31 Aralık 2011 Cumartesi

YENİ YILDA “FINDIKKABUĞUNU DOLDURMAK”


Erdoğan Aksu
 
YENİ YILDA “FINDIKKABUĞUNU DOLDURMAK”

Email: yerelgazeteci@hotmail.com

4,5 milyar yaşındaki dünya ve üzerinde yaşayan yedi milyar insanın Yeni yıla girmeye hazırlandığı yılın şu son günü, âcizane yılın son yazısını yazmaya elimiz varmıyor bir türlü. Aklımızda 2011 de yaşanan hasarı ve zararı 2012 de açıkça hissedilecek envai çeşit depremler ve yürek yakan ‘memleketimden insan manzaraları` birikince iş içinden çıkılmaz hale geliyor.



YENİ YILDA “FINDIKKABUĞUNU DOLDURMAK”
4,5 milyar yaşındaki dünya ve üzerinde yaşayan yedi milyar insanın Yeni yıla girmeye hazırlandığı yılın şu son günü, âcizane yılın son yazısını yazmaya elimiz varmıyor bir türlü. Aklımızda 2011 de yaşanan hasarı ve zararı 2012 de açıkça hissedilecek envai çeşit depremler ve yürek yakan ‘memleketimden insan manzaraları’ birikince iş içinden çıkılmaz hale geliyor.
Tek bir cümle yeter aslında dünyayı anlatmaya. Yedi milyarlık dünya nüfusunun yüzde seksen beşi kırsalda dünya ekonomisinden yüzde yirmi pay alarak yaşıyor, yaşamak denirse eğer.  
Zaten yazmak da bir süredir anlamını yitirdi. Her aklı başındayı çıldırtacak, yığınla kötü olay yaşandı 2011’de. Emperyalist sermayenin çökmüşlüğü Ortadoğu’yu, Kuzey Afrika’yı, Orta Avrupa’yı kıskaca aldı. Ve petrole, yer altı yerüstü kaynaklara tarifeli seferleri başladı egemen güçlerin. Liderler alaşağı edildi, insanlık onuru hiçe sayıldı, baskı ve sömürü eksilmedi arttıkça arttı. İncindik, üzüldük, yerindik bir yıl boyunca. Sağlı sollu esen rüzgârlara savrulmadık, renk vermedik, bakış ve duruş yalpalaması göstermedik, direndik kendi çapımızda hayatın her olumsuzluğuna.
Günlerce çok önemli sorunlar üzerine kafa yorduğumuz gibi, fındık kabuğunu doldurmaz meselelerle de boğuştuk. Akla getirmediklerimizi yaşadık, düşündük yapamadık, planladık tutmadı, umutlandık köreldi ve koca yıl bu gün sonlanacak.
Tüm acıların yanı sıra, acıların en babası, babayı kaybetme acısını da yaşadık bu yıl. Hayata tutunabilme, Sevgi ve hoşgörüyü içselleştirme, hayatı kaçırmama, düşlerimizi düşleme cesareti veren kaynağımızı memleketinde kara toprakla örttük, geldik.

Sabah bu yazıyı yazmak üzere gazeteye gelirken yeni yıl saç sakal traşı için dışarı çıkan baba yadigarı “usta” ile karşılaşınca ana temamız kendiliğinden oluştu. Keşke dememek için yılın şu son günü babamızın hatırına soframızın çerezliklerinden ‘fındık’ meselesiyle yeni yılı harmanlayalım dedik.
Ülkenin kuzeyinde, atadan yadigâr arka tarafında bir odasını heyelanın aldığı bir köy evi ve üç beş dönümlük fındıklık kaldı Babamızdan. Yolculuğu esenlik dolsun. Şimdilik bu toprağı babamın isimdaşı emmioğlu işliyor. 250-300 kilo fındık çıkmıştır herhalde, ona da hayırlı olsun.
“Bu yıl fındık rekoltesinde ciddi düşme oldu. Koca bir yılını fındığa bağlamış Karadeniz üreticisi umduğunu bulamadı yine. Temmuz ortasında 14 il ve 90 ilçede yapılan Kesi sonrası, Türkiye genelinin fındık rekoltesi 404 bin ton civarında olacağı açıklanmıştı. Olumsuz hava koşulları yüzünden rekolte tahminin çok altında kalmış da olabilir. Rekolte düşüşü nedeniyle fındığın kilosu7-7,5 liraya kadar çıktı. Çıktı ama dekar başına 58 kilo fındık alınması halinde 5,9 TL kilo maliyeti var üreticinin. İşte üreticiler adına bir yeni yıl gerçeği, yeni yıl klasiği.
Yeni hasat öncesi Devlet Ofisi depolarında 400 bin tona yakın fındığın olduğu söyleniyordu. Bir o kadar da bu yılın hasadı eklendiğinde ürünün depolarda çürütülmemesi için zorunlu olarak yağlığa ayrılacağı görülüyor. Yağlığa ayrılan fındıktan 50 kuruş kar edildiği de başka bir yeni yıl gerçeği, işte ülkenin tarım politikası klasiği.”
Babacığım işte böyle ‘fındık kabuğundan gemiler’ yine Karadeniz’de battı. Dört deste hayat gülünü elimize tutuşturduğun günden bu yana bu yeni yıl sensiz gireceğimiz ilk yeni yıl. Bu ilk yeni yılda yine her daim öğütlediğin gibi fındık kabuğunu dolduracak sorunların ve fındık farelerinin takipçisi olacağız.
Sen rahat uyu, iyi yıllar…
31.12.2011
 

28 Aralık 2011 Çarşamba

DAMARLARINDA IŞIK DOLAŞAN MENDERES


Erdoğan Aksu 

DAMARLARINDA IŞIK DOLAŞAN MENDERES
Email: yerelgazeteci@hotmail.com

Öykülerini yitirmiş, kandırmacalara asla aldanmayan, uyumak ve rüya görmek işlevini içinde hep uhde olarak taşıyan biriydi herhalde Aydın Menderes.







DAMARLARINDA IŞIK DOLAŞAN MENDERES


Öykülerini yitirmiş, kandırmacalara asla aldanmayan, uyumak ve rüya görmek işlevini  içinde hep uhde olarak taşıyan biriydi herhalde Aydın Menderes.

Eğrisi, doğrusu, yıldızı meteoru sarsıcı eleştirilerin uzağında yaşadı ömrü boyunca. Ve şimdi damarlarında ışık dolaşıyor. Cumhuriyet tarihinin en köklü ve en acılı aile edebiyatı onun gidişiyle tam tarih oldu. Yani düdüklü dünyanın volkanı patladı ve tarihte santim santim ölçülen bir yolculuk daha sona erdi.

İdam acısıyla kararan bir dünya vardı yaşamak zorunda bırakıldığı. Ancak altmışbeş yıl dayanabildi koca bedeni. Son on beş yıldır tekerlekli sandalyeye mahkumdu. Çıkılacak son yolculuğa 0tuzdört gün direndikten sonra evet dedi. Yolu adı gibi aydınlık olsun.

Biz atadan, dededen İnönücüyüz, halkçıyız. Demokratçı olmadık hiç. Kelime oyunu oynamaya da hiç gerek yok. Allahın bildiğini kuldan esirgeyecek de değiliz. Biz ailecek Menderesçi hiç olmadık. Baba Menderes’i severiz desek büyük yalan olur. İşin gerçeği 60 darbesi sonrası idam edilişine hayatımızın her döneminde keşke edilmeseydi diye şerh koyduk. O babanın çocuğu olmayı, o çocuğun babasızlığı yaşamaya mahkum bırakılışının ızdırabını yüreğimizde hissettik daima. İçimizde her darbede, her darbe girişiminde karşımızda baba Menderes’in o boynunu bükmüş halini bulduk, o kesif can sıkıntısını hep duyduk.

Çekmecelerinde anlatılmamış hikâyeleri bulunan birisi olan oğul Menderes’e de âcizane hep üzüldük. Kaderine içlendik birlikte büyüyerek. Büyüdükçe sola devrilen aklımızla kırk yıldan fazla merkez sağın bu gösterişsiz aktörüne saygıya benzer bir şeyler duyduk içten içe, içtenlikle. Bir solcu olarak, sağda başvurulan ender kaynaklardan biri olmasını yakından takip ettik. Üç dönem mecliste yer almasına tanıklık ettik yıllarca. Bakanlık yapamadı belki ama onun parti genel başkanlığını da gördük kısa bir süreliğine. Gönül gözümüz hiçbir zaman katarakt olmadı ve o nedenle de galiba sevdik oğul Menderes’i biraz.

Siyasetin son Menderes’i kurtlar arenasından çekildi gitti usulca. Babadan oğula siyasetçilerden bir çınar daha devrildi. Aslında apaçık vedadır içli dualarla, rüyasına riya karıştırmadan gidişi. Dilinde gereksiz söz, yüzünde sahte güler yüz olmayan bir adamdı. Ve biz de bu adamı kim ne derse desin olabildiğince sevdik galiba.  Çünkü bam telimize dokunda gerçekten, aramızdan ayrılışı.

Görüntüsü, duruşu zarafet simgesiydi. Siyasetteki nadir bulunacak şahsiyetlerdendi. Aynanın içindeki görüntüleri görüp tane tane anlatışı siyaset yolcularına görülesi, öğrenilesi bir dersti. Hiç sıkmadı mülakatları izleyenleri, dinleyenleri. Yaşanmışlıkların kıyıcığında arka bahçe sessizliğini her daim korudu. Oyunlara gelmedi hiç. Lafı gerekmedikçe uzatmayan mübareklerdendi rahmetli. Ve içi boşaltılmış görüşlerin tarafı olmadı kesinlikle. Siyasette istifa etmeyi de, çekilmeyi de bilen dürüstlerdendi. Kimseye zahmet vermeyen olgunluktaydı politik çizgisi. Son tahlilde doğruyu, doğru yolu bulanlardandı.

Güleryüzlü uğurlanmak ve uğurlamak en doğalından hakkıydı. Bize de düşen son görev budur işte, layıkıyla beceremesek de. Belki de kurtulunması zor bir boşlukta yaşıyordu, bilemeyiz. Hiç kimse bilemez kendisinden başka neler çektiğini. Son deminde ballı sulardan içti, mest oldu ve huzurla gitti.

Adam sende deyip geçemezdik. Çünkü ölüm sırtımıza eninde sonunda saplanacak bir kopuştur her şeyden. Yaşımız ilerledikçe ayrım gözetmeden duygulanıyoruz her kayıpta. Ve elimizden geldiğince de yazıyoruz.

Işık içinde uyu oğul Menderes…    
28.12.2011
Bu Yazı 135 Kez Okunmuş

24 Aralık 2011 Cumartesi

YÜZ YILLIK BUNALIM


Erdoğan Aksu  

YÜZ YILLIK BUNALIM
Email: yerelgazeteci@hotmail.com

Fransa faciası, parlamentodan geçer, senatoda bekler kadük-büdük kalır. Korkulacak bir şey yok ama öyle hamasi milliyetçi-faşizan nutuklar yerine akılcı davranarak yanlış yapanı yanlışlarında boğmak gerek. Bu ve diğerlerine ciddi yanıtlar verilmeli. Yüz yıl önceki “tehcir” BM`nin 1948 yılında kabul ettiği “soykırım” tanımlarına uyup uymadığı tespit edildi mi ki

 

YÜZ YILLIK BUNALIM
 



Fransa faciası, parlamentodan geçer, senatoda bekler kadük-büdük kalır. Korkulacak bir şey yok ama öyle hamasi milliyetçi-faşizan nutuklar yerine akılcı davranarak yanlış yapanı yanlışlarında boğmak gerek. Bu ve diğerlerine ciddi yanıtlar verilmeli. Yüz yıl önceki “tehcir” BM’nin 1948 yılında kabul ettiği “soykırım” tanımlarına uyup uymadığı tespit edildi mi ki, emperyalistler yangından mal kaçırma peşine düşmüş. Bu meselenin ispatını tarihsel gerçeklerle, politikayla, üst mahkemelerle aramak lazım. Yol mu yok.

Fransa’ya gelince…

Fransa demokrasisi adına ilerde utanç abidesi olarak anılacak E. soykırımı inkârını suç sayan yasa olaya Fransız, 38 Fransız parlamenterin oyuyla resmileşmiş görünüyor. Bu bardağın dolu tarafı. Boş tarafında ise çok şey var, çok.

Bu Fransa parlamentosu tarihine rezalet başlığıyla düşülecek oturuma 577 parlamenterin 55 akıllısı katılmış. En akıllı 38 parlamenteri ise oylamış. Sizin o üstün demokrasi ile yoğrulmuş aklınıza şaşsınlar efendiler. Yaparız oldu öyle mi. İleride meclis sayınızın ancak onda birinin katılmıyla gerçekleşen bu parlamento ayıbını temizlemek için milyonlarca oya gereksiniminiz olacak.

Yetmiş küsur milyonluk bir ülkeyi, yapmadık dediği kabul etmediği bir olaydan dolayı mahkûm etmek ne kolaymış öyle. Bul 38 ablak-enayi kaldırsın parmakları iş oldubittiye gelsin. Yok, öyle bedavaya, çok yakında Eiffel kulesi bile önünde eğilir bu haksızlığın.

Fikir ve düşünce özgürlüğünü katleden bu yasa, 1789 Fransız İhtilali’nin özüne “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” ilkeliliğine bir darbedir. O 38 milletvekili Fransa Ulusal Meclisi’nin geçmişine ve geleceğine zarar vermiş, demokrasinin adalet ve özgürlük gibi iki temel değerini yok etmiştir. İleri demokrasi adına suç işlenmiştir. Suç işlemişlerdir.
Fransa’da başkanlık seçimlerine üç beş ay kaldı. Yani Seçimler de E. seçmenlere dönük, E. kökenli seçmenlerin oylarını almaya dönük bir çaba bir çaresizlik hareketidir bu yasanın çıkartılması. O 38 Parlamenterin soykırım iddiası gibi çok hassas bir meselenin tarihsel gerçeklerini araştırmadan, sözde soykırıma kanıt olarak dönemin Osmanlı yöneticilerine suç isnat eden sahte belgelerle yasayı oylaması da dönülmeze yolculuktur. Ayrıca düşünce ve ifade özgürlüğünü, serbestçe tartışma özgürlüğünü ortadan kaldırması cezai yaptırımlara açık olması da manidardır. Artık Fransa’da bilim adamlarına, bilimsel araştırma yapma yolu da böylece kapanmıştır.

Çünkü Fransa’da sarkıkça din, ırkçılık, ayrımcılık ve yabancı düşmanlığı üstünden siyaset yapılıyor. Göçmen fransızlara yönelik Türk düşmanlığı ve İslâm fobisi dayatılarak oy pazarlıkları yapılıyor. Ne yaparlarsa yapsınlar sarkık başkanları yeniden kazanamaz.

Ancak 2015 yılı tehcirin 100. yıldönümü. Yaklaşık 20 ülke parlamentosu, 1915 tehcirinin “soykırım” olduğunu kabul ettiler. Bu Fransız girişimi 2015’e kadar kararı kabul etmeyen ülkelere de rahatlık verecek gibi. Ermeni Diasporası’na yaranmak için 2023 yolundaki Türkiye’yi karalamalar da böylece sıklaşacak.

İşte olayın asıl korkulası yönü budur…

22 Aralık 2011 Perşembe

“ABİ TAVSİYESİ”NE TAVSİYELER


Erdoğan Aksu  

“ABİ TAVSİYESİ”NE TAVSİYELER
Email: yerelgazeteci@hotmail.com

“Düşüncelerinizde kayboluyorsunuz bay yazar. Çoğunuzun derin düşünürler olarak ün yaptığınızı biliyoruz. Ama sürekli sessiz duran insanlara da hiç güvenilmez.”





“ABİ TAVSİYESİ”NE TAVSİYELER

 “Düşüncelerinizde kayboluyorsunuz bay yazar. Çoğunuzun derin düşünürler olarak ün yaptığınızı biliyoruz. Ama sürekli sessiz duran insanlara da hiç güvenilmez.”

O nedenle ortaya çıkmanız çok iyi oldu. Biz de bu gün ne yazsak sıkıntısından kurtulduk. Ancak bizim tahmin ettiğimiz abi iseniz yanlış ve haksız cephe açan bu yazınız hiç şık olmamış.  Eğer o abi değil de “can çekişen sarmalın” iş verdiği, hem de tüm sosyal ödenekleri dahil ücretlendirdiği birine yazdırılmış ise tavsiye mektubunuz verdiğiniz paraya yazık. Gazetecilik ne iş imiş öğrenememiş yanınızda maalesef. Tavsiyede bulunmak yerine, bizim beş parasız  imzamızı attığımız yüzlerce yazıya ve haberlere dikkatlice bir daha bakmanızı tavsiye ederiz.

Patronaj, çok bilmişlik, demagoji, gizli ses kayıtları, habercilik, yiğitlik, mertlik açılımlarına gelince; bir önceki yazımızı okuyup, hiç mi hiç anlamadan başka işi yokmuş gibi size telefon eden, mesaj çeken sahte gülücükler saçanları bir araya toplayın ve hep birlikte aşağıdaki paragrafları okuyun.

Belki tavsiyelerle başlayıp iş teklifnamesine dönüşen yazıları bile yazamamaktan, görüntüsü var sesi yok, sesi var kendisi yok, günü kurtarma kolaycılığı, imzasızlık ve siyasi kimliksizlikten kurtulursunuz sayemizde.

Gerçi güleriz ağlanacak halimize ya, biz daha ne yapalım, ne yazalım…

Siyasi yelpazenin neresinde durduğunu çok iyi bilen, her koşulda ve her ortamda çekinmeden duruşunu belli eden, en ağır şartlarda bile hiçbir dönem siyasi rehine, iktisadi forsa olmayan zikzaksız bir karakteri temsil ediyoruz. O yüzden politikanın ve medyanın genetik bozukluluğuna aldırmayız, kader saymayız, her fırsatta kokuşmuşluğa cansiperane direniriz. Politikanın ve medyanın sahte güzelliklerine hiç aldanmadık ki; Esenler’ in yerel gazeteciliğinin maceracı gizemliliğine ve lafebeliğine yenilelim. Aç kapat kadar bile bilgimiz ve alışkanlığımız olmayan aleni veya gizli ses kayıtlarından korkalım. Ses kaydına konuşmak ise beceririz evelallah. Gönderirsiniz kadrolu muhabirinizi yanıtlarız sorularınızı, anlatırız Esenleri tam kırkbeş yıllık Esenlerli olarak. Zaten Esenler’ in yerel basınında artık Rönesans havası estirilmesi gerekliliği var. Rönesans kimi şutlar kimi muştular işte o zaman belli olur.

Biz yine tarafsızlığı da, taraflılığı da amigolaştırmış yerel gazetelere, köşeleri tutmuş altıgenlere, gören gözleri dağlayan lafazan ateş toplarına, sağdan sollamalara inat özgürlük çığlığını yükseltmeyi insanlık borcu bildik, yola çıktık. Yolculuğumuzun da daha başındayız. Şükür henüz can çekişen sarmala savrulmadık. Öyle sınıf atlamak, servet katlamak, şöhret kazanmak, kasayı ve ünü itibar sayıp, güç istiflemek derdiyle de çıkmadık bu arenaya.

Dedikodular, mucizeler ve emanetler peşine de düşmeyeceğiz asla, hakkı kutsal sayıp, halkı savunacağız her adımda. Rantiyeciliğin ve Hurafelerin dışında kalıp, kutsallara dokunmadan, kutsalımıza da saldırtmadan, hazırladığınız dikenli yolları sanat zevki olgunlaşmış yazılarla, habersellerle süsleyeceğiz her daim. Renkli ayrıntıları abartmadan, yan çizmeden ve yandaş olmadan tarihin emrine sunacağız mertçe, onurluca ve yiğitçe tüm gerçekleri. 

Yaşadığı günlerin hakkını vererek yaşamaktır yiğide yakışan. Yediklerimizin bir gün olur da nefes borumuza kaçması nedeniyle, solunum yetmezliğinden ölebileceğimizi unutmadan geçirdiğimiz gündür asıl olan. Mertlik işte budur. Devrimci bir ruhla reformcu, protest, entelektüel, asi, başına buyruk, baskıya ve zulme itirazcı, gerilemeye retçi, ihaneti asla affetmeyen, ahde vefasızları düşük sayan, kırmızıçizgide direnmek, yaratılmak istenen karmaşadan sarsılmadan çıkabilmektir onur. İşte onurluluk da budur.

Uyurgezer zarafetiyle kapkara bir geleceğe yürüyenlerin ayak izlerine hiç ama hiç muhtaçlığımız yok. Acı bir gerçek ama asıl kâbus, karabasan inanılmaz derecede yakınızda, çok yakınınızda duruyor. Bu nedenle ne bizim sana ne de senin bize ihtiyacımız yok. Çöküşün palavrası bol literatürüne asla bir kelime dahi eklemeyeceğiz rahat bırakılırsak. Değişimin, dirilişin, kurtuluşun kitabına bir harf katkımız olursa eğer, yaptığımız işi adamlıktan sayacağız. İşte adamlık da budur.

Ayrıca tavsiyeci abi, binlerce göz tarafından izlenip güven duyulacak bir arena olması gerekliydi, herkesin içerisinde kendini bulacağı bir er meydanı şarttı. Bal yapmayan arılar mucizesi yalanına inanmayanlara bir enerji birikimi lazımdı. O enerji bizde var sizi de göreceğiz…

Devamı gereklilik görürsek gelecek yazımızda…

Erdoğan Aksu  

KİME NE KİM`DEN DENİLEBİLİR
Email: yerelgazeteci@hotmail.com

Uzakdoğu bize gerçekten uzak, çok uzak. Yaşam tarzından günlük alışkanlıklarına kadar her şeyiyle uzak. Elli küsur yıl önce soğuk savaş dönemlerinin başında, Kore`nin kuzeyi ve güneyi arasındaki harpte sam amcanın müttefiki olarak oraya gitmeseydik hepten uzaktık. Bir nebze de olsa kulak aşinalığımız var bu vesileyle.



KİME NE KİM’DEN DENİLEBİLİR

Uzakdoğu bize gerçekten uzak, çok uzak. Yaşam tarzından günlük alışkanlıklarına kadar her şeyiyle uzak. Elli küsur yıl önce soğuk savaş dönemlerinin başında, Kore’nin kuzeyi ve güneyi arasındaki harpte sam amcanın müttefiki olarak oraya gitmeseydik hepten uzaktık. Bir nebze de olsa kulak aşinalığımız var bu vesileyle.

Mehmetçiğin gazi ve şehit mertebesine yükseldiği güneyi kardeş, kuzeyi düşman kalleş bellediğimiz o savaş bizi göbekten sam amcaya bağlamıştı. Bağlanış o bağlanış bizim feleğimiz şaştı. Kore’nin de iki yakası bir araya gelemedi bir daha.

İşte o kuzey tarafının lideri öldü. Kim öldü. Yani Kim Jong-il yaş yetmiş işi bitmiş misali kalp krizi nedeniyle öldü. Lafın liber özü komünist Kore on yedi yıllık diktatörünü yitirdi. Kayıptan iki gün boyunca dünyanın haberi olmadı. Sam amcanın bile kalan sayılı ezeli düşmanlarından bir haber olduğu ortaya çıktı. Meşhur casus uydular dahi ölümü zamanında kayıtlayamadı.

Ve kuzey Kore’de iki haftalık ulusal yas, Küba’da üç günlük yas ilanı, başta Çin olmak üzere değişik ülkelerden başsağlığı dilekleri geldi. Kim’in cenazesi cam tabut içinde ziyarete açıldı ve yerine oğlu Kim geçti veya geçecek.

Maoist yanımız hiç olmasa da bir kuzeyli olarak aklımız erdiğinden beri yanlışlarına rağmen Kore’nin kuzeyini tutarız. Bir sosyalist olarak her ne kadar liderine komünist diktatör denilse de kuzeye yakınız. Kırk yıldır kendi yağıyla kavrulma ideolojisi Juchey ile tüm dünyaya karşı koyuşun, tecride direnişin takipçisiyiz tarafıyız. İlla egemen güçlerin, emperyal sermayenin düşün dediğini düşünecek, beğen dediğini beğenecek değiliz ya. Tanışıklığımız çok kısıtlı kalsa da bizim de tavrımız bu yönde.

“ Basın özgürlüğünden doğacak sakıncaları giderecek olan araç yine basın özgürlüğünün kendisidir” elbette ama tek taraflı ajans presslerden çevirilerle sallayan sallayana. ‘Lüks içinde yaşadı fakat halkı sefillik içinde açlıkla boğuşuyor. Nükleer füze üretebiliyor ama elektriğini bile üretemiyor. Yirmi dört milyon insanın on milyonu hazır kıta asker. Aktif nükleer ve uzay projelerine çalışıyor ama cep telefonu, internet ağı yok. Ve ölüme ağlayanlar yalandan ağlıyor, tiyatral bir gösteri ve İdeoloji probagandası yapılıyor. İyi ki öldü.’ Siyah puntolardan bize yansıtılanlar işte bunlar. Eğer onlara verilecek yanıtlar var ise birileri verir, bize düşmez. Biz ölüm sonrası Kore ile ilgiliyiz.

Dünya kurtuldu, yakında Kore’de kurtulur senaryoları şimdiden dillenmeye başladı. Sam amca oraya da barış, huzur ve demokrasi ihraç eder herhalde. Çin ve Rusya sahip çıkmaz ise tarihin tek komünist hanedanlığı da el birliğiyle çökertilir. Kalenin yıkılmaması için Kuzey Kore işçi partisi merkez komitesinin dış dünyanın senaryolarını boşa çıkaracak birlik beraberlik mesajı yayınlamasıyla da iş bitmez. Dost ve taraf, arka bulmak zorundalar kısa zamanda. Yoksa sam amcanın önüne kıyametvari fırsat doğmuştur. Bir avuç seçilmişlerle ve paylaşımcılarla kuzey’de yeri göğü birleştirirler oluşan boşlukta.

Yine tarafı olduğumuz Afrika’nın Kuzeyindeki gibi sözde diktatörleri alaşağı edip yeni diktatörlere teslim ederler orayı da. Sarmal ideolojilerini pompalayarak komşu ve kardeş, kuzey ile güneyin akıllarını pirelendirirler. Akıllar pirelendikçe de sam amcanın önceden hazırlattığı ve mavi kürenin envai çeşit bölgesinde uygulattığı testler yürürlüğe sokulur. Kuzeyi güneyi harmanlama yoluyla hayata geçirilir emperyalist arzular. Zaten tacı tahtı kaybedince, tacı tahtı bırakınca insanın gerçek yüzü ortaya çıkar. Çıkar ama ceremeyi milyonlarca halk yığınları çeker.

İşte gerçekten epey uzakta, uzak doğuda kuzeyde bir yerlerde aynen yaşanacaklar budur. Şeytan uçurtması kuyruğunda havalanan hayatlar, ruhu hariç her şeylerini satarlar. Elde avuçta bir şey kalmayınca da ruhlarını. Kimler aldanmadı ki Kuzey Kore aldanmasın. Kim öldü, kim bilir daha kimler ölecek. Kime ne Kim’den denilebilir. Ama biz bize ne diyemeyiz. Uzak doğu harbiden bize çok uzak olsa da, diyemeyiz.

Çünkü yer küre ışığa hasret…
22.12.2011
Bu Yazı 130 Kez Okunmuş

16 Aralık 2011 Cuma

BAŞBAKAN, SIRLAR VE TARİH

Erdoğan Aksu
  BAŞBAKAN, SIRLAR VE TARİH              


Email: yerelgazeteci@hotmail.com

Tarihin kurdelesi çözüldüğünde, benzer çok olayların yaşandığına tanıklık eder yakın geçmiş. Başbakan bir sindirim operasyonu geçirip de ev istirahatına çekilince aklımıza bazı kuşkular takıldı. Allah`tan sporda şike teşvik derken oyalandı kamuoyu da, başbakan biraz dinlendi. Sağlık dilekleri içeren haberlerle geçildi günler.


               BAŞBAKAN, SIRLAR VE TARİH                        

Tarihin kurdelesi çözüldüğünde, benzer çok olayların yaşandığına tanıklık eder yakın geçmiş. Başbakan bir sindirim operasyonu geçirip de ev istirahatına çekilince aklımıza bazı kuşkular takıldı. Allah’tan sporda şike teşvik derken oyalandı kamuoyu da, başbakan biraz dinlendi. Sağlık dilekleri içeren haberlerle geçildi günler.

Geçmişte de başbakan hastaydı. Anayasa kitapçığı bakanlar kurulunda havalarda uçuştu ve olanlar oldu. Önce iktidar partisinde bölünmeler yaşandı, koalisyon ortakları erken seçim diye tutturdu ve meclis dışında kaldılar, bir kısmı da tabela partisi oldu. Şaşalı iktidar ortakları silindi, parti kapatmanın peşine kurulan yepyeni bir parti iktidar oldu, bir anda yeni bir iktidar partisi doğdu.

Politikanın bir gerçeği olsa gerek hasta olmayacaksınız, eğer hasta iseniz rahatsızlığınız ağır ise bırakacaksınız. Bırakmaz da devam ederseniz önce kalenin içindekilerden başlayarak size bıraktırırlar. Tarih tekerrür eder mi Allah bilir. Dileriz başbakanın rahatsızlığı o denli ciddi değildir. Ancak Malum tasarı köşkten geri postalanınca, meclisten de aynen gerisingeri köşke iade edilince su yüzüne çıkmamış çekişmeler ortaya serildi. Başbakan hastaydı. Gerçi iç sürtüşmeler kavgaya dönüştürülmeden mesele şimdilik halledildi. Başbakan daha işbaşı yapmış değil, göstermelik kabullerle iyilik mesajları veriyor İstanbul Kısıklı’dan ama kadrolu toplum mühendisleri, başbakanın partisinde siyaset-cemaat ayrışmasını dillerine doladılar bile.

Her ne kadar kendini tasvip etmeyen bir dünya görüşüne sahip olsak da, karşıt bir parti kimliği taşısak da ülkenin geleceği adına kuşkularımız var. Başbakanın partisinde isyan misyan çıkmaz ama dengeler şaştı bir kere. Kılcal çatlaklar meydan bulduğunda geniş yarıklara gebe gibi. İşin asıl kırılma noktası ise cumhur reisinin görev süresinde ve seçiminde yaşanır görüntüsü var havada. Başbakan iyileşir iyileşmez her adımında dindirilmesi zor fırtınalar ile karşılaşacak gibi. O yüzden çok sağlıklı olması gerek. Sokaklarda mutsuzluk maskı ile dolaşanlar da arttıkça işi zor başbakanın. Ömür törpüsü günleri yaşamaya başlar. Ve sağlık problemleri yaşamaya devam ederse mumdan bir heykel gibi erir eritilir iktidar şatafatı.

Başbakan bir kolon ameliyatı geçirdi. Allah şifasını versin. Geçirdi ama pek de mutlu, sağlıklı profil çizmiyor şu an. Ev istirahatı da daha uzayacak gibi. Mecliste bütçe görüşülüyor ama başbakan olmayınca tadı tuzu yok oturumların. Muhalefetten Muharrem İnce’de olmasa oldubittiye gelecek yeni yılın bütçesi. Mutasyona uğramışçasına zaman dolduruluyor görüşmelerde. Alaturka tılsımlı, yasak savıcı, cana minnet kürsü alınganlıklarıyla herkes başbakanın iyileşip dönmesini bekliyor sanki.

Şu ülke siyasi tandansı ne olursa olsun “Tek Adam’lıktan” çektiği kadar hiçbir şeyden çekmedi. Allah muhafaza başbakan için fısıltı gazeteleri değişik sağlık sorunları terennüm ediyor. Bu arada dünya malına muhtaçlıktan mıdır nedir politikada ahde vefa yoktur lafını haklı çıkaran arkadan vurmalar da yaşanırsa, iş tuzluya patlar bu ülkeye. İktidar partisinin görünmez uçurumlara yuvarlanması pek önemli olmayabilir, nasılsa bir iktidar partisi kurulur, kurdurulur ama ülke yine kan kaybeder. Denize nazır hayalleri olamayan bizler gibiler üzülür sadece olan bitene. Çıkar çakmak peşindekiler ise güpegündüz ümidi kesip yeni partinin köşe başlarını tutma gayretine girişirler.

Bunların hepsi yaşandı. Üstünden on yıl bile geçmedi daha. Kimse artık her on yılda bir darbe olmuyor olmayacak, darbecilerin tümü içerde martavallarıyla sevinmesin. Son on yıllarda artık sivil darbeler yapıldığını da görsünler. Özal’dan bu yana, şüpheli lider ölümleriyle planlanan bir darbe süreci yaşatılıyor bu memlekete. Asıl büyük abinin içinde olduğu bu tezgah çözülmeli. Başbakanın iyileşmesi bu nedenle tek temennimiz.

İçimizdeki tortulardır sezgilerimiz. Sezgilerimizdir bize şu satırları yazdıran. Yoksa başbakanın da miadı doldu mu lafları dolaşıyor kulisleri. Karından konuşmaya hiç gerek yok. Zaten karından uzun sürelide konuşulamaz, nefessiz kalınır. Şu cumhurbaşkanlığı seçimi gelen yılda yapılsa başbakan köşke çıkmak için yarışsa ülke rahat bir nefes alacak gibi görünüyor.

Yoksa korku ve kokuşmuşluk harmanlanıyor gibi yeniden. Şurada on yıla ne kaldı ki. Kırk yıl düşünülse akla gelmeyecek sarsıntılarla dünyalarımız yakında titrer, titretilir. Sonrada biz bu filmi birkaç kez gördük deriz çokbilmişlikle. Kuran kitap hakkı için iyi günler beklemiyor ülkeyi diye ahkâm kesenler de mal bulmuş gibi zıplarlar. Acıları çekmek ise yine bize düşer.

Başbakanın hastalığına ilişkin önce fiskos, sonra yaygara ve sonra toptan sessizlik yaşanırsa eğer durup düşünmek gerek. Önce umut biter, sonra düşler görülür ve temenniler sonrasında hep birlikte düşeriz gerçekliğin denizine. Yecüc mecüc de serbest kalırsa öyle kolay kolay sönmeyecek yangında başlar…

15.12.2011
Bu Yazı 142 Kez Okunmuş

14 Aralık 2011 Çarşamba

YEREL MEDYAMIZ VE GENEL ZAAFLARIMIZ


Erdoğan Aksu  

YEREL MEDYAMIZ VE GENEL ZAAFLARIMIZ

Ne zaman ki bir yerel gazetede bize bir köşe sunulup “Yaz bakalım ne yazacaksın.“ denildiğinde körlüğümüz sonlandı sanmıştık. Nice yazı yazdık ama şu makaleyi kaleme alacağımız aklımızın ucundan geçmezdi. Ancak öyle olmadığını gördük. Can çekişen sarmal bize de sirayet etti ve naçizane uyarmak gereği hâsıl oldu.


YEREL MEDYAMIZ VE GENEL ZAAFLARIMIZ

Ne zaman ki bir yerel gazetede bize bir köşe sunulup “Yaz bakalım ne yazacaksın.“ denildiğinde körlüğümüz sonlandı sanmıştık. Nice yazı yazdık ama şu makaleyi kaleme alacağımız aklımızın ucundan geçmezdi. Ancak öyle olmadığını gördük. Can çekişen sarmal bize de sirayet etti ve naçizane uyarmak gereği hâsıl oldu. Yerel gazetecilik yaftasıyla, pembe hayallerle geçici körlük yaşayanlara eğer sahiden Esenlerli iseler duyurulur; Sadece seçimden seçime, bayramdan bayrama ortaya çıkma, taraflar yaratıp sonra birbirleriyle çarpıştırarak, karalayarak aklanma mantığının merkezi olmamalı yerel gazeteler. Eğer bu yayın politikalarıyla gidilirse kısa zaman sonra ev istirahatına çekileceklerin sayısı artar.

Yerel gazetelerin yayın alanı dar, okuru az, sınırlı teknik imkanlara ve kısıtlı dağıtım kanallarına sahip oldukları bir acı gerçek. Bu sahipsizlik ve düşkünlük birilerinin üzerinden birilerine haber montajlamakla giderilecekse, çıkarılacak sanal kavga için herkeste yeterince kaydı kuydu vardır aforizmaların. Demokrasinin tartışma rejimi olduğu gerçeğini asla göz ardı etmemeliyiz. Ancak yerel gazeteciliğin, tek taraflı yorumlarla biçimlenecek kamuoyu yerine çok kaynaktan değişik yorumlarla hakkınca, gereğince doyup beslenen bir kamuoyu oluşturmaktan uzaklaşması neyin nesidir anlamak zor.

Çok sesliliğin ve demokrasinin kökleşmesinde öncü rolün yerel basının olduğu bilimsel bir gerçektir. Ancak yerel medyanın bilimdışı manevralarla hiçbir menfaat gözetmeden yönetimlerin denetlenmesini, sadece halk adına halkın yararına görmesi naifliğinden uzaklaşması hiç de etik değil. Kimselerde bu güdük kafayla bir yerlere varamaz. Ve asıl gerçek yerel basın unsurlarından her biri hayatta kalma mücadelesi içindeyken çıkarcı işletilişe ve işleyişe u dönüşler hiç kimseye yakışmayan bir tutum. Zaten her dönemeçte akla en son gelebilecek değişik ve alabildiğine güçlü kum fırtınaları yol kesiyorken, bu zikzaklara kimse aldanmaz.

Sabun köpüğü, pembe dizi tarzında birkaç haberle günlerini geçiştirenler el birliğiyle bu işinde cılkını çıkarmak üzereler. İktidarın değişmeyeceği öngörüsü kesinleşince öncesinde, bizden başka kimse dokunulmazlara dokunamadı derken, bir anda çark etmek ise kimseye fayda sağlamaz. Çıkan sonuç şudur; Yerel medyamızda hakim düşüncenin tutsağı oluyor böylelikle. İzlediğimiz yerel haberciler yerelciliği bir kenara bıraktıkça iş ağlayacakken gülünesi noktalara sürükleniyor. Anlaşılan bir kuşku yüreklerini kemiriyor. Olur ya endişesi ve beklentisiyle geleceğe yönelik ucuz manevralar başladı çünkü. Yılsonu okul müsamereleri dışında siyasi haberlere ve köşe yazılarına kısıtlı yer vererek kendilerini siyasi angajmandan uzak tutanlar her ne hikmetse yaranma peşine düştüler. Bu siyasi angajelik yeni çıkan şike ve teşvik yasasını uyacak denli bariz.

Yerel gazeteciliğin en zor uğraşlardan biri olduğunu bilenlerden ve yaşayanlardanız. Ancak belediyeye verilen gazetelerden aldıklarıyla gazetecilik yapanları, kesintiye uğradığında kaynak yeniden bağlansın diye dokuz takla atanları anlamak mümkün değil. Biz belediyede bu işleri kotaran yetkili olsak çeşitli numaralarla yandaş gibi görüntü vermeye çalışan ve veren, sahte imaj sahibi bu gazetelerden değil bin iki bin, bir adet dahi almayız. Ortalık süt liman iken belediye şunu yaptı, başkan şurdan geçti, burada durdu, soğuk su içti hapşırdı diye gülünesi başlıklar atanlar, haber ve makale tertipleyenler iş gerilince sırra kadem basıyorsa bu tavrın verilesi bir hesabı olsa gerek.

Bıraktığınız yerden nemalanmaya devam edeceksiniz diye haksız, yersiz ve bedene uymayan elbiseler dikmenin, sipariş vererek diktirmenin adı yerel gazetecilik olamaz. Bundan sonra kim ki belediye başkanının peşine düşüp yandaşlık taslayacak, onu buna kırdıracak, düşman kardeşler kopyalayacak, dost meclisini fısıltı meclisine taşıyacak uzak dursun bizden. Alah’ın selamıdır alırız ama vermeseler de çok iyi olur. Yok, öyle yağma. Köşelerinizde numunelik suya sabuna dokunan bir köşe yazısı olmayacak, ne muhalefeti yeterince sütunlarınıza taşıyacaksınız, ne de iktidarı hakkınca takip edeceksiniz sonra gelsin takdir beratları. İyi alıştırmışlar sizi maşallah.  Ayıbın dikalası ise kamuoyunda kan kaybedince eksik adres verip, sonu nereye varacağı belirsiz dolaşık, dolma paragraflarla bir yerlere gönderme yaparak canlanma hevesidir. Sizleri takdire şayan görenler de gelecek günlerde dostu düşmanı göreceklerdir mutlaka.

Her gazete basım dönemini reklam panayırına çevirerek kafaladıklarına gazete yapanlar bu kez umduklarını bulamayacaklar. Gazeteciliği ayakta kalmak, telefonunu, internetini ödemek, ziyaretine gelenlere izzeti ikram ötesinde kolay yoldan para kazanmak olarak görenler ise çok yakında hüsrana uğrayacak. Yıllarca çok çeşitliliği ve renkliliği olmadığı için yerel gazetecilikten nemalananlar pasta küçülünce neyi istersek haber yaparız, para vermedi ki haber yapalım savunusuyla gazetecilik yapılmayacağını anladılar galiba. Çok yönlü ve girift saldırganlık güncelleri oldu bu nedenle.

Bize gelince bu  bizim kitabımızda yazmaz. Çünkü Akçeli işlere hayatımızın her evresinde uzak durduğumuz gibi böylesi dönemlerde de dimdirek dururuz. Bu yarattığımız yapay kaos atmosferinden paylanabilir miyiz diyenleri de göreceğiz bakalım bu günden sonra.

Sakın ha arzuladığınız tablo gerçekleşmeyince yıktık geçtik, en baba haberi kurguladık, gündemi belirledik biçiminde gizli hülyalar içeren manşet ve sürmanşetlere girişmeyin, sakının geri durun. Adama sorarlar o zaman çorbada ne tuzun var diye. Kazanılan harbin gazisi çok olur belki ama kaybetmeyi de göze almak gerekir, yiğitçe mertçe. Kaybettiğini anlayınca yeni cepheler açıp, siperlerde hepten kaybolmak yerine, neden bu noktadayızı sorgulamaktır yiğide yakışan. 

Biz de aklı sıra övünülesi yerel gazetelerimiz var diye caka satıyoruz ötede beride, değişik platformlarda. Meğer aldanmışız. Şu Esenler’de bile kendisini medya center saraylarına gömmüş patronlar gibi davranılıyor maalesef. Sırça köşklerde oturuyormuş gibi, bir eli yağda diğeri balda gibi tek bir makale yazmaktan aciz arzı endam ediyorlar protokollerde. Korku tüneline girmiş yağ kandilleriyle aydınlanıp, saklanıyorlar kuytu köşelerde. Sonra da gazetecilik bizden sorulur diyebiliyorlar övünerek. Külliyen zarar, akla zarar bir tablo.

İzahı, izanı, mizanı, meali olmayan bir durum. Ne diyelim, Yedi uyuyanlardan beter bir kör uyku sarmış beyinleri, sadece fitne fücura çalışıyor…    
 14.12.2011

13 Aralık 2011 Salı

KÖYÜMDE "AŞURE" GÜNÜ


ERDOĞAN AKSU

KÖYÜMDE "AŞURE" GÜNÜ

Ülper Köyü Kalkındırma ve Yardımlaşma Derneği, köy merkezinde "aşure programı" düzenledi.

Dernek yetkilileri, dernek sitesinden düzenlenen programa katılım ve destek sağlayan Ülper köyü ve Çavuşoğlu köyü'nden ileri gelenlere teşekkürlerini sundu.

 http://www.ulperkoyu.com/ sitesinde yayınlanan haber ve teşekkür metni şöyle;

"Yapılan etkinlikte Yanımızda bulunan;Sayın Belediye Başkanımız Kerim Aksu'ya;Duroğlu Belediye Başkanımız Murat Kılıçaslan'a ;Giresun İl Özel İdaresi Sayın Osman Öden'e; İl meclis üyesi Sayın Mehmet Aksu'ya ;Sayın İl Milli Eğitim Müdürümüz Halit Azizioğlu'na ; Şehit Ümit kılıç YIBO Okul Müdürümüz Ahmet Yılmaz , Müd.Yrd Murat Pir veYusuf Demir 'e; İl Diyanet işleri Müftü Yardımcısı A. Muhammed Çınar'a ; İl Dernekler Masasından Okay Sarısaray'a ; Giresun Devlet Hastanesi Müdür Yardımcısı Sayın Olcay Aksu'ya Giresun Belediyesi Yazı İşleri Müdürü Osman Süleymanoğlu'na Ülper Köyü Muhtarımız Rasim Demirel'e ,Gürköy Muhtarımız Hadi Karakılıç'a ;Çavuşoğlu Köyü Muhtarımız Hamdi Kayalan'a ;Yenicehisar Köyü Muhtarımız Bahtiyar Akkaya;Sarvan Köyü Muhtarımız İzzet Türkeri 'ye;Çavuşoğlu Köyümüz İmam Hatibimiz Dursun Hocamıza ; Sayın Ali Yümsel Hocamıza

vede Katılımlarından Dolayı Köyümüz insanına ; uzaktan ve yakından bu etkinliğe teşrif eden Sayın misafirlerimize ve ikramlarda yardımlarını esirgemeyen siz değerli hayırseverlerimize ;El emeği ve göz nuru ile hazırlanan ikramları hazırlayan Köyümüz Bayanlarına sonsuz teşekkur ederiz.

Sayın hemşerilerimizin Hicri yılbaşını ve aşure gününü tebrik ederiz. Yeni hicri yılın biz Giresunlular için, Köyümüz için ülkemiz ve tüm İslam alemi için hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah’tan niyaz ederiz."

9 Aralık 2011 Cuma

KİFAYETİ MÜZAKERE


Erdoğan Aksu  

KİFAYETİ MÜZAKERE MECLİSİ
 
Email: yerelgazeteci@hotmail.com

Bu güne kadar her meclis oturumunda, oturumda varsak eğer yazdık. Gittik, gördük seyrettik ve bu köşeye izlenimlerimizi aktardık. Yılın bu son meclisi eğer olağanüstü bir meclis yapılmayacaksa bir unutkanlık havasında geçti. Bir yıllık çalışmaya katılanlara, Esenler adına çalıştıklarını söyleyen meclis üyelerine, çalışmaları izlemek ve halka aktarmak yoluyla çalışanlara bir teşekkür edilebilir, iyi yıllar dilenebilirdi. Gerçi Daha zaman var, belki başkanlık başka programların hazırlığı içinde de olabilir. Yine de İki çift temenni sözü edilse iyi olurdu kanaatindeyiz.

KİFAYETİ MÜZAKERE MECLİSİ

Bu güne kadar her meclis oturumunda, oturumda varsak eğer yazdık. Gittik, gördük seyrettik ve bu köşeye izlenimlerimizi aktardık. Yılın bu son meclisi eğer olağanüstü bir meclis yapılmayacaksa bir unutkanlık havasında geçti. Bir yıllık çalışmaya katılanlara, Esenler adına çalıştıklarını söyleyen meclis üyelerine, çalışmaları izlemek ve halka aktarmak yoluyla çalışanlara bir teşekkür edilebilir, iyi yıllar dilenebilirdi. Gerçi Daha zaman var, belki başkanlık başka programların hazırlığı içinde de olabilir. Yine de İki çift temenni sözü edilse iyi olurdu kanaatindeyiz.

Bir yıl böyle geçmiş olabilir ama aklımıza takılan bir mesele daha var. Civar belediyelerde, meclis tutanaklarının ilgililere, o yörenin gazetecilerine verildiği bir uygulama söz konusu. Ancak Esenler Belediye Başkanlığı’nın Belediye Meclisinde görüşülen ve konuşulan konularda kamuoyunu bilgilendirme amaçlı, bu uygulaması yok. Hal böyle olunca meraklıları yerel gazetecilerin meclis izlenimleri ve yorumlarına bağımlı kalıyorlar. Çoğunluğun ses kayıt cihazı kullanmasına karşın, çözümlemede farklılıklar doğuyor. Bu farklar da bilgi kirliliğine yol açan “cımbız haberleri” ortaya çıkarıyor. Ayrıca bizim gibi yorum haber peşine düşenler de var.

Meclis bileşim tutanaklarını belediye meclisi üyelerinin bile yazılı başvuru yapma suretiyle alabilmesi aylarla ifade ediliyor. Oysaki komşu belediyelerde bu işlem meclis görüşmelerinden birkaç gün sonra ilgililerin elinde olacak şekilde programlanmış. Esenler içinde bu tutanakları hazır etmek zor olmasa gerek. Kamuoyunun doğru bilgilenmesi açısından bu uygulamaya geçilmesi Esenler’e şimdiye dek düşünülmemiş bir yeni yıl hediyesi, yeni bir hizmet olduğu inancındayız.

Elbette bu sonuç. Öncesinde meclis gündemine ilişkin dosyaların belediye meclis üyelerine verildiği gibi, bu dosyaların geniş içerikli raporlar ve kapsamlı ayrıntıları barındırmasa da yerel gazetecilerle paylaşımı da doğru olur kanaatindeyiz. Çevre belediyelerde benzer uygulamaların olduğu da bir gerçek.

Eğer, herkes haber almada kendi haline bırakılırsa gerçekler de başıboş savrulur evrene. Herkes de kendi akıl kapasitesiyle orantılı çıkarsamalarla yoluna gider. Yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğu apaçıkken kifayeti müzakere ile iş tatlıya bağlanır belki ama haber yaratmak kişilerin inisiyatifine kalır.

İhtiyaçlar sonsuz imkânlar kısıtlı da olsa o meclis koltuklarında oturanlar tarafsız, yansız işlerinin gereğini yapmalılar. Büyükşehir yapıyor, cevap veremeyiz mantığıyla, yapılan işlerin diğer yapılmış işleri bozmasına da görmezden gelmek Esenlerlilere haksızlık olur. Ana arterlerden sayılı günler verilerek çıkartılması gündemde olan işyerlerinin, modern şehir yaratalım deyip ara sokaklara taşınsınlar, işlerini ara sokaklarda icra etsinler anlayışı on yıllık gecikmişliği telafi eder mi bakacağız.

Yazılı sözlü soru önergeleriyle geçen aralık meclisi, yeni yılda verilebilecek cevapları ile muhalefet meclis üyelerini ve “piyasaları” rahatlatacağı beklentisiyle, bitti bitmesine de belediye iştiraki bir şirketin sermaye artışında iş kentsel dönüşüme dayandı. “İhale bedeli kırma ve kentsel yenilenme motoru” olarak lanse edilen şirketin sermayesi daha geçen yıl üç milyona artırılmıştı. Meclisteki izlenimlerimize göre bu deprem odaklı kentsel dönüşüm Esenler’in daha çok başını ağrıtacak gibi. Meclis başkanı her ne kadar meclis üyelerimizin bu konuda yeterli bilgisi var dese de bu bilgililik üç beş kişiyle sınırlı görüntüsü var mecliste.

Esenler İnşaat ve Eğitim Sanayi Ticaret Anonim Şirketi’ne gelince ihtiyaç duyuldukça gayrimenkul almak ve organizasyonlarda kullanmak için en büyük ortak Esenler Belediyesi kasasından talep ettiği “on iki milyon” sermaye artışı oy çokluğu ile meclisten geçti. Geçti ama özellikle muhalefet üyeleri bu şirketin işleyişinden ve işletilişinden dertli görüntüsü verdiler. Belediyenin kasasından çıkan ve çıkacak meblağın denetiminde meclis üyelerinin bertaraf edilmesi, baypas edilmiş olması da bir muamma olarak ortaya çıktı. Şirkette yetkili makam sahibi Belediye Başkan Yardımcısının bu şirketi anlatacak bir kitapçık hazırlatarak ilgililere dağıtalım demesi meseleyi sözde halletti.

Yılın bu son meclis bileşiminde 12 milyon hatırına yerel iktidarda birazcık yumuşama, muhalefette ise konuyu sulandırmadan kentsel dönüşüme taşıma gayreti sezinledik. Eğer meclis tutanaklarının ilgililere dağıtılma uygulaması başlatılırsa kim ne demiş, kim nasıl yanıtlamış bakarız.

Bakarız ve İzlenimlerimizde haklı mıyız haksız mıyız anlarız...          
08.12.2011
Bu Yazı 132 Kez Okunmuş

YILIN SON MECLİSİ


Erdoğan Aksu

Yerel Haber 
 
YILIN SON MECLİSİ YAPILDI!
08-12-2011 / 18:29
Bu güne kadar her meclis oturumunda, oturumda varsak eğer yazdık. Gittik, gördük seyrettik ve bu köşeye izlenimlerimizi aktardık. Yılın bu son meclisi eğer olağanüstü bir meclis yapılmayacaksa bir unutkanlık havasında geçti.

Erdoğan Aksu/gazete esenler

YILIN SON MECLİSİ YAPILDI!

Bu güne kadar her meclis oturumunda, oturumda varsak eğer yazdık. Gittik, gördük seyrettik ve bu köşeye izlenimlerimizi aktardık. Yılın bu son meclisi eğer olağanüstü bir meclis yapılmayacaksa bir unutkanlık havasında geçti. Bir yıllık çalışmaya katılanlara, Esenler adına çalıştıklarını söyleyen meclis üyelerine, çalışmaları izlemek ve halka aktarmak yoluyla çalışanlara bir teşekkür edilebilir, iyi yıllar dilenebilirdi. Gerçi Daha zaman var, belki başkanlık başka programların hazırlığı içinde de olabilir. Yine de İki çift söz edilse de iyi olurdu kanaatindeyiz.

Bir yıl böyle geçmiş olabilir ama aklımıza takılan bir mesele daha var. Civar belediyelerde, meclis tutanaklarının ilgililere, o yörenin gazetecilerine verildiği bir uygulama söz konusu. Ancak Esenler Belediye Başkanlığı’nın Belediye Meclisinde görüşülen ve konuşulan konularda kamuoyunu bilgilendirme amaçlı, bu uygulaması yok. Hal böyle olunca meraklıları yerel gazetecilerin meclis izlenimleri ve yorumlarına bağımlı kalıyorlar. Çoğunluğun ses kayıt cihazı kullanmasına karşın, çözümlemede farklılıklar doğuyor. Bu farklar da bilgi kirliliğine yol açan “cımbız haberleri” ortaya çıkarıyor. Ayrıca bizim gibi yorum haber peşine düşenler de var.

Meclis bileşim tutanaklarını belediye meclisi üyelerinin bile yazılı başvuru yapma suretiyle alabilmesi aylarla ifade ediliyor. Oysaki komşu belediyelerde bu işlem meclis görüşmelerinden birkaç gün sonra ilgililerin elinde olacak şekilde programlanmış. Esenler içinde bu tutanakları hazır etmek zor olmasa gerek. Kamuoyunun doğru bilgilenmesi açısından bu uygulamaya geçilmesi Esenler’e şimdiye dek düşünülmemiş bir yeni yıl hediyesi, yeni bir hizmet olduğu inancındayız.

Elbette bu sonuç. Öncesinde meclis gündemine ilişkin dosyaların belediye meclis üyelerine verildiği gibi, bu dosyaların geniş içerikli raporlar ve kapsamlı ayrıntıları barındırmasa da yerel gazetecilerle paylaşımı da doğru olur kanaatindeyiz. Çevre belediyelerde benzer uygulamaların olduğu da bir gerçek.

Eğer, herkes haber almada kendi haline bırakılırsa gerçekler de başıboş savrulur evrene. Herkes de kendi akıl kapasitesiyle orantılı çıkarsamalarla yoluna gider. Yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğu apaçıkken kifayeti müzakere ile iş tatlıya bağlanır belki ama haber yaratmak kişilerin inisiyatifine kalır.

İhtiyaçlar sonsuz imkânlar kısıtlı da olsa o meclis koltuklarında oturanlar tarafsız, yansız işlerinin gereğini yapmalılar. Büyükşehir yapıyor, cevap veremeyiz mantığıyla, yapılan işlerin diğer yapılmış işleri bozmasına da görmezden gelmek Esenlerlilere haksızlık olur. Ana arterlerden sayılı günler verilerek çıkartılması gündemde olan işyerlerinin, modern şehir yaratalım deyip ara sokaklara taşınsınlar, işlerini ara sokaklarda icra etsinler anlayışı on yıllık gecikmişliği telafi eder mi bakacağız.

Yazılı sözlü soru önergeleriyle geçen aralık meclisi, yeni yılda verilebilecek cevapları ile muhalefet meclis üyelerini ve “piyasaları” rahatlatacağı beklentisiyle, bitti bitmesine de belediye iştiraki bir şirketin sermaye artışında iş kentsel dönüşüme dayandı. “İhale bedeli kırma ve kentsel yenilenme motoru” olarak lanse edilen şirketin, ESKON’un sermayesi daha geçen yıl üç milyona artırılmıştı. Meclisteki izlenimlerimize göre bu deprem odaklı kentsel dönüşüm Esenler’in daha çok başını ağrıtacak gibi. Meclis başkanı her ne kadar meclis üyelerimizin bu konuda yeterli bilgisi var dese de bu bilgililik üç beş kişiyle sınırlı görüntüsü var mecliste.

ESKON-Esenler İnşaat ve Eğitim Sanayi Ticaret Anonim Şirketi’ne gelince ihtiyaç duyuldukça gayrimenkul almak ve organizasyonlarda kullanmak için en büyük ortak Esenler Belediyesi kasasından talep ettiği “on iki milyon” sermaye artışı oy çokluğu ile meclisten geçti. Geçti ama özellikle muhalefet üyeleri bu şirketin işleyişinden ve işletilişinden dertli görüntüsü verdiler. Belediyenin kasasından çıkan ve çıkacak meblağın denetiminde meclis üyelerinin bertaraf edilmesi, baypas edilmiş olması da bir muamma olarak ortaya çıktı. Şirkette, ESKON’da yetkili makam sahibi Belediye Başkan Yardımcısının bu şirketi anlatacak bir kitapçık hazırlatarak ilgililere dağıtalım demesi meseleyi sözde halletti.

Yılın bu son meclis bileşiminde 12 milyon hatırına yerel iktidarda birazcık yumuşama, muhalefette ise konuyu sulandırmadan kentsel dönüşüme taşıma gayreti sezinledik. Eğer meclis tutanaklarının ilgililere dağıtılma uygulaması başlatılırsa kim ne demiş, kim nasıl yanıtlamış bakarız.

Bakarız ve İzlenimlerimizde haklı mıyız haksız mıyız anlarız...