BÜYÜMEK ZEHRİ İÇMEKTİR…
Makine gibi sadece kendine öğretileni bilmekten öteye gidemedikçe büyümek de zorlaşır. Araştırıcı, bulucu ve değişik sentezlerle gerçeğe ve geleceğe ulaşıcı olamadan büyümek aslında büyüyememektir. Zehirlenmektir…
Her yılbaşında ayni duyguyu tadarım, zehri içmek…
Hevesler kara kışta kristalleşince camdan vazolar da zehirlenir. Çiçek gibi gelecek de. Gerçekler de. Papatyaların ömrü uzun olsun diye vazoya bir bardak sıcak su ilave etmek bile ömrü uzatmaz. Kelebekler dansı kısa keser. Arılar peş peşe kaybolur. Doğa doğanın pençesinde kavrulur. Yıldızlı gökyüzünde yıldızlar karanlığa boğulur. Kara delikler yutar nahif parıltıları. Ve ressamlar yelpaze fırçaları elinde, boyaları rengârenk boşa bekleşirler tuval önünde. Ve uyur yırtıcı doğa ne güzel günlermiş meğer o günler sürgününde.
“Büyümek yarı yarıya ölmektir…”
Neyi kime söylediğini ve de ne zaman nasıl söylediğini unutmakla başlar tüm nefes kırılmaları. Ve zehirlenir en sade yaşamlar bile. Düşenin de dostu bulunmaz misali eski alışkanlıklar da kurtaramaz zevatı. Aymazlık nüksedince tepeden dibe gevşer zaman. Ve bulaşır zehir atbaka tabaka.
Aslında tek kişiliktir ölümler. Tahterevallinin ucunda terk edilmişliğin azabı. Bir ucunda ise hasretlik. Bu kısırdöngüde yol çıkmaz gecelere sallanır yaşamlar. Hayat baştan savma aykırılıklarla nakşeder beyinlere. İçteki aşk dolaplarının camları kırılır.
Akvaryumdaki süs balıkları da ölüverince yalancı öykülere konar yürek. Konar geçer.
Kondulardaki kitaplıklarda evrensel kitapların içinde yumruk yumruğa saklanır yitik gençlik. Manifestoların gizliliği tüm alışverişlere açık çektir. Teorilerin bulanıklığı perde perde inerken kara günlere mantığın başladığı yerde biter yolculuklar. Soluk benizli gençler kazanlar kaynarken kızıl alev renginde kavşaklarda çevrilirler. Yavşaklar erketede, yandıkça durulur soluk soluğa gençlik.
“Büyümek yarı yarıya ölmek demektir…”
Soluk soluğa dilsizliğin diline sıçrayan bir dilim ekmek ve zihni daraltan yalnızlıktır büyümek. Büyüdükçe zehirlenmek. Hınzırlıktan beslenir ve sırlarla şekillenir yaşam. Her şeyi sabırsızlık ve yeniyetmeliğe müebbetlik vurur tersine çevirir. Oysa mahkumiyet daha çocukluktan başlamıştır. Ve su gibi geçip gider yıllar.
Yıllardan sonra hiç ıskalamadan tam alnın çatından vurur acıtan anılar. İpek tenleri yırtar tüm sakat öğretiler. Öğütleri zehir zemberek bir yankılanış dolaşır damarlarda. Ve halden anlamak ve metezori memnuniyet çerçevesinde genişler hayatlar. Ve oyuklara güneş ışıltıları, altın beddualar dolar. Ve büyünür bir anda. Kırılgan bedenler önce sertleşir fırsatlara dokundukça da akıl yanar, can olgunlaşır.
“Büyümek yarı yarıya ölmek demektir…”
Kaç günlük yastır kaç yaşında bulur hangi saflıkta yakalar insanı hiç bilinmez. Ama işin ehline verilmeyişiyle başlar düşüş. Bir gen animalisi yakalar düşünceleri hiç üşenmeden. Hangi polemiktir ki polenler halinde dağılır yaşamın içine aşılar. Demet demet sözleşilir aksi sedalarla. Yine de şahlanır arada sırada empati yapılan küheylanlar. Ve fikirler filizlenir korku gözlerde büyüdükçe. Ancak dillerde yas, gözlerde yaş kalır. Yaslar insanı güneşe dokunmalık küçücük anlarda dağlar. Çaresiz sığınılır gri gölgelere. Zihnin nefes almasıyla orantılıdır tüm yanlışlardan kurtulmak. Ve de kibri yenmek. Ama yenilmek de var hayatta. Lila renkli yaklaşımların nurlu ellerde yok oluşudur asrında tüm hücre ölümleri. Baştan ayağa. Babadan evlada.
“Büyümek yarı yarıya ölmek demektir…”
Aslında tüm mesele insan denen varlık olmak ve yücelmek üzerine çekilen zahmettir. Bunca çile nimettir. Tüm zahmetlere karşın yaşar ve yaşamak ister. Çileyi çeker insan. Olmak demek ol denilince olunamayan ayrıntılarda gizlidir. İşte budur zehirlenmeden büyüyebilmek.
İnsanlığın hudutları dut yemiş bülbüllerce korunur. Siyah beyazdan capcanlı renklere geçişin sinemaskop düşleridir yaşamak. Öyle büyülenilir ki anlar hafızaya bir bir kazınır. Tüm acılar zamanla unutulur. Aslında emsali görülmemiş güzel bir şiire büyülenmektir büyümek. En derinden duyulan sesi işitmektir zehirlenmek. Mesele zehri içmeden ölebilmektir.
“Büyümek yarı yarıya ölmek demektir, yarı yarıya zehri içmektir…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder