ELVEDA KARA DENİZ, KOCA GEMİ…
Elveda koca gemi.
Olayın ardındaki sırlar yabana atıldı. Öğrenilecekler, yaban binlerce kişinin hayatına bedeldi oysa. Bedeli fazlasıyla ödendi bu gecenin. Üstünden akşamlar, akşamlar geçti, tuhaflıklar önlenemedi. Hiçbir şey eskisi gibi olmadı ama yumuşaklığı keşfediş gecikti de gecikti. Kendini sevdiren geçmişi arama duygusuydu. İlerleyeceğine sıcak bir yaz günü kayboluş gecesini anıp, hiçbirini bilmezlere sunma tercihi.
Kim bu sahte kurmacayı yaratan kişi, ilgilisi, kurcalayıcısı, belirleyicisi kim. Sırları dramatik biçimde asistanlık yaparcasına kontrolden çıkaran. İlham vereni de belli olsa ufak tefek işlerden bu günün ve yarının sırlarını sırım gibi dokuyanlar, kimse inanmaz geminin batırılışına.
Dünyanın en vahşi denizinde karanlık zindanlara müebbetler atandı. Havaya gerçek öykülerin buharı savruldu. Her lodosta o buhar burun sızlatır. Itır ıtır kokar acılar. Gözünü açmayı beceremez geriye kalanlar. Dağıtmasın sakın soğuk rüzgarlar gönüllerdeki yalancı sıcak eğlenceyi. Çıkış yolu arayışları hiçbir zaman bu teklifteki gibi dünyanın kaderiyle oynamadı. Düşler en inanılmaz arzuların nasıl tatmin edileceğini gösterdi.
Genç yaştakilerin hikayesi bitti. Doğum günü partisi denizi ilk kez görmek uğruna ardında hoş bir duygu bırakarak yarım kaldı. İşlemedikleri suça ortak edildi sayısız mumlar. Yardıma koşacak kimsenin olmadığını hissederek, çaresizlikle bu berbat güne karşı koyma güçleri tükendi.
Elveda koca gemi.
Can gider davet kalır. Tek tanığı dahi bulunmayan dava arşivlerde tozlanacak, çelik dolaplardan çıkarılması üç beş kuruşluk iltifata bağlı sararacak, yer almayacak, burnundan soluyan doğanın hırsı hiçbir şekilde, hiçbir yerde. Soru ve cevaplar sakat yüzyılın son yangınıyla küllenecek. O nazik sırdaki taşınamaz yüktür göğü kuşatan bulutlar. Siz daima yılın adamları olarak geçeceksiniz almanağa. Ve Karadeniz’in ortasında batan mavi dünya için için kararır. Hayatta kalmayı becerememek bitip tükenmeyen toplumsal kriz yüzünden ve her şey para, akçe, ilk yanlışı bu değil doğrudan denize hükmedişin, nice devran hüküm sürer. Ama akan paranın kiri Karadeniz’i daha da pisler.
Hayatı mucizeleri geçmişin şiirselliğinde gizlidir. Alaca karanlıkta mürettebatın çanı, çanın eskiyen sesi bile kayıp. Kalesi duymuyor derinden çağıran evrenselliği, iki misli tempo gerek Karadeniz’in soyduğu şehre. Unutulmamış kıvılcımlar bir bir çözülürse de suya, çan sesi duyulmaz çünkü alt yazılıdır. Çınlamaz şaşkına dönmüş sirenler, nereye ne için sirdiğini bilmeden inler. İnancı çözülen makineler tek celsede hayatla bağlarını koparır. Hayal gücü artık serbesttir.
Deniz karaya son kez çullansa da akılda tek çözüm yolu, mirasları korumak gerekir. Başka yerde yok bu denli yorumsuzluğa hapsolmuş kitap, bulamazsınız. Hapsoluş standardı kırmızıya bağlanmıştır. Gün doğmadan neler doğar denir hala ve güneş Karadeniz’in üstüne açarken gözünü yüzü al mor utandıkça utanır.
Haleler halka halka boyunduruğa dizilmiştir. Ayrılsak da beraberiz yalanlarıyla yatılır. Uzak ara zirveyi öper dolu taneleri. Şehvet yağmur olur çinko çatılara dökülür. O son gecede mahrem bir dehşet vardır. Kara derili sert bir fırtına alenen iç çamaşırlarını sıyırır. Yoksul ve yeni yetme durur vaatlerle yüzen koca gemi. Dünyayı anahtar deliğinden seyreder, deposuna umursamaz görünse de bir delik açılmış ve işi şansa bırakmayacak oranda ölüm doldurmuştur.
İşi şansa bırakmaycak oranda ölüm dolmuştur. Hayatın anlamını yakalamak üzere gerçekleştirilecek manevralara geç kalınmıştır. Medet umulan parıltının içi boş ama dışı fiyakalıdır. O fiyaka filikalara binmekte direnir çünkü asıl görevi buı değildir. Bir takım karakterlere tutkuyla rehberlik edecektir o ve rüyalar evrenine çöküş onun ipinden süzülür.
Elveda koca gemi.
Çizmesi altında inlediğini hiç kimseye duyuramayacaksın. Korku dolu gözlerle izlenen fırtınada bağışlanmak isteyen yelkenli gemiler zekice boyanmış tablodan fışkırıyor. Tabloyu topluma, toplumu tabloya sunan müzayedeci de kayıp. Açık artırmanın hangi rakamlara vardığı artık kimseyi ilgilendirmiyor anlaşılan. Danışıklı dövüş bir satış zaten, en başında gerçekleşmiş ve el sıkılmış.
Kaymış gitmiş dalga geçerken dalgalar, ayan beyan ve apansız.Karadeniz’in ortalarında bir yerde hata yaptım. Şansızlığı gizli bir kurtuluş formülü arıyor. Şık, rahat bir dünya yolculuğuna çıkılmışsa da sırtlarına binen hayat terkediyor izleri şarkılarla çıkan yolculuğu.
Dinmeksizin yağıyor gözden ıraklara külçe külçe merak, sellere kapılıyor portreler ve binlerce metre derinlikte çıkışı bulamayan öykücükler. Sessizliğe kafa tutan bir hayatları var şimdi. Topluca çekinmişler kapkara mesafedeki uzaklığa. Vakur bakıyorlar delirip giden zamana. Tufana isimleri kazınmış ilk bakışta olağanüstü heyecan veren üslupla. Hüzün çoktan unutulmuş, gurur kara dalgalara emanet. Ancak tüm bunların arkasında yüzyıllardır değişmeyen, değiştirilemeyen ürkmüşlük ve sessizlik var.
Oysa Karadeniz yine vahşi, hepten kara, daha fazla gülümseme güzergahları değiştiriyor. Doğayla mücadeleye kol kanat germekten aciz tarih kara çizmeler altında eziliyor.
Elveda koca gemi.
Arşivlerin açılması hayli yankı uyandırdı. Sonunda ortaya çıkan ilişkiler belgesel tadında hayali yaşatmanın zorluklarını gösterdi. Bir başka bakış açısıydı hayatın gerilimini duygulandıran. Çok yönlü bir arayış, çok katmanlı yabancılaşmaya yolculukmuş anlaşılan.
Kılavuzu duygu olan hiçbir kavram sorgulanmasına ihtiyaç duyulmayan sürgünü çağrıştıran bir yolculuk. Kalp kırıklığının insanlara sıradan şarkılar söylettiği tarihe paralel bir direniş. Bu günün kuşağının limanlardaki küçük meyhaneler de hapis kalıp rüzgarın ritmiyle rengini değiştiren denizi alaycı gözlerle seyretmesi gibi.
Elveda koca gemi…
Elveda Kara deniz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder