BİR DEVRİMİN EL KİTABI-EMPATİ”
Okumak insan hayatında çok önemli belki de en önemli eylemlilik. İlgi alanı içinde veya dışında kalsın her okunan kitap yaşamda derin izler bırakır veya bırakmalıdır. Ve okur bellekte kalan o izleri takip ettikçe rahatlar ve kitabın amacı netleşir.
İşte böyle bir kitap; “Bir Devrimin El Kitabı-Empati”
Bu kitap baştan sona okundukça empatinin en etkili biçimde yaşamın her alanına ve her evresine yayılabileceğini gösteriyor ve insan doğasının merkezini etkiliyor. Yani empati beyninin açılması koşulu kendiliğinden gerçekleşiyor. Birinci koşul gerçekleştiği andan itibaren de “empatinin radikal gücü” etkisi altına alıyor okuru.
Biz de empati beynimizi bu kitapla açtık…
Empati duygusuyla toplum olarak daha yeni tanıştık. Kurnaz politikacılar sayesinde. Son on yıllarda hayatımıza uygulamamız gerektiği salık verilen ve örneklemelerle dayatılan bir anlayış olarak dikildi karşımıza. Dünyayı karşımızdakinin gözünden görme veya kendimizi onun yerine koyma temelli bir anlayışı hakim kılma seçeneğiydi empati.
Ancak muhalif yapılar gerektiğince sertleşerek gerçekleri dile getirdiğinde, an geldiğinde hakim anlayış anında mağdurlaşır ve empati bekler oldu. Empati edebiyatı yapılır hale gelindi, karşılıklı. Ancak hiç de öyle değilmiş.
“Bir Devrimin El Kitabı-Empati” adlı kitabın; “Bir yandan öğretip diğer yandan anlamlı hikayeler anlatan ve sizi eyleme çağıran” bir kurgusu var. Gerçekten ‘bir devrimin el kitabı’ niteliğinde, belki de daha fazlası. Tabiî ki anlayanlara. “Empati devrim yaratabilir.” Ama o yaratı yeni yasalara, belli kurumlara ve şartlı hükümlere dayanan demode bir devrim olmaz. Çok daha radikaldir kuşanılan. Onu ayrıntılıyor.
Darmadağın yaşamların, karmakarışık toplumların, paramparça idelerin evrensel bütünleşmesini sağlayan en temel olgudur empati. Ve mevcut kapasiyeyi de acayip zorlar. Eksikleri ile baş başa bırakır insanoğlunu. Ve tamamlayamadıkları güdüleri ile nasıl başa çıkılacağının rehberliğini de yapar. İşte böyle bir kılavuzluğa soyunuyor “Bir Devrimin El Kitabı-Empati”.
Kitapta yer alan tanıma göre empati; “ kendi hayatlarınızı değiştirme ve toplumsal dönüşüm yaratma gücü taşıyan bir idealdir.” Öyleyse derinlikli ve daha iyi bir yaşam sürmek için başka insanların yaşamlarına adım atmak gerekir. İşte kitaptaki hikaye anılar bu yolda dost doğru yürünmesini öğretiyor. Ve içbakıştan dışbakışa yönelmenin bilgece yaşam sürmeye katkılarını vurguluyor.
Ancak tüm bunları aktarırken daha fazla empati duymayı şefkat ile karıştırmamak gerektiğini de öğütlüyor. Zihin yeniden çerçevelendirilmeli kapsamında yeni dünyalara bakış açısının da daima yenilenmesi gerekliliğini ortaya sürüyor.
“Tüm dünya bir sahnedir… “ düzleminde resmen insana övgü var bölümlerdeki paragraflarda; “Vahşi bencilliğin tekelindeki yenidünyaya egoist yaratıklar değil de insan olmanın gösterimi, günün yaşanan toplumsal ayrışmalar ve kamplaşmalar sürecinde, tüm bozulmaları düzeltecek sosyal içgüdünün yeniden canlandırılmasıdır…” tanımına endeksliyor empatiyi.
Sosyal içgüdülü bir varlık olma insan olmanın gereğidir. Satır aralarında hissedilen ise “insanın kaderi insandır…” çağrışımıdır. Bu çağrı ‘empati’nin devrimsel etkisinin kaderleşmesi sürecine taşıyor dünyayı saptamasından sonra evrensel manada tüm insani endişeleri de yok etme yollarını aralıyor okurlarına.
“Bir Devrimin El Kitabı-Empati” adlı kitap; Bu gün empati madem bu kadar önemli neden daha fazla empati kurulmuyor durumunu da sorguluyor. Hem de on sekizinci yüzyıldan bu güne. Empatiyi engelleyen sosyal ve siyasi engelleri de sıralıyor. Peşi sıra “Önyargı, otorite, mesafe ve inkar” üzerine açılımlar sergiliyor.
Önyargının ve tektipleştirmenin tuzağına hiç düşmeden otoriteye boyun eğmeyişi de bir güzel kutsuyor.
Kitap, anlattığı birbirinden renkli cana dokunan öyküleri bir yana; “uzamsal, zamansal ve toplumsal mesafede empati olasılıklarını zayıflatan veya güçlendiren bilimselliği” de açık seçik ortaya koyuyor. Bilimkurgudan bilimsel gerçekliğe devrimci dalgalar yayıyor. Yani hayallere çok daha kolay dokunulabileceğini gösteriyor.
Bir alt başlık olarak da; “ötekini insancıllaştırmak” beliriyor. Daha ne söylenebilir ki kitabın içeriğine ilişkin? Bu iki sözcük açıklıyor her şeyi.
“Mesajım yaşamımdır” felsefesine uyar biçimde oligarşiye empati beslemek zor zanaattir. Belki içten gelmez oligarşik düzenle empati kurmak. Ama oligarşiyi bilmeden tanımadan ve anlamadan onun güçlerini yenmek ve yok etmek için etkili stratejiyi geliştirmenin imkânsızlığına da dokunuyor kitap. Deneysel maceralara atılmak, keşifler ve empati yolculukları ile değişmekle destekliyor empati dünyasını. Ayni ‘Che’nin yaşamının örneklendiği satırlar gibi.
Ve karanlığın üzerine gidiyor korkusuzca; “İnsanların zihnindeki gizli düşünceler bizi çevreleyen en büyük karanlıktır.” İşte bu karanlığın delinmesi için sohbet zanaatını icra etmek şartına bağlıyor insanı. Başka bir ifadeyle sohbet bu karanlığa nüfuz etmeye olanak sağlar, diyor. Radikal dinleme ve maskelerin çıkarılması da sohbetin temel ilkesidir elbette. Onun da kıyıcığından geçiyor.
Beden ruh ayrımını ise; “Başkası için endişe duymak” yaratıcı bir ruha sahip olmayı güncellere bağlıyor. Ancak günceli yakalamak sağlam cesaret ortaya koyulmasıyla olura getiriyor konuyu.
Zaten, “Bir Devrimin El Kitabı-Empati” adlı kitabın ana teması odur ki; “Empati devrimcileri kendileri devrim yapmasalar da mutlaka bir devrime ilham verebilirler.” Yetmez devrim olurlar.
İşte böyle devrimci bir kitap; “Bir Devrimin El Kitabı-Empati”.
İyi ki okumuşuz. Kitap öncelikle beynimizi açtı. Sonra durağanlaşan hatta gittikçe gerileyen, gerilen ve gericileşen dünyada “hayali sıçrayışı gerçekleştirme cesareti” verdi. Sanat, edebiyat, sinema ve sosyal ağlarla başka zihinlere direkt yolculuklar yapılabileceğini algılattı.
Dolayısıyla bilinçaltımızı zenginleştirdi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder