20 Mart 2016 Pazar

SİYASAL ÇÖKÜNTÜ VE SAVAŞ…

SİYASAL ÇÖKÜNTÜ VE SAVAŞ…

Siyaset bin yıllardır eskimeyen en eski kurumdur. Siyasetçiler ise bu kurumun çatısı altında oy verilerek seçilirler, görevlendirilirler. Siyasetçiler siyasetle uğraşırlar ve kendilerini de yazılı kuralsız siyasetçi diye tanımlarlar. Sözlü gelenek uyarınca hemen hemen tüm siyasi etkinliklerin tamamı hem toplumda hem de siyasetle uğraşanlarda bizzat meslekmiş gibi algılanır. Siyasetçi. Oysa böyle bir meslek yoktur.

Böyle bir meslek olmayınca siyaset kurumları da karşılaşılan her siyasal çöküntüde, dünya ölçekli her zorunlu yenilenme dönemlerinde sözde meslekten siyasetçilerinin peydahladığı savaşlardan bir güzel beslenir. Siyaseten kurumlanılarak kimi zaman soğuk savaş rüzgârları estirilir ve kimi zaman da sıcak savaş körüklenir.

İşte siyaseten yanlış burada başlar. Siyasal çöküntüden kurtulmak için odak ayarı bozuk odaklanılan her savaş sonrası övülen ve övünülen tüm sistemler bir bir yıkılır. Olan daima garip halklara olur…

Gelmiş geçmiş tüm savaşlar bilimsel açıdan değerlendirildiğinde; savaş, rasyonel iletişim çökmesinin ve nasyonal siyasal çöküşün geldiği en son noktadır gerçeğine ulaşılır. Bu temel çöküntü emperyal sömürünün devamı ve iktidar egemenliğinin sürekliliğinin sağlanması için hoyratça kullanılır. Her türlü öznel ve genel dayanakları incelikle planlanarak kitlesel ve bölgesel savaşlar, savaştan öte bir iletişim ve ikna yöntemine dönüştürülür. Biçim değiştiren çökmüş siyaset topla, tüfekle, bombayla yeni çökmeler yaratır. Yenilikmişçesine en eski savaş mekanizmaları yeniden pompalanır. Ve insanlık çöker, iletişim de tarz değiştirir.

Sözde değişimle tüm iletişim kaynakları çöreklenir ve savaşa hizmet eder. Özellikle medya için kaçıncı güç olduğu muamma dönemi başlar ve çökmez denilen iletişim sektörü çöreklendikçe çöker. Özgün ve özgür tavırlı iletişim resmen savaş iletimine dönüşür. Siyaset kurumları ve siyasetçileri de bu dönüşümü doğal karşılarlar. Gözden kaçırılan ise siyaset biliminin siyaseten nerede başlayıp nerede bittiğini asla tanımlayamadığıdır. İşin başı sonu birbirine karışınca siyasal çöküntü ve çöküntünün çimlendirdiği savaşların zorunluluğu iletisi toplumlarda illet bir savaşseverlik yaratır. Ve sivilceler kaşındıkça beyin hücrelerine gömülmüş bütün savaş baltaları tekrar çıkarılır.

Siyaset kurumları ve kurumsal siyasetçiler, ulusal veya uluslararası her sıcak savaşta etrafı kaplayan her türlü negatif havadan, içine düşülmüş çöküntünün üzerinin kapatılması için yararlanır. Sudan sebep savaştırılan kutuplanmışların üzerine havadan, sudan, karadan ölüm yağdırma, bombalar kusma ve emperyal istila, sistemli kurumlandırılmış bal çanak bazlı iletişim sayesinde meşrulaşır. Toplumlara özgü diğer değerler üzerinde kalın çizgili oynamalar ve şeytani manevralar da eklendiğinde savaşın dozu giderek artar. Mızrak çuvala sığmasa da bir takım illüzyonlarla savaş toplumlara benimsetilir. Çok kan akar, çok can yakar ama insanlar makul alem safsatasıyla saflaştırılır.

Kurumsal siyaset ve mesleksel siyasetçiler nedense siyasal çöküntünün nedenlerini adaletsizliğin hüküm sürdüğü her alanda, her bölgede, her belgede adaletsizliğin karşısında gereğince karşı durmadıklarına hiç bağlamazlar. Sıkıştıklarında açık gizli savaştan medet umarlar. Eşitlik ve adalet istemiyle açılan ve bambaşka talepleri ileri süren masumane cepheleşmelere sıcak savaş soslu cepheler açarlar. Bu basireti bağlanmışlık, aksak kıvrak duruş siyaseten adaletsizliğin, vurgunculuğun, yolsuzluğun, eşitsizliğin mihmandarlığına soyunmayı ve soyulmayı sağlar. Siyasal çöküntü içindeki siyaset iyice yalpalar, sakar siyasetçi zaman içinde aklanacağına, karalandıkça karalanır. Savaş severlikle paralanmak da işe yaramaz.

Oysa siyaset kurumları ve seçilen görevlendirilen siyasetçileri siyasal çöküntünün girdabından halklarını kurtarmak için önce kirli savaşlara karşı durmalıdır. Sonra tüm olumsuzlukları yüreklice dile getirmeli, haksızlığa ve vurgunculuğa, savaş ganimetlerinden pay kapışa karşı tek ses bir yürek haykırabilmelidir. Tarihte örneklerle sabit kamu vicdanını şimdi sızlatmasa da çok yakın gelecekte derinden yaralayacak bu savaş tellallığı siyaset kurumlarının ve kurumsal siyasetçilerin sonudur. Savaşçı üslupla her pisliği aklama, her hinliği saklama çabaları ajandaları boşu boşuna doldurmaz.  Emperyal istilacıların küpleri dolar belki ama savaşa yol veren tüm siyaset kurumları ve seçilmiş görevlendirilmiş siyasetçileri çöküntüleri aşamazlar. Aşırı aşınırlar. Siyasal çöküntü ilk onları yutar.

Siyaset kurumları ve kurumsal siyasetçiler yaşanılan çöküntüyü saklamak için kan, palet, fişek örtülü savaştan nemalanırken, bu ucuzcu cengaverlere inat hatırlatma, insanlık onuru, adalet gerekliliği, haksızlıkların giderilmesi adına tarihe not düşmek de imanın şartlarındandır. İmanla düşülen tüm notlar yaşanan siyasal çöküntünün yasal bildirisidir, bildirgesidir. Aşırı yoğunluklu savaş ırkı, dini, imanı, mezhebi ne olursa olsun insanoğlunu omuriliğinden yakalar ve felç eder bilgisidir.

Bu beyanname, siyaseten elden, dilden, belden beyine yayılan bu uyuşmaya hizmet eden tüm siyaset kurumlarına ve seçilmiş görevlendirilmiş tüm kurumsal siyasetçilere de açık duyurudur;

Siyasal çöküntü emperyal istilacıların pompaladığı savaşlarla düzeltilemez…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder