“KENTSEL DÖNÜŞÜM” TAMAM AMA NEDEN, NİÇİN, NASIL, NEREDE, NE ZAMAN?
“Kentsel Dönüşüm” tamam ama neden, niçin, nasıl, nerede, ne zaman?Kimse pek kafa yormuyor. Sadece deprem odaklı siyasi ve ekonomik manevralara meşruiyet kazandırmaya mükellef bir anlayış hâkim kılınıyor…
Oysa kentsel dönüşümün bilimsel gerçeklikle örtüşen bir tanımı, biçimselliği ve katlanılması zorunlu sonuçları vardır…
Hükümet ve hükümete siyaseten göbekten bağlı belediyeler ile siyaseten muhalif ama siyasi geleceklerini kentsel dönüşümde gören belediye başkanları; deprem soslu, kentsel çarpıklığa çözüm üreteceklerini söyleyip ortalıkta salındıkça, vatandaşa yeni kazanç kapısı aralanacağı safsatalarına kapılıp, ranttan az çok nasıl nasiplenirim duygusuyla hiç ses çıkarmıyor, pusmuş bekliyor, şaşıranlar ise başına gelecekleri hiç düşünmeden benim evimi de yıkın, yapın diyor…
Oysa ülkenin dört bir yanında sadece şişirilmiş rakamsal bir kaosa sürükleniyor kentsel dönüşüm uygulamaları. Ortada plan proje yok, halka gösterilen üzerinde hayali kent fotoğrafları yapıştırılmış reklam kartonları var ve temel dayanağı, tek bağlayıcı sözü daireniz yenilenecek hem de yenilenen daireleriniz acayip değer kazanacak savıyla uçuk rakamlarla destekleniyor.
Çözüm önerileri alınmadan, uygulamalar tartışılmadan veya tartıştırılmadan, yenileme ve dönüşümde uygulanacak model, derinlemesine planlanıp programlanmadan, bölgesel, kentsel, kırsal ölçekte, nazım imar planları doğrultusunda ele alınmadan, gereğince değerlendirilmeden yeni rant merkezleri oluşturuluyor ne yazık ki.
İleride altyapı ve çevre şartlarını zorlayan, mevcudu geliştirmeyip artı yükler getiren, başka sosyal, ekonomik ve siyasal sorunları da doğurabilecek dikine-dikine büyüme Kentsel Dönüşüm diye dayatılıyor.
Sorun hallediliyormuş gibi gösterilerek düşük ve sabit gelirli vatandaşın mevcut konutlarının yıkılarak yenisiyle takası neticesinde toprağın asıl sahiplerini hiç de zorlamayacakmış gibi bir artı borçlanma yükü olmayacakmış, yeni finans maliyeti getirmeyecekmiş gibi sahte bir imaj yayılıyor ortalığa.
Siyasi otorite deprem bir yana yer kabuğuna yapılan bu çarpık kentleşmede hiç payı yokmuşçasına bu kentsel iyileştirme ve dönüştürme çabasını hem ekonomik ranta hem de siyasi ranta dönüştürüyor. Çıkarcı ve köşe dönücü tekelleri kırmak yerine, onların yanında yer alıyor, onların peşinden adım atıyor ve önlem almıyor.
Bir başka gerçek de merkez siyasi erk ile yerel yönetimlerin kentsel dönüşüm konusunda birleştiği, uyumlu biçimde çalıştığı, birbirlerini desteklediği görüntüsü. Böyle bir görüntü verilmeye çalışılsa da zemin çok kaygan ve taraftarlık çizgisi de dar ve ince, her adım bertaraf olmamak için atılıyor aslında.
Ülkenin tamamına yakını değişik boyutlarda deprem riski taşıyor ise ve ülke nüfusunun tamamına yakını bu riskli bölgelerde yaşıyor ise orta büyüklükte bir deprem bile ciddi can ve mal kayıplarını beraberinde getirir. Hal böyle iken ‘depremi araç görüp kentsel dönüşüm amacına rantsal hizmet yarışı’ seferberliği çok canlar yakacak gibi görünüyor…
Kentsel Dönüşümün İlk Uygulamaları Değerlendirildiğinde;
“ Kentsel Dönüşüm 19. yüzyılda batıda başlayan ve günümüze dek ulaşmış, ülkelere özgü değişkenlikleri de bünyesinde barındıran kentsel yenileme, soylulaştırma maksatlı bir projedir. Zaman içinde sanayinin şehir merkezleri dışına taşınmasıyla geride kalan, oluşan harabe alanların, izbe görüntülerin iyileştirilmesi kentsel dönüşümün doğumuna başlıca nedendir. Yani kentsel dönüşüm özünde sosyo-ekonomik ve fiziki yeni çevreler, yeni şehirler oluşturma gayretidir. Bir başka deyişle sanayi artığı atıl bölgeleri yeniden canlandırma ve hareketlendirme yöntemidir.”
Ve Kentsel Dönüşüm siyasal, ekonomik ve sosyal sonuçlara gebedir:
Kentsel Dönüşüm Ekonomik Açıdan Bakıldığında;
“Kapitalizmin bizzat kendisinin sorumlu olduğu bunalım ve krizlerden kurtulmak için yeni rantlar oluşturarak inşaat sektörünü kullanarak kendini düze çıkarma hamlesidir. Yani kentsel dönüşüm ile doğacak sermaye birikimi ve artı değerin emilmesidir hedeflenen. Ekonomik krizden çıkmaya alternatif bir model, kaynak aktarımı can çekişen sisteme son bir hayat öpücüğüdür kentsel dönüşüm.”
Sosyal Gerçeklik Açısından Ele Alındığında;
Çok daha karmaşık değerleme ve değerlendirmeler vücut bulur;
“ Kentsel dönüşüm uygulamaları yeterince denetlenmezse üst gelir grupları için bulunmaz nimet, orta ve alt gelir grupları için ise en başta barınma hakkı olmak üzere bir dizi hak ihlalleriyle önlenemeyecek mağduriyet olur. Özellikle kapitalizmi revize etmeye yönelik uygulandığında, kent yoksullarını daha da yoksullaştırma, mülksüzleştirme insanı yerinden yurdundan etme durumuna dönüşür.
Kentsel Dönüşüm Kaynak Aktarımı İçgüdüsüyle Yapıldığında;
“Alt gelir gruplarının zor bela edindikleri yaşam alanlarından tasfiyesiyle yaratılan arsa ve arazilerin üzeri pahalı projelerle desteklenerek üst gelir gruplarının beğenisine sunulmasına devşirilir. Bu sistemde insan odaklı kent dönüşümü de yerini rant odaklı kent girişimciliğine bırakır. Böylece mekânsal ve toplumsal ayrıştırma güncellenir ve adaletsiz bir neo kentsel düzen ortaya çıkar.”
Daha Açık Bir Genellemeyle;
“Kentsel Dönüşüm, yoksulların evlerinden barklarından mahallelerinden, semtlerinden vilayetlerinden gönüllü, yarı gönüllü veya metezori tahliyeleriyle oluşturulan alanlar halk ve kamu yararı gözetilmeden değerlendirilirse işin içinden çıkılamaz.
Boş alanların akıl ötesi rant projelerine, yerli yabancı yüksek gelirlilere arzı muhtemel, AVM’lere, lüks konutlara, beş yıldızlı yaldızlı kulelere tahsisi ile sonuçlanır kentsel dönüşüm.
Alt gelirliler yine en başa döner ve yeni oluşturulan kentin çevresinde, kenarında köşesinde yaşamaya yollanır, mahkûm edilir. Çağdaş, yaşanabilir, sürdürülebilir bir kent ve çevre yaratma anlayışından böylesi bir uzaklaşma tarihi bir fırsatı tepme anlamına gelir."
Bu Değerlendirmelerin Işığında;
“ Ülkedeki kentsel dönüşüm uygulamalarının olayın ekonomik ve sosyal boyutunu iyi irdelemiş, katılımcı, paylaşımcı, mekân müdahaleleri barındırmayan, mülksüzleştirme gayesi gütmeyen, asla mağdur etmeyen bir çizgide olduğuna ve yoksullaştırıcı, yoksunlaştırıcı, büyük sermayeye kaynak aktarıcı bir işlevselliği olmadığına inanmak ve inandırılmak her yurttaşın en temel hakkıdır.”
Son Söz Yerine;
“ Deprem odaklı yenilenme, kentsel dönüşüm denilerek alanlar hesapsız kitapsız arsızca metalaştırılarak, hazine arazileri bir çırpıda özelleştirilerek rayında gitmeyen ekonomiye inşaat sektörü vasıtasıyla ayar çekmek ‘ekonomik çözüm’,olacak mı bakacağız.
Bu kırık düzende mevcut kentleri ve yaşam alanlarını plan dışı artırımlarla yeniden ultra betonlaştırmak ‘depreme önlem’ olur mu yaşayıp göreceğiz…
Ana Fikir İse Şudur;
Uzmanlarca, küçücük payı olsa bile bir biçimiyle sorunları yaratan ezelinde ebedinde resmi-siyasi makamlardır deniliyor ise, yeniden sil baştan yık baştan yine siyasi-resmi mercilerin çözüm üretiyor görülmesi yeni açmazlar ve hastalıklar üretmeyeceği anlamına da gelmez.
Bu ikilemin sorgulamasını yapmak ise geçmişin panaromasına bir bakmaktan geçer, biz bakanlardanız.
Derdimiz kentsel yenilenmeye karşı durmak değil, yalnızca kentsel dönüşümü siyasi ve diplomatik başarı olarak görüp yayan, yayınlayan, gözü kapalı böbürlenenlere ve toprağın asıl sahiplerine meselenin başka yönleri de olduğunu hatırlatmaktır…
Şimdilik sondan bir evvelki yazımızdır, bir daha da bu konuda yazmayacağız…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder