16 Nisan 2016 Cumartesi

SON YOLCULUK…



Ömür, öyle bir tarihsel eylemliliktir ki ne etsen uzamaz, gün güne kısalır. Fizik ötesine yakarmalar dualar da bu yönde hiç kabul olmaz. Kar etmez. Vade dolar ve hesap düşer. Son yolculuk başlar. Başlarım…

Pahada ağırdır ölüm, ölüm meleği de satın alınamaz…

Gel gör, gez dolaş, nice yaşa yekunu bir küçük adacıktır. Nasılsa öyledir, günü gelir ada ada yan yana dağılmış bir dünya cennetinden diğerine geçilir. Uğurlayanlar vardır her limanda gözü yaşlı, yaslı, sırsıcak bakan ama ölümün yüzü soğuktur. Koskoca bedenler, mermerden tenler yok sayılır ansızın ve son yolculuk tinselleşir.

Pahalı kefenlere sarmayın beni…

Kutsal Dendenelerin apaçık manasından kaçınarak densizliğe kapılanlar ve debdebeye kapılananların hal ve durumları en estetik kaygıyla hesaplanır. Bilanço denklendiğinde ve ilahi yargılama başladığında kefenin cebinin olmadığı dank eder. Akıl dünyasına kapıları kapatmanın, irdelemeden yaşamanın suçu ve günahını sözde ibadet maksatlı hiçbir gözde egzersiz ve değme jimnastik figürleri hafifletmez. Son yolculuğun ağır yorgunluğu vurur akıl duvarına ve yok yere geçirilen ömre yanılır.

Boş yere ağlak dualar salmayın peşime, kendinize saklayın. Ekonomik davranın. Lazım olur…

Atılan çentiklerle çelmelenen çehrelerde iç huzurun bozulması sakince silinir. Silaha merak Ata’dan. At avrat ve silah. Anılarım depreştikçe gözlerimi kapattığımda aklım patlıyor kuru sıkı, daha şimdiden. Mermisi namlusu ekmek hamurundan. Ekmek teknesinde düş kırığı rastlantılar diziliyor şarjöre. Ömür sürülüyor namluya. Vazgeçilemeyen yollardaki yolculuk boşluğu alınmış tetikle sonlanıyor. Al küheylanlar keyf sürüyor simetrisi ve persperktifi milim kaymaz o tabloda. Son yolculuktan hiçbir mala mülke tapan kaçamadı, kaçamaz.

Sığınırım dizgesel rahatlığın disipline edilmiş yalınlığına ve yalnızlığa. Ve beklerim…

Gel gör, gez dolaş, nice uzun upuzun yaşa yekunu bir küçük, minnacık adacıktır. Odacık odacık dağılır denizden içeri memleket. Ve bereketlenir meleke ruhiyat. Kontrolde tutulan dünyalardan dünyalık kapmak ile özdeşleşince nefis rahat nefeslenmek de zorlaşır. Ismarlama yaşanan kara gözlü bir alem kaynar içten içe. Ciltlenen can kadar can tükenir vadeden. Nice badireler atlatmışlığın ağırlığıyla yeşillenir elem. Bu yolcu son yolculuktan hiç korkmadı korkmaz.

Benden olmayan vasıfları dünyada kor giderim. Gözüm arkada kalmaz…

Adacık da, odacıklar da adamcıklara meskendir ömür sürdüğünce. Yıllar geçse de üzerinden gün gelir adalar suya gömülür, odacıklar yıkılır, adamcıklar da toprağa. Artık nasıl kabul edecek ise edecek bir dönemlik. Mekan mekan yayıldıkça ayrılıklar, kırgınlıklar kızıştıkça ince hesaplar için kerrat cetveli kullanılır. Gücenmeye gerek olmadığı aşikar ne varsa bir bir listeye eklenir. Eksiksiz gücüm yettiğince hayat mücadelesi. Bu son yolculuk yazgısına beynimin içinde beynelmilelce sadece adı kalmış adamlık saygısı. Saygıdan.

Herkes kendi hayrına gelsin cenaze merasimime…

Kor ateş gönlümü dağladıkça, gündelik hayatı belirleyen ne kadar ırva, zırva varsa tepiklerim sonsuza. Kararan yazmaları ardımda kor yolculanırım al yazgıya. İhtiyatlı bir ihtiyar olarak göçmek istense de ömür, öyle bir tarihsel eylemliliktir ki ne etsen kar etmez. Uzamaz, kısalır. Fizik ötesine dualar da yetmez. Keder kader çıkmazında kazara sürülür hayat. Ve biter.

Cansız gövdemi kendinizi yormadan taşıyın. Nezaketlice…

Alın teri üzerinden hesap yapanlardanım. Verecek verilecek hesabı da alınteri üzerinden veririm. Şeytan üçgeninde kaybolmadım, elektro manyetik paravan dalgalara kapılmadım. Hafızamı yokladığımda hangi son bana yakışır, hangi son yolculuk beni kuşatır bulamadım. Ama busbulanık anıların çeperinde ata yadigârı belinde bir gölge yakaladım. Korku dolu karanlık günlerde en hayranlık uyandıracak cinsten bir gözü kara. Alnı boncuk boncuk ter, gözünde tükenmeyen fer. Son yolcu. Yolcuyum.

İlelebet taşıdığım yükler alnımda terler. Islatır toprağımı. Yalandan telkin, test, testi gerekmez…

Son yolculuğun ilk adımında gözlerimin önüne doğdu o ilkel iskeleler. İskelelerde eti liğme liğme iskeletler. Gel gör, gez dolaş, nice uzun upuzun yaşa yekunu gez göz arpacık ve tek bir adacık. O adacığa hapsolmuş bir yolcuydum kurtuldum. Uğurlayıcıları olmayan bir limandan çıktım yola. Son yolculanışım. Son yolculuğum. Sol yolculuğum. Hayatımın kesin mizanı minik bir kız çocuğunun elindeki masmavi uçan balon. Balonla yan yana uçarım.

Balon patladığında nasılsa ben çoktan son yolculuğumu sonlarım…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder