KARADENİZDE GEMİLERİM BATTI…1
Karadeniz ortasında sır oldu, sahipsiz mürettebat, mavi gemiyle…Limandan hareketinde gökyüzünde siyah bir nokta belirmişti. Kötü hava koşulları işte o kara noktadan, o kara delikten boşandı. Dikkat yağmur geliyor, orta ve batı kesimlerden yağışlı hava dalgası. Karadeniz hırçın dalgalı. Marmara’nın doğusu ve doğu Karadeniz’in batısında en etkili biçimde hissedilecek. Gözüme battın canan, gözüme. Bir bahar günü usulca savmıştım, merihten dalgaları, kargaları, gakları. Baykuş nedense limandaki bayrak direğine tünemişti. Radyo da hava raporundan sonra ‘Telgrafın direklerine kuşlar mı konar. ‘ geleneksel bir yorumdu ama ritmik zenginliklerle süslenmişti. Arkada geniş bir söyleyici kadrosunun varlığı hissediliyordu. Sanki evrensel değerleri bünyesine hapsetmişti solistin sesinin yanısıra. Boğaziçi Üniversitesi Rasathanesi’ nde, titreşimler hızlanmış görünüyordu. Karadeniz fırtınalar koparan aykırı bir karaktere büründü. Kendi kendine söyleşen sırlarını açığa çıkarmayan rakipsiz bir ustaydı. Yakın çekim standardının üstüne çıkmış evrende bir tek ben varım serzenişiyle.
Elveda koca gemi…
Arama çağrıları düştü bir bomba gibi amatör radyo telsizlerine. Altın lale, altın lale diye ikazlar zamanı şaşırttı. Tuzlu su gölünde can kaybı yaşandı. İp ucu yok. Şüpheler baş köşeye boş koltuğa oturdu. Ceylan derisi sehpadaki çamurlu anılar bardağı devrildi. Zarifliğiyle göz dolduran altın gemi, estetiği gömdü kapkara suların benzersiz şifasına. Hatta gelecekle kucaklaştı, geçmişiyle uzlaştı umutsuz efsane. Sınır dışı edilmişti kaçak hayattan. Karadeniz’in ortasında soyundu mürettebat anadan üryan dehlize.
Ayakçı takımı hayallerini arkadaşlık süreci yeni başlamışken iri istavritlere ve civil hamsilere yüklemişti. Olup biten pek çok şey, gizlice gömülmek uğruna yok sayılmıştı. Her şey çığırından çıkmış, öç almak adına manzarası çürük görüntülerin izi kazınmıştı kararan sulara. Meraklı gözlerin asla anlatamayacağı hortumlar dört beş saniye gecikse ekranda kararmayacaktı. Kayıp duygusu paylaşan yürekler kimiz ve kime aidiz, burası neresi sorularını esrarlı dalgalara sordular. Aşk, suç, özgürlük ve korku bedenleri deşerken, hiç evlenmemiş olanlar haşin kızlarla yüz yüze geldiler. Tuzlu öpücükler içlerini boşalttı bir daha dolamamacasına. Aşkı sürdürme çabasıyla sonu gelmeyecek yürüyüşe ceset ceset atıldılar. Arama çalışmaları gerçekle tanıştı. Tam düzeldi denirken hava, gözlemci bulutlar şiddetle çarpıştı, parlak kağıttan yapılmış gemiler, takalar cırt diye ortadan yırtıldı. Derme çatma limanlara zor attılar tümden değişecek hayatlarını. İntihar mektupları ceplerinde can kaybı yaşanmadı.
Gizli dosyalar açıldı birer birer. Tek sezon sürecek ömürler peş peşe sürüldü mahkemeye. Sürüm sürüm süründü hızlı ve materyalist tipler. Sarsıldı herşey, kaşındı. Şehvetli bir rüzgar ziyaret etti kabusları. Tuhaf bir kaza ayrıntısına işaret koydu hayalperestler. Yıldız kutupta bir nemli fotoğrafı ışıttı. Biz o battı denilen değiliz dedi kötü espri bulma uyanıkları. Hemen gelin sahibi olun bu değiştirilmiş fırsatın, kaybolan insanlar öyküsünün. Ama o cafcaflı dergilerde çıkan yazılara kimse aldırmadı. Mazlum soğadan yansıyan sicili bozuk bir kapkaç girişimiydi. Hava sıcaklığı azaldığında o sıcak akışın kuryeliğini yapanlar akıllarını kaçırdı.
Gümüş tel ve seramik taşıyan akşamlar, yaşama pamuk ipliğine bağlı oyuncuları süslediler ve bol bol içirdiler. Nasılsa yolları acımasızca o kayıplarla kesişecekti. Gelin kızların beline bağladıkları kırmızı ibrişim kuşaklar, kucağında bulacağı gelmiş geçmiş en güzel şey olan sırıtkan sinyalla dağılacaktı. Hediye paketi gibi ağdalı sosa bulanmış grift adalar, her şeyin uzağında yetim adacığa kaosu sunacaktı. Uzun sorgu gecelerinde derin kayıtsızlığa sürüklenmek nasılsa, kendi evine kendini kapamak da aynı ihtimaldi. Terkedildikçe yıkıcı ruh halleri gizli dosyalardan korkutucu sonuçlar da dökülecekti Karadeniz’e. Kestirme gittiğinde inat, türünün ilk örneği karanlığa gömüldü.
Kendi kendilerine demirlenmişliği sınayan gemilerdekiler altın tozuna yatırdılar bedenlerini, büyülü bir zenginlik okşuyordu nefeslerini. Vapur sesleri, düdükleri ve martı çığlıkları yankılanıyordu kulaklarında. Zaafları arzuyu, özlemleri korkuları biriktirmişti hafızalarına. Etten ve kemiktendiler. Hangi karmaşanın içine düşerse düşsünler,her karmaşa renkli bir hayattı. Sahibini arayan etten, kemikten, kırılgan narin bir vücut, o vücutla gözgöze, dudak dudağa geldiler. Saplantılı düşüncelerini vadesi bitmiş sayıp, saflıkla öpüştüler. Ölüm kalım savaşının parlak dünyasına hayranlıkla, su altına çekildiler. Krema gibi bir geceydi, çılgınca aşık olunabilecek bir gece. Pek çekici olmayan gizli kapışma uzun sürmemişti. Talihsizlik kulvarında fiziksel temasın en olası anı bomboştu.
Tedirginlik baş gösterdi, kur yapamadılar açgözlü manevraları geçiştirip kralla. Gönülsüz katılımcılar ve gemidekilerin yakınları susturucu takmıştı gözyaşlarına. Kırk elmaslık bir ganimetin peşine takılmışlardı sanki. Neşter vurulan cazibe hafif alkollüydü. Ceza verme zamanı dev ve vahşi dalgalarla silinmişti, karşılıksız aşklar yaşayan kasaba da sarsılmıştı. Nefis tavsiyelerle hiç kimseye açamayacağı tutkunun batağındaki kasaba. Aşk için değil birbirlerini uzaklaştırmak için tapmışlardı bu tutkuya. Sanki tamamen yalnızlık, yalnız kalmak üstüne kurulmuştu Karadeniz’e açılan sokaklar. Ya o şehir sevginin gücünü hiçe saymıştı.
Her telden her renkten arandı ve frekanslar ağladı sarsılarak. Kabusa dönen bu kurtarmaca oyunu ile oyalanıldı. Hafızayı kaybediş önlenemez bir dalga kopardı.uyarı son deminde uyandı. Kurtulmayı başardılar mı acaba? Yeni yetme bir çok genç yetişkinliğin ilk dönemine kadar bu rüyanın ve istemin peşini bırakmadılar, bırakmazlar da. Aşağılanmanın kol gezdiği iç karartan sularda iyi mizaçlı tatminsizlikler yaşanır ve sadece kimsesizler barınır sınırdaki barınakta. Uluslararası yolculuğa yetiştirmek için rastlantıları sevdiklerine kaybedenlerin anısına o hüzünlü gece bir daha yaşanmamalıdır. Kaçınılmaz akibet geleceğe benzersiz zirveler ekleyecektir.
Yeni kimliklerle hayaller paylaşmak bilgece ama zordu…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder