Koç gibi
Sen sağolasın bunca yıldan sonra
Kalmak vardı son gece hatrına gecelemek
Olsun varsın canım öğretmenim olsun.
Ben yine yağmur bezeli sokaklarda bir başıma,
Ezberimde on kıtalık dört şiir
Ne okurdum ama sensiz gecelere
Yazardım yetinmeyip mozaik sabahlara
Elde kalem mürekkebi silik ve sahte cennette
Anahtarlığım silme senle dolu
Açamadığım tahta kapılar Allah’ a emanet
Yavruna yavrum dediğim zaman açılırlar
Üstelik öğretirsem birde yaşamı
Ölsem de gam yemem güzelim, ölürüm.
O güzellik demeti bağlanmış beyaz
kurdelalarla
Pide üstü susamlar yolunu şaşırmışlar
Belde kör olasıca ayartmalar
Ayaldığımda koç gibi sen yoktun.
İç içebilirsin
İç içe geçtik
Ve o durgunlukta seni keşfettim
Baş döndüren gizemini
Büyüleyiciliğini ve büyülendim
İnanılmaz bir dünya vurgunu şakağımdan
Soluk kesici içleniş ama doyamadım üzgünüm.
İç içe kendimizden geçtik
O ne garip bir aşk sarhoşluğu öyle
Merakla başlar, şaşkınlaştırır, azar, azalmaz
İlmek ilmek örülü, iz sürdükçe
Yağmur yağan bir çöle döndür
O destansı olguya senle gülümsedik
Hükmeden bir melek sitemi yani.
Ve göz kamaştırıcı yeşil mavi
Küçük kent erdemliliği yüreğimdeki, cahildi
Önüme serildin ama kıyamadım
Bir derlenmiş sezgiydi bu
Sevgi örtülü dinginliği saramadım
El değmemişliği mayalayan bir göle düştük
Bozamadım ahengi üzgünüm, bocaladım
O yabanıl yolculuğu senle diye kabullendim
Yollandık düşük tansiyonlu bedenlerle
Gizimi kaldı genzimde alev şakası
İç içe geçtik.
O rüya ki
Rüyamda anlamsız sevişmeler
Olamazları yani
İrade dışı
Dünün yorgunluğundan belki
Belki senin gece yarısı dinlettiğin şarkıdan
Güller deryaya karşı açmış
Ay doğmuş hırsızlığa
Çalamazlardı hani
İrade işi
Anlamsız sevişmeler rüyasında
Hızlı tramvay hattı peronu
Biraz toplamışsın
Ağzıma doluyorsun ılım ışık
İlenemezler yani
İlave ışıdı.
Yarının belirsizliğinden belki
Belki senin gece yarısı dinlettiğin şarkıdan
Güller deryaya karşı solmuş
Eşyalar çalınmış
İrade tamtakır
Rüyada sevişmeler anlamsız.
Doğum günün kutlu olsun
Kuru bir soğuk çiseliyor kapıya
Kapı duvar, baca tütmez titretir mezarlık
Pencere kör, lokmalar boğazda dizilir
Islaklık pek uğramıyor bu ağaç altına, uslan
Olmadık işler düştü yere
Dünya yıkıldı.
Doğduğun gün bayramdı.
Kara günlerde lazımsın bana aygız
Kırmızı kadife kaplı mantar panoda resmin
Üstüme çullanmış yağmurun çığlığı
Uykuya yatmış muhabbet
Bir tutam hayat serpilmiş kapıya
Kuru bir soğuk çiseliyor ilelebet çıldırtır.
Kapı duvar, pencere kör, baca aç
Üşüyor dünya
Düşüyor yaprak, çekiliyor bayrak
Doğduğun gün bayramdı.
Dünya kutladı.
Kim o
Kime ne
Bu son defaysa
Son defa yapalım
Son defa yapalım bu iyiliği
Son defa yapalım bu işi, işkillenmeden
Kime ne
İş bilenin su kullananınsa
Kılıç kuşandım
Kalkan kuşağımda asılı
İşin sırrı kıvılcımında
İşin sırrından
Kime ne
İşine de, işçisine de, verenine de
Ser verip sır vermeden
Arasıra ne.
Cam
Son günlerim, cam hücredeyim
Soylu ayrıntıların ağırlığı başucumda
Düşlerimi engelleyen karanlığa isyandayım
Sevda boncukları rengarenk
Aşk balonları zehir zemberek
Dilim sürçüyor yaban ellerde
Baştan çıkma günlerim, cam hücredeyim
Göğü deliyorum çığlıklarla
Bendeniz caz severim, kendimi aldatırım
Yatak odasının eşiğinde hayalinle
Arzularımı tükettim bilinçdışı kahkahalarla
İsterik irkilmeler ocağındayım.
Birgün var ki, olmaz böyle şey dedirten
Aşka hayali bir hiç uğruna avucumda eridi
Açım, cam hücredeyim çulsuz günlerimle.
Akıl sargısı
İpekli poşularla sarmışsın aklını
Nuh deyip peygamber demeyen ipeka
Lamı cimi yok
Karanlığı cin çarptı
Gevşek bir geceydi, ölüm kalım avıydı
Alışmadık bir ok manasız boş yere vınladı.
Gözlerde kamaşma anı
Bedenin, ışık içine kaydı
Sevdalar konuşulmaz oldular
Sevdalar yaşanamazdı
Havadan, sudan , nemden ipeka
Lamı cimi yok
Ufkun adını ölüm yokladı
Elif merteksiz kaldı
Zevzek bir gece dağılan bulutların peşinde
Alışılmadık bir yakınlaşma, gümüşi
Akmış gitmiş ipeğin özü
İpekli poşilere sarmışsın aklımı.
Okumaklık
Okudukça seni tahrik oldum
Öpüşün hep değişik lezzet
Okşayışlar ayni hava
Ama dört mevsim bereketi dert
Bi an ki, rüya gibi, hayal gibi
Aslı yaşamak bin beter rezalet
Okudukça seni şehirden koptum
Telaşla ilerleyen zamanı tersleyip
Ürkekçe yıldızlara uzar başım
Uykusuz gecelerim okyanus dalgası
Okyanuslar ayni yöne
Öpüşmeler hep yeni lezzet
Okudukça seni kendim oldum.
Gizli
Gizli oturumlar paylaştık senle
Aralıksız arasız, arsızca
Konuşmanın bittiği anlardı.
Yalanlar üstüne kurulmuşsa da evren
Uyuşuyor bedenlerimiz, gerçekti.
Yüreğimi yıkarsın evrim çiçekleri
Sırat üstünde izleri kalsın sevişmelerimizin.
Yazdığım binlerce adsız dizenin en gizlisini
Dünyanın en güzel mektebinde okuyorum
Efsaneler suya girmiş, efsunlaşmışlar
Gizli oturumlar öğrencisiyim apaçık
Özümü açtığım öğretmenim gün bozulmuş.
Soyağacım
Soyağacım devam etmeseydi senle
Geriye doğru çevrilip yıllar
Karşılaşsaydık ayni gezegende başıboşlukta
Sevişseydik tek gövdede
Alelacele alev gibi
Ve tanıdığımız tarih
Erkete de.
Şimdiki köpürmelerimiz elbet hoş
Artık duymak istemediğince de sahici
Görüntüler iç içe süzülmüş loşlukta
Gömdüğümüz talihe
Can diyarında candan selamlama var
İleriye doğru çevrilse yollar
Far ışığında sonbahar
Rastlaşsaydık gezerkene başıboş
Sevişseydik son kerre
Bin geceye bedel
Otuzdokuz derece ateşte yanar gibi
Ve tanığımız sadece ikimiz
Soyağacım devam etseydi senle.
Kolay mı öğrenmek
Kaygılarımla yaşamayı öğrendim
Kolay mı varolmak
Yok pahasına
Mıknatıs gibi çekiyorsun zenginliğine
Düş hırsızımsın, çalındım
Yapıştım dudağına çaresiz
Kafesimden uç git, uğur böceğim uç
Sevgim ve kaybettim der geçerim
Kaygılarımla yaşamayı öğrettin ya
Aşkın doyma noktasında açım zil zurna
Kolay mı yoldan çıktım
Cam kırıkları batıyor yüreğime
Havada ödünç söylenceler uçuşuyor
Yan yana yürüdüğümüz istasyonda ölümüm
Ayyaş sevgiler nar gibi kızarmışlar
Yok pahasına
Kolay mı gözyaşsız yolculamak seni
Kaygılarımla seyahati öğrendim.
Eşittir
Eşitlediğim duygularda imzan var
Arkadaşlığın bittiği yerde deprem
Bir bardak ılık süt sonrası ağır uykudayım.
Karyola tek kişilik ve kuzey cepheli
Çiçeklerle süslü antik vazoda rüyam
Açık pencerede pus, kasvetli loş odada
Yatak sertle yumuşak ortası
Ortada bir siyah noktayım.
Yatmadan önce o çapraşık okunmaz imza
Hani hiç bir şey düşünmeyecektin masalı
Ziyafete aç dudaklardaki ümidi bile
Ve yok sayılan aklımdaki bulunsunları
Hayat işte düşüncelerimin bebesi ürkmüş
Ağaçların yeşermeye başladığı gündeyim
Çaylak yıldız çiçeği katmer katmer açmış
Ebruliler çinili köşklere hapis
Devasa eseri çürümekten kurtaran duygular
eşsiz
İmzalar akademisyen emeği, dönüşüm sensiz
Çalışmak nice boşa anlaşmaların eşiğinde.
Giydirildiğimdendir
Hiç giyinmeden çık karşıma
Tek kere de olsa
En güzel halin o halin bana
Bunca pılı pırtı niye
Ayrılıkları sürme merhem isteyen yarama
Sevdinse eğer o zaman arzula tenimi yorumla
Emret son kerede olsa
Zirveye erişmekse eğer mesele
En dipte giyinmemiş ağzı bal halinle canıma
Yeter seve seve diye
Bunca zehirli iğne kime
Çatlamış dudaklarına çalınsın nefesim
İki dünya arasında giyin de gel
Başköşesine otur tahtımın tahtırevanım
En güzel halim olmasa da o halimle
Sevgim ikramda kusur etmediğindendir.
Ey kadın
Ey güzel kadın, gözümün nuru
Gözümü doldur
Aşk olmasa güzellik nedir
Benim gönlümü iyiliğin okşarsa içlenirim
İçimdesin kaçak zaman aşkı öldürme
Ey dost kadın, gönlümün ışığı
Gönlümü doldur.
Vasiyet olmasa zenginlik nedir
Korkunç günahlarıma ol cevap sevabına
Bağışlarsan bağışla sorgulamadan
Oksijenimdesin kadınım, aşkımı boğma
Meyve verdiği pencereler suçsuz sakınma
Uykusu ağır geceler insafsız
Toplanmışsın başıma tek kelimede
Ey çiçeğim kadın, çiçeğin özü
Özümü güldür.
Erişkinlere
Anlamını asla kaybetmeyecek anla
Zevkten eridiğim günler
Otobüste yan yanayım perimle
Uzun yolculuk boyu hep seni çekiştirdik
Masallara vurduk kendimizi
Masalarda boş kadehlere
Anılar asla unutulmayacak anla
Albümdeki resimlerde tek sen
Bir tatlı yorgunluk öpecek tenini
Korkma sakın korkma o ölüm değil
Çığlık çığlığa bir çarpışmadır
O şimdi bende misafir yatıya
Bitmesin dediğin şarkı yeni besteleniyor
Anlamı asla değişmeyecek
Zevkle dinleyecek erişkinler.
Karıştım
Gözyaşların terime karıştı
Gözsümde çırılçıplak ağlarken
Çıldırası dizelerden ayrılık kaçtı
Bedenim ne benim ne kimsenin
Okuduğum şiir senin, senin eserin
Öpmeye kıyamadığım, doyamadığım
Gözlerimdeki o yarım kalan sır
Tenim tenine alıştı göz göre göre
Göztaşı sürdüm yarama
Çarpılası gönlüm çırılçıplak kanarken
Ne benim, ne sen, ne başkası. Ne kim
Dizelerden ayrıldım dizüstü sürünerek
Nitekim yazamıyorum sensizliğe çareyi
Yaşadım gözükara nefessiz
O gün geldi çattı ve dostça ayrıldık
Anılarım tarihe karıştı.
Sürgünde yaz
Son perdede sürgün
Utanç saatlerini öptün senin için
Başına buyruk kucaklaşmaların yaraladığı çağı
Yavaş yavaş kuşatılmış zamanı.
Piyanoda imzasız bir şarkıyla
Ay dirilmiş, şeker tadında tomurcuklanmış
Dizboyu gece sürmekte tuhafça
Dolunayda yağan yağmuru öptüm dudağından
Bilmem ki öpücüklerim kimi ıslatacak
Öptüm yaz tortularını kıpkırmızı
Son perdede seni, senin için
Sürdü sürgün, sürdün.
Zor bi hal
Şiir gibisin kadınım
Yazılması zor
Bulaşıcı hastalık gibi yavaş yavaş bulaşan
Kadınım gibisin şiir
Kıtalar arası yansıyan suçlulukta hazır
Doğu rüzgarları sona ermeden
Baş tacı hedef kor
Sakin denizde fırtına isimli gemisin
Kaptanı zorda koyan
Gökyüzü atlasında yepyeni bir huzmesin
İlk gün uzamasına tutulan günde
Şiir, kadın ve gözyaşı
Aranan renklerin buluşması gibi
Şey gibisin kadınım şey
Şiirleştirilmesi zor.
Sen son san
İnanmaktan korkmuyorum sana
Çekemiyorum ellerimi üstünden
İnanılmasın canan inan
Kusurlarım var elbette
Geçici ergenlikteyim üslubum karışık
Aklı başımda ölüp doğanım
Eşini beklemeden
Sona.
Sona ulaşmaktan korkmuyorum.
Başvurmalarım boşa belki
Yere çarpıyorum delice
Beynim sarsılıyor düşerken çığlar
Şuurum yerinde elbette
Geçici hafıza bozukluğundayım sadece
Çevremde döneniyor kuyruklu yıldızlar
Niyet etmeden
Sana.
Senle sana varacaksam son değil ki
Günahtan da korkmuyorum asla.
N’oldu ki
Elini eteğini çektinde n’oldu
Renk denizinde yarı mat yansımalardan
Tenimde sen
Ter içinde
Tuz buz
Yine de kulaçlıyorum neşesiz
Boynuma asılan madalya aitsiz
Katran karası ölümsüzlük elimde
Yanıbaşımda dalga dalga yetişiyor
Tenim buz gibi terli
Toprağa uzanıyor başım çaresiz
Çiçekler bakımsız ve soluk
Çamların tepesi soğuk
Birkaç değerli eşya ve
Kına kokuyor parmakların
Haliç’ te virane saatlerde
Kıyısında sen
Martılar sakat
Kanatsız
Düşlerime palas pandıras daldın da n’oldu.
Arama yokum
Kim ararsa yokum bugün
Tamam canım, tastamam kim olursa
Gel gör ki yarımım
Yarınım yok.
Çaldırdım kabuslarımı geceden
Kendi üstüme sürgülü kapılar
Yok mesutum.
Gör gel de yakınıma
Uzağım çok.
Tam yaşayamadım seni hiçbir gün.
Sevingen
Mimiklerini gevşet bana
Alnındaki kırışıklarda kaybolmak istemiyorum
Gözlerinden gözkapaklarından kirpiklerine
Elmacık kemiklerine
Yanaklarına, gamzene
Savrulacağım dudaklarımla
Sonra çeneni, oradan
Boynundaki hücreleri güçlendirecem
Ense kökünde soluklanırken nefsim
Arzulamadığınca zevk pişmanlık duymadan
Karnın, bacakların, sonra anla işte
Cildin kırış kırış parlıyor yüzüme
Kıpır kıpır yüreğin sere serpe
Bir ömre bedel yer çekimine düşman göğüslerin
Biri senin biri benim eserim
Dolgun dudaklarının hatrı kalmasın
Buluşsunlar kuytuda bi zaman
Tarihini koyamadığımızdan esirinim
Gençliğini terk et bana
Ufkun yinelemeler bağımsızlığında
genişlerken.
Her çıkışın inişi var
İniş saatin iki ondokuz
Arkadaşı Sonerken dinlediğin geceydi
Cep kayıtlarında troyka isyanı
En çok sevdiğin, en iyi dostun, her daim
aşkın
Daha yeni yatmıştım dünyaya aşkla
Aynı vücutta farklı lisanlarla
İtiraflar uçuşuyor güvenle yarına
Eminim o da dinlemiştir deniz kıyısında orda
Umut dolu gözlerde muhtemel varoluş hapsi
Özü maviye çalar yaşamanın, unutma
Ölürken bir nur değsin yanaklarıma
Günahlarım ister bağışlansın ister artsın
Yıldızlar yolumu kesmiş orta yerde sorma
Neresine dokunsam olgunluğun canımı yakar
Uzun yıllar sonra umulmadık andaki
yüzleşmelerde
En çok sevdiğim, en iyi dostum sen güzelim
Varış saatin iki otuzbeş paraya belirsiz
Ben treni çoktan kaçırdım…
Soğuk
Üşüyorum yarı gecede yarım akıl
Soğuk çok soğuk, soğuk akla zarar
Kaç dubleden sonraydı anımsayamıyorum
Anımsamıyorum ama aradığım sıcaklığındır
Gecesi sönmüş sabahlarda gül yüzünle
usulcacık
Dudağıma kondurduğun aydınlık
İçimi ısıtıyor ısıtmasına da yetmiyor
Karşımda uzandığın kanepede hayal mi nedir
Sağ ayağını kendine özgü yok edişlerin
Yasaklara inat solmuşum ocağında zerafetle
Acilen doğsan gün ışığıyla canıma
Canıma can katan ara sıcağım çok soğuksun
Çok soğuk sensiz çöken geceler
Bir gece olsun senle çeksem en çekilmezi
Çehreme bir başka şekil verir ellerin
Senle yanıp yakılan öksüz bedenim
Soruyorlar ama suçlu sen değilsin
Sen beni ben yapan eşsiz sevgilisin
İsmi bende gizli sıcak güneş gibi
Nece soğuklar öksürdüm kara kışa bıçak gibi
Öyle aklımdasın ki ilk yaz gibi
Yazmaya yürek yaşamaya nefes gerek
Her sabah sarı sıcakta içime dolan gibi
Üşüyorum yine de üşüyorum be güzelim
Soğuk soğuk ki ne soğuk, akla ziyan.
Yakalanamaz yankı
Durgun bir anımda yankılandın
Upuzun buğulu bir sesken
Geç ama güç olmasın
Dinleyeceğim
Sesi.
Nihayet uzandın buğulu gözlerinle
Öptün yüreğimi upuzun
Kıpır kıpır düzgün bir kış günüydü
Rolümü unuttum.
Sufle geç, duyulması güç
Dinlemeyeceğim
Seni
Nihayet uzandım ölümle arana
Göz göre göre nafile deme
Örttüm yüreğini upuzun
Karşı sahilde iri zeytin gözlü akşamlar
Martı sürüsüne takılmış bulutları okşuyor
Yüreğin yüreğimde dalgın
Durgun bir anımdı, yakalandım.
Babamsız
Mankafa seyyahlık
Kendini bilmez dostlar için
Savdığın savlar hilafsız, aç, açık
Göletler acemi balık kaynıyor
Her taş altı yoklamada yumuşacık sen
İki camgöz ve seyirlik desen
Beklemesen de olur yolcu
Vatman nasıl olsa öz babam
Tramvaylar raylar transit
Sittir git desen de imansız kucaklaşmalara
Yer yerinden oynar dal kırık
Kafamda seyyar mantık.
Anı çeşnisi
Sökün ettim anılara
Sökün etti anılar
Kaç yıl öncesinin geceleriydi gerisin geri
Darmadağınık satır arasına çakılan
Yer kalmadı kalbimde tutkulara
Her şey çoktan bitti.
Arada bir yokladığım mekan yok artık
Onca fotoğraf, eşya, aşk, yazılar
Bu nasıl yabancılaşmadır Yarabbi.
Son defa yemin ettim
Al kor bi hayat, sözün özü sündü
Tutuştum da yeminimden dönmedim.
Süzüm süzüm süzülen ışıkta
Yüzüm gözüm kızardı
Işık leylak rengi
Kaç yıl öncesinin güncesiydi üstün körü
Çalakalem satır arasına gizlenen
Yar kalmadı kalbimde tutkular
Her şey çoktan bitmiş.
Sicim gibi yağıyor anılar.
Kaydırak
Ayağım kaydı sarp kayalıklarda
Uçurum bağrına bastı geç vakit
Soyunukluğumu
Ard arda patlamalarla
Karanfil kırmızısı demirlemiş yüreğime
Damla damla sızmışım
Günışığına
Ayağım kaydığı an ve çıplaklığımla
Ne algılarsan algıla işte
Bu da benim hüzünlü sonum
Anılarımdan ne tomurcuklanacaksa geriye
Kala kala unutulmaz sürprizler kalır
Ayrıcalıklı sırt ağrısı birde
Boğazıma düğümlen aksın
Uçurum, çıplak ve soğuk
Soyunukluğumu bağrına basıp örten
Geç vakit sarp kayalara doğan
Ayağıma dolaşan kör ışık ve
Yıldız kaydı garp kıyılarında.
Durdurmalı
Kendi ayağınla geldin
Daha dur diyemeden sendeydim
Sen çok uzaklarda.
Sarı yapraklar dökülüyordu sokaklara
Şakır şakır yağdın, gürledin sonra
Geceler kısalıyor dedin.
Sesin utangaçtı, bedenin heykel gibi
Kötü bir rüyaydı, uyanalım
Dedin kalkalım istersen
Beni içine hapsettin gittin.
Boyu posu devrilesice yıldızlar
Işık arıyorum penceremde
Ay bizim şarkımızı söylüyor
Manolya kokulu sokaklar kapkara
Henüz gece yarısını geçmemişti
Aşk sızısı bu düş değil
Onca işveye hediyemdir, sendeyim
Ben her çaldığın kapıda
Kendi ayağımla geldim…
Hüsran
Özenle dalından kopardık has yalanı
Evet sözde nişanlı da olduk senlen
Benim ilk koklayışımdı meyvayı, narı
Seni bilmem ama toplayamadım bi daha
Özellikle ayıkladım desteyi, günahı sevabı
Sebzeleri pek zedelememiş göçmen bahçıvanla
Aman tazelik korunsun hasbıhalı
Evet nişanlandık mermer izli nazla
Kemer kapıdan geçtik hemen ayrıldık
Beş yıldızlı yalnızlık pansiyon odalarından
Altın ellerde burcu burcu tüten hülya
Doğmamış çocuğa ömür biçtik erkenden
Yirmi yıldır ayni kanaldayız evlenemeden
Sende kaç ev var bende ekran boş eylenemedik
Özendiğimiz fırsat kaçtı, dal kurudu yalan
mı…
Bilinç ötesi
Bilinçaltım beni kandırıyor
Suya sabuna dokunmadan dahice
Yine de yaşayamıyorum.
Sabun kokulu yar soyun dökün
Sana da doyamıyorum.
Deniz ve güneş soluyorsun dökül
İçmeye kıyamıyorum
Pespembe nefesini sakınma
Bilinçaltım beni aldatıyor
Sırtında çıplak öpücüklerim çırpınıyor
Beynimin cibinliğinde kıvılcımlar
Aşka vakit vardı, özgürdün
Buruşuk giysilerini giydin
Dudağının kenarında aç gülümseme
Evet yapay bir çığlıktı büyükan
Işık yaylasında sözgelimi gülünç sevişmeler
Bilinçaltın kimi kandırıyor
Elimin altındaydı uzaklaştırdığım düşler
Üşüştüler dağınık geceye
Buna hakkım var yıllarca tatmamıştım
Hediye ettiğin yosun yeşili dalgalanışı
Şimdi o ana geri dönüyorum
Bilinçaltım seni sarmalıyor.
Can sızıyor
Canını seven avcunda tutar,
Yaşadığı aşkları okşar,
Dur duraksız öper,
Soluk soluğa dönerken dünya,
Başı dönmeyene aşk olsun
Boncuk boncuk terlemeyenlere de.
Alışkanlıkları yaşarım ben
Aşk diye, aşk bahane
Avuçlarımda söner canım
Okşarım cananımı
Dur duraksız vazgeçmeyişle
Oldukça sıkıntılı akşamlarda
Akşamüstleri başım ağrır
Avuçlarımda patlar
Yaşanamaz aşklar
Dur duraksız üzer
Soluk soluğa kaçarken can.
Son ah
Kuponlar kestim ödülü sen olan
Bulmacalar doldurdum yolu sana varan
Cüzdanımda hiç resim taşımadım
Ama çocukken suluboyayla resim defterime
Taşıdığım kesilmez dürtüyü boyadım
Meğer senmişsin
Ödleğim ben yalan yok
Buldum geç yaşımda
Eğer daha genç olsaydıma sitemle
Kaç dizelik aşk bu göreceğiz nasılsa
Kapanlar kesti önümü son durak.
Kerevet
Üzerine çıkamadığım kerevet
Kaç kırat
Elmas
Tan
Tam
Elmasla
Kaç kerem
Üzerini işleyecekken kerevetin
Kaç fesat
Olmaz
Yan
Çizdiğin yeter be de evet
Kaç fırsat
Çıkmaz
Can
Tam da gönülden istemişti canan
Gökten üç elma düşsün
Ben istemem
Sen
Boşver
Biz çıkalım kerevetine.
İçmeler
Sabah sabah yollardayım
Sarmaş dolaş günle güneş, mavi aç açık
Aklım karmakarışık
Gözetlendiğimi hissediyorum uzun uzadıya
Gecelerimi yitirdim ben, her gece seni
Tekrar gelmemecesine, bulamamacasına
Fikrimin parlak yıllarını
İki ayraç arasında ayarımı
Rakamları, hesapları, harfleri
Yaşadığımı sandığım bitmez çile ömrümü.
Göğüslerini kapama içgüdün gereksiz
Göz alıcı renklere boyamışım aklımı
Islak dudaklarımda açılıyor
İç geçiriyor iç güdün
Göğüslerin örtülemez
İki parça şey arasına uyurum
Kaç sabah önceydi yollanışım
Sönük pörçük geceler aşka aç açık
Aklım karmakarışık
Düşüp kalkıyorum çoktandır, gözetleniyorum
Ne kavgalar kopmuş yüreğim, hergün
Sana sulh yapıyor ister inan ister inanma
Sorma sarmaş dolaş günleri güneş kuruttu.
Ok gibi
Erosun oku sıyırdı şakağımı
Yirmibeş gram çikolata hazzına eşdeğerde
Değer miydi denemeye densizce, değerdi
Mutluluk serotinin emrindeki er
Feniletamin aşkı maddeleştirmiş
Ve kelebekler uçuştu o gece köprüde
Nefesle, nefes yerine seni çekiyorum içime
Alıyor ve gidiyorum tüm alışkanlıklarımı
Nabzımda atarken sen şakayla karışık
Bir deli, bir masum, bir sırnaşık ansızın
Öyle genişledi ki yüreğim yüreğinde sorma
Öpüşme sinyalleri yandı sanki iki gözünde
Özümü tarifesiz yolculuklara adıyorum
Ödüm kopmuşçasına kaçarken tanrıçadan
Vücudumda kalan etkin hala capcanlı
Biyolojik yaşım ölmeye planlanmış
Öyleyse bu klasik yaşam niye suali sır
Tuttum oku böldüm altı parçaya.
Nasıl
Nasıl sakince duracağım karşısında
Aramızda hiçbirşey
Yokmuş gibi
Veya sanki çok şey varmışçasına.
Durduk yerde aklıma düştün yine
Karşımda olsan da olmasan da
Nasıl sakince öpeceğim yanağından
Ellerini öpmek istemiyormuş gibi
Veya sanki her yerini öpermişçesine
Düştük dara aklımız durdu
Karşımda soyunsan da giyinsen de sorma
Nasıl sakince sarılacağım çıplaklığına
Bütün uzuvlarını tanıyormuş gibi
Veya sanki bedenini tenini tanırcasına
Yaktık diye bi kere akla zarar ateşi
O yanışı arıyorum sakince duracağıma.
Çiçek kokuyor
Ihlamur çiçekleri kuruttum sana
Lavanta kokan terime kendimi
Minik bir torbada karanfilleniyor
hayat
Göz göz işlenmiş ruhuna canımı
Aşk varsa evlenilirdi hani
Alışkanlıktan bekliyorum seni
Tüm ölümlere kafa tutan
yaratıcılığımı
Olmayan kitapta.
Aniden bastıran misafir
bereketliliğinde
Duvara gömülmüş döngülerimi
Teşekkürler hazırladım sana bin
çeşit
Tek bir hediyene karşılık son
arzumu
Adettendir dünyalık.
İncelmiş duygular vazosuna zevkle
idamımı
Yıkılışlar parlıyor bütün
sırlarda
Aşk günleri yaşattım yıllara
Altın renkli bedeninde umudu
bekliyor ölüm
Çakmak taşı kıvılcımlarıyla
alevleniyor hasat
Natürmortlara dönüyorum yüzümü
Suçsuzluğumu savunamadan
yazmışlar sonu
Celbi beklemeden huzura
Duruşmam başka güne kalmasın
Hatmi çiçeğinden sorun hesabı.
Kovdukça gel
Oynak figürlerin ahlaksızlığını
Terli alınların çağırdığı
sözlerde bulurum.
Aslında iyi bir aşıksın
Terslenmeden öncede iyi aşıktın
Kendim için dans ediyorum hayatla
Laf aramızda denize atar gibi
kendimi
Geri dönmesini istemeyeceğim asla
Hayatım değişti çünkü
İpek bir mendilde saklıyorum
gözyaşlarını
Sıcak bir okşama ve ıslak bir
öpüşle
Mavi ışıklar saçan gözlerini
Mendille birlikte ipeği
Can sıkıcı sohbetler oluk gibi
üzerken canımı
Verdiklerini isterken geri
ihtiyar geceler
Valizler dolusu kıskançlık iadesi
Gidersen dönmeni istemeyeceğim
söz
Sözün özü kralı kovmak pahasına
Aslında iyi bir aşıktın,
Terli alınların çağırdığı
sözlerde bulurum
Oynak figürlerin ahlaksızlığını.
Tualde binbir surat
Uzuncadır bir silüeti sevdim
Peşine düştüm keyifle ustam
Ne portreler çizdin tualime neler
neler
Hepsinde sen, kırıntıların, bir
demet, binbir
Gülümserken yaşam öykün yol
ayrımında
Kutsandı gölgem son ayinde esefle
Yüzümde siyah bant masada matem
Sırt çantamda çeşit çeşit
silüetin
Her yeni gün kutlanacak doğum
günün gülüm
Uçarı hayallerin ardında sahte
adımlarla
Vericilerim kapanmış görüntülere
Yirmisekizimdeydim sayfa
çevrildiğinde
Okuyup anlayamadığım bir lisandı
lisanın
Uyandığımda anladım, silüetine
sarılmışım
Bir on yılım tualden silinmiş.
Geceler gamlı
Bu son görüşmemiz olsun
Öyle istiyorum evet bu son
Görüşmeyeceğiz.
Bu geceki alarm iyice canımı
sıktı
Nevresimlere dolanmış
düşüncelerimde naz
Dün geceki ayrılma isteği kanımı dondurdu
Hiç mi görüşmeyeceğiz
Böyle istiyorsun demek
Bu son görüşmemiz olmasın tamam
Yarın geceki dünyam iyice yalnız
Mevsimleri donatmış düşüncelerde
gam
Öyle istiyorum evet bu son
Bu son görüşmemiz değil.
Aynalar
Bir aynam olsun istiyorum
Her sabah içinde sen
Yüzün yüzümde, dudağında alem
Gönderildiğim ev bomboş, viran,
akla zarar
Bir iki tozlu dolap, dört yan
gökkuşağı
Muayyen günlerde dosta hediye
tılsımlı sözler
Gümüşi çerçevesi olsun istiyorum
aynamın
Sesini duydum cam kırıldığında
gidiyorum
Oysa her aynada ayni sima, ayni
laf, aynı gaf
Koluma girdiğin, elimi tuttuğum
günü saymazsan
Ne alışkanlıklar var bitecek bu
uzun yolda
Kadehin buğusu değmiş yüreğime
sertçe
İçimde titreyen can durulmuş,
vurulmuş
Bir yudum olsun istiyorum sek
İçemeyeceğimi biliyorum yıllarca
seni
Bile bile lades diyemeyeceğim hiç
Gördüğüm düş aynalara yansıdı
sahici sahici
Sırrı bozulmuş her surette tatlı
hayat
Nice devler küçülmüş saf saf
Sen her sabah gözümün ilk
ışığındasın
Bir aynam olsun göstersin.
Aşk bunun neresinde
Hiçbirşeyden çekmedi
Dilinden çektiği kadar
Yazık oldu diyemeyeceğim
söylenmiş
Kanıksanmış yani gariplerce
İyi oldu er ölen efendiye,
Doğdu da bir halt oldu sanki
Binbir gece masallarını anlatan
şehrazat
Dilbazlığıyla yırttı şehveti
Yağlı urgan Yedikule
zindanlarında öksüz
Yazık oldu cellat beyfendiye.
Çehre bir zat gelmiş sabahın
köründe
Er ölen giriş kapısında
karşılamış
Boynuna asılan yazıdan
tanışacaklarmış
Dünyada ne acılar yaşanır
parolasıyla
Hiçbirşeyden çekmedi
Dilinden çektiği kadar
Gerçekten yazık oldu şehre gelen
zata
Kanıksanmasın tam dokuz köyden
kovulmuş
İyi oldu er ölen efendiye
Aklına doğan da bir çırpıda
söylemiş
Doğmuşta bir kült olmuş sanki
anlaşılan
Hars harsa nefeslemiş çıkmış merdivenleri
Dilinden çekeceği kadar
Hiçbirşeyden çekmeyecek.
Her zaman her yerde
Çektiğim eziyete sığınıyorum
Kontak kapattım
Yüreğim ağzımda nabız yüzelli
Güneşin tutulduğu gün
Göğsünde ağlıyorum
Zangır zangır sallandıkça beynim
Bedenimde it dalaşı
Sadece şişelerle avunuyorum
Artık söndü başucumdaki lambada
iyi niyet
Cetvelle çizdim o cümlenin
altını, kırmızı
Okuyamadan kendimden geçtim
Öpüşün avuçlarımda nabız sakin
Şalteri indirdim
Sürüklendiğim teslimiyete
yanıyorum.
Olmasa ayıbım
Birçok erkek yılların içine,
maalesef
Dilimde kaldırılamayacak bir
itham
Kaçtı bi kez ilk büyük hatam
Söz vermiştim başlarken
Başlamadan bitti dememek için
Macera zenginliği dilini
bilmediğim ülkedir
Meselem peşine takıldığım
ürküntüyledir
Gerçekleşmeyecek hayallerim de
pek çok, anla
Bir aşk hikayesi ömür boyu
içimden atamadığım
Onbeş yıl onbeş güne sığdıysa
eğer
Uğruna uçtum sensiz kalışından
değil
Basmakalıp sözler sıcağına
cesaretle direndim
Aradığım fiil o değildi inan,
asla imrenmedim
Kaçtı bi kez alık açık ağzımdan
Toplanamayacak biçimde dağıttım
biliyorum
Gün biterken ayrı ayrı savuştuk
Dudağımda bıraktığın buse ayrılık
rüzgarıymış
Kapıldın kaldırılamayacak acı
söze
Kaçtı bi kez söylenilmeyesi
yüklem vurdu öze
Sözleşmiştik delice yanarken göz
göze
Daha fazla yandım dememek için
Kırıldığını o an söylemeliydin
budur hatan
Telafi etmek bize düşer, af
dilemek de inan
Dokunduğum özveri okuduğun
düşlerimdir
Ömür boyu senle aşk bi yana dost
kalmacasına
Bir çok kadın yıllarca o düşü
bekler.
Kaçak sevgi
Kaç git kurtul da
Bu sevgiler seviyesiz değil anla
Seyri zor kıskanç biraz
Verdiğim yanıtlar yeterliyse de
Bir daha sor.
Kapanmaz yaralar diyeceğim yine
de
Ama korkma bırak ve
Sonrası yok.
Bu sevgiler neticesiz evet
Sabrı zor, uyumsuz, güç
Derdiğim güller solmadıysa
Bir daha kokla
Yine de yaralar kapanmaz
diyeceğim
Ama korkma bırak ve
Sonrası yok.
Bu sevgiler lekesiz, lezzetsiz
sanma, bal.
Ödünç dersler
Gülünç gelecek ama gök gürültüsü
çırılçıplaktı
Onbir sene geç kalmışım, yine de
Alarmımı sana kurdum.
Önce kongrem var, yüksek
ticaretin
Sonra bir aralık tabureli kahve
faslı
Celho’yu konuşuruz belki
Veya marya ile ressamı
Tabloda seni gördüm
Önce rüyamda nar gibi kızarmıştın
Sonra bir nebze olsun denizin
mavisine
Mutlu son cezamı çekeceğim zaten
Yada kes cezamı boynum kıldan
ince
Birlikte geçiremediğimiz akşamlar
koynumda
İçimi boğuyor karanlığın gücü
Bakımsız ışıklar diyarında
yolcuyum
Yol da sana çıkıyor, sen yola
Kasımpatılar tutmuş çepeçevre
yasımı
Alarmım çalıyor sandım.
Önce cenazem var, yüksek
kerevetinde
Sonra bi derede yunacağım akan
suyla
Çok önce değil ama, alarm
çalmadan kalktım
Sabahın körü ve görüyorum
apaydınlık tutkular
Tuttum kolundan çektim düşlerime
Çello dinleriz belki
Veya arp ile çalan kızı
Önce rüyamdın sonra buz gibi
gerçeğim.
Unutmaya gör canım
Kendimi unuttum bir başkasında
Fitilim ateşlenmişti
Bereket perde arkasında anka kuşu
Terk ediyorum semayı onunla
Döne döne mazeretsizce
Tarih kaçkını kuşluk vaktiydi.
Soyut bir boyuta filinta gibi
Eğilimlerim paramparça ağzımda
Uydurma koşullarda
Sorun üstüne sorun, aldırmadan
gel
Gönlümde tül, yeşil
ağırlanmalarla
Vallahi unuttum
Ülkesizim ülkesiz
O bir başkası vicdanımın sesi
Fitili alevlenmişmiş
Bereket perde arkasında can kuşu
Terk ediyorum sılayı onunla
Bata çıka mazeretsizim.
Kendimi unuttum bir başkasında.
Dur dur
Dik dur
Düşüp kalma, kalkamazsın sonra
Anlamsız sevişmeler tuzağına bir
kala
Hallettiğini sandığın hayal
kırıklığı kanında
Sık sık dansa davet eder beynini
zorla
Et hastir
Şömine ateşi önü düşlerde yoksun
artık
Şarabını içiyor zihninin,
Hiç duyumsamadığın haz kırkında
hayatında
Sert sert kapıcına selam ediyor
Des tur
Sızlanmıyorum asla, resmiyetinden
sonra
Can alıcı sevişmeler kucağımda
İzlerini silemediğim görüşmeler
hayal aslında
Tek tek sandığın, eşya bolluğuna
attığımdır
Dur dur
Vicdanımın sesine kulaklarımı
tıkadım
Ödünç aldım seni, senden aşkını
bedavaya
Bir dikişte içip tüketmek
istemiyorum
Yudum yudum hararetimi bilerek
sana
Sen tek
Sana ihtiyacım var düşte kal,
düşme
Korkma kaldıracağım başım üstüne
Sevişmelerimiz tuzaksız ve
anlamlı
Hak etmediğim kadar gerçeklik
yaşattın bana
Dik dur.
Şubat
Taktığın bere giydiğin kazak
rengi
Kar tozlarıyla değiştirdiğin
yaşam da o renklilikte
Mızrabın alaturkasından kısır
temastan
Tamburlar ve neyler susmuş
sonsuzlukta
Barış için uçuyor kuşlar utanarak
Kanatlarındaki kanlı uygarlık
çırpıntısıdır
Alkışlamak var şimdi seni
şiirlerle
Seçme aşkların buğusu tütüyor
gözlerinde
Rüzgarlara kapılmış yaşamın iç
yüzü ne şirin
Unutulmaz bir günü sardım
boynuma, kulağıma
Şubat ayı bayram ayı kasvet
indirimdeydi
Ufuklar kapılarını kapamış huzura
ezanlarla
Zengin tınılar dolaşır her
yanımda ezayla
Bir yolculuk iki kişilik çıplak
ayakla
Habersiz terk ediliş
Zerafetin kokusu rendelenmiş
yatağıma
Maydanoz katılmış ziyafetler
kayıp
Sağıma dönsem ayıp
Solumda günah döngüsü
Kararan perdelerde tül tül
yüzersin
Final sarhoşu yüzün, yüzsüzüm
sarhoştum
Soğuktan etkilenmiş nazik
fidanlar ve
Sıcak duvara sığınır üşümüş
gölgen
Tel tel dökülürsün gözden ırağa
Gönlümde el ve ayak bileklerinin
beyazı
Parmağımı emiyorum uykusu gelmiş
çocuk gibi
Korkuyla kokluyorum sabun kokunu
sevaptır.
Kısıp kırpıştırdığın gözlerinde
kış güneşi.
Kireç tozu odun külü
Kaplarımdaki zenginliği yıkadım
Taşıma suyla
Ben ki seni alınterimle kazandım
Yaradılışındaki güzelliği aşkla
İlk davete dur diyerek onca
Darlıkta bolluğa kanmayıp
Kireç tozu ve odun külüyle
yıkandım.
Tertemiz pırıl pırıl
Sokma akılla
Derme çatma bir kulübede
Gamzelerinden altın suyu içerek
Damla damla en içime en içine
Hiç karşılıksız usul usul
Günün belli saatlerinde
Takma adla
Koynundaki zenginliği yaladım.
Gürledikçe
Senle kavradım hayatın
gürültüsünü
Boşyere geçmiş vaktim zayıf ve
sessiz ve safça
Ruhumda uzun gecelerin baskısı
gürül gürül gürülderken
Övünecek ne var ki deme, övün
Ben sevginin işlemediği yollardan
geçmişim
Hasarlıyım yerden göğe geliyorum,
seni seçmişim
Aklımda onarılamaz ayrılık
yaralarıyla.
Ve yankısı sararmış çöle düşmüş
hatalarımın
Mentollü akşamlar vurmuş yüreğimi
Bulut bulut dağılıyor ciğerime
işlemişliğin ve
Sitemli cevaplar salgılıyor
yorgun gözlerim
Ve selama duruyorum aleme karşı
Zorunluluk mudur bilemiyorum
dirilişim
Ama yine de binlerce teşekkürler
Kuruntun neden diye sorma gülüm
Yaz başına rastlayan o gün ilk
resmiyetim
Teslimiyetin kadavrasına can
veriyor doğa
Bulunamadığım yerden naklediliyorum
güzelce
İşin kolayına kaçmadığımdan
övünülesi düşlere
Ve heceleyemeden okuyamıyorum
hayatı
Hangi örnekleri sıralayayım ki
unutulmayan
Gökkuşağına bağladım renk renk
gürültüsünü
Övünecek ne var ki deme,
hakkındır övün.
Sende buldum hayatın görüntüsünü.
Mor sayfalar
Dur durak bilmeyen bir öğlen
Öylece kalakaldım.
Pembe sevda çiçekleri morardı
ellerimde
Bu veda çok erkendi.
Yapma, yapma, yapma diyemedim
Sondan bi evvel bilinmezde ilk
şölene davet
Eşsiz tadı damağımda kaldı
Silemedim, sevemedim, silkelendim
öylece
Tozlarımda boğuldum
Morarmış sevda çiçekleri de
kurudu gönlümde
Bu sevda çok geç, epey geçti
Öylece ölümsüz kalakaldı
Sondurak isimli kitabın sayfaları
arasında
Siyah beyaz
Siyah gözleri, beyaz dişleri
vardı.
Bütünüyle siyah sonra zenci,
simsiyah
Yeteneği bembeyaz gülümsemesinde
saklı
Hayran olunası bedeni kara,
kapkaraydı. Zenci
Gizler bürünmüş her salınışa
ustaca. Haklı
Titreyen yürek sessiz, nefersiz,
fersiz de
Sesinin rengi gökkuşağı
desenliydi.
Kuş sütüyle beslenmişlik ister
gönülden
Siyah sözleri beyaz düşlere yazıp
söyleyip
Büsbütün pembe sonra bebeksi
yüzle
Yıllar sonra epey oldu
görüşemedik deyip
Yandığımın resmi
Dualardayım dinine yandığım
Gizli yakarışlarda gece körlüğü
varken
Öfkemi harcıyorum yabancı dilde,
öyle ki
Kıyamet kopmuş elimde ırmaklar
çağlıyor
Köklerimi her fidanda fır dönerek
Öldükten sonra da yaşamak seni,
varken
İçimdeki buzu eritensin günahına
yandığım
Yumuşak sesli bir masaldır gece
korkuları
Haykırma uzaktayım sanıp,
sendeyim, serde
Zemheri fırtınası yüreğimde,
aklım dolanıyor
Çocukluğumu arıyorum erişkin
heveslerinde.
Ölümlülüğüme acilen diri gerek
misali
Niyetimi açığa vuransın açlığına
doyduğum
Besteler yalan ömre ziyan ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder