14 Temmuz 2014 Pazartesi
RAMAZAN YAZISI; ‘ MUKTESİT MUTEKİTLİK’…
Kiler erzakla dolmayınca, kasa mangırla yıkılmayınca, fakirlik ve zenginlikte hele hele mukaddes ay ramazan da aşırı muktesit olmak gerekir…
Öteye beriye saldıranların saltanatı sürdükçe, temaşalık ucuzcu temsillere döndürülen Ramazanlarda daha çok yazılır bu yazılar. Sanki yazgıymışçasına insanlığı vuran açlığı bilmek ve algılamak gerekir oysa. Ramazan vesilesiyle de olsa. Ama nerede, en dobrasından bir anımsatma olur bu paragraflar;
Şu fakir memleket ve dünya açlıkla mücadele etmedikçe, edemedikçe en sağlamından da olsa daha çok yıkılır mermeran hükümranlıklar…
Yalanla eylemleşenler yemeden içmeden kesilse, bıraksalar günlerce süren tıkınmayı kıymet bulmaz bir açlığı yaşarlar sadece. Gerisi Yaratana kalmış bir eylemsizliktir hesabıdır tutulan. Hâkim felsefeye göre böyledir en kudretlinin açılımı. Bayram etmek için tutulan her tutumluluk bir yana, aslı tutukluluk derecesinde ara vermektir her türlü yer yemez uyanıklığa. Ama varyemezlik mertebesinde, ince hisler ve şükürleşmeler sarmalında yiten günlerin ardına, ana yemeğe sulanmak gibi, talanla eylemleşmeye diretilince ve geçilince sessizden ve derinden buna en derundan kopmak denir inan literatüründe. Bu tutup tutup, bırakmalar en ideal yaklaşımlarla bile izah edilemez sonra.
Ayrıca ayın bol şerbetli, kızılcık şerbetli tatlı istekleri ve dilekleriyle kompleleşmek ve kamplaşmak, kızılca kıyametler kopartarak sahurlaşmak ve sarhoşlamak ve benzeri içtimai durumlar, ayılma tarzlı egzersizleri de zedeler. Kırmızı halılı, alacalı bulacalı seccadeli ve konfetili, havai fişekli sansasyonel ahir vakitleşmeler, akşamdan gecenin ayazına ve güncellemenin ayarsızlığına yayılınca Din darlaşan bir halsizlik ve bitkinlik uyandırır hakiki mutekitlerde.
Uyur uyanıklık arası asla doygunluk hissi vermeyen, açgözlüce ve oburca festival havasında geçiştirilen bu anlar sıra dışılıktan öte, sıradanlığı ve doymaz açlığı yaşatır taşıma sulu meydanlara. Bu emperyal kapılmalara, kapitalist kapılanmalara ve tinsiz kapı kulluklarına karşın, Muktesit Mutekitler her ramazanın ve yazısının rubrici olurlar…
Koskoca zamanı, eşsiz zamanları badileştirenlerin, sandıktaki kutsal nimetleri ve emanetleri, bir bir metalaştırması neticesinde iftar iftahar vakti olmaktan, intihar vakti olmaya doğru sürükleniyor. Bu sahte revizyonist anlayışla da milyonlar boşluğa sürülüyor, güdüleniyor. Salgın bir hastalık gibi köşe bucak yayılan, katkılı katkısız olmasına bakılmaksızın maddi ve manevi gıdaların bolca kilerleştirildiği ve mideleştirildiği bu süreç din yolu ile maalesef din yolunun kapatılmasıdır. Bu bedavacı bedevilik, kendini sarih din yolcusu görenlerin tüketim çılgınlığına çarpılmasıyla izah edilebilir ancak.
Çağına çapına bakılmaksızın, zamanı büdükleştiren güdüklerin insancıllığı ve insanlığı yıkan, yakan, sömüren ve çökerten, zafiyet ve tutumlarının tamamını bir ziyafet sofrası sanmak ve kıyısına ilişmek, dünyada mevcut tüm maddi ve manevi hastalıkların en halis mikroplarını salah bulma hapı diye yutmaktır. Hap yutulunca zehir kana karışınca, şifayı öğün aşıranların, sahur atlatanların, secde aşındıranların kan şekeri düşüren ve tansiyon yükselten mukaddesatçılığında aramak ise ömür törpüsüdür. Bu törpülenişle, maneviyet işi dev günahlar sınıfından sayılan ama görmezden gelinerek uydurmacalara tapınan, uydurukluğa tapılan bir tezgaha devrilir. Tam böyle değilse de yakında öyle olduğu görülür ve tezgâhtan geçmemişler beşikten mezara listelenir.
Çünkü devran döner, devri fetret başlar ve dengede duruşun, tutuşun, tutamayışın, tutuşmaların haznesinde hazmı zor ayıplılıklar ayyuka çıkar. Yani kavuk düşer, sarık sarılır, takke takılır yine de asırlık takıntılar nükseder ve günah başkalarında aranır. Sersemlik kramplarına tutulmak işte böyledir ve böyle başlar.
Zaten sindirimi en zor olanları unutup, ibadatı sadece aç kalmak ve ziyafetten saymak, emanatı kutsalları hırkadan, sakaldan, ayak izinden ve sairlerden ibaret kılmak, ibretlik vakadır.
İnsanlığın kerameti iftardan sahura, geceden güneşe, günden akşam alacasına dengeli biçimde dağılınca, şu uzun günlerde güneşten aya, dinsel enerji sarfı da iyice zorlaşınca, zorlaştırılınca bu tanrısal özveri gerçekten Muktesit Mutekitliktir ve ruhani sarraflıktan sayılmalıdır…
Bilincin kesintiye uğratılarak, bilimin ters yüz edilmesi ve ilmin tersten okutulması ile işte bu dönüşümü güç noktaya kadar gelinir. Kimine göre iyidir belki, ama Sancağın nalınlar altında bırakılmaması için çokça bolca tevbeler gerekir bu nurjuvazinin zaviyelerine ve zatlarına.
Yazısı, yazgısı, yargısı bir yana asıl soru şudur; son yıllardaki ramazanlarda, Muktesit Mutekitliğin çok kısa süren bir yaşam konforu için, resmen satışa sunulması nasıl bir hoppa robotlaşmadır…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder