27 Mart 2018 Salı

kasım-17-1

İÇİNDEN GÜNEŞ IŞIĞI GEÇEN EYLEMLERE YOLDAŞ OLACAĞIZ…

Bu kongre her kongreden farklı. Nedeni ise eğrisi doğrusuyla kaç kuşağı, kuşakları etkileyecek bir sığlığın içine düşüldüğü gerçeğidir. Bu yüzden iyi düşünülmelidir. Düşündük, geleceğe bu bakış açısıyla baktık ve biz bu kongreye giderken bir karar verdik; Bağımsız bağlantısız adaylaştık. Çünkü basiretli davranmak, geleceği görmek ve geleceği güzelleştirecek projeler ve değerlerle iç içe yaşamaktır siyaset. Aday olduk çünkü asla korkmadan eksik güncelere er, içinden güneş ışığı geçen eylemlere yoldaş olalım,  su gibi akan güncele damgamızı vuralım istiyoruz…

İnanıyoruz bu kongre parti içi demokrasiyi hakkıyla hayata geçirecek ve yönetmeye talip lider kadroların iktidar partisi olmaya aday partiye egemen olmasını sağlayacak. Ancak bu yenilik ve oluşacak yeni yöntem ve yönetim görecelidir. Önemli olan ise yurt genelinde iktidara yakınlaşmanın sağlanıp sağlanamayacağıdır. Seçme kriteri sadece bu olmalıdır…

Ayrıca bu kongrede kendi içinde muhalefeti olmayan, muhalefet olmazsa olmaz deyip, en cılız muhalefeti bile silen, bünyesinde barındıramayan yoz anlayışın da artık partide gömülmesi gerekir.  Mevcut iktidara nasıl muhalefet edilebileceğinin görülmesi ve bunu gösterenlerin seçilmesi gerekir. Bu yeniden yapılanma ve değişim kongresinde ne derece keskin ve ne kadar radikal muhalefet yöntemleri şekillendirilecek ise bir bir belirlenmesi gerekir.  

Bu kez bu kongre tüm yönetim kademelerine kim seçilirse seçilsin hiç fark etmeyecek, aynisi olacak girdabında yine yeniden boğulmak değildir. Olmamalıdır. Zaten öyle düşünüp tavır takınanlar ise yakın gelecekte bedelini fazlasıyla öderler. Durum o haddeye dayanmıştır.

Elbette bir siyasi kurumda bazen aşırıya kaçsa da yönetimlere girme çabası, yönetici olma hevesi, üst yönetimlere gidebilme üzerine kurgulanmış siyaset normal karşılanabilir. Bu bir iddia ise eğer siyasetin gereğidir. Üstelik erdemliyse ne ala. Bir nebze de olsa saygıyla karşılanabilir. Ama sonu nereye varacağı açıkça belli, niteliği göz ardı ederek, nicel ayrıcalıklarla siyasette menfaat sağlamak ise bir o kadar yanlıştır. Bu asla solculuğa sığmaz. Partide karşılığı da olmamalıdır. Bu kongrede bu kronik yanlış da düzeltilmelidir.

Solculuktan dem vurup her platformda yapısal bir sorun yok,  varsa da zamanla aşılır diyerek, anlaşılması zor dozda kongreyi heyecansızlaştırmak ve kongreyi kazanıp kaybetme sürecine hapsetmek de partizanlıkla bağdaşmaz.  Zaten sonrasında idari ve yapısal sorunlar gittikçe artar. Yapay yönetsel yapılar kısa zamanda durağanlaşır. Bir yapısal karmaşa oluşur. Yıpranma ve yıpratma mekanizması devreye girer.  Böylece toplumsal mesajları algılayamamak, gidişatı bilimsel göstergeler doğrultusunda görmemek yaygınlaşır.  Halktan kopulur uzaklaşılır. Bilinmeli ki bu öngörüyü vakti zamanında durum tespitiyle ele almadıkça üzerine gidilmedikçe her yönetim diktaya evrilir. Bu günkü durum aynen budur.

Oysa var olan bozukluğu gidermeye çalışmak, düzeltmek kişisel siyasi faydadan öte ülke yararınadır. Tersine lokal ısrarcılık ise tabanda düşünce ve proje üretebilecek çapta birçok kadroyu da önerme yapmama noktasına iter. Bu kayıtsızlığa sürüklenme ise kamuoyunda partiye güveni de azaltır.

Öyleyse partideki kurumsallaşma sürecinin yenilenmesine her türden kadro değişimine gerçeklikleri ve gençleşen ülkeyi görme ölçüsü uygulanmalıdır. Yani bilinç ve bilinçlendirme düzeyi tam, her alanda söz sahibi olabilecek ve ortak kararlara katılıp inisiyatif alabilecek, yetki paylaşıp siyasal etkileşimin önünü açabilecek kadroların yetkilendirilmesi gerekir.  Yani siyaset biliminden nasiplenmiş erişkinlere,  yetişkinlere ve ileriyi gören, yolun sonunu öngören yolculara olanak tanınmalıdır.

Yıllardır göz önünde tasvirlenen bu keskin durum aynıyla ve aşkın biçimde sürerken şimdi nitelik ve nicelik açısından en aktif üyeler ve öğeleri bünyesinde barındıran bir partinin bu kongreyi değişimin gerçek yüzü olarak algılamaması yeni yenilgilere zemin hazırlar. Sonra geleneksel alışkanlıklarla bahaneye maharet katma ustalığı da işlemez.

Bu kongrede dikkate değer bulunulması gereken tek durum ise tüm iç kavgaların içine niçin sürüklenildiği değil, dışa dönük isyan ve ayaklanmaların zamanını geldiği gerçekliğidir. Bu çizgideki buluşmalarda geç bile kalınmıştır. Bilimsel öğretiler örgütlenmeyi güçlendirir ve tüm başsız başkaldırıları da yönlendirir. Bu kongre artık özgün olmanın, tam karşıtlığın dirilişini, benliğimize belleğimize yerleşen sol değerlerin kazandığını perçinlemelidir. Yeniden bu kusurlu, bozuk düzenin teşkilatlandırılması tüm kongresel çabayı da boşunalaştırır. Statükoculuk ve ideolojisizlik temelinde kökleşen travma ise diğer kongreye dek sürer.


Aday olduk çünkü bu sürgün sürgit gitmesin istiyoruz…

21 Kasım 2017 Salı


ADAYLIĞIMIZA DESTEK BÜYÜYOR…


ADAYLIĞIMIZA DESTEK BÜYÜYOR…

Yaklaşan kongre kendi kendimize bir özeleştiri kongresi olacak gibi görünüyor. Çünkü şu fakir ilçede yıllardır ilçe başkanlığı, belediye başkanlığı, belediye başkanı adaylığı, milletvekili adaylığı, belediye meclis üyeliği yapmış politik değerlerin tamamı çıktığımız bu yolda bizden yana. Ve fikri hür vicdanı hür delegelerimizin hepsi bu yolu bizimle yürüyecekler…

Uzun yıllardan sonra bu kongrenin içe dönük yarışlarda, ne pahasına olursa olsun kazanma üzerine planlanan kongrelerin dışında bir görüntü var gibi. İlk kez azami siyasi pay çıkarma temelinde inşa edilen kongrelerin dışında bir kongre yaşanacak gibi.  O yüzden bütünleşme hızla oluşuyor, adaylığımıza destek büyüyor. Yani bilimsel düzeyde bildiri tadında bir kongre yapmaya şartlanan bize katılımlar artıyor.

Yerelden genele var olma mücadelesinin önemsenmesi gerektiği bu kez gerçekleşecek sanki. Dış kulvardan çok içte harcanan enerjiden dolayı yorgunluk ve kırgınlıklar bu kez olmayacak. Yani bu kongreyle her kongrede başa gelen süreci baştan kaybetmeye mahkûmluk tescillenmeyecek. Çünkü yarınlar çok zorlu günleri yakınlaştırıyor. O nedenle şartı şurtu bir kenara bıraktık geleceğe yön vermek, yeniden kurmak için risk aldık adaylaştık. Pozitif tavırla, inançlar ve kendi ideolojimiz ile bütünleştirilen bir siyasete dikkat çektik. İnatla bu yolda yürüyeceğiz. Ayrıca bu yolculukta hiç de yalnız olmadığımızı gördük. Delegelerimizin çoğunluğu bizden yana masumane tavır içinde.

İnanıyoruz ki bu kez yaklaşan kongrede ezberler bozulacak, oruçlar bozulacak, malum gezgin kongrecilere prim tanınmayacak. Mevkii kapmak makam çalmak için çakmak çakmak yananların ucuz senaryoları tutmayacak. Çünkü her fırsatta ters köşe yapanların, belleği uyuşturan oyunlarına bu kez fikri hür vicdanı hür delegelerimiz olmaz, bu kervan böyle yürümez diyecek.

Şu fakir ilçede yıllardır ilçe başkanlığı, belediye başkanlığı, belediye başkanı adaylığı, milletvekili adaylığı, belediye meclis üyeliği yapmış politik değerlerin tamamı ve fikri hür vicdanı hür delegelerimizin çoğu çıktığımız bu zorlu yolculukta bizden yana…

Bizden yanalar çünkü artık günü kurtarmak için değil yarınlar için siyaset yapılmalıdır gerçeğini herkes görüyor. Siyasetçi yakın geçmişi iyice analize tabi tutmalıdır, değişimi asla geciktirmemelidir yoksa yarın çok geç olacaktır herkes biliyor. Partinin artık sorunlar değil çözümler partisi olması gerektiğini herkes istiyor. Özellikle solun tam karşılığı olan bir parti olunması da arzulanıyor. Sol tahlilde tüm enerjisini kendi içinde kaybettirecek sadece sorunlar türetme kötü alışkanlığından kurtulunması için çözümler üretecek bir yapıya destek veriyorlar. Bize güç katıyorlar.

Siyasetin ruhunu matematiksel ve geometrik sayılarla dolduranlarla, bizim yani siyasetin alfabesinden yana olanların kongreleştiği bir kongre bu kongre…

Bu kongrede amacı başarmak, başarmak ve hakkınca yönetmek, yönetmek ve iktidar olmak, iktidar olmak ve iktidar erki ile nimetlerini halkın yararına, ulusun geleceğine kullanmak için hizmet edeceklere omuz veriliyor. Çünkü ahde vefadan iyice uzaklaşanlar ve emeğe gerçekten ayıp edenlere, ideal yönetsel yapılanmaların tersine sadece bireysel siyasi rant devşirenlere bu kez şans verilmemeli sesi yükseliyor.

Son yıllarda böyle kurgulanmış ve kurumlanmış yönetimlerin geldiği nokta, partiyi getirdikleri nokta besbelli. Kurumda demokrasi ve disiplin sapması hat safhada ve tavırlılık, esneklik, etkinlik, işbirliği, hoşgörü ve coşku resmen yok edilmiş. Bu nedenlerle kurumda basit ve anlaşılır ideoloji ve ilkeli duruş özgürleştirilsin isteniyor.  Çünkü bu ülkede bu günden ileriye, yerelden genele siyasal bilince sahip, temel hakları hakkıyla kullanmayı bilen bir kadrosal derinliğe ve devrimciliğe gerçekten ihtiyaç var.

O yüzden biz desteleniyoruz. İşte o yüzden gelmiş geçmiş tüm ilçe başkanları, belediye başkanlığı, belediye başkanı adaylığı, milletvekili adaylığı, belediye meclis üyeliği yapmış politik değerlerin tamamı ve fikri hür vicdanı hür delegelerimizin çoğu çıktığımız bu zorlu yolculukta bizimle beraber. Bizden yana tavır takınıyorlar. Açık kapalı destekliyorlar.

Yolunuz yolumuzdur…

17 Kasım 2017 Cuma


BAŞKA YAZI…

BAŞKA YAZI…
Boş hayatlar fincan fincan dökülürken kırk yıllık hatıralar kendiliğinden belirir. Belirsizlikte salınan hayat kuşu aniden özgürleşiverir. Tutsak kuşlar özgürleşiverince de alında çizik çizik yılların bereketi terler. Ve diller dilden anlamazlara binlerce yıldır pes etmedik hep dayılandık söyler. Her hayata tutunan hikâye işte böyle başlar...

Başka yaşanılası hayat yok derdiyle bir kereliğine de olsa altın boynuz yüreğe saplanır. Sarımtırak deniz yüreğe saplanınca da bu bal şehrin silueti değişir. Estetiğin unutulduğu beyin kıvrımlarından ufak ufak yağmalamalar başlar. Ve cin lambadan çıkar usulcacık. Dev cin arzu edilen en çok istenen üç şeyi sorgular.

İşte o saatten sonra saymaya, saydırmaya başlamak nafiledir. Gözlerin konuştuğu dildir dili lal eden. Ateştendir ama yakmaz sözler ama çeliği eritir gider. Güneşte kurur denizin nemi ve inceden inceye bir sızı vurur kalbin her köşesini.

Zaten beynenminel marşları orkestralar uyumsuz çalınca değişir dünyalar. Dünyanın gamına uyanan notalar döşe saplı iğnenin ucundaki akla yol gösterirler. Ve yekpare yolculuk başlar. Arka fonda ise değişim senfonisi çalmaya durur. Puslu yaz akşamlarında poliste peşine tanıdık yüzler takılır. Yazı bu ya ayaklar takılır, düşer karanlığın sırtına sırtına eski dostlar. İşte böyledir taş lahitleri bile ürküten korkutan o dev sesin sessiz harflere bindirilmiş kıtalanması. Ve ağıtlar yükselir ağır ağır semaya. Ve çürüme organ organ bulaşınca tümden bedene değişim şart olur. Ezilmiş bünyeye büyüme ise farz.

Bu kendine geliş belki ilahi bir kımıldanış, kıpırdanış olur. Evrendeki ve her evredeki sağlıklı doku ölümlerine hayat. Dört koldan kuşatılmış ise akıl önünde sonunda mutlaka değişim başlar. Uzuncadır beklenen başkaldırış da koluna girer kapkara gecelerin. Böyledir işte hayat ve hayata dönük hikâyelerin ana fikri...

Herkesin ne özel ve güzel saklı hikâyeleri vardır aklında kalan, akıl ocağında tüten. Çelik mavisi gözleri olan ve bir küp dolusu tuzaktan kurtulanlar bilir ve anlatır o hikâyeleri yarınlara. Bir bir yol kenarı kedi gözleri sayılarak savrulunan yolculukların sonunda varılır o özel ve güzel hikâyeler diyarına. Adam olan adamın dünyası işte o an değişir. Anlamazlar çoğunlukta hikâyeyi bizzat yaşayanlar azınlıktadır o yüzden başka yazılarla derlenir desteklenir dertler.

Başka yaz görmemek vaadiyle som altından taçlarla mükâfatlandırılan ve kandırılan nice hikâyeler barındırır şu ülkenin bağrı. Çapı çarpılmış ve peş peşe vedalar yaratılmış ne yazlar ne kışlar geçirilir. Mevsim renkleri sırınmış, mozaikleri cilalanmış, yazılar işlenmiş nice boşa geçen hayatlar anlatır o hikâyeler.

Hikayedir deyip geçmeler, yazgıdır deyip mızırdanmalar ise bozuk düzene göbekten bağlılık meselesidir. Ve bir türlü bu bağımlılıktan kurtulmak üzerine adımlanılmaz hayat. Ve akı karası bir yana pastel renklere boyanmış simetrik şekillerde ve özellikle yamuk prizmalarda gizlidir en esaslı hikâyeler. Çok sesli ve esaslı uyanış mesajları da içeren anımsatışlar izlidir ve gizlidir hikâyenin bir yerinde. Hikâyenin bir yerinde iki dudak arası şiirsel bir seçkidedir özlenen yaz başları. Ve o hevesle cilalanır kara topraklar.

Yakut gözler iki dudak arası emri arayınca ve parmakların kalkması sert yumuşak komutla sağlanınca toplum yararına ne konu varsa hikâye olur. Hangi şiirselliktir aklı darıltan unutulur ve yörüngeye asla oturmaz uydular. Otursa da an ve an anlaşılmaz çekimsel kanun. Aslında doğrudan doğruya işleyen hikâyenin halkın seçemediği seçkinlik savrukluğudur. Erin dayandığı ferin kalmadığı elin aval aval izlenen sinevizyon gösterisidir aklın kabasına batan. Ve o batakta en tehlikeli ama tehlikesiz farz edilen akrobatik eylemsizliktir hayatlara sırınan.

Devin sorularına akılcı yanıt bulunamayınca dönüş tarikatçı abartması ile harlanıp mezhep abanmasıyla bayatlatılan hikâyeleredir. Sağda solda başka bir boyuta ışınlanma üzerine kurgulanır hayatlar. Ve ekseriyetle paralel kenar ziyafet sofralarına paralı elçilerle oturulur. Çayı çorbayı bir kaptan paylaşılan günler tez unutulur. Günü gelir tüm dostluk ve yarenlikler bilerek ve isteyerek bozulur.

İşte kırk yıllık hatıraları özgürleşiveren tutsak kuşların kanadına iliştirip binlerce yıldır dilden anlamazlara paslamak, paslı düzene değil hayata tutunmak hikâyesidir. Çünkü yazı kışı başka yaşanılası hayat yok…

YER YARILMAZ GÖK ÇATLAMAZ İSE ADAYIZ…

YER YARILMAZ GÖK ÇATLAMAZ İSE ADAYIZ…

Bir hayli düşünüp taşındıktan sonra tarihi bir karar verdik ve ilçe başkanlığına aday olduk…

Son ana dek sade bir delege olarak, sessiz sakin usulca oturup kongreyi izlemek niyetindeydik. Ancak bazı negatif gelişmeler üzerine bu kongreyi tarihi bir kongreye dönüştürmek adına adaylaştık. Bu sefer önümüzdeki kongre yarıştan öte yorum, analiz, proje, mesaj ve siyasi eleştiri içeren, bir kongre olsun istedik.

Ve ağır aksak ve gereğince işlemeyen mevcut yapıya alternatif bir yönetsel modeli kente kazandırmak için yola çıktık…

Biz kongrelerde kürsülerden çok konuştuk. Zaman içinde öngörülerimiz, bilimsel aktarımlarımız ve ideolojik tahlillerimiz de hep haklı çıktık. Ne yazık ki çözüm önerilerimize hep sırt çevrildi. Hakkınca hakkımızca adaylaştırılmadık. Bize hep arkalar dönüldü.

Ancak bu kez öyle olmayacak. Olmamalı da. Olmasın diyerek izleyeceğimiz rasyonel rotayı kongreye dek anlatmaya devam edeceğiz.

Dememiz o ki; ilçe başkanlığı adaylığımızı yer yarılmaz gök çatlamaz ise devam ettireceğiz. Yani olağan üstü bir durum, inanılmaz bir mucize gerçekleşmez ise sonuna kadar adayız…

Siyasetle geçen 30 yıldan sonra bu adaylaşma en doğal hakkımız. Artık nedense bizi kabullenmekte zorlanan birileri de bu çıkışımızı içselleştirmek zorunda. Zoru görünce yalpalayanlara da tek sözümüz var; Halkız haklıyız. Ayrıca siyasi doktrinlerin izinde, hırs ateşi bizi iyice yakmadan piştik, bu günlere geldik. O yüzden bu adaylık sürecini ve sonrasını da en iyi taşıyacak konumdayız.

Çünkü hayat boyu hiç mucizeler beklemedik. Hele siyasette hiç beklemedik. İnatla siyasi hayata yön çizmek, siyasetin karmaşasını kolaylaştırmak için direndik. Şimdi etkileyici ve sürükleyici bir hikâye yazmak ve de yarınlarda anılmak için aday olduk. Hasbel kader, sudan sebep koltuğa yerleşmek için değil. Mesele budur.

Gördüğümüz o ki; başı sonu olan veya olmayan siyaset kurgusunda yerelden genele değişim şart. Öyle yarım yamalak cümlelerle anlatılamaz denli bir gereksinim. Zindanlara direnecek en hassas kelimelerle anlatılası bir gereksinim değişim. Ahval ve şerait bir değişimi resmen şart kılıyor. Bu şartlanma isyanı betimlese de çekinmek yok.
Çıkışın püf noktası ise; yer yarılmaz gök çatlamaz ise adaylığımızı devam ettireceğiz. Sonuna kadar adayız…
Biliyoruz ki; Akıllar kuşatılmış olsa da beynin kıvrımlarında zerre değişim beklentisinin varlığı bize yeter. Siyaset öyle saman kâğıdına çiziktirilmiş, karalanmış kısa notlar ve alıntı beyitlerle yürütülemez denli gelişmiş, canlı bir organizma. Özünde de nice anılar saklı. Siyasal yolculukta ise erişim, evrim, değişim ve devrim mahşerin dört atlısıdır.  Hele hele akıl dört koldan kuşatılmış ise değişim yolculuğu haykırışı daha da güçlenir. Özellikle son yıllarda dünya mahşeri bir yangına yüz tutmuşken harap handa hancılık da bir yere kadar. O yüzden değişime yolculuk şart.
Biz yıllardır hep aynıyız hiç efendi mefendi takmadık, takmayız da. Her adımımız bir adım ileri mücadelesidir. Camlar çatlar günler birbirine düğmelenir biz değişimin içine içine doğarız. İhtiras kıskacında iblisin kuyruğuna iblis bağlamak modasına da asla uymayız.
Son sözümüz odur ki; ilçe başkanlığı adaylığımızı yer yarılmaz gök çatlamaz ise sonuna kadar devam ettireceğiz. Yani olağan üstü bir durum, inanılmaz bir mucize gerçekleşmez ise sonuna kadar adayız…

12 Kasım 2017 Pazar


ANGLOSAKSON HEGEMONYA

ANGLOSAKSON HEGEMONYA

Anglosakson kapitalizmi dünyadaki ekonomik ve toplumsal olayların tamamına açık veya gizli hükmeder…

Bu istila her türlü siyasal, ekonomik ve finansal normlar uygulayan yaptırımlarla yaygınlaşır. Çünkü anglosakson ekonomi yaşadığı krizleri ve çıkmazları daima dünyaya mal ederek büyür. İzlediği rota budur…

Yaydığı ekonomik anarşiyi ise daha çok yeraltı zenginliği muhteşem, yerüstü fakirliği mükemmel topraklara salar. Sanayi devriminden bu yana çıkan ekonomik krizlerden dünyaya hükmedenlerin kurtuluş yolu budur. Kendi ekonomik sefaletini yay yaygınlaştır, yayıldıkça sömür ve kurtul anlayışı. Bin yılların benzer teranesini işlet. Cepheyi genişlet, dört bir yanda yeni cepheler aç, savaşlar çıkar ve mağlup et. Galibiyetin getirileri ile gününü gün et, geleceğini kurtar. Olay bu denli basittir ama bir türlü anlaşılmaz ve karşı koyulmaz.  Hep Anglosakson zekâ. Hep anglosakson hegemonya.

Ayrıca öylesine bir yayılmadır ki bu her memlekette her ırktan kendine yerli anglosaksonlarını da yaratır. Aynı çıkar kültürü çerçevesinde en bir araya gelmezleri de birleştirir…

Dünya tek kutuplu küresel ekonomiden çok kutuplu küresel ekonomiye evrilme sancıları çekerken bu evladiyelik anglosakson saptırıcılar daha çok can yakar. Çok ülke batırır. Çünkü kıta Avrupa'sından başlayan ve dünyayı tehdit eden en büyük ve en derin yapıdır bu anglosakson gelenek.

Bu zihniyet yerli işbirlikçileri sayesinde zamanla memleketi hâkimiyeti altına alır. Hemen göze hoş gelen birlik sağlar. Kurulan birlikler zamanla yıpranır. Ama rasyonel politik hamleler ve reel projelere izin verilmez. Sadece kurtuluş içermeyen reçeteler uygulatılır. Bu arada boğucu girdaptan kurtuluş yayılmacılığı ve isyan da artar. Tam iş çözülecekken devreye girilir ve tüm iklimler bir anda değişir, değiştirilir. İstenen dünya düzeni yeniden tesis edilir. Çünkü anglosakson sermaye krizlerle baş edemediğinde bu ekonomilerde yaşayanlar aşırı çile çeker. Fatura da gariplere çıkarılır.
Başta merkezi güç, merkezi devlet gücünün iradesi zayıflatılır. Daima devletin sınırlanması önerilir ve öğütlenir. Öğütleri harfiyen tutan ve yerine getirenler hapı yutar. Böylece emperyalizmin boyunduruğunda inleyen anglosakson kuşatmasından sıyrılamayan milli devletler bölünür parçalanır.

Yani yeni dünyada kısa ve uzun vadeli her senaryonun arkasında anglosakson ittifak yatar…

Çıkara dayalı krizleri atlatmaya güdümlü bu birlik gözü kapalı dünyanın yörüngesini değiştirecek tehlikelere atılır. Savaştan hiç çekinmez. Zaten anglosakson sistemin bin yıllardır varlığı ve hızla gelişmesi burada yatar. Önce boz sonra göstermelik düzelt en sonra ne var yok düzle…

Bu tek merkezli küreselleşme oyunları ile gelişme sağladığına inanan ve inandırılan akıllılarda kapalı devre memleketleri yönetir. Veya memleket idare ettiğini sanırlar. Oysa tüm model yasaklanmayanı yap, izin verildiğini uygula modelidir. Tersine her yürekli tavır ise anında karşıdan sıcak temas getirir.

Bu saltanat ve hegemonya nereye kadar işte o belli değil…

9 Kasım 2017 Perşembe


“MUSTAFA KEMAL” YÜKSELEN DEĞER…

“MUSTAFA KEMAL” YÜKSELEN DEĞER…

Her 10 Kasım’da olduğu gibi fırsat bulan, kürsü kuran, mikrofonu kapan yine Atatürkçü kesilecek ve Atatürk edebiyatı yapacak. Kendi kafasındaki Atatürk’ü bir güzel konuşturacak. Mustafa Kemal’in kurduğu kurmadığı parti mensupları yine ‘askeriniz’ diye haykıracak. Yıllardır Atatürk karşıtlığına zirve yaptıran iktidar bile bu 10 Kasım’da 2019 seçimler yılına yatırım maksatlı timsah gözyaşları dökecek. Yeni bir başlangıç yapacak.

Çünkü Mustafa Kemal şu garip memleketin hiçbir döneminde olmadığı kadar yükselen değer konumunda…

Mustafa Kemal’in ne kadar emaneti varsa bir bir ihanet edenlerden; gazeteler sıra sıra fotoğraflarla, televizyonlar etkileyici reklam filmleriyle Mustafa Kemal’e sevdalarını pekiştirecekler. Hele hele sosyal medya toptan Mustafa Kemal’ci kesilecek. Günün mana ve önemine binaen yerli işbirlikçi burjuvazi bir günlük reklama milyarlar ayıracak. Ajanslarda, aralarda, Mustafa Kemal’e övgü üstüne övgüler dizilecek.

Ancak unutulan bir şey var ki Mustafa Kemal son günlerde gerçekten yükselen değer.

Her 10 Kasım öncesi ve sonrasında Anıtkabir’e milyonlar akacak. Renkli görüntüler dört bir yanda evlere taşınacak. Kim gerçek, kim sahte Atatürkçü birbirine karışacak. Görsünler için oralarda buralarda bir kelam mir kelam aktarımlar yapılacak. Öncesinde sonrasında Kemalistlerin düşman ilan edilmişliği unutulacak, unutturulacak. Siyasi rant elde etmek maksatlı manevralar ikiyüzlülüğü dahi utandıracak boyutlara varacak. Ve her şey birden bıçak gibi kesilecek.

Mustafa Kemal’in kurduğu Cumhuriyetin tüm temel değerlerinden vazgeçip, nimetlerinden patlayasıya faydalananlar, yıkılması için uğraşanlar sıkıyı görünce birden Mustafa Kemal’in ipine sarılırlar. Yıllardır böyle.

Öyle böyle değil, inceden planlanmış en duygusal anma programlarına, en renkli ve hisli videolara pek de aldanmamak lazım. Hafta geçer herkes yine durduğu yerde durur, zaten amaç voliyi vurmaktır ve de vurulur. Hele o büyük sermayenin yerli uzantılarının sözde büyük gazetelerdeki ilanları memleketi can evinden vurur. Bu nice Atatürkçü kesilmektir ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ diyenler dahi yayınlananlara çarpılır. Paranın açmayacağı kapı yoktur hesabıyla bir günlüğüne yer yerinden oynatılır.

Ancak oyun bitti veya bitmek üzere ve Mustafa Kemal gelecek günlerin yükselen değeri.

İşlerine geldiğince şu fakir memleketi ve Mustafa Kemal’i sömürdükçe sömürenler, yükselenler, zenginleşenler, koltuklaşanlar, azgınlar ve doymazlar  yüzünden rejim değişti. Adalet rafa kaldırıldı, özgürlükler kısıtlandı, laiklik yok edildi millet ampul ışığına hapsedildi. Memleket zifiri karanlığa çekildi. Yıllar evvelinde Atatürk’ün izlerini silmek, kurduğu cumhuriyeti yıkmak için yola çıkanlar, görevi bu olanlar hala baştacı ise onlardan iyisi yoksa aynaya bakmak lazım.

Eğer gerçekten yoksa, elbette yarınların yükselen değeri Mustafa Kemal’dir.

Onca bunca değersizleştirme senaryolarına rağmen Mustafa Kemal’i yok etmenin imkânsız olduğunu görenler yakında çark eder.  Patronları da çark eder. On yıllardır memlekete hayali yabancı sermayeler ve büyük sermayeye uygun model dayatanların çizdiği rotanın akibeti belli olmaya başladı. Toptan iflas. Konuşmaların arasına Mustafa Kemal’den alıntılar sıkıştırmalar da sıkışıklığın bariz göstergesi. Siyasette Mustafa Kemal düşmanlığı ile kurulunan koltuk kurucu liderin koltuğu. Günü gelir adamı yakar.

Bu memleketin adam gibi adamlarının başında gelen şimdilerin de yükselen değeri Mustafa Kemal’dir. Elde kandil aramaya lüzum yok, asla o bu değil…

Yıllarca Atatürk ve kazandırdıklarına utanmadan sövgüler düzenler, yarın övgüler sıralayarak siyaset dünyasında tutunma yarışına girecekler. Ki öyle görünüyor. O halde yakın gelecek de Mustafa Kemal yine yükselen değerdir.

Bu günden ileriye artık 10 Kasım’lar beklenmeyecek gibi. Fırsat bulan, kürsü kuran, mikrofonu kapan yine Atatürk edebiyatı yapacak. Atatürkçü kesilecek…
Çünkü Mustafa Kemal şu garip memlekette her dönemden daha çok yükselen değer…

6 Kasım 2017 Pazartesi


ANGLOSAKSON HEGEMONYA

ANGLOSAKSON HEGEMONYA

Anglosakson kapitalizmi dünyadaki ekonomik ve toplumsal olayların tamamına açık veya gizli hükmeder…

Bu istila her türlü siyasal, ekonomik ve finansal normlar uygulayan yaptırımlarla yaygınlaşır. Çünkü anglosakson ekonomi yaşadığı krizleri ve çıkmazları daima dünyaya mal ederek büyür. İzlediği rota budur…

Yaydığı ekonomik anarşiyi ise daha çok yeraltı zenginliği muhteşem, yerüstü fakirliği mükemmel topraklara salar. Sanayi devriminden bu yana çıkan ekonomik krizlerden dünyaya hükmedenlerin kurtuluş yolu budur. Kendi ekonomik sefaletini yay yaygınlaştır, yayıldıkça sömür ve kurtul anlayışı. Bin yılların benzer teranesini işlet. Cepheyi genişlet, dört bir yanda yeni cepheler aç, savaşlar çıkar ve mağlup et. Galibiyetin getirileri ile gününü gün et, geleceğini kurtar. Olay bu denli basittir ama bir türlü anlaşılmaz ve karşı koyulmaz.  Hep Anglosakson zekâ. Hep anglosakson hegemonya.

Ayrıca öylesine bir yayılmadır ki bu her memlekette her ırktan kendine yerli anglosaksonlarını da yaratır. Aynı çıkar kültürü çerçevesinde en bir araya gelmezleri de birleştirir…

Dünya tek kutuplu küresel ekonomiden çok kutuplu küresel ekonomiye evrilme sancıları çekerken bu evladiyelik anglosakson saptırıcılar daha çok can yakar. Çok ülke batırır. Çünkü kıta Avrupa'sından başlayan ve dünyayı tehdit eden en büyük ve en derin yapıdır bu anglosakson gelenek.

Bu zihniyet yerli işbirlikçileri sayesinde zamanla memleketi hâkimiyeti altına alır. Hemen göze hoş gelen birlik sağlar. Kurulan birlikler zamanla yıpranır. Ama rasyonel politik hamleler ve reel projelere izin verilmez. Sadece kurtuluş içermeyen reçeteler uygulatılır. Bu arada boğucu girdaptan kurtuluş yayılmacılığı ve isyan da artar. Tam iş çözülecekken devreye girilir ve tüm iklimler bir anda değişir, değiştirilir. İstenen dünya düzeni yeniden tesis edilir. Çünkü anglosakson sermaye krizlerle baş edemediğinde bu ekonomilerde yaşayanlar aşırı çile çeker. Fatura da gariplere çıkarılır.
Başta merkezi güç, merkezi devlet gücünün iradesi zayıflatılır. Daima devletin sınırlanması önerilir ve öğütlenir. Öğütleri harfiyen tutan ve yerine getirenler hapı yutar. Böylece emperyalizmin boyunduruğunda inleyen anglosakson kuşatmasından sıyrılamayan milli devletler bölünür parçalanır.

Yani yeni dünyada kısa ve uzun vadeli her senaryonun arkasında anglosakson ittifak yatar…

Çıkara dayalı krizleri atlatmaya güdümlü bu birlik gözü kapalı dünyanın yörüngesini değiştirecek tehlikelere atılır. Savaştan hiç çekinmez. Zaten anglosakson sistemin bin yıllardır varlığı ve hızla gelişmesi burada yatar. Önce boz sonra göstermelik düzelt en sonra ne var yok düzle…

Bu tek merkezli küreselleşme oyunları ile gelişme sağladığına inanan ve inandırılan akıllılarda kapalı devre memleketleri yönetir. Veya memleket idare ettiğini sanırlar. Oysa tüm model yasaklanmayanı yap, izin verildiğini uygula modelidir. Tersine her yürekli tavır ise anında karşıdan sıcak temas getirir.


Bu saltanat ve hegemonya nereye kadar işte o belli değil… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder