Akla zarar evet
Kendini gördüğünde beni
Kendimi gördüğümde seni
En iyisi bir sigara daha içip yatmak
Sende yat aldırma
Her sarıldığın ben
Yetti be deyip saramadığım sen
Ve kalpağımda yok
Ayrıca kalpazan soğuk
Gönlümü ısıtan sıcaklığınla avunacağım
Sende kalk unutma
Kontrol et çocukları öp
Üstlerini ört
Bir sigara iç ve yat
Bende yakıyorum aldırma
Sağlığa zararlı evet
Şu unutamamak var ya
Uyumak istiyorum uyumak
Ve uykumda yok
Sigaram da tükendi…

ZAMANE ÇIRAĞI

Zamanım kalmadı
Eksik kalası sona bir adım
Anılası adım
Aksuya kazılı
Sudur aklı evvel akar
Saatlerim sayılı
Sunmadı hayat panzehirini
Avulandım avanak gibi
Bir sözcük bulsam
Tek gözcük odam saray olur
Adım saraylı
Zamanım azaldı
Eksik olası sona bir kulaç
Asılası adım
Aksuyu bölen kılıç ağlar
Sudur aklım gerisin geri akar
Günlerim sayılı
Ayıldım hayat panzehiri çiğnediğinde
Dirildim belki delireceğime
Anılarda akıllandım
Adım künyene kazılı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder