20 Temmuz 2014 Pazar

BİR ‘GAZZE’ VAR ORADA BİR YERLERDE, ÇOCUKLARIN BİR DAHA BAYRAM HARÇLIĞI ALAMAYACAĞI…


Orucun bitmesine, bayramın gelmesine yedi gün kaldı. Kimseye ne şikâyet edelim, ağlarız halimize, ağlarız Filistin güneş kuşu ile beraber istiklale, mazimize, istikbale. Bize her bayram hep acı düşer nedense, tüm keşmekeşten kaçıp Balormanı’na sığınsak da, yol göründü yolcuya yine…

İsrafa batırılan memleketin, israfa batırılan ‘Şehri Ramazanı’, iftarlarıyla, sahurlarıyla, temaşalı programlarıyla, panayırlık eğlenceleriyle, yemeleriyle, yedirmeleriyle, gezmeleriyle, gezdirmeleriyle geçip gidiyor üç beş gün sonra. Ve erkân eliyle gösterişe alıştırılan fakiri gureba halk, bir hafta sonra kendi çapında abartıldıkça ablukalanan, şatafata kurban edilen ‘Şehri Ramazanı’ uğurlayarak şevvalin üç gününü bayram eyleyecek.

Daha ne diyelim, şimdiden kutlu olsun bu bayram, kerkenezler dışında herkeslere, Kutlu olsun…

Ama âmâlık istemez, ‘Bir Gazze var orada bir yerlerde, çocukların Bayram şekeri yerine ölümüne ateşi yaladığı’

Seyrancılar, ayranlar kabarınca hayranları azınca, bayramını istediği yerde istediği gibi kutlar veya bayram benim neyime deyip her yıl hükümetlerce fazladan uzatılan molayı kısa bir tatile çevirir. Kime ne, kime ne elbette. Veya bu bayram yine geleneksel rençperlikle çakışınca, araya bir de cumhurbaşkanlığı yaygarası sıkıştırılınca, bizim gibi bir arada iki derede kalınır yekten. Ve kısmette varsa üzüntüden, sıkıntıdan patlamadan, Batlamadan, Aksuya uzar ömrümüz yarı yarıya.

Memlekette fındıkkabuğuna dökülmüş bütün büyük acılar, ama ne çare; ‘Bir Gazze var orada bir yerlerde çocukların Deniz kumsalında ölüme yakalandığı’

Biz bu bayramı orada, burada ama hakkınca veya öylesine ama adap gereği geçirip bayram sonu Filistin güneş kuşları kanadında yine yollara düşeceğiz belki. Ama ismi cismi lazım değiller, kimler zatlar ne gam ne kasavet, ne gazze, bu ne gabavettir Allah aşkına.

Aylar evvelinden güncele bindirilen, erken rezervasyonlarla renklendirilen, Bayram trafiğini hiçbir acı, şer ve musibet erteleyemiyor maalesef. Bu kapital artığı kepazeliğin peşine düşmeyenler ise ana baba ocağına zamanında varabilmek için şimdiden yeni yöntemler icat ederler, akıl almaz çareler üretmeye başlarlar, biz de görmesek duyarız bilançoya yansıyanları nasılsa. Oranlar ne olursa olsun, olsun varsın sılayı rahimdir ve iyidir. Geçen on yıllarda, geçen ramazanlara ve bu yılın şu geride kalan üç haftasına bakıldığında, yadellerdeki bu tek haftalık çırpınış belki de kalan tek doğrudur, en muteberidir mübarek bayram icabı yaşanan.

Ya yaşanan acılar, ateş düştüğü yeri yakar babında görmezden gelmeler; ‘Bir Gazze var orada bir yerlerde çocukların bayramlarda bir daha büyüklerinin ellerini öpüp bayram harçlığı alamayacağı’

Bizim de elini öpüp bayram harçlığını kapamayacağımız, Babasız geçen üçüncü ramazan bayramımız. Yine ayni şekil, tam pedere yakışan güzel bir tesadüf ki emek pınarının çağlayacağı, derelerden denize akacağı, fındık hasadının başlangıcına rastladı bu seneki bayramda. Ve biz de kuzeyde o yaman ve güzel ellerde, babamızla beraber olacağız tarihin terkisine binerek. En baba, en can beynelmilellikle çıplak yaylalara süreceğiz bayram sevincimizi.

Aslan babam, Kantarın topuzu asla şaşmaz bereketlilikte üç beş kantarlık hasadın ve ramazan Bayramın kutlu olsun aslan babamız diyeceğiz seninle her karşılaştığımızı hissettiğimizde.

Ama eminim ki, sen her zamanki gibi bize dünya gerçeğini anımsatacak, yüreğimize üfleyeceksin dünyalılık gereğini, ‘Bir Gazze var orada bir yerlerde çocukların bayram gezmesi yapamadan, hunharca katledildiği’...
 
Kendine ve ceddine rahmet babam alınmanı istemeyiz ama kanımız odur ki; şu son on yıllarda Bayramlar bir hayli değişti, adamlık kalmadı, kala kala çocuklar hep aynı kaldı sadece. Biz de ne hikmet ise hiç değişmedik, değişemedik ve anlaşılması zor biçimde mazide kalan o bayramları özlüyoruz hala çocukça.
 
Özü sözü bir yana artık öncesiyle sonrasıyla, arifesiyle bayramıyla, bu ramazanlar, bu kurbanlar, bu bayramlar azdan fazlaya kademeleşerek, tamamen tüketimi besliyor ve abartıyı geliştiriyor. Biz artık bu bayramlara fazlayız veya bu bayramlar bize göre değil. Lafın ayıbı, gafı sayılmaz ise eğer gerçekten çivisi koptu bu memleketin, şu dünyanın, dünyadaki her bir şeyin. Bu çaplı çapsızlıkta dini bayramlar bile özünü ve gelenekselliğini yitirdi sanki yıllar içinde. Enlemi boylamı, meridyeni paraleli bir kenara ebat ve boyut değiştirdi o mübarek bayramlar. Ve yeni boyutta bayramlar kapitalsiz kapitalistlere epey yük getirse de nurjuvazi özentisiyle yılda bir iki kereliğine mesaisiz eğlencelik oldu vesselam.

Babaların babası babam, emperyalizmin canı sıkıldıkça havadan, sudan ve karadan vurduğu, hem de ramazanlarda vurduğu‘Bir Gazze var orada bir yerlerde, çocukların bayramlıklarını giyemeden kefenlendiği ve artık yalnızca kendi rüyalarında var olabileceği’…
 
Ey canım babam, el verdik biz bu bayram da buradayız, eş dost, konu komşu, akraba talukatı ağırlayarak sılayı rahime hazırlanacağız. Gazze’de yahudacı komitacıların akıttığı kana, elleri kırılası israelcilere kesilecek cezaların olmayışına, geciktirilmesine ve ne şiş yansın ne de kebap açıklamalara canımız sıkılsa da, Bayram sonunda bize senden hatıra ata toprağında çotanak çotanak insanlık ve karakter besleyeceğiz. Hakkını, haklarını helal et…
 
Ey ahali, “Yemin olsun ki, o gün size verilen her nimetten sorulacaksınız”. Eyvah ki eyvah; ‘Bir Gazze var orada bir yerlerde çocukların her nimetten koparıldığı’…
 

Canım babam, bilesin ki; bize durup durup, verdiğin nasihatler, incelikli mesajlar hala güncelliğini koruyor ve bir armada, yıkılmaz marka olarak hala rüyalarımıza süslüyor. Sen korkma asla, topyekûn emperyalizme karşı verilmiş kurtuluş mücadelesini, sembolleşen zaferi ve çağına göre büyük devrimleri hiç unutmayacağız. Her şey bayram seyran masallarıyla unutturulmaya çalışılıyor olsa da maalesef biz kanmayacağız.  Emperyal-Kapitalci zihniyetlerin baş yönetiminde, yerli icracılar ramazanı, her yıl artan çılgınlıkla billurlaştırıp, parlatarak bin temaşa ile varlıklarımızı ve yokluklar içindeliğimizi unutturmaya çalışıyorlar ama ibnisrael her sene, her seferinde sene, bene, bize herkese anımsatıyor, unutulmaması gerekeni.
 
Bu en gerçekçi dini Anadolu’ya taşıyanların ve yayanların, emperyalist işgalcileri Anadolu`dan söküp atanların kemiklerini sızlatacak uydurma programlarda atıp tutmalarla olmaz vatan perverlik ve dindaşlık. İçinde halktan garipler bulunmayan, sosyetesinden varyetesine ve din soslu sahte soylulara verilen iftarlarda kameralara gülücük dağıtmakla olmaz acıları paylaşmak. Ayrıca nedense, cephelerde süngü varsa süngü takarak yoksa göğüsler siper edilerek canları pahasına `ileriye daha ileriye` atılanlara, bu cennet toprakları bize sunan şehitlere minnet, saygı ve selam duruşu, aklaması bir yana bırakılıyor. Dini buyrukları gergefte oyalayarak, işleyerek ramazanı sözde bereketlendirme gayreti de eninde sonunda bir yerlere takılır her halde.

Bu bayram daha çok can yanar;‘Bir Gazze var orada bir yerlerde çocukların Gazze’den başka yerde bir daha bayram göremeyeceği’…
 
Canım babam yoksulluktan, yokluktan, hiçlikten, çıkıp kurtulduktan sonra yeniden doğanların bu ülkenin insanlarını bu ülkenin kutsal emanetlerine aldırmadan kumpanyalı, kumpaslı, çekilişli, baştan savma şovlarla, israf ve tarafgirlikle sahte ramazan bolluğuna çıkaran, ramazan çıktıktan hemen sonra bayramlarda yalnızlaştıranları ise yaratana havale etmekle hiç kimse kurtulamaz sorumluluktan. Belki de en doğrusu bu yazıyla tarihe not düşmektir her halde.
 
Ömür boyu tarihe not düştük; Ulusal değerler ve manevi-dini değerler ayni potada eritiliyor, sulandırılıyor.  Bu özel günlerin önem ve anlamı pervasızca yok ediliyor. Doksan yılın elli yılını çoktan devirmiş ve kırkları yakından gözlemlemiş bir anti-emperyalist olarak bu değersizleştirme iyice canımıza değdi, kanımıza dokundu vesselam. Feryadı isyanımız o nedenle Yiğit babam.

Billahi; ‘Bir Gazze var orada bir yerlerde çocukların gözlerinde bir daha bayram sevincinin parıldayamayacağı’…

Şu ülkede bayram ferahlığına, esenliğine kavuşan her bir birey bu bayramda: dini imanı ne olursa olsun tüm mazlum ve ezilen uluslara, açlık ve sefalet çeken üçüncü dünyaya, yetmişlerin Filistin’ine hala örnek bir kurtuluş destanları olduğunu anımsatmamıza karşın anı defterlerine geçen yıl kaydetmemişlerse bu yıl kaydetsinler, kaydetmişler ise yeniden bir daha kaydetsinler.
 
Tillahi, Recep, Şaban Ramazan olurdu belki ama ezan, oruç ve bayram olur muydu Allah bilir. ‘Bir Gazze var orada bir yerlerde çocukların minik ellerini açarak savaş bitsin diye Allah’a yalvardığı’…
 
Asli ve birincil görevimiz şu dünyada, denizi deryada şirazesi kaymışların, pusulası şaşmışların, milenyum uyumsuzlarının hala ürktüğü bu diriliş hikâyesini, bu küllerinden varoluş eylemselliğini, kadere dur diyebilmenin evrenselliğini unutmadan, yılmadan umudu bayramlara ve yarınlara taşımak olmalı.
 
Şahin bakışlı babam, bekle bizi Bal ormanında. Vallahi, ‘Bir Gazze var orada bir yerlerde çocukların her bayramda babalarını beklediği’…

Daha ne olsun, bu günden kutlu olsun bu bayram, kerkenezler dışında herkeslere, Kutlu olsun…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder