1 Aralık 2011 Perşembe

DER, DERSİN, “DERSİM`


Erdoğan Aksu  

DER, DERSİN, “DERSİM`

 
Email: yerelgazeteci@hotmail.com

Yazmaya dair ne varsa bir gün mutlaka yazılır. Tutku ve entrika girdabına düşmeden, düşürülmeden yazmaktır önemli olan. Son günlerde cumhuriyetle yaşıt Dersim gündeme düştüğünden beri üstümüzde yoğun bir baskı var. Yazsan bir türlü yazmasan bir türlü.




DER, DERSİN, “DERSİM”
Yazmaya dair ne varsa bir gün mutlaka yazılır. Tutku ve entrika girdabına düşmeden, düşürülmeden yazmaktır önemli olan. Son günlerde cumhuriyetle yaşıt Dersim gündeme düştüğünden beri üstümüzde yoğun bir baskı var. Yazsan bir türlü yazmasan bir türlü.
Hayatın dini neyi gerektiriyorsa, neyi emrediyorsa onu yaparız hiç çekinmeden. Hakikat ve marifet sadece nefissizlik değil ki. Öyleyse imha ve inkâr politikaları ile insan hakları, uzlaşma kültürü, kültürel hoşgörü ve kalıcı barışın gerçekleşmeyeceğini dua sayanlardanız. Baskı, asimilasyon, etnik temizlik ve kör olası katliamlarla ata toprağı da ana vatanı da bir olma gerçeğinin yok edilemeyeceğine iman etmişlerdeniz. O nedenle diyeceklerimiz var derinden gelen, hakkımız olan.
Tarihin hafızası tüyler ürperten, acı günlere düşülen o anekdotları ve kötü anıları unutmak ister elbette. Ama bir çatı altında ortaya koyulan vizyon başka başka düşlere evrilir yıllar sonra. Artık kime ne menfaat sağlayacaksa. Ayrıca kendine has bir dili var Dersim olayının. Öyle herkesin anlayamayacağı bir dil bu, İcazet ve talimat almayan tarihçilerin çözüp anlayabileceği bir dil. Bizim gibilere de havanda su dövmek kalıyor geriye.
Dersim’i yazsan ne yazar, yazmasan ne yazar. Asıl olan o bal eylenen acıyı yürekten hissetmektir. Yürek yanmıyorsa lafı güzaftır. Hayata direnmek ihtiyacından hafızamızın derinliklerinde nice çetrefilli meselelerle boğuşuyoruz. Dersim de o meselelerden biri. Darlanınca insan ucu kime dokunacak diye düşünmüyor, düşünemiyor. Kimler sürgünde, kimler mezarı belirsiz, kimler topraksız, kimler on yıllardır ötelenmiş o geliyor ilk akla. Kim, kim adına kime neler yapmış, en yapılmazları reva görmüş o kurcalıyor insanın aklını. Sırlar kırklar kapısında açılmayı bekliyor ama meselenin en can alıcı tarafı herkes kendi dilinde yaşar fakat ortak dilde ölür. Ve özlem sırlara dayandığında dilek ağacına dilek kuyruğunda geçer ömürler. Bir de şehrin hüznü çökerse gönüllere ve şehrinden çok uzaklarda yalnızlığa itilmiş yaşamakta varsa kaderde siliniş o siliniştir işte.
Yeminler etsen ne olur, itiraz etsen ne olur, özür dilesen ne olur artık. Güvenilir kılavuzu yoksa meselenin menzilden çok uzaklara düşülür kafa üstü. Her aldanışta, her aldatılışta veya her isyanda darbe yapılır sonra.  Ve başarının içine damlar maneviyat, mesele içinden çıkılamaz muamma olur. Belki de istenen odur.
Oysa araştırıp öğrenmekle olur geçmişe gönül vermek. Aklımızdaki eşikleri sürprizlere sıkıca kapatıp, kurşun gibi kelebekleri öpmekle olur klişeleri yok etmek. Bilinmelidir ki kişi verdiği sözden mesuldür. Kurmaca kahramanlar yaratmaya, kutsal kitaplardan şifreler devşirmeye gerek yok. Parmak uçlarından saç tellerine ateş rengine dönüşmüş ise onbinler, sonsuzluk kapısında derviş aramaya gerek yok.
Zaten ertelenmiş yazarlık bizimkisi. Yine de Gözümüzü budaktan sözümüzü dudaktan esirgemeyiz evelallah. Muhalif yanımız yalnızlığa kandaş olsa da. Şimdi neyini, nesini yazalım Dersim’in, sesi olalım olmaya çabalayalım yeter. Takasa gelmiş kapılar yüzümüze kapansa da. Maksat varlıktan geçmek değilse eğer, dediklerini tartmaz isen eğer ölçü de kaçar. Ama ayıbın ayıbı anlamsızca başkasını ayıplamaktır. Bu ayıp hepimize yeter ve hepimize ait.
Hep başka hayatlara mahkûmiyet yaşar Dersim elinden olanlar. Yıllarca iki kaşın ortası yaşamışlık vardır heybelerinde. Uçuruma savrulmadan, aleni suçlamaları, bıçak sırtı nöbetleri ve önemli virajları geçirmişlik vardır elde sermaye. Kültür bir çığlıktır hesabı kültür aşıklığı vardır gönülde. Ve her şeye karşın sahipleniş vardır ülkeyi, daha ne olsun.
Meselenin özü, sözü, sesi birdir. Resmin detaylarında gizlidir gerçek. Bakmasını bilmek gerek. Ve mor sümbüllü bağlarda sürekli yüzleşmek vardır gerçeklerle. Ve cesaret gerek. Ve çözüm, her adımda çözüm, her alanda çözüm aciliyettir. Bu kadar gecikmişlik yeter, daha da geç kalmamak gerek.
Dersim yazmak, yazarken asılmak gibi bir şey…
01.12.2011
Bu Yazı 1016 Kez Okunmuş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder