AŞKIN KİTABI KALPTE YAZILIR…
Yazmak önemli ama okumak da gerekir. Bilgece bilgilenmek…
Önemli olan okuma yazma bilmek değildir, yazılanı okunanı gereğince anlayabilmektir. Okuma, yazma diyen o kadar çok kara yobaz var ki bu yüzden işimiz hiçte kolay değil.
Önemli olan ise zoru başarmaktır…
Gerçeklerden kaçmak eksik yaşananların boşluğunu doldurmaz. Yazılanlar okunabilir ama silinenler okunamaz.
O yüzden çabamız…
Türkçeyi iyi öğrenip adam gibi konuşabilsek, karşımızdaki insanın fikrine saygı duyup sabırla dinleyebilsek, kendimizi dost doğru ifade edebilsek, sorunların anlaşmazlıkların tamamına yakınını çözmüş olurduk.
Anlaşamamazlık tarih olurdu…
Yüzyılın hastalığı oportünizm ve revizyonizmdir. Bunlar ideolojik, ekonomik ve politik anlamda burjuvaziye hizmet ederler. Gerici sınıflarla yapılan savaşımın kazanımında en büyük engeldirler. Hâkim sınıfların her dönemde gizli ortaklarıdır topu.
Sabah akşam padişahım çok yaşa diyen dalkavukların yüzünden hakiki soytarıları arar olduk. Piyasada kırık, pişmiş tavuk kalmadı.
Enayilik kara borsada.
Borsa da çöktü…
Bayramlara ipotek koyanlar çocuklarımızın geleceğine bomba koyanlardır. Çocuklardan, bayramlarından korkanlar ülkenin geleceğinden korkanlardır. Genel doğrular kaybetmez, yanlışlarsa kaybederler. Evrenin her yerinde iki kere iki dörttür.
Aritmetik bilmezler sizi...
Aşkın kitabı kalpte yazılır, okunur. Ezberlenen metnin hiç bir anlamı yoktur. Fotokopisi de çekilmez.
Anadolu’nun aşk tarihi hünkâr Hacı Bektaşi Veli ile baslar. Yunus Emre, Mevlana, Ahi Evren, Pir Sultan Abdal, Hacı Bayramı Veli, Nesimi, gibi hak erenleriyle yol alır. Âşık Veysel, Mahzuni Şerif, Neşet Ertaş’la günümüze gelip yoluna devam eder. İçinde sevgi, ahlak, vicdan, hak aşkı var. Tarihi başka yerde aramayın. Aramayın ki yalanın, hilenin, din sömürüsünün olmadığı hak yolunda nurunuz artsın.
Kandiliniz yansın. Miracınız kutlu olsun.
‘Elimde olsa mavi üzerinde sarı, sarı yıldızları halı gibi serer, nakış gibi işlerdim gökyüzüne. Asi olur, isyan ederdim Tanrı’ya. Senden güzelini getirebilseydi yeryüzüne…’
Bu yolda erenlere karıştık. Hallacı Mansur ile yoldaş olduk.
İnsanlığın varlık deryasında tüm canlıların acılarını bal diye yiyebilmektir yoldaşlık. Kandil dostun bağında gül olabilen tüm insanlara kandildir.
Bu gece demimizi düşkünlerden uzak tutup hünkâra sığındık aşk ola erenler…
Köleliğim boynuna ilmik olsun. Ayrık otları bitsin üstünde. Yataklık yapsın kalleşlik. Adalılar türkü söylesin. Kanımız bedenimizden çekildiği gün. Oylumunda büyüdük darağacının.
Mahzuni Şerif söylesin türkümüzü.
'Seni sensiz de severim, seni sessizde severim. Yüreğime taş basabilirim ama kıyamam gölgene basmaya.' Tarih baba asla unutmayacak nasılsa.
Yıllarca çeliğin sıcağında eridik. Haydalayarak yapılara harç çektik. Omzumuzda dünyayı taşır gibi acıları taşıdık. Uykularımız bile bölündü. Aklımıza geldi bir bir ekmek savaşı, kısacası yasamak savaşı.
Bayram gibi…
Bayram seyran geçen dünkü edinimlerimiz bugünümüzün yapı taşlarıdır. Dünde insandım bugünde. Bazıları dünde geviş getiriyorlardı bugünde.
İnsanlar ve insanlık ölmesin. Erken ölümlere hayır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder