ESENLER MARKA ŞEHİR AMA YÖNETENLER YÖNETTİKLERİ İLÇEDE İKAMET ETMİYORLAR…
ESENLER MARKA ŞEHİR AMA YÖNETENLER YÖNETTİKLERİ İLÇEDE İKAMET ETMİYORLAR…
ADD Marmara Bölge Başkanı Dr. Ahmet Metin 2014 yerel seçimlerine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu...
Başkan Dr. Ahmet Metin “Bizler ADD olarak bu seçimlere bir ekip anlayışı ile hazırlandık. 30 şubemiz ile tüm seçmen listelerini tarayacağız. Adil, demokratik bir seçim yapılması için çalışıyoruz. Tüm arkadaşlarımız e-seçmen sitesine girerek gerekli çalışmalara başladılar. Fazlalıkları ve noksanlıkları tespit ederek listeleri kontrol edecekler. Bu çalışmaları yaparken, bizlerin bireysel hakkımız ve vatandaşlık görevimizdir anlayışı içersinde olduk. Genel olarak baktığımız da İstanbul seçimleri zor geçecek, zor bir seçim olacak! Bu seçimin ana muhalefet ve iktidar arasında geçeceği bir gerçektir.
Bizler içinde olmadığımız ve olmayacağız bazı çalışmaları tasvip etmiyoruz. Milli merkez adaylar çıkarıyor. Biz buna da karşıyız. Milli merkezin çıkaracağı adaylar ve alacağı oyların iktidarın işine yarayacağını düşünüyoruz. Böyle bir yapılanmayı desteklemiyoruz. BDP’nin, sevilen ve saygın bir aday çıkardığını basından takip ediyoruz. Ancak, bunların da alacağı oylar iktidarın hanesine yazılacağını düşünüyoruz. Zaten, Sol ve Sosyalist oylara talip olan bu anlayış bir yerde AKP’nin ipi göğüslemesine yardımcı olacaktır. Tekrar söylüyorum. Adil bir seçim ile mükerrer oyları önleyerek sandık başına gitmeme düşüncesinde olanları sandıklara taşıyarak bu iktidar değiştirilebilir.
Gezi, siyasilere bir ders vermiştir. Dersini almayanlar olabilir. Gezi ruhu, demokrasinin var olması, eşit yurttaşlık bilincinin gelişmesi için önemli idi. Ayriyeten Gezi benim için de çok önemli idi. Orada gördüklerimiz ve yaşadıklarımız bize, birlik ve beraberlik için bir araya gelmemize bir mesajdı. Gezidekilerin bağımsız olduklarını gözlemledik. Gezi olaylarının üretimden değil de tüketimden kaynaklandığını gördük. 20 farklı bileşimin birbirine ne kadar saygı ile yaklaştığını ve kaynaşarak birliklerini gerçekleştirdiklerini gördük.
Vatan, Cumhuriyet ve Emek birlikteliği dediğimiz birçok sivil toplum üyelerinin bir araya geldiği ve benimde başkanlığını yaptığım bir sivil toplum hareketi birlikteliğimiz var. Zaman zaman bu oluşum ile bir araya gelerek ülke meselelerini konuşuyoruz. Haklı noktalarda birlikte hareket edeciğimize karar verdik. 1 Ocaktan itibaren bu bileşen ile sahaya iniyoruz. Aldığız kararda CHP kadrolarını destekleme noktasında birleştik.
Bizim bu seçimlerde ve sonrasında önemli beklentilerimiz olacak. Demokrasimizin gelişmesi, yağmanın önlenmesi, insanca yaşanılır kentlerin oluşması ve Cumhuriyet değerlerimiz korunması olacaktır. Yeşile, doğaya hasret bir kent anlayışı aşılarak sosyal donatı alanları ile kültürel faaliyetleri öne çıkan halkın sağlığı ve eğitimi ile ilgilenen bir iktidarın var olmasını istiyoruz. İstanbul Belediyesinin el değiştirmesi ile psikolojik bir algı oluşacaktır. O algı ile bu iktidar gerileyecektir. Onun için olmazsa olmazımız bu iktidarın el değiştirmesidir.
Bu konuda bir bildiri hazırlıyorum. Çok kısa bir zaman içinde hazırladığım bu bildiriyi tüm ilgililere göndereceğim.
Esenler Belediye Başkanı reklâma önem vererek, diğer ilçe belediye başkanlarından önde gözüküyor. Ancak, 5 senede Esenlerde değişen hiç bir şey olmamıştır. Bana kim diyebilir yaşamlarda değişen bir şey olmuştur. Sözlere baktığımızda Esenler marka bir ilçe olduğu söyleniyor. Peki, hala pek çok eksiği bulunan bu ilçemiz yaşanılır seviyede mi? Zaten, böyle yoklar ilçesinde burayı yönetenler bile Esenler yaşanılmaz bir kent olduğundan yönettikleri ilçede ikamet etmiyorlar. Yani Esenler marka şehir olmasına rağmen yönetenler nedense burada oturmuyorlar. Kimse kimseyi kandırmasın. Esenler’de yoksulluk artıyor ve yokların ilçesi olmaya devam ediyor. Yıllardır ayni zihniyetin yönettiği Esenler bu duruma getirilmiştir…” dedi.
"TURGET REİS KENTSEL DÖNÜŞÜM MAĞDURLARI İLE BİRLİKTE ESENLER BELEDİYESİ' DE MAĞDUR EDİLMİŞTİR...”
"TURGET REİS KENTSEL DÖNÜŞÜM MAĞDURLARI İLE BİRLİKTE ESENLER BELEDİYESİ' DE MAĞDUR EDİLMİŞTİR...”
2. Bölge İstanbul Milletvekillerinden Haluk Eyidoğan ve CHP Esenler İlçe Başkanlığı heyeti hafta sonu Esenler’de bazı noktalarda ve Turgut Reis Mahallesi’nde İBB’nin kentsel dönüşüm projesi çerçevesinde yapılan konutlara taşınan vatandaşların sorunlarını dertlerini dinleyerek mahallinde incelemelerde bulundular…
Haluk Eyidoğan; ”Buradaki durum çok vahimdir.”
Eyidoğan, “Evleri yıkılan 10 dönümlük arazideki insanların 7 dönümlük arazide yapılan konutlara taşındıklarını görmekteyim. 7 blok ve her blokta 40 daire olan binalar yaptılar. Vatandaşları buralara taşıdılar. Burada 280 malik var. Şubat 2013’ten beri burada oturuyorlar. Ancak, o günden beri tabularını almadıklarına şahit oldum. İBB bu konutları müteahhitlere yaptırmış. Müteahhidin görevi, tüm mülkiyet sorunlarını ve bürokratik engelleri çözüme ulaştırarak vatandaşlara tapularını vermesidir.
“Esenler Belediyesi ve İBB yetkilileri bize 2 ay içinde tabularımızı vereceklerini söylemiştiler.” İfadelerinde bulunan vatandaşlara Eyidoğan, “Evet. Buradaki sorun vahim. Sizin elinize kat ittifak tapusu verilseydi bugün bu sorunları yaşamayacaktınız. Burası inşaat halinde iken kat ittifak tapuları size verilmeliydi. Kentsel dönüşümde belediyeler vatandaşı müteahhitlerin önüne atmamalı. Sanırım, burada bazı sözleşmeler var. Sizin büyük bir hak kaybınız söz konusu. Belediyeler vatandaş ve müteahhitler ile birlikte kentsel dönüşüm faaliyetlerine girişecekse ve ortaya bir şey çıkarılacaksa imzalı hukuki değeri olan sözleşmeler yapmalıdırlar. Ortada sözleşme yoksa verilen sözler hukuki olarak hiçbir anlam ifade etmez.
Kamuyu temsil eden bir belediye başkanı kentsel dönüşüm yapacağım diye sizleri sözle mi ikna edecek? Bu ülkede kanun, hukuk var. Sizin dolandırıldığınızı görüyorum. Size birileri gelip buradan çıkın derlerse ne yapacaksınız? Elinizde mahkemede delil sayılabilecek bir belge yok. Bu dairelerin sizin olduğunu bile ispatlayamazsınız.
Bakınız CHP Esenler Belediye Meclis Üyeleri 2 Eylül 2013 tarihinde Belediye Meclis Başkanlığı’na bir önerge verdiler. Önergede, Turgut Reis Mahallesi’nde yapılan bu konutlarda hak sahiplerine tapuları verilmiş mi? Verilmişse, kim tarafından veya hangi kamu kurum tarafından verilmiş? Verilmemişse, tapular bu zamana neden verilmedi? Söz konusu inşaatlarla ilgili inşaat ruhsatı örneğini, yapı kullanma izin belgesi örneğini tarafımıza verilmesini istemişlerdi. Ancak 15 gün içerisinde cevap vermeleri gerekirken, soru önergelerine Belediye Başkanı’ndan komik bir cevap geldi: Kentsel dönüşümde Esenler İstanbul’a örnek ilçedir. Mülkiyet sahipleri ile anlaşma yolu ile kentsel dönüşüm yapıyoruz. Vatandaşımız memnun. Kura çekimi ile vatandaşlarımıza dairelerini verdik demiş.
Ben de dört mahalledeki kentsel dönüşüm hakkında kendisinden tarafıma yazılı belge vermesini istedim. Ancak, bu Belediye Başkanı’nın elinde belge ve bilgi olmadığı için bana yazılı cevap veremedi. Buradaki vatandaşlara da yazılı bir belge vermediğine ya da veremediğine göre üzücü bir durumla karşı karşıyayız. Vatandaşlar mağdurdur; burada ibretlik bir durum söz konusudur. Ortada bir sözleşme yoksa verilen sözlerin hukuki olarak hiçbir anlamı yoktur.” dedi.
Bu konuyu Büyük Millet Meclisi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'ne taşıyacağını ifade eden Eyidoğan'ın yanısıra, İlçe Başkanı Halil Özden'de dönüşüm mağdurlarına hukuki bir süreç başlatmaları durumunda ilçe olarak hukuki ve teknik destek sağlayacakları teminatını verdi...
Örüklü; “Sizlerle Beraber Esenler Belediyesi' de Mağdur Edilmiştir”
CHP Esenler İlçe Başkanlığı İmar Komisyonu Başkanı Mimar Aksal Örüklü Turgut Reis Mahallesi'nde İBB’nin Kentsel dönüşüm için yaptırdığı konutlarda vatandaşların sorunlarını dinledi, daha sonra önemli açıklamalarda bulundu.
Örüklü, “Yalnız burada değil Esenler Belediyesi'nin yapmış olduğu birçok uygulamada yanlış işler yapıldığını görüyorum. Buradaki uygulama sonucunda, sizlerle beraber Esenler halkı da mağdur edilmiştir.
04.12.2002 t.t.'li 1/5000 ölçekli Esenler TEM Otoyolu Güneyi Nazım İmar Planında;
1086 ada,1 parselin bir kısmı Belediye Hizmet Alanında ve bir kısmı da yol, kavşak alanında, 2 parselin de bir kısmı Belediye Hizmet Alanında ve bir kısmı da yol alanında kalmakta iken,
Mülkiyeti Esenler Belediye Başkanlığına ait olan 1086 ada, 1-2 parseller,
Esenler Belediye Başkanlığı, Emlak ve İstimlak Müdürlüğü'nün 07.12.2009 gün ve 427-3432 sayılı yazısı ile, Esenler Belediye Başkanlığının, İstanbul Büyükşehir Belediye'sine olan borcunun bir kısmına karşılık
Meclis üyelerinin İfadesiyle söylüyorum yaklaşık 4.500.000,00 YTL karşılığında İstanbul Büyükşehir Belediyesine devredilmiştir.
Bugün 1086 ada 1 ve 2 parseller üzerinde 280 adet konut üretilmiştir.
Herhangi bir müteahhide kat karşılığı inşaat şeklinde verseniz 140 adet daireniz olur.
200.000,00 x140 =28.000.000,00 YTL siz ne yaptınız? 4.500.000,00 YTL sattınız.
Turgutreis Mahallesi, 1086 ada 1 ve 2 parseller üzerinde yapılan konutlarda oturan sizlere 2013 Ocak ayında vermeyi taahhüt ettikleri Tapularınızı hala vermediler ve bu durumun tedirginliğini yaşadığınızı, uykularınızın kaçtığını söylüyorsunuz çok haklısınız, sizlerin durumunu açıklığa kavuşturmak üzere Esenler belediye Meclisinde Arkadaşlarımız soru önergesi vermişlerdir.
ESENLER BELEDİYE BAŞKANLIĞI
MECLİS BAŞKANLIĞI’ NA
Turgutreis Mahallesi 1086 ada da yapılan konutlarla ilgili olarak
yukarıda ki önergeyi vereli yaklaşık 3 ay olmasına rağmen hala cevap yok.
Niye 2013 ocak ayında verecekleri tapuyu hala vermediler, neden hak sahiplerine doğru düzgün cevap vermiyorlar sorusunun cevabı aşağıdakilerden hangisi olabilir.
a - Binalar Ruhsatsız ve Kaçak Olduğu için Tapu veremiyorlar.
b - Binaların Yapı Kullanma İzin Belgesi olmadığı için Tapu veremiyorlar.
c - Hak sahiplerini İşgalci olarak görüyorlardır.
d - Tapuları Seçim şantajı olarak bekletiyor olabilirler.
Başında bulundukları Kamunun gücü ile 40 metrelik yolu 20 metreye düşürerek arsa üreten, Belediye Hizmet alanını konut alanına çevirenler, Hak sahibi Vatandaşa Tapu Teslim etmeye gelince güçlerini kaybediyor, vatandaşa cevap vermiyorlar.
04.12.2002 tasdik tarihli 1/1000 ölçekli plan
Mimar Aksal Örüklü’nün konuşmalarını dikkat ile dinleyen vatandaşlar "bizlere nasıl yardımcı olursunuz?" diye sordular. CHP Esenler İlçe Başkanı Halil Özden ise bu soruya cevaben, “Üzerimize ne düşüyor ise onu yapmaya hazırız. Bu konuyu önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Belediye Meclisine taşıyacağız. Hukukçularımız da konuyu araştırıyorlar Hukuki yönden de ne gerekiyor ise yapacağız” dedi.
2. Bölge İstanbul Milletvekillerinden Haluk Eyidoğan ve CHP Esenler İlçe Başkanlığı heyeti hafta sonu Esenler’de bazı noktalarda ve Turgut Reis Mahallesi’nde İBB’nin kentsel dönüşüm projesi çerçevesinde yapılan konutlara taşınan vatandaşların sorunlarını dertlerini dinleyerek mahallinde incelemelerde bulundular…
Haluk Eyidoğan; ”Buradaki durum çok vahimdir.”
Eyidoğan, “Evleri yıkılan 10 dönümlük arazideki insanların 7 dönümlük arazide yapılan konutlara taşındıklarını görmekteyim. 7 blok ve her blokta 40 daire olan binalar yaptılar. Vatandaşları buralara taşıdılar. Burada 280 malik var. Şubat 2013’ten beri burada oturuyorlar. Ancak, o günden beri tabularını almadıklarına şahit oldum. İBB bu konutları müteahhitlere yaptırmış. Müteahhidin görevi, tüm mülkiyet sorunlarını ve bürokratik engelleri çözüme ulaştırarak vatandaşlara tapularını vermesidir.
“Esenler Belediyesi ve İBB yetkilileri bize 2 ay içinde tabularımızı vereceklerini söylemiştiler.” İfadelerinde bulunan vatandaşlara Eyidoğan, “Evet. Buradaki sorun vahim. Sizin elinize kat ittifak tapusu verilseydi bugün bu sorunları yaşamayacaktınız. Burası inşaat halinde iken kat ittifak tapuları size verilmeliydi. Kentsel dönüşümde belediyeler vatandaşı müteahhitlerin önüne atmamalı. Sanırım, burada bazı sözleşmeler var. Sizin büyük bir hak kaybınız söz konusu. Belediyeler vatandaş ve müteahhitler ile birlikte kentsel dönüşüm faaliyetlerine girişecekse ve ortaya bir şey çıkarılacaksa imzalı hukuki değeri olan sözleşmeler yapmalıdırlar. Ortada sözleşme yoksa verilen sözler hukuki olarak hiçbir anlam ifade etmez.
Kamuyu temsil eden bir belediye başkanı kentsel dönüşüm yapacağım diye sizleri sözle mi ikna edecek? Bu ülkede kanun, hukuk var. Sizin dolandırıldığınızı görüyorum. Size birileri gelip buradan çıkın derlerse ne yapacaksınız? Elinizde mahkemede delil sayılabilecek bir belge yok. Bu dairelerin sizin olduğunu bile ispatlayamazsınız.
Bakınız CHP Esenler Belediye Meclis Üyeleri 2 Eylül 2013 tarihinde Belediye Meclis Başkanlığı’na bir önerge verdiler. Önergede, Turgut Reis Mahallesi’nde yapılan bu konutlarda hak sahiplerine tapuları verilmiş mi? Verilmişse, kim tarafından veya hangi kamu kurum tarafından verilmiş? Verilmemişse, tapular bu zamana neden verilmedi? Söz konusu inşaatlarla ilgili inşaat ruhsatı örneğini, yapı kullanma izin belgesi örneğini tarafımıza verilmesini istemişlerdi. Ancak 15 gün içerisinde cevap vermeleri gerekirken, soru önergelerine Belediye Başkanı’ndan komik bir cevap geldi: Kentsel dönüşümde Esenler İstanbul’a örnek ilçedir. Mülkiyet sahipleri ile anlaşma yolu ile kentsel dönüşüm yapıyoruz. Vatandaşımız memnun. Kura çekimi ile vatandaşlarımıza dairelerini verdik demiş.
Ben de dört mahalledeki kentsel dönüşüm hakkında kendisinden tarafıma yazılı belge vermesini istedim. Ancak, bu Belediye Başkanı’nın elinde belge ve bilgi olmadığı için bana yazılı cevap veremedi. Buradaki vatandaşlara da yazılı bir belge vermediğine ya da veremediğine göre üzücü bir durumla karşı karşıyayız. Vatandaşlar mağdurdur; burada ibretlik bir durum söz konusudur. Ortada bir sözleşme yoksa verilen sözlerin hukuki olarak hiçbir anlamı yoktur.” dedi.
Bu konuyu Büyük Millet Meclisi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'ne taşıyacağını ifade eden Eyidoğan'ın yanısıra, İlçe Başkanı Halil Özden'de dönüşüm mağdurlarına hukuki bir süreç başlatmaları durumunda ilçe olarak hukuki ve teknik destek sağlayacakları teminatını verdi...
Örüklü; “Sizlerle Beraber Esenler Belediyesi' de Mağdur Edilmiştir”
CHP Esenler İlçe Başkanlığı İmar Komisyonu Başkanı Mimar Aksal Örüklü Turgut Reis Mahallesi'nde İBB’nin Kentsel dönüşüm için yaptırdığı konutlarda vatandaşların sorunlarını dinledi, daha sonra önemli açıklamalarda bulundu.
Örüklü, “Yalnız burada değil Esenler Belediyesi'nin yapmış olduğu birçok uygulamada yanlış işler yapıldığını görüyorum. Buradaki uygulama sonucunda, sizlerle beraber Esenler halkı da mağdur edilmiştir.
04.12.2002 t.t.'li 1/5000 ölçekli Esenler TEM Otoyolu Güneyi Nazım İmar Planında;
1086 ada,1 parselin bir kısmı Belediye Hizmet Alanında ve bir kısmı da yol, kavşak alanında, 2 parselin de bir kısmı Belediye Hizmet Alanında ve bir kısmı da yol alanında kalmakta iken,
- 40.00 metrelik yolun daraltılarak 22.00 metre olarak düzenlendiği, yolun daraltılmasıyla açıkta kalan taşınmaz (3082,88) m2 alan ile
- 1086 ada, 1 parsel sayılı (3294,05 m2) taşınmaz
- 1086 ada, 2 parsel sayılı (2623,11 m2) taşınmazlar toplamda 9000,00 m2 yüz ölçüme ulaşmıştır
Mülkiyeti Esenler Belediye Başkanlığına ait olan 1086 ada, 1-2 parseller,
Esenler Belediye Başkanlığı, Emlak ve İstimlak Müdürlüğü'nün 07.12.2009 gün ve 427-3432 sayılı yazısı ile, Esenler Belediye Başkanlığının, İstanbul Büyükşehir Belediye'sine olan borcunun bir kısmına karşılık
Meclis üyelerinin İfadesiyle söylüyorum yaklaşık 4.500.000,00 YTL karşılığında İstanbul Büyükşehir Belediyesine devredilmiştir.
Bugün 1086 ada 1 ve 2 parseller üzerinde 280 adet konut üretilmiştir.
Herhangi bir müteahhide kat karşılığı inşaat şeklinde verseniz 140 adet daireniz olur.
200.000,00 x140 =28.000.000,00 YTL siz ne yaptınız? 4.500.000,00 YTL sattınız.
Turgutreis Mahallesi, 1086 ada 1 ve 2 parseller üzerinde yapılan konutlarda oturan sizlere 2013 Ocak ayında vermeyi taahhüt ettikleri Tapularınızı hala vermediler ve bu durumun tedirginliğini yaşadığınızı, uykularınızın kaçtığını söylüyorsunuz çok haklısınız, sizlerin durumunu açıklığa kavuşturmak üzere Esenler belediye Meclisinde Arkadaşlarımız soru önergesi vermişlerdir.
ESENLER BELEDİYE BAŞKANLIĞI
MECLİS BAŞKANLIĞI’ NA
Turgutreis Mahallesi 1086 ada da yapılan konutlarla ilgili olarak
- Hak sahiplerine tapuları verilmişmidir?
- Verildiyse hangi kamu kurumu tarafından verilmiştir?
- Verilmediyse neden verilmemiş ve hangi kamu kurumu tarafından verilecektir?
yukarıda ki önergeyi vereli yaklaşık 3 ay olmasına rağmen hala cevap yok.
Niye 2013 ocak ayında verecekleri tapuyu hala vermediler, neden hak sahiplerine doğru düzgün cevap vermiyorlar sorusunun cevabı aşağıdakilerden hangisi olabilir.
a - Binalar Ruhsatsız ve Kaçak Olduğu için Tapu veremiyorlar.
b - Binaların Yapı Kullanma İzin Belgesi olmadığı için Tapu veremiyorlar.
c - Hak sahiplerini İşgalci olarak görüyorlardır.
d - Tapuları Seçim şantajı olarak bekletiyor olabilirler.
Başında bulundukları Kamunun gücü ile 40 metrelik yolu 20 metreye düşürerek arsa üreten, Belediye Hizmet alanını konut alanına çevirenler, Hak sahibi Vatandaşa Tapu Teslim etmeye gelince güçlerini kaybediyor, vatandaşa cevap vermiyorlar.
04.12.2002 tasdik tarihli 1/1000 ölçekli plan
Mimar Aksal Örüklü’nün konuşmalarını dikkat ile dinleyen vatandaşlar "bizlere nasıl yardımcı olursunuz?" diye sordular. CHP Esenler İlçe Başkanı Halil Özden ise bu soruya cevaben, “Üzerimize ne düşüyor ise onu yapmaya hazırız. Bu konuyu önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Belediye Meclisine taşıyacağız. Hukukçularımız da konuyu araştırıyorlar Hukuki yönden de ne gerekiyor ise yapacağız” dedi.
ESENLER’DE ÖFKE YÖNETİMİ SEMİNERİ…
ESENLER’DE ÖFKE YÖNETİMİ SEMİNERİ…
Esenler İlçe Kaymakamlığı, İlçede görev yapan kamu personelinin hizmet kalitesini artırmak ve personelin vatandaşla iletişimini güçlendirmek amacıyla Esenler Belediyesi Konferans Salonu’nda “Öfke Yönetimi” konusunda bir seminer gerçekleştirildi.
Büyükşehir Belediyesi Kadın ve Aile Sağlığını Koruma Hizmetleri’nde görevli Psikolog Duhan Günay ve Psikolog Simla Metiner tarafından verilen seminere; Esenler İlçe Kaymakamı Yüksel Ünal, Esenler İlçe Milli Eğitim Müdürü Bayram Ercan, Esenler Müftüsü Halil Şekerci, Esenler İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Feyzullah Sert, Kaymakamlık ve Belediye birim müdürleri ile personeli, mahalle muhtarları ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklâl Marşı’nın okunmasının ardından başlayan programda Psikolog Duhan Günay ve Psikolog Simla Metiner,katılımcılara “Öfke Yönetimi” konusunda bir sunum yaptılar.
“Öfke sağlıklı bir duygudur. En büyük işlevi de, bizi tehlikelerden koruyan haberci bir duygudur” diyen Psikolog Simla Metiner, öfkeyi yok etmeye değil, yönetmeye çalışmak gerektiğini kaydetti. Öfke ile saldırganlık arasında fark olduğunu aktaran Psikolog Duhan Günay da, “Öfke bir duygu, saldırganlık ise bir davranıştır” diyerek bireysel farkındalığın arttırılmaması durumunda öfkenin kontrol edilemeyeceğini de sözlerine ekledi.
Psikologlar öfke yönetimi konusunda dinleyenlere; kendilerini tanımalarını, inanç, değer ve arzularını bilmelerini ve arkadaşlık ilişkilerini kuvvetlendirmelerini tavsiye etti.
Program sonunda Esenler İlçe Kaymakamı Yüksel Ünal Yüksel Psikologlar Günay ve Metiner’e günün anısına Esenler Ortopedik Engelliler Derneği üyeleri tarafından hazırlanan el emeği tabloları hediye etti.
Esenler İlçe Kaymakamlığı, İlçede görev yapan kamu personelinin hizmet kalitesini artırmak ve personelin vatandaşla iletişimini güçlendirmek amacıyla Esenler Belediyesi Konferans Salonu’nda “Öfke Yönetimi” konusunda bir seminer gerçekleştirildi.
Büyükşehir Belediyesi Kadın ve Aile Sağlığını Koruma Hizmetleri’nde görevli Psikolog Duhan Günay ve Psikolog Simla Metiner tarafından verilen seminere; Esenler İlçe Kaymakamı Yüksel Ünal, Esenler İlçe Milli Eğitim Müdürü Bayram Ercan, Esenler Müftüsü Halil Şekerci, Esenler İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Feyzullah Sert, Kaymakamlık ve Belediye birim müdürleri ile personeli, mahalle muhtarları ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklâl Marşı’nın okunmasının ardından başlayan programda Psikolog Duhan Günay ve Psikolog Simla Metiner,katılımcılara “Öfke Yönetimi” konusunda bir sunum yaptılar.
“Öfke sağlıklı bir duygudur. En büyük işlevi de, bizi tehlikelerden koruyan haberci bir duygudur” diyen Psikolog Simla Metiner, öfkeyi yok etmeye değil, yönetmeye çalışmak gerektiğini kaydetti. Öfke ile saldırganlık arasında fark olduğunu aktaran Psikolog Duhan Günay da, “Öfke bir duygu, saldırganlık ise bir davranıştır” diyerek bireysel farkındalığın arttırılmaması durumunda öfkenin kontrol edilemeyeceğini de sözlerine ekledi.
Psikologlar öfke yönetimi konusunda dinleyenlere; kendilerini tanımalarını, inanç, değer ve arzularını bilmelerini ve arkadaşlık ilişkilerini kuvvetlendirmelerini tavsiye etti.
Program sonunda Esenler İlçe Kaymakamı Yüksel Ünal Yüksel Psikologlar Günay ve Metiner’e günün anısına Esenler Ortopedik Engelliler Derneği üyeleri tarafından hazırlanan el emeği tabloları hediye etti.
CEMAL KAYA VALİDESİNİ KAYBETTİ…
CEMAL KAYA VALİDESİNİ KAYBETTİ…
CHP Esenler Belediye Meclis Üyesi Cemal Kaya’nın annesi Hanım Kaya yakalandığı amansız hastalıktan yakasını kurtaramadı ve 88 yaşında Hakkın rahmetine kavuştu…
Hastalığın teşhisinden bu yana uzun yıllar tedavi gören merhume en son Çapa Tıp Fakültesi’nde tedavi görüyordu. Normal tedavisi devam ederken diyalize giren Hanım Kaya ağırlaşarak yoğun bakım ünitesinde 20 Aralık akşam saatlerinde vefat etti.
Merhume 21 Aralık'ta Esenler Yolağzı Yavuz Selim Camiinde ikindi namazını müteakiben kılınan cenaze namazından sonra Topkapı Tahirezefendi Mezarlığında aile kabristanına defnedilerek, son yolculuğuna uğurlandı…
Esenler Yolağzı Yavuz Selim camiindeki cenaze namazına CHP İstanbul 22. dönem milletvekili Esfander Korkmaz, AKP İstanbul 23. Dönem Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, CHP Esenler İlçe Başkanı Halil Özden, Esenler Belediye Başkanı M.T. Göksu, Saadet Partisi Esenler Belediye Başkanı adayı Erol Urhan, CHP Esenler Eski İlçe Başkanı Şuayip Vardar, CHP Zeytinburnu Eski İlçe Başkanı Metin Gazioğlu, CHP İstanbul İl Genel Meclis Üyesi Hasan Ayar, CHP Zeytinburnu Belediye Meclis Üyesi Cengiz Bahçekapılı, Esenler Eski Belediye Başkanı Çetin Aksoy, Esenler Belediye Meclisi Üyeleri, Esenler Siyasi Parti İlçe Başkanları ve Yöneticileri, Esenler Oda Başkanları ve vekilleri, Esenler Dernekleri başkanları ve yöneticileri, muhtarlar ve merhumenin yakınları ile akrabaları katıldılar.
Cemal Kaya şahsında tüm Kaya ailesine, arkasında bıraktığı dost, akraba ve sevenlerine başsağlığı ve sabır, merhume Hanım Kaya’ya Allah’tan rahmet dileriz…
CHP Esenler Belediye Meclis Üyesi Cemal Kaya’nın annesi Hanım Kaya yakalandığı amansız hastalıktan yakasını kurtaramadı ve 88 yaşında Hakkın rahmetine kavuştu…
Hastalığın teşhisinden bu yana uzun yıllar tedavi gören merhume en son Çapa Tıp Fakültesi’nde tedavi görüyordu. Normal tedavisi devam ederken diyalize giren Hanım Kaya ağırlaşarak yoğun bakım ünitesinde 20 Aralık akşam saatlerinde vefat etti.
Merhume 21 Aralık'ta Esenler Yolağzı Yavuz Selim Camiinde ikindi namazını müteakiben kılınan cenaze namazından sonra Topkapı Tahirezefendi Mezarlığında aile kabristanına defnedilerek, son yolculuğuna uğurlandı…
Esenler Yolağzı Yavuz Selim camiindeki cenaze namazına CHP İstanbul 22. dönem milletvekili Esfander Korkmaz, AKP İstanbul 23. Dönem Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, CHP Esenler İlçe Başkanı Halil Özden, Esenler Belediye Başkanı M.T. Göksu, Saadet Partisi Esenler Belediye Başkanı adayı Erol Urhan, CHP Esenler Eski İlçe Başkanı Şuayip Vardar, CHP Zeytinburnu Eski İlçe Başkanı Metin Gazioğlu, CHP İstanbul İl Genel Meclis Üyesi Hasan Ayar, CHP Zeytinburnu Belediye Meclis Üyesi Cengiz Bahçekapılı, Esenler Eski Belediye Başkanı Çetin Aksoy, Esenler Belediye Meclisi Üyeleri, Esenler Siyasi Parti İlçe Başkanları ve Yöneticileri, Esenler Oda Başkanları ve vekilleri, Esenler Dernekleri başkanları ve yöneticileri, muhtarlar ve merhumenin yakınları ile akrabaları katıldılar.
Cemal Kaya şahsında tüm Kaya ailesine, arkasında bıraktığı dost, akraba ve sevenlerine başsağlığı ve sabır, merhume Hanım Kaya’ya Allah’tan rahmet dileriz…
AYAR; “ESENLER MİNİBÜSÇÜ ESNAFIMIZ UZUN SÜREDİR MAĞDUR…”
AYAR; “ESENLER MİNİBÜSÇÜ ESNAFIMIZ UZUN SÜREDİR MAĞDUR…”
Esenler minibüsçü esnafı UKM’nin sorunlarına ilgisiz kaldığı ve Esenler Kamyon, Kamyonet, Otomobil, Minübüs ve Şoförler Esnaf Odası’nın sorunların çözümüne yönelik UKM'ye ilettiği taleplerine yanıt verilmediği gerekçesiyle İstanbul Caddesi’nde bir süre trafiği kapattılar… İstanbul Caddesi üzerinde bulunan Esenler Kamyon, Kamyonet, Otomobil, Minübüs ve Şoförler Esnaf Odası’nın önünde gerçekleştirilen boykotun ardından Oda’ya çıkan esnaf sorunlarının çözümü konusunda Oda Başkanı Hasan Ayar ile bir toplantı gerçekleştirdiler. Toplantı sonrası Oda başkanı Hasan Ayar Esenler Time’e önemli açıklamalarda bulundu; “Haziran ayında Esenler Kirazlı Metrosu faaliyete geçti. O günden itibaren Esenler minibüsçü esnafı mağdur oldu. Şu an Terazidere, Esenler Metrosu, Kazım Karabekir, Ebubekir ve Bağcılar Metrosu minibüs güzergâhımızdan geçiyor. Bu güzergâhta 220 minibüsümüz mevcut. Minibüsçü esnafımız bu nedenle çok mağdur durumda. Mağduriyetimizi Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na hem yazılı hem de sözlü olarak bizzat ilettik. Büyükşehir Belediye Başkanı da ulaşımdan sorumlu daire başkanı Yakup Bey, Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Bey’e Esenlerin bu sorununu çözün dedi. Ne yazık ki altı yedi aydır bir çözüm bulamadık. Her ay UKM toplanıyor, bu ay sizin durumunuzla ilgili uzatma yapacağız, sizin haklarınızı iyileştireceğiz, minibüslerinizin bir kısmını dağıtacağız, dokuz artı bir yapacağız diyerek, taleplerimiz doğrultusunda bizi oyaladılar. Dün UKM’nin toplantısı vardı. Toplantı öncesi Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Bey ile görüştüm. Saat üçte UKM toplantısı var, iyileştirme yapılması için Esenler esnafımız beklenti içinde ne diyorsunuz dedik. Bize gereğinin yapılacağı söylendi. Ancak dünkü UKM’de de Esenler Minibüsçü Esnafı ile ilgili bir iyileştirme yapılmadı. Bu olumsuz gelişmeyi duyan esnafımız bu günkü boykotu gerçekleştirdi. Esnafımız haklı olarak bağlı bulunduğu Esnaf Odası önüne minibüslerini çekerek, odamızın önüne yığıldılar. Bize de haklı tepkilerini göstermeye başladılar. Bizim niyetimiz esnafımızla beraber Büyükşehir Belediyesi önüne gidip Büyükşehir Belediye Başkanı’na verilmiş olan sözlerin yerine getirilmediğini, sıkıntılarımızın devam ettiğini anlatmaktı ve bu hazırlık içerisindeydik. Oda önündeki kalabalığı Esenler Belediye Başkanımız görünce, İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne haber verilmiş. Emniyet mensupları olay yerine geldi. Belediye Başkanımızda olay nedir diye bizimle görüşmek istedi. Biz de kendisine durumu izah ettik. Esenler Belediye Başkanı yanımızda Büyükşehir Belediye Başkanını aradı, verilen sözlerin yerine getirilmediğini, durakların açılmadığını, şikâyetlerimizi, esnafın Esenlerde trafiği kapattığını ve Büyükşehir’e yürüme yapacağını iletti. Olaya kendisinin müdahale etmek istediğini ifade ederek bu konuda ne dersiniz deyince, Büyükşehir Belediye Başkanı da en geç ocak ayının on beşine kadar taleplerimizin değerlendirilerek, esnafımızın lehine kararlar alınacağının sözünü verdi. Bu söz verildikten sonra Esenler Belediye Başkanımız bu mesele artık benim meselem dedi. Ayın on beşine kadar bu meselenin çözülmesi için sizinle beraber gayret sarfedeceğim, çözülmez ise sorumluluk benim, ben muhatap olacağım ve ben işinize yardımcı olacağım dedi. Orada almış olduğumuz bilgileri sizinde şahit olduğunuz gibi esnafımıza aktardık ve esnafımız da güven içinde işlerinin başına döndüler. Şimdi ayın on beşine kadar bekliyoruz. Büyükşehir Belediyesinden iki üç etaplı beklentilerimiz var. İstanbul’da 152 minibüs hattı var. Bu hatların yetmiş seksen tanesi çok iyi durumda olan hatlar. Bu hatlar yolcu fazlalığından gereğince taşıma yapamıyor. Biz bu hatların bir kısmına minibüs aktarmayı talep ettik. Bunun dışında Tekstil Kentten Marmaray’a bir hat açılmasını talep ettik. Ayrıca 2009 yılında yetkililer ile minibüslerimizi dokuz artı bir dolmuş yapma konusunu görüştük ve teklifte bulunduk. Bir reform ve bir değişiklik olsun diye bu projemizin alt yapısını Büyükşehir Belediyesinde anlattık. Büyükşehir Belediye Başkanı projemizi beğendi ve yetkililere talimat verdi. Ayrıca Esenler’den başlayıp Vatan caddesinden İTO’ya, Fındıkzade’den girerek sahile, Samatya ve Cerrahpaşa’ya dokuz artı birlerle yeni hatlar oluşturulması konusunda taleplerimiz var. Bu taleplerimizden hangisini uygun görürler ise görsünler biz bekliyoruz. Bu taleplerden hangisi olur ise esnafımızı rahatlatacaktır. Bizim talebimiz bu hattan en az seksen minibüsün dağıtılması yönündedir. Bu talebimiz alt komisyonda görüşülmüş. Ya yeni hatlar açılarak bu minibüslerin o hatlara aktarılması, ya da ihtiyacı olan hatlara dağıtılması taleplerimiz halen devam ediyor. Odamıza kayıtlı binin üzerinde taksi, bin beş yüzün üzerinde kamyon ve kamyonet, on binin üzerinde şoför var. Otobüsçüler ve servis araçları var. Çok geniş kapsamlı bir odayız. Biz tüm bu esnafımızın sorunlarını gidermek üzere çalışmalar yürütüyoruz. Şimdi önemli olan minibüsçü esnafımızın sıkıntısını gidermek ve hakkınca rahat para kazanmalarını sağlamaktır.” |
TÜRKİYE BABANIZIN MALI DEĞİL…
TÜRKİYE BABANIZIN MALI DEĞİL…
Kutulamalar uzun vadeye yayılınca gelir gider dengesinde ciddi sapmaların yaşandığı Türkiye’de gelir gider tablosundaki borç toplamı 648 Milyar Doları geçti...
Memleketin iflahını yıllarca kesen " Borç yiğidin kamçısıdır" deyimi yakın tarihte tarihi hatalara milat olan, misket gözlü zalimleri ilerleyen zamanda demokrat kılan keseden yeme rahatlığını yaşatmıştır şu fakir ülkeye. Saltanat kayığına binmek işte böyle başlar. Yap borcu sal gariplerin başına, kaşla göz arası yüz milyar doları kutula.
Dere boyu kavaklar, cadde boyu bakanlar, sokak arası danışmanlar bol olursa beyaza sıcak değer ve dil vadisinde de mantar bulutları dolaşır.
Dillerden düşmeyen bozuk düzen sarsılması da bu olsa gerek haramı bir kenara, helalinden...
Lafta ileri demokrasinin, sözde kusursuzluğun iktidarının para ağaçları kurumadan toplamak olduğu geç anlaşılan bu çağda üç vakte kadar daha nelerle karşılaşılacak acaba.
Yaraya değil yarıya neşter vurulduğundan oy çokluğu-oy birliği ile sadece parmakların kaldırılıp indirildiği meclislerden taşan olmadık yolsuzluklar, paraya endeksli teklifler savruk Sayıştay raporlarında bile bir bir geçiyor.
Anasından, babasından atasından malı mülkü kalanlar bile en derin gurbeti yaşıyor artık bu ülkede. İlenç duvarında sil baştan, yeni devşirme çileler çekiyor bu toprağın yerlileri. Zaten yaşam öykülerine aklımızı açtığımız her yeni gün gözü bantlı yazılar da oluşuyor kendiliğinden.
Üç beş ailenin on yıllarca sahip oldukları bu ülke, son yıllarda ortaya çıkan yeni sahip çıkanlarca acayip sahipsizleştirilmiş. Bir sabaha karşı anlaşılıverdi dalavere. ne maksatla olursa olsun, kamuoyuna açıkça belirtilemeden adı pazarlık yaparak, anlaşarak, iş görerek de olsa bu ülkenin asıl sahiplerine gariplikten başka bir seçenek bırakılmamış. İn cin tedirginmiş kimin umurunda, dolsun kutular.
Meğer yıllarca bu ülkenin miraslarını koruma ve değerlendirme yetkilerini elinde tutanlarca bal tutan parmağını yaların ötesinde, tüm değerlere resmen el koymak gibi bir şeyler yaşanıyormuş ada ada, parsel parsel. Halk hipnotize olmuş eyvallah diyor her gelişmeye ya da biz biliyorduk pişkinliği ve rahatlığı içinde. Oysa en yakınlar bile şoke oldu sabah ezanıyla. Ağır baskılar, sebepsiz engellemeler, yerli yersiz zorlamalar ile mamafonik bir lalezar yağmalaması işliyor-işletiliyormuş açıkça. Hem de Türkiye’nin menfaati adına.
Kodaman baskılı nesli tükenmişliğin işgalinde, sat sav kurtul, iş bitir, anlaş el sıkış rahatla, ederine midir, mağdur edilmeden midir, rayicine midir, halkın yararına mıdır bakılmadan bir çırpıda el değiştiriyor onur ve gurur. Uzağı yakın eden bir yabancılaşma yaşatılıyor atadan dürüst ve namuslu olanlara.
Çekinceli izleme akıllılığı göstererek bu haksız gidişata seyirci olmak ve donup kalmak içimize dokundu ülkenin her aklı başında bireyi gibi. Görevden aldık-alacağız ama şimdilik kalsın, üstüne ne yaparız bilmiyoruz, tekliflere açığız, ara açılsın biraz bakanlara bakarız mantığına da akıl sır ermiyor maalesef.
Çok sakıncalı bir fon akışı var gibi burada kutu kutu. Her bir yollu yolsuz olaydaki benzerlikler gözdağı veriyor insancıl duruşlara ve insan düşünemeden edemiyor, sonumuz ne olur acabayı.
Uyduruk defterlere dolar dolar kaydedilen, hayali makbuz kesilen bu kutulaştırma görevliler ve görev verilmişler arasında ay ışığı ahbaplığı ile devam etmiş yıllarca belli ki.
Korkutan gece masallarından sızan kaçan tüm vurgunları aydınlatıyor sanki bu mesele.
Aça, kaça, kime, nasıl, hangi ihale, ne çeşit protokol, hangi akıl, hangi bakan, bakan yardımcısı, bakmayan emri ve yetkisi ile kurgulandığı muamma bu adamlık müsvettesi kutusal işleyişten baş reisinin haberi var mıdır acaba. Dileriz mazeret homurtusuna gerek kalmaz ve umarız reisin de bu cemil cümle dolar kardeşliğinden haberi yoktur inşaallah.
Eğer doğru ise bu masterlik her şey; masal sonu kerevetine çıkmak, makam ve mevkii aralığında aranmak ve yasaksız rüyalar sınırında huzuru yaşamak böyle olsa gerek...
Gerilip patlayan, küçücük bir haber başlığından doğan giderek uzayan eşref saati öykülerinden bıktık usandık artık. Hele hele o ayakkabı kutularını da görünce haklılığımıza yandık bir kez daha. Belki boşa bağır çağır yapıyoruz, âlem kör duvar, sağır sultan belki ama bu iştigalcilerin azap defteri asla kapanmaz.
Akıldan geçiyor ama bir türlü elden gelmiyor, dil söylemiyor, insan korkuyor gerçekten Türkiye sizin babanızdan kalma tapulu malınız mı diye sormaya. Lakin bu saatten sonra sormak gerekiyor inceden.
Şu bakar körler Ülkemizde “15 Milyon aile var. Bu durumda Aile başına 28.000 Dolar borç düşüyor. Ancak ülkemizdeki ailelerin 10 Milyonu yoksulluk sınırında 5 kuruş borç ödeyecek durumda değil. Bu durumda ailesinde düzenli maaş alan 5 Milyon aileye hane başına 84.000 ABD Doları borç düşüyor."
Yüz milyar dolar da kutu vurgunu yiyince ülke insanı, ‘Türkiye Babanızın Malı Değil’ demeyi meşru sayanlar da çoğalıyor gibi.
Ve bir diğer baba soru yakındır gelir peşinden, siz bakanlar bir arşın, bir karış, bir kulaç olsun tapulu taşınır taşınmazınız var mıydı bakmadan önce...
Kutulamalar uzun vadeye yayılınca gelir gider dengesinde ciddi sapmaların yaşandığı Türkiye’de gelir gider tablosundaki borç toplamı 648 Milyar Doları geçti...
Memleketin iflahını yıllarca kesen " Borç yiğidin kamçısıdır" deyimi yakın tarihte tarihi hatalara milat olan, misket gözlü zalimleri ilerleyen zamanda demokrat kılan keseden yeme rahatlığını yaşatmıştır şu fakir ülkeye. Saltanat kayığına binmek işte böyle başlar. Yap borcu sal gariplerin başına, kaşla göz arası yüz milyar doları kutula.
Dere boyu kavaklar, cadde boyu bakanlar, sokak arası danışmanlar bol olursa beyaza sıcak değer ve dil vadisinde de mantar bulutları dolaşır.
Dillerden düşmeyen bozuk düzen sarsılması da bu olsa gerek haramı bir kenara, helalinden...
Lafta ileri demokrasinin, sözde kusursuzluğun iktidarının para ağaçları kurumadan toplamak olduğu geç anlaşılan bu çağda üç vakte kadar daha nelerle karşılaşılacak acaba.
Yaraya değil yarıya neşter vurulduğundan oy çokluğu-oy birliği ile sadece parmakların kaldırılıp indirildiği meclislerden taşan olmadık yolsuzluklar, paraya endeksli teklifler savruk Sayıştay raporlarında bile bir bir geçiyor.
Anasından, babasından atasından malı mülkü kalanlar bile en derin gurbeti yaşıyor artık bu ülkede. İlenç duvarında sil baştan, yeni devşirme çileler çekiyor bu toprağın yerlileri. Zaten yaşam öykülerine aklımızı açtığımız her yeni gün gözü bantlı yazılar da oluşuyor kendiliğinden.
Üç beş ailenin on yıllarca sahip oldukları bu ülke, son yıllarda ortaya çıkan yeni sahip çıkanlarca acayip sahipsizleştirilmiş. Bir sabaha karşı anlaşılıverdi dalavere. ne maksatla olursa olsun, kamuoyuna açıkça belirtilemeden adı pazarlık yaparak, anlaşarak, iş görerek de olsa bu ülkenin asıl sahiplerine gariplikten başka bir seçenek bırakılmamış. İn cin tedirginmiş kimin umurunda, dolsun kutular.
Meğer yıllarca bu ülkenin miraslarını koruma ve değerlendirme yetkilerini elinde tutanlarca bal tutan parmağını yaların ötesinde, tüm değerlere resmen el koymak gibi bir şeyler yaşanıyormuş ada ada, parsel parsel. Halk hipnotize olmuş eyvallah diyor her gelişmeye ya da biz biliyorduk pişkinliği ve rahatlığı içinde. Oysa en yakınlar bile şoke oldu sabah ezanıyla. Ağır baskılar, sebepsiz engellemeler, yerli yersiz zorlamalar ile mamafonik bir lalezar yağmalaması işliyor-işletiliyormuş açıkça. Hem de Türkiye’nin menfaati adına.
Kodaman baskılı nesli tükenmişliğin işgalinde, sat sav kurtul, iş bitir, anlaş el sıkış rahatla, ederine midir, mağdur edilmeden midir, rayicine midir, halkın yararına mıdır bakılmadan bir çırpıda el değiştiriyor onur ve gurur. Uzağı yakın eden bir yabancılaşma yaşatılıyor atadan dürüst ve namuslu olanlara.
Çekinceli izleme akıllılığı göstererek bu haksız gidişata seyirci olmak ve donup kalmak içimize dokundu ülkenin her aklı başında bireyi gibi. Görevden aldık-alacağız ama şimdilik kalsın, üstüne ne yaparız bilmiyoruz, tekliflere açığız, ara açılsın biraz bakanlara bakarız mantığına da akıl sır ermiyor maalesef.
Çok sakıncalı bir fon akışı var gibi burada kutu kutu. Her bir yollu yolsuz olaydaki benzerlikler gözdağı veriyor insancıl duruşlara ve insan düşünemeden edemiyor, sonumuz ne olur acabayı.
Uyduruk defterlere dolar dolar kaydedilen, hayali makbuz kesilen bu kutulaştırma görevliler ve görev verilmişler arasında ay ışığı ahbaplığı ile devam etmiş yıllarca belli ki.
Korkutan gece masallarından sızan kaçan tüm vurgunları aydınlatıyor sanki bu mesele.
Aça, kaça, kime, nasıl, hangi ihale, ne çeşit protokol, hangi akıl, hangi bakan, bakan yardımcısı, bakmayan emri ve yetkisi ile kurgulandığı muamma bu adamlık müsvettesi kutusal işleyişten baş reisinin haberi var mıdır acaba. Dileriz mazeret homurtusuna gerek kalmaz ve umarız reisin de bu cemil cümle dolar kardeşliğinden haberi yoktur inşaallah.
Eğer doğru ise bu masterlik her şey; masal sonu kerevetine çıkmak, makam ve mevkii aralığında aranmak ve yasaksız rüyalar sınırında huzuru yaşamak böyle olsa gerek...
Gerilip patlayan, küçücük bir haber başlığından doğan giderek uzayan eşref saati öykülerinden bıktık usandık artık. Hele hele o ayakkabı kutularını da görünce haklılığımıza yandık bir kez daha. Belki boşa bağır çağır yapıyoruz, âlem kör duvar, sağır sultan belki ama bu iştigalcilerin azap defteri asla kapanmaz.
Akıldan geçiyor ama bir türlü elden gelmiyor, dil söylemiyor, insan korkuyor gerçekten Türkiye sizin babanızdan kalma tapulu malınız mı diye sormaya. Lakin bu saatten sonra sormak gerekiyor inceden.
Şu bakar körler Ülkemizde “15 Milyon aile var. Bu durumda Aile başına 28.000 Dolar borç düşüyor. Ancak ülkemizdeki ailelerin 10 Milyonu yoksulluk sınırında 5 kuruş borç ödeyecek durumda değil. Bu durumda ailesinde düzenli maaş alan 5 Milyon aileye hane başına 84.000 ABD Doları borç düşüyor."
Yüz milyar dolar da kutu vurgunu yiyince ülke insanı, ‘Türkiye Babanızın Malı Değil’ demeyi meşru sayanlar da çoğalıyor gibi.
Ve bir diğer baba soru yakındır gelir peşinden, siz bakanlar bir arşın, bir karış, bir kulaç olsun tapulu taşınır taşınmazınız var mıydı bakmadan önce...
ÇAL KANUNUM ÇAL…
ÇAL KANUNUM ÇAL…
İyi niyetliyim, çok iyi niyetliyim, çok çok iyi niyetliyim ama boş veremiyoruz eyefendiler!
Yıllarca tüm siyasal atışmaların, tartışmaların ve sataşmaların odağındaki biz, eğer dindarlık ve muhafazakârlık bir yol ayrımı ise dirençli bir dindar olarak, muhafazakâr muhafızların yedi ceddine bir şeyler ters gidiyor diyerek daima hatırlatmak istedik tarihsel gerçekleri. Hatırlattık her fırsatta, “ Gökkuşağı yedi renktir”.
Ve “Yemin olsun ki, o gün size verilen her nimetten sorulacaksınız”…
Ve “Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir”…
Ve “otuna topuna direndik kurtuluşa ermek maksatlı”…
Meğer asıl hikaye başkaymış; Gelsin paralar, gitsin?…
Siyaset borsasında varsa yoksa yerli yersiz şovlarla halkın içine karışıp, halktan imajı verip gariban halkı da kullanarak, göstermelik görkemli yalanlar ile kandırmaca para ediyor. Halktan koptular, kozalarında yaşamayı yeğlediler. Caizi bu olmasa gerek ama Erkânı umumi bu yolda imiş meğer ama su testisi kırıldı.
Doldur küpü doldurabildiğince hissiyatıyla bu kulpsuz kutulu kurmaca düzeninde en muteber en hassas sayılanların yaptıklarının boyutunu gören ötekileştirilenler veya bizimkileştirilenler bile acayip irkildiler. Düş sever ünlüleri veya ünsüzleri de ürkütüverdi bu ucube manzaralar. Suskunluk saf değiştirdi aniden.
Etim toprak, sözüm deniz, özüm zerre kervanındanım misali, tenim güneş, gözüm kor, ateş topuna tutarım cemi cümlesini ama gâvur inadıyla müneccim lafı üretmeye hiç gerek yok; zaten her şey alenen çıplak gözler önünde çırçıplak cereyan ediyor.
“Hizmete himmeti, Heykele Merkeli, can dosta Beliskontiyi, memur-ırgat Kemal göndermelerine Mustafa Kemal’i, en temiz aşklara parayı, paraya seksi, sekse alkolü, hayata açlıktan ölümü, Nazım’a Kısaküreği, Kars’taki ucubeye Beyoğlundaki metal garabeti, sanata fatihte tarihi eser kaçakçılığını endeksleyenler, kap-kara parayı yüz milyarlık avroya yıkatanlar…”; atış serbest kimi kime, yüzdeyi kaça, kutuları tek kale maça nasıl bağlamışlar, İşi çoktan çuvallamışlar daha şimdiden belli besbelli.
On yıldır bu ipek böceği masalını, arşın arşın yükselen bu şahlanışı, bilindik, tanış, aşina böbürlenme, büyüklenme ve kibirlenişi beyit beyit, kutu kutu dolarlarla manzumlaştıranlara mazlumlar ne yapar ise zamanı gelince yapar. Öyle söz arası-sur içi göz karası, gizli gücün sistem sınaması ve kuru laf kalabalığı ile olmuyor “halka-hakka hizmet”. Halka ve hakka hizmet nasıl olur iyi biliyoruz, biliriz. Yapılanları gördükçe de kapitalizmin bu paslı çarkına vicdanı ile cüzdanı arasında sıkışmış gariban Müslüman kesimi, masum insanları nasıl kurban etmişler anlıyoruz.
Parsayı toplayanlar en yakınları…
Kasetlerde kral çıplak, çıplak krallar bekliyor, kefenleri elinde bekliyorlar Azraillerini…
Bodur bolluk festivalinden bu tam tükenmişlik karnavalına geçişte dürüstlüğün ruhuna da el Fatiha. El Fatiha dedirtiyor ardı arkası kesilmeyen faaliyetlerin kutuya gizlenmiş halleri.
Şeref, onur ve gururu dillerinden düşürmeyenler kutsal emanetlere, kolektif değerlere hıyanet içindeyseler eğer; tarih kütüğüne çivi çivi çakılırlar eninde sonunda.
Ve Ömrümüz yettiğince, yeter ise eğer tanrısal sur üflenene kadar sıkı takipteyiz. Çünkü “hakka dönüş ve yürüyüş” kaç cilt doldurur az çok biliyoruz.
Ve anlaşılan o ki; bu kaldır, götür süpür sürecine kapılan, çekirdeğinden sahte kutsallık filizleyenler “arşı âleme bağlayan” ne der ne demiş hiç bakmamışlar, uymamışlar hiç kutsal ikazlara. İndirdik duvardaki asılı yaldız-yıldız kaplıyı, okuma gözlüğümüzü taktık;
“Helalin hesabı, haramın azabı vardır”
“Allah büyüklük taslayan her zorbanın kalbini mühürler.”
“ Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen ağırlık ve azametinle ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin. “
“ Bir ülkeyi helak etmek istediğimizde o ülkenin varlıklı ve şımarmış kişilerini çoğaltırız. Bu suretle onlar kötülük işlerler. O ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış ele başılarına iyilikleri emrederiz. Buna rağmen onlar kötülük işlerler. Böylece o ülke helaka müstehak olur. Biz de orayı darmadağın ederiz. “
“Onlar bir ümmetti, geldi geçti”
“ Nice ülkeler var ki zulmedip dururlarken onlara mühlet verdim. Sonra onları yakaladım. Dönüş banadır. “
“Allah kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez”
“ Her ümmetin bir süresi vardır. Süreleri gelince onlar ne bir an geri kalırlar ne de öne geçerler. Tam vaktinde batıp giderler.”
“ Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katarak kendi malınızmış gibi yemeyin. Çünkü bu büyük bir günahtır. “
“ Fakat Allah’ a verdikleri sözü ve yeminleri az bir paraya satanlar var ya işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak. Onlara bakmayacak. Ve onları yüceltmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır. “
“ İnsanlardan öyleleri vardır ki dünya hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta böylesi kalbinde olana samimi olduğuna Allah’ı şahit tutar. Halbuki o hasımların en yamanıdır. “
“ Zulüm ile öksüzlerin mallarını yiyenler karınlarına sadece ateş koymaktadırlar. Ve çılgın bir ateşe gireceklerdir. “
“ Yetimin malına yaklaşmayın. Yalnız erginlik çağına erişinceye kadar onun malına en güzel biçimde yaklaşabilir onu uygun tarzda sarf edebilirsiniz. Ölçüyü ve tartıyı tam adaletle dengeli yapın. Biz kişiye gücünün yettiğinden fazlasını teklif etmeyiz. Söz söylediğiniz zamanda akrabalarınız da olsa adaletli ve Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte Allah size iyice düşünesiniz diye bunları emretti. “
Çok çok iyi niyetliyim, çok iyi niyetliyim, iyi niyetliyim ama boş veremiyoruz beyefendiler!
Takdir Allah’tan, tekdir halktan ve kaçak göçek, olunur ilahi makamlardan…
İyi niyetliyim, çok iyi niyetliyim, çok çok iyi niyetliyim ama boş veremiyoruz eyefendiler!
Yıllarca tüm siyasal atışmaların, tartışmaların ve sataşmaların odağındaki biz, eğer dindarlık ve muhafazakârlık bir yol ayrımı ise dirençli bir dindar olarak, muhafazakâr muhafızların yedi ceddine bir şeyler ters gidiyor diyerek daima hatırlatmak istedik tarihsel gerçekleri. Hatırlattık her fırsatta, “ Gökkuşağı yedi renktir”.
Ve “Yemin olsun ki, o gün size verilen her nimetten sorulacaksınız”…
Ve “Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir”…
Ve “otuna topuna direndik kurtuluşa ermek maksatlı”…
Meğer asıl hikaye başkaymış; Gelsin paralar, gitsin?…
Siyaset borsasında varsa yoksa yerli yersiz şovlarla halkın içine karışıp, halktan imajı verip gariban halkı da kullanarak, göstermelik görkemli yalanlar ile kandırmaca para ediyor. Halktan koptular, kozalarında yaşamayı yeğlediler. Caizi bu olmasa gerek ama Erkânı umumi bu yolda imiş meğer ama su testisi kırıldı.
Doldur küpü doldurabildiğince hissiyatıyla bu kulpsuz kutulu kurmaca düzeninde en muteber en hassas sayılanların yaptıklarının boyutunu gören ötekileştirilenler veya bizimkileştirilenler bile acayip irkildiler. Düş sever ünlüleri veya ünsüzleri de ürkütüverdi bu ucube manzaralar. Suskunluk saf değiştirdi aniden.
Etim toprak, sözüm deniz, özüm zerre kervanındanım misali, tenim güneş, gözüm kor, ateş topuna tutarım cemi cümlesini ama gâvur inadıyla müneccim lafı üretmeye hiç gerek yok; zaten her şey alenen çıplak gözler önünde çırçıplak cereyan ediyor.
“Hizmete himmeti, Heykele Merkeli, can dosta Beliskontiyi, memur-ırgat Kemal göndermelerine Mustafa Kemal’i, en temiz aşklara parayı, paraya seksi, sekse alkolü, hayata açlıktan ölümü, Nazım’a Kısaküreği, Kars’taki ucubeye Beyoğlundaki metal garabeti, sanata fatihte tarihi eser kaçakçılığını endeksleyenler, kap-kara parayı yüz milyarlık avroya yıkatanlar…”; atış serbest kimi kime, yüzdeyi kaça, kutuları tek kale maça nasıl bağlamışlar, İşi çoktan çuvallamışlar daha şimdiden belli besbelli.
On yıldır bu ipek böceği masalını, arşın arşın yükselen bu şahlanışı, bilindik, tanış, aşina böbürlenme, büyüklenme ve kibirlenişi beyit beyit, kutu kutu dolarlarla manzumlaştıranlara mazlumlar ne yapar ise zamanı gelince yapar. Öyle söz arası-sur içi göz karası, gizli gücün sistem sınaması ve kuru laf kalabalığı ile olmuyor “halka-hakka hizmet”. Halka ve hakka hizmet nasıl olur iyi biliyoruz, biliriz. Yapılanları gördükçe de kapitalizmin bu paslı çarkına vicdanı ile cüzdanı arasında sıkışmış gariban Müslüman kesimi, masum insanları nasıl kurban etmişler anlıyoruz.
Parsayı toplayanlar en yakınları…
Kasetlerde kral çıplak, çıplak krallar bekliyor, kefenleri elinde bekliyorlar Azraillerini…
Bodur bolluk festivalinden bu tam tükenmişlik karnavalına geçişte dürüstlüğün ruhuna da el Fatiha. El Fatiha dedirtiyor ardı arkası kesilmeyen faaliyetlerin kutuya gizlenmiş halleri.
Şeref, onur ve gururu dillerinden düşürmeyenler kutsal emanetlere, kolektif değerlere hıyanet içindeyseler eğer; tarih kütüğüne çivi çivi çakılırlar eninde sonunda.
Ve Ömrümüz yettiğince, yeter ise eğer tanrısal sur üflenene kadar sıkı takipteyiz. Çünkü “hakka dönüş ve yürüyüş” kaç cilt doldurur az çok biliyoruz.
Ve anlaşılan o ki; bu kaldır, götür süpür sürecine kapılan, çekirdeğinden sahte kutsallık filizleyenler “arşı âleme bağlayan” ne der ne demiş hiç bakmamışlar, uymamışlar hiç kutsal ikazlara. İndirdik duvardaki asılı yaldız-yıldız kaplıyı, okuma gözlüğümüzü taktık;
“Helalin hesabı, haramın azabı vardır”
“Allah büyüklük taslayan her zorbanın kalbini mühürler.”
“ Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen ağırlık ve azametinle ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin. “
“ Bir ülkeyi helak etmek istediğimizde o ülkenin varlıklı ve şımarmış kişilerini çoğaltırız. Bu suretle onlar kötülük işlerler. O ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış ele başılarına iyilikleri emrederiz. Buna rağmen onlar kötülük işlerler. Böylece o ülke helaka müstehak olur. Biz de orayı darmadağın ederiz. “
“Onlar bir ümmetti, geldi geçti”
“ Nice ülkeler var ki zulmedip dururlarken onlara mühlet verdim. Sonra onları yakaladım. Dönüş banadır. “
“Allah kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez”
“ Her ümmetin bir süresi vardır. Süreleri gelince onlar ne bir an geri kalırlar ne de öne geçerler. Tam vaktinde batıp giderler.”
“ Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katarak kendi malınızmış gibi yemeyin. Çünkü bu büyük bir günahtır. “
“ Fakat Allah’ a verdikleri sözü ve yeminleri az bir paraya satanlar var ya işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak. Onlara bakmayacak. Ve onları yüceltmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır. “
“ İnsanlardan öyleleri vardır ki dünya hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta böylesi kalbinde olana samimi olduğuna Allah’ı şahit tutar. Halbuki o hasımların en yamanıdır. “
“ Zulüm ile öksüzlerin mallarını yiyenler karınlarına sadece ateş koymaktadırlar. Ve çılgın bir ateşe gireceklerdir. “
“ Yetimin malına yaklaşmayın. Yalnız erginlik çağına erişinceye kadar onun malına en güzel biçimde yaklaşabilir onu uygun tarzda sarf edebilirsiniz. Ölçüyü ve tartıyı tam adaletle dengeli yapın. Biz kişiye gücünün yettiğinden fazlasını teklif etmeyiz. Söz söylediğiniz zamanda akrabalarınız da olsa adaletli ve Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte Allah size iyice düşünesiniz diye bunları emretti. “
Çok çok iyi niyetliyim, çok iyi niyetliyim, iyi niyetliyim ama boş veremiyoruz beyefendiler!
Takdir Allah’tan, tekdir halktan ve kaçak göçek, olunur ilahi makamlardan…
İyi niyetliyim, çok iyi niyetliyim, çok çok iyi niyetliyim ama boş veremiyoruz eyefendiler!
Yıllarca tüm siyasal atışmaların, tartışmaların ve sataşmaların odağındaki biz, eğer dindarlık ve muhafazakârlık bir yol ayrımı ise dirençli bir dindar olarak, muhafazakâr muhafızların yedi ceddine bir şeyler ters gidiyor diyerek daima hatırlatmak istedik tarihsel gerçekleri. Hatırlattık her fırsatta, “ Gökkuşağı yedi renktir”.
Ve “Yemin olsun ki, o gün size verilen her nimetten sorulacaksınız”…
Ve “Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir”…
Ve “otuna topuna direndik kurtuluşa ermek maksatlı”…
Meğer asıl hikaye başkaymış; Gelsin paralar, gitsin?…
Siyaset borsasında varsa yoksa yerli yersiz şovlarla halkın içine karışıp, halktan imajı verip gariban halkı da kullanarak, göstermelik görkemli yalanlar ile kandırmaca para ediyor. Halktan koptular, kozalarında yaşamayı yeğlediler. Caizi bu olmasa gerek ama Erkânı umumi bu yolda imiş meğer ama su testisi kırıldı.
Doldur küpü doldurabildiğince hissiyatıyla bu kulpsuz kutulu kurmaca düzeninde en muteber en hassas sayılanların yaptıklarının boyutunu gören ötekileştirilenler veya bizimkileştirilenler bile acayip irkildiler. Düş sever ünlüleri veya ünsüzleri de ürkütüverdi bu ucube manzaralar. Suskunluk saf değiştirdi aniden.
Etim toprak, sözüm deniz, özüm zerre kervanındanım misali, tenim güneş, gözüm kor, ateş topuna tutarım cemi cümlesini ama gâvur inadıyla müneccim lafı üretmeye hiç gerek yok; zaten her şey alenen çıplak gözler önünde çırçıplak cereyan ediyor.
“Hizmete himmeti, Heykele Merkeli, can dosta Beliskontiyi, memur-ırgat Kemal göndermelerine Mustafa Kemal’i, en temiz aşklara parayı, paraya seksi, sekse alkolü, hayata açlıktan ölümü, Nazım’a Kısaküreği, Kars’taki ucubeye Beyoğlundaki metal garabeti, sanata fatihte tarihi eser kaçakçılığını endeksleyenler, kap-kara parayı yüz milyarlık avroya yıkatanlar…”; atış serbest kimi kime, yüzdeyi kaça, kutuları tek kale maça nasıl bağlamışlar, İşi çoktan çuvallamışlar daha şimdiden belli besbelli.
On yıldır bu ipek böceği masalını, arşın arşın yükselen bu şahlanışı, bilindik, tanış, aşina böbürlenme, büyüklenme ve kibirlenişi beyit beyit, kutu kutu dolarlarla manzumlaştıranlara mazlumlar ne yapar ise zamanı gelince yapar. Öyle söz arası-sur içi göz karası, gizli gücün sistem sınaması ve kuru laf kalabalığı ile olmuyor “halka-hakka hizmet”. Halka ve hakka hizmet nasıl olur iyi biliyoruz, biliriz. Yapılanları gördükçe de kapitalizmin bu paslı çarkına vicdanı ile cüzdanı arasında sıkışmış gariban Müslüman kesimi, masum insanları nasıl kurban etmişler anlıyoruz.
Parsayı toplayanlar en yakınları…
Kasetlerde kral çıplak, çıplak krallar bekliyor, kefenleri elinde bekliyorlar Azraillerini…
Bodur bolluk festivalinden bu tam tükenmişlik karnavalına geçişte dürüstlüğün ruhuna da el Fatiha. El Fatiha dedirtiyor ardı arkası kesilmeyen faaliyetlerin kutuya gizlenmiş halleri.
Şeref, onur ve gururu dillerinden düşürmeyenler kutsal emanetlere, kolektif değerlere hıyanet içindeyseler eğer; tarih kütüğüne çivi çivi çakılırlar eninde sonunda.
Ve Ömrümüz yettiğince, yeter ise eğer tanrısal sur üflenene kadar sıkı takipteyiz. Çünkü “hakka dönüş ve yürüyüş” kaç cilt doldurur az çok biliyoruz.
Ve anlaşılan o ki; bu kaldır, götür süpür sürecine kapılan, çekirdeğinden sahte kutsallık filizleyenler “arşı âleme bağlayan” ne der ne demiş hiç bakmamışlar, uymamışlar hiç kutsal ikazlara. İndirdik duvardaki asılı yaldız-yıldız kaplıyı, okuma gözlüğümüzü taktık;
“Helalin hesabı, haramın azabı vardır”
“Allah büyüklük taslayan her zorbanın kalbini mühürler.”
“ Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen ağırlık ve azametinle ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin. “
“ Bir ülkeyi helak etmek istediğimizde o ülkenin varlıklı ve şımarmış kişilerini çoğaltırız. Bu suretle onlar kötülük işlerler. O ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış ele başılarına iyilikleri emrederiz. Buna rağmen onlar kötülük işlerler. Böylece o ülke helaka müstehak olur. Biz de orayı darmadağın ederiz. “
“Onlar bir ümmetti, geldi geçti”
“ Nice ülkeler var ki zulmedip dururlarken onlara mühlet verdim. Sonra onları yakaladım. Dönüş banadır. “
“Allah kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez”
“ Her ümmetin bir süresi vardır. Süreleri gelince onlar ne bir an geri kalırlar ne de öne geçerler. Tam vaktinde batıp giderler.”
“ Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katarak kendi malınızmış gibi yemeyin. Çünkü bu büyük bir günahtır. “
“ Fakat Allah’ a verdikleri sözü ve yeminleri az bir paraya satanlar var ya işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak. Onlara bakmayacak. Ve onları yüceltmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır. “
“ İnsanlardan öyleleri vardır ki dünya hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta böylesi kalbinde olana samimi olduğuna Allah’ı şahit tutar. Halbuki o hasımların en yamanıdır. “
“ Zulüm ile öksüzlerin mallarını yiyenler karınlarına sadece ateş koymaktadırlar. Ve çılgın bir ateşe gireceklerdir. “
“ Yetimin malına yaklaşmayın. Yalnız erginlik çağına erişinceye kadar onun malına en güzel biçimde yaklaşabilir onu uygun tarzda sarf edebilirsiniz. Ölçüyü ve tartıyı tam adaletle dengeli yapın. Biz kişiye gücünün yettiğinden fazlasını teklif etmeyiz. Söz söylediğiniz zamanda akrabalarınız da olsa adaletli ve Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte Allah size iyice düşünesiniz diye bunları emretti. “
Çok çok iyi niyetliyim, çok iyi niyetliyim, iyi niyetliyim ama boş veremiyoruz beyefendiler!
Takdir Allah’tan, tekdir halktan ve kaçak göçek, olunur ilahi makamlardan…
İyi niyetliyim, çok iyi niyetliyim, çok çok iyi niyetliyim ama boş veremiyoruz eyefendiler!
Yıllarca tüm siyasal atışmaların, tartışmaların ve sataşmaların odağındaki biz, eğer dindarlık ve muhafazakârlık bir yol ayrımı ise dirençli bir dindar olarak, muhafazakâr muhafızların yedi ceddine bir şeyler ters gidiyor diyerek daima hatırlatmak istedik tarihsel gerçekleri. Hatırlattık her fırsatta, “ Gökkuşağı yedi renktir”.
Ve “Yemin olsun ki, o gün size verilen her nimetten sorulacaksınız”…
Ve “Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir”…
Ve “otuna topuna direndik kurtuluşa ermek maksatlı”…
Meğer asıl hikaye başkaymış; Gelsin paralar, gitsin?…
Siyaset borsasında varsa yoksa yerli yersiz şovlarla halkın içine karışıp, halktan imajı verip gariban halkı da kullanarak, göstermelik görkemli yalanlar ile kandırmaca para ediyor. Halktan koptular, kozalarında yaşamayı yeğlediler. Caizi bu olmasa gerek ama Erkânı umumi bu yolda imiş meğer ama su testisi kırıldı.
Doldur küpü doldurabildiğince hissiyatıyla bu kulpsuz kutulu kurmaca düzeninde en muteber en hassas sayılanların yaptıklarının boyutunu gören ötekileştirilenler veya bizimkileştirilenler bile acayip irkildiler. Düş sever ünlüleri veya ünsüzleri de ürkütüverdi bu ucube manzaralar. Suskunluk saf değiştirdi aniden.
Etim toprak, sözüm deniz, özüm zerre kervanındanım misali, tenim güneş, gözüm kor, ateş topuna tutarım cemi cümlesini ama gâvur inadıyla müneccim lafı üretmeye hiç gerek yok; zaten her şey alenen çıplak gözler önünde çırçıplak cereyan ediyor.
“Hizmete himmeti, Heykele Merkeli, can dosta Beliskontiyi, memur-ırgat Kemal göndermelerine Mustafa Kemal’i, en temiz aşklara parayı, paraya seksi, sekse alkolü, hayata açlıktan ölümü, Nazım’a Kısaküreği, Kars’taki ucubeye Beyoğlundaki metal garabeti, sanata fatihte tarihi eser kaçakçılığını endeksleyenler, kap-kara parayı yüz milyarlık avroya yıkatanlar…”; atış serbest kimi kime, yüzdeyi kaça, kutuları tek kale maça nasıl bağlamışlar, İşi çoktan çuvallamışlar daha şimdiden belli besbelli.
On yıldır bu ipek böceği masalını, arşın arşın yükselen bu şahlanışı, bilindik, tanış, aşina böbürlenme, büyüklenme ve kibirlenişi beyit beyit, kutu kutu dolarlarla manzumlaştıranlara mazlumlar ne yapar ise zamanı gelince yapar. Öyle söz arası-sur içi göz karası, gizli gücün sistem sınaması ve kuru laf kalabalığı ile olmuyor “halka-hakka hizmet”. Halka ve hakka hizmet nasıl olur iyi biliyoruz, biliriz. Yapılanları gördükçe de kapitalizmin bu paslı çarkına vicdanı ile cüzdanı arasında sıkışmış gariban Müslüman kesimi, masum insanları nasıl kurban etmişler anlıyoruz.
Parsayı toplayanlar en yakınları…
Kasetlerde kral çıplak, çıplak krallar bekliyor, kefenleri elinde bekliyorlar Azraillerini…
Bodur bolluk festivalinden bu tam tükenmişlik karnavalına geçişte dürüstlüğün ruhuna da el Fatiha. El Fatiha dedirtiyor ardı arkası kesilmeyen faaliyetlerin kutuya gizlenmiş halleri.
Şeref, onur ve gururu dillerinden düşürmeyenler kutsal emanetlere, kolektif değerlere hıyanet içindeyseler eğer; tarih kütüğüne çivi çivi çakılırlar eninde sonunda.
Ve Ömrümüz yettiğince, yeter ise eğer tanrısal sur üflenene kadar sıkı takipteyiz. Çünkü “hakka dönüş ve yürüyüş” kaç cilt doldurur az çok biliyoruz.
Ve anlaşılan o ki; bu kaldır, götür süpür sürecine kapılan, çekirdeğinden sahte kutsallık filizleyenler “arşı âleme bağlayan” ne der ne demiş hiç bakmamışlar, uymamışlar hiç kutsal ikazlara. İndirdik duvardaki asılı yaldız-yıldız kaplıyı, okuma gözlüğümüzü taktık;
“Helalin hesabı, haramın azabı vardır”
“Allah büyüklük taslayan her zorbanın kalbini mühürler.”
“ Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen ağırlık ve azametinle ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin. “
“ Bir ülkeyi helak etmek istediğimizde o ülkenin varlıklı ve şımarmış kişilerini çoğaltırız. Bu suretle onlar kötülük işlerler. O ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış ele başılarına iyilikleri emrederiz. Buna rağmen onlar kötülük işlerler. Böylece o ülke helaka müstehak olur. Biz de orayı darmadağın ederiz. “
“Onlar bir ümmetti, geldi geçti”
“ Nice ülkeler var ki zulmedip dururlarken onlara mühlet verdim. Sonra onları yakaladım. Dönüş banadır. “
“Allah kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez”
“ Her ümmetin bir süresi vardır. Süreleri gelince onlar ne bir an geri kalırlar ne de öne geçerler. Tam vaktinde batıp giderler.”
“ Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katarak kendi malınızmış gibi yemeyin. Çünkü bu büyük bir günahtır. “
“ Fakat Allah’ a verdikleri sözü ve yeminleri az bir paraya satanlar var ya işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak. Onlara bakmayacak. Ve onları yüceltmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır. “
“ İnsanlardan öyleleri vardır ki dünya hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta böylesi kalbinde olana samimi olduğuna Allah’ı şahit tutar. Halbuki o hasımların en yamanıdır. “
“ Zulüm ile öksüzlerin mallarını yiyenler karınlarına sadece ateş koymaktadırlar. Ve çılgın bir ateşe gireceklerdir. “
“ Yetimin malına yaklaşmayın. Yalnız erginlik çağına erişinceye kadar onun malına en güzel biçimde yaklaşabilir onu uygun tarzda sarf edebilirsiniz. Ölçüyü ve tartıyı tam adaletle dengeli yapın. Biz kişiye gücünün yettiğinden fazlasını teklif etmeyiz. Söz söylediğiniz zamanda akrabalarınız da olsa adaletli ve Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte Allah size iyice düşünesiniz diye bunları emretti. “
Çok çok iyi niyetliyim, çok iyi niyetliyim, iyi niyetliyim ama boş veremiyoruz beyefendiler!
Takdir Allah’tan, tekdir halktan ve kaçak göçek, olunur ilahi makamlardan…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder