Erdoğan Aksu
“ABİ TAVSİYESİ”NE TAVSİYELER
Email: yerelgazeteci@hotmail.com
“Düşüncelerinizde kayboluyorsunuz bay yazar. Çoğunuzun derin düşünürler olarak ün yaptığınızı biliyoruz. Ama sürekli sessiz duran insanlara da hiç güvenilmez.”
“Düşüncelerinizde kayboluyorsunuz bay yazar. Çoğunuzun derin düşünürler olarak ün yaptığınızı biliyoruz. Ama sürekli sessiz duran insanlara da hiç güvenilmez.”
“ABİ TAVSİYESİ”NE TAVSİYELER
“Düşüncelerinizde kayboluyorsunuz bay yazar. Çoğunuzun derin düşünürler olarak ün yaptığınızı biliyoruz. Ama sürekli sessiz duran insanlara da hiç güvenilmez.”
O nedenle ortaya çıkmanız çok iyi oldu. Biz de bu gün ne yazsak sıkıntısından kurtulduk. Ancak bizim tahmin ettiğimiz abi iseniz yanlış ve haksız cephe açan bu yazınız hiç şık olmamış. Eğer o abi değil de “can çekişen sarmalın” iş verdiği, hem de tüm sosyal ödenekleri dahil ücretlendirdiği birine yazdırılmış ise tavsiye mektubunuz verdiğiniz paraya yazık. Gazetecilik ne iş imiş öğrenememiş yanınızda maalesef. Tavsiyede bulunmak yerine, bizim beş parasız imzamızı attığımız yüzlerce yazıya ve haberlere dikkatlice bir daha bakmanızı tavsiye ederiz.
Patronaj, çok bilmişlik, demagoji, gizli ses kayıtları, habercilik, yiğitlik, mertlik açılımlarına gelince; bir önceki yazımızı okuyup, hiç mi hiç anlamadan başka işi yokmuş gibi size telefon eden, mesaj çeken sahte gülücükler saçanları bir araya toplayın ve hep birlikte aşağıdaki paragrafları okuyun.
Belki tavsiyelerle başlayıp iş teklifnamesine dönüşen yazıları bile yazamamaktan, görüntüsü var sesi yok, sesi var kendisi yok, günü kurtarma kolaycılığı, imzasızlık ve siyasi kimliksizlikten kurtulursunuz sayemizde.
Gerçi güleriz ağlanacak halimize ya, biz daha ne yapalım, ne yazalım…
Siyasi yelpazenin neresinde durduğunu çok iyi bilen, her koşulda ve her ortamda çekinmeden duruşunu belli eden, en ağır şartlarda bile hiçbir dönem siyasi rehine, iktisadi forsa olmayan zikzaksız bir karakteri temsil ediyoruz. O yüzden politikanın ve medyanın genetik bozukluluğuna aldırmayız, kader saymayız, her fırsatta kokuşmuşluğa cansiperane direniriz. Politikanın ve medyanın sahte güzelliklerine hiç aldanmadık ki; Esenler’ in yerel gazeteciliğinin maceracı gizemliliğine ve lafebeliğine yenilelim. Aç kapat kadar bile bilgimiz ve alışkanlığımız olmayan aleni veya gizli ses kayıtlarından korkalım. Ses kaydına konuşmak ise beceririz evelallah. Gönderirsiniz kadrolu muhabirinizi yanıtlarız sorularınızı, anlatırız Esenleri tam kırkbeş yıllık Esenlerli olarak. Zaten Esenler’ in yerel basınında artık Rönesans havası estirilmesi gerekliliği var. Rönesans kimi şutlar kimi muştular işte o zaman belli olur.
Biz yine tarafsızlığı da, taraflılığı da amigolaştırmış yerel gazetelere, köşeleri tutmuş altıgenlere, gören gözleri dağlayan lafazan ateş toplarına, sağdan sollamalara inat özgürlük çığlığını yükseltmeyi insanlık borcu bildik, yola çıktık. Yolculuğumuzun da daha başındayız. Şükür henüz can çekişen sarmala savrulmadık. Öyle sınıf atlamak, servet katlamak, şöhret kazanmak, kasayı ve ünü itibar sayıp, güç istiflemek derdiyle de çıkmadık bu arenaya.
Dedikodular, mucizeler ve emanetler peşine de düşmeyeceğiz asla, hakkı kutsal sayıp, halkı savunacağız her adımda. Rantiyeciliğin ve Hurafelerin dışında kalıp, kutsallara dokunmadan, kutsalımıza da saldırtmadan, hazırladığınız dikenli yolları sanat zevki olgunlaşmış yazılarla, habersellerle süsleyeceğiz her daim. Renkli ayrıntıları abartmadan, yan çizmeden ve yandaş olmadan tarihin emrine sunacağız mertçe, onurluca ve yiğitçe tüm gerçekleri.
Yaşadığı günlerin hakkını vererek yaşamaktır yiğide yakışan. Yediklerimizin bir gün olur da nefes borumuza kaçması nedeniyle, solunum yetmezliğinden ölebileceğimizi unutmadan geçirdiğimiz gündür asıl olan. Mertlik işte budur. Devrimci bir ruhla reformcu, protest, entelektüel, asi, başına buyruk, baskıya ve zulme itirazcı, gerilemeye retçi, ihaneti asla affetmeyen, ahde vefasızları düşük sayan, kırmızıçizgide direnmek, yaratılmak istenen karmaşadan sarsılmadan çıkabilmektir onur. İşte onurluluk da budur.
Uyurgezer zarafetiyle kapkara bir geleceğe yürüyenlerin ayak izlerine hiç ama hiç muhtaçlığımız yok. Acı bir gerçek ama asıl kâbus, karabasan inanılmaz derecede yakınızda, çok yakınınızda duruyor. Bu nedenle ne bizim sana ne de senin bize ihtiyacımız yok. Çöküşün palavrası bol literatürüne asla bir kelime dahi eklemeyeceğiz rahat bırakılırsak. Değişimin, dirilişin, kurtuluşun kitabına bir harf katkımız olursa eğer, yaptığımız işi adamlıktan sayacağız. İşte adamlık da budur.
Ayrıca tavsiyeci abi, binlerce göz tarafından izlenip güven duyulacak bir arena olması gerekliydi, herkesin içerisinde kendini bulacağı bir er meydanı şarttı. Bal yapmayan arılar mucizesi yalanına inanmayanlara bir enerji birikimi lazımdı. O enerji bizde var sizi de göreceğiz…
Devamı gereklilik görürsek gelecek yazımızda…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder