3 Mayıs 2017 Çarşamba

“TÜRKE TÜRKTEN BAŞKA…”

“TÜRKE TÜRKTEN BAŞKA…” 
 
Bugün itibarıyla durduk yerde, ‘Türk’e Türk'ten Başka Düşman Yok…’ sözüne geriledi ‘Türk’e Türk'ten başka dost yok’ sözü. Deyimler de eylemler de derin titreşimlere direnemedikçe daha da gericileşti âlem. Yani geçmişte yedi düvelin beceremediği ne varsa iman kuvveti ile bir çırpıda halledildi. Becayiş gerçekleşti. Ne yazık ki tarih bu günü de yazdı ve yazacak…
 
Tarihten ibret alınmadıkça, dersler çıkarılmadıkça başa daha çok şeyler gelir. Gelecek. Açıkça bilinmese de ne yalanlarla donatılmıştır o anlı şanlı tarih. Bir gerisingeri yürünse, yürünebilse akıllar şaşar. Damarlardaki asil kan donar. Hep tersine tersine işlenmiş hakikat. Gelecekteki kullara da böyle emanet edilmiş.  Yoz tarihe toz kondurtulmaması, töz ecdatla övünülmesi adına hep birileri ileri itilenmiş. Yığınlar etkilenmiş. Yetmemiş, yetinilmemiş tetikçiliğe soyundurulmuş. İlaveten derin devletin koruyuculuğuna devşirilmiş.
 
Düstur; ‘Türk’e Türk'ten başka dost yok…’. Destur…
 
Dur durak çemberinde gerçek tarih ve resmi tarihi bozan gelişmeler hep unutulmuş. Unutturulmuş. Üstüne ne cilalı civan laflar peydahlanmış. Tarih sahnesine ne ucuz kahramanlar oturtulmuş. Per perişan toplum iyice perdahlanmış.  
 
Eyvallah, ‘Türk'ün Türk'ten başka dostu olmaz…’ ne baba bir kavram. Acayip egzantrik bir iddia.  Billah yalan. Bu etnik dürtüyle dört bir yan azametlice kuşatılmış, helalinden çifte su verilmiş kılıçlar kuşanılmış ve sonu gelmez seferlere çıkılmış. Oysaki tüm bilinenler, bilindiği sanılanlar kuyruklu yalan.
 
Doğrusu şudur hasdur; ‘Türk'e Türk'ten Başka Düşman Yok’…
 
Aslında dost ile düşman devamlı yer değiştirdiğinden sözün özü ‘Türk'e Türk'ten başka düşman yok’ olsa daha yerinde. Binlerce yıldır dost düşman birbirine karışmış ve puştluk dayanılamaz hale gelmiş. Tarih arenasında yakım, yıkım, diriliş, kurtuluş sonra yine en başa dönüş. O yüzden böyle olmalı sözün aslı. Belki de aslı astarı böyleyken zamanın anonim değişimine uğramış. Uğratılmıştır.
 
Çünkü on yüzyıllarca hem de Türk görülen saltanatların tamamında hep Türk'ün boynu kırılmış, başı ezilmiş, gözü çıkarılmış, gönül gözü dağlanmış. Özellikle Ottoman otomatikman tüm devşirmelerini ve iç oğlanlarını paşalandırıp paşa paşa Anadolu’daki garip Türklerin üzerine sürmüş. Türk kürt, kürt mürt kim varsa asırlarca süründürülmüş. Ahaliyi baskıyla yönetmiş, yönettirmiş. Yönetilmiş. Yönetiş bu yönetiliş işte.
 
Ne acımasız katliamlarla ihtişamlaştırılmış şu yürek hançerleyen, hançereleri göçüren tarih. Makamlı makamsız muhteşemleştirilmiş. Ama çıplak gerçekler hep es geçilmiş. Geçiştirilmiş. Üstü kapanmış. Gizlenmiş.
 
Hal böyle olunca özellikle son on yıllarda toplumda sosyal denge bozuldukça bu yasak savıcı tarih tekrar nüksetti…
 
Aynıyla, ‘Devletin bekası’ mahlasıyla…
 
Nüksetti nice yalanlarla donatılmış benmerkezci sahte tarih bilinci. Önyargıları kesinleştirdi. Keskinleştirildi. Daha da değiştirildi. Batı düşmanlığında batıl inançlar pratikleştirildi. Değiştirilen yaşam döngüsü geriye dönüşü kutsadı. Kehanete varan düşlerle zihinler aymazca meşgul edildi.  Tarihin kısır döngüsü tuhaf biçimde düne, bugüne ve yarınlara damgasını vurdu. Karanlık kontrol dışı bir süratle en ücra katmanlara kadar sirayet etti.
 
Yar ve yardımcı edebiyatıyla yapay ve yanlı tarihten esinlenme, kanlı ve sahte ecdat tarihinden beslenme ürünü bir modele geçiş süreci sağlandı. Onaylandı ve imzalandı. Çaresiz çözüm ‘Türk tipi başkanlık’ hikâyesine yaslandı. Kör topal işleyen demokrasiyle tahta köprüler atıldı. Daha bir yüzyıla varmadan Cumhuriyet tahtalıköye gönderildi. Yani milenyum sonrası ileride acayip ilenilecek kapkara bir cehalet güncellendi. İnsanlık tarihinde eşi benzeri bulunmayan bir rejim tarihin dipnotlarına işlendi. Kayıt düşüldü.
 
Ezcümle ‘Türk'ün Türke yaptığını…’ evrenin canlı cansız tüm bileşenleri bir araya gelse yapamaz. Yapamamışlardı zaten. Lakin son düzlükte Türkü kürdü, çepni çeperi, yetmiş iki buçuk milleti tarihi bir yanılsama daha yaşadı. Resmen yaşatıldı.
 
Şimdilik şeref haysiyet üzerine tarafsızlık yemini ile görev süren yedi rakımlı tepe misafiri rozetlendi.  Partizanlığı tescillendi. Ve ne mene ise ‘Türk tipi başkanlık sistemi’ tarihe raptedildi. Şimdiden sonrası, yarın neler getirecek neler götürecek, kazanımlar kaybedilenler neler olacak bir güzel muamma.
 
Yansız ve rasyonel tarih bugünleri yarım cümle ile de yazsa ki yazacak işin temeli anlaşılır; ‘Türk’e Türk'ten başka…’
 
Üç nokta…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder