Babasız abisiz güne
Bu babalar gününde
Doğum gününü unuttum kardeşimin
Mavi yapma gülü saksıda
Ufka bakan kahverengi gözlerin
pırıltısını
Yarım şişe yeni rakı ve can erik
Domates, peynir, hıyar ve koyu
cacık
Meze ettim yalnızlığı kendime
karanfillerle
Bu babalar gününde
Baba olamadım, oğlumun yaş gününü
unuttum
Oysa ne planlar aklımdaydı, oldu
unufak
Üfleyerek söndüreceği gemi feneri
Karşıyaka’ dan
Ve sıladan gözümün ışığı
alkışlar, kutlamalar
Yakasına takacağı sarı lacivert
gül ve keder
Ekmek tatlısı, turşu ve acı kahve
Koçum be inadına sarhoş
olmayacaktın
Aşık olmak Yaradana sığınır
serbest
Bu babalar gününde
Baba olmayı kurdun mu hiç
doğumgünüzede
İlk kim olası, sırayla eli
öpülesi
Cam vazoda ölen çiçeğe yeni can
Ve işte böyle olur kardeşlik ve
bu amcan
Gururla, en yakınımızda
görülmemiş, ilk
Diyesi çok şey var ama dilim
sürçüyor
Babamı aradım da kutlamak için
uydudan
Belki sende bunu unuttun, olsun
kardeşim
Doğum gününü unuttum kardeşimin
Yarım baban sayılırım, abini
affeder misin?
Yanmak tutkusu
Tutarsa ellerimden zenginlik
İyi kalamayacağımdan korkarım
Anlam ararken kusursuzluğa
Varlığımda artan yaşam
kalitesiyle kusarım.
Bağlanacağım üzümlerin
olgunlaştığı günlerde
Doğrudan işgale uğradım aşkına,
Tutarsa ellerimden zenginliğin
Kıymık batmışçasına elime
Yüreğimde sarsak bir acı resmi
geçidi
Elektron hızında dönerken
etrafında
Çıplak düşüncelerin kor alevinde
Dinmeyen obur migrenim tutar azar
azar
Tutarsam ellerinden zenginliğin
Yanacağım her seher sönmemecesine
Zenginlin ellerimden tuttu
Tuttu ya ilk ağızda yandım.
Gülümse
Hayat gülsün yüzüne
Bayram bayram
Her bayram
Sevgiyle
Buram buram.
Her bahar
Doyasıya.
Hayatım, yüzünde gecikmiş
gülümsemedir
Bitmedi bahar
Her bahar
Güle
Güle güle.
Divan-e
Uysalca sokuldum parfümünün
divanına
Yasladım yüzümü göğsüne
Çiçek bahçesi yumuşaklığında
gerçek idi.
Müzik ve keyif yaslı, yaşlanmış
ruhuma derman
Vazgeçilmez bir özgürlük sundun
canıma
Kolayca ağlayabiliyorum artık
Kokun kokuma alıştı korktum
Usulca savruldum korkusuz yakadan
içerine
Paralanmışlık o manada elzem
yıllar
Okudum ve etkilendim kıyasıya
baharı
İlk defa deyip geçemiyorum artık
Özenle seçilmiş gereğinden
fazlalığa açım sanki
Sakladığım kitabın arasına
çileren çiçek gibi
Çiçek buketi yumuşaklığında çile
iyi
Kadife tende gözü yaşlı isyan
bastırılmış
Yasladım yüzümü zamana
Usulca sokuldum ölümlülüğün
divasına.
Alevi tutmak
Alev saçlı bir yıldız düşer
Sahipsiz koruya sahici
Işık pınarından mavi mavi içerken
zamanı
İşte o an keşmekeşin kucağına
Yanıtsız her soruya yanıtçasına
Alnının çatındaki mühür yanar
Ellerindeki yasemin kokusunu
öptüm diye
Dudağım güneş yanığı
Dünya alev saçlı bir yıldız
Kızıla yakın emsalsiz döngüdeyim,
dönemeyebilirim
Yeşilliğin orta yerinde güller
açmışçasına
Uğradığım han o eski hanlardan
değil
Duvarlarında satır satır o eski
şarkılar
Tek notadan sıcağı sıcağına
türemiş
Nasipsiz doğaya kanıtçasına
Alev saçlı bir yıldız kayar.
Göz göze
Gözlerin ben bakıyor
Gözlerim sana
Anlıyorum.
Lakin eski bir şarkı
Özlüyorumla başlıyor
Gizliyorum
Gözlerimde seni
Gözlerin sene bakıyor
Ağlıyoruz
Gözyaşlarımızda notalar
Gözgöze yalnızlık artıyor
Göre göre ten
Arzuluyor’ um
Umduğumdan fazla
Usumda giz
Hani “ Gözler kalbin aynasıydı.”
Şarkılar şarlıyor
Gözlerim sana
Gözlerim sen bakıyor.
İnsani
Kır düşmüş saçlarım
Işığın olabilir mi?
Düşüncelerimden akanlar
Deneyimin?
Sakın deneyeyim deme sakın
Benim olmaktansa
Yaldızlı dudağına yakışıyor
Aşığın olabilirim!
Diyemeyişin;
Güncelerinden taşanlar
Uşağın olabilirim mi?
Kış küsmüş, suçlarım
Suçlarım çok desem
İnanır mısın?
İnimde zıvana
İnzivadayım evet
Hissettin demek yaz başı
esaretimi
Kılı kırk yaran cesaretimi kırıp
Yaprak kımıldamayan günlere
Sarılan cesedimi.
Cendereler sıkıyor izlerini
Peşimde yalancı yaz yağmurları
Siliyor hafızamı, yıkıyor
İnzivadayım evet
Çünkü bi tek sen kaldın aklımda
İçimdesin çıldırtasıya açım
Duvarlar örülüyor dört yanıma
Çıkış kapısında koskoca asma
kilit
Anahtarı boynunda asılı
Boyuna ısrar boyunca inat
Olmayınca olmuyor her yaz başı
böyle
Ol çare evet
İnzivadayım…
İnzivadayım…Zıvanadan
Kaç kez
Kaç kez aradım sıcağını,
Bıçak soğuğu gecelerde sıcacık
Ayaz yüreğime saplandı.
Avaz avaz haykırmak geldi içimden
Buzdağlarının ardına
İsmini sakladım delice döven
fırtınadan
Göğsümdeki hınzır yara
Açıldıkça açıldı, sızıl sızıl
kanadı
Kaç kez sayıkladım sıcağını
Yalnızlığa vurduğum gecelerde
usulcacık
Gözlerin beynime saplandı.
Diyar diyar dolaşmak geldi
içimden
Güz düşlerimin ardınca.
Kaç kez, kaç kez yazdım boşu
boşuna
Sıcağı sıcağınalık çoktan geçmiş,
soğuk
Korkuyu kazıdın yüreğime.
Sen kimsin şahit
Şahidim sensin
Meşe ağacının en uçtaki yaprağı
Evet sen, sen meşalemin kucağı
Tan yeri ağarmadan o gün
Bir sen izledin geriye dönüşümü
Postu deldirmeden
Bahçeler belledim elim iş tutmasa
da
Ne ayıplar buldum ne de günah
kara toprakta
Olmaz yükler üstlendim kara
sıcakta
Davetiyesinde şahidin sensiz notu
Ne tuhaf bir insanım ben yahu
İşlemediğim günahların cezasını
çekiyorum
Küflü ekmeğe muhtaçlığa
tutumluluk varken
Böyle tedaviye böyle muayene yar
Nefes alıp veriyorum onbir onbir
Şahidim sensin sen
Evet sen her kimsen
Tan yeri ağarmamıştı ogün.
Dil yarası
Denemek ötesiydi yaşanan denedim
Duruş sabırlı, yaşandı ve
mühimsendi
Olmuşsa olmuş sıkılmadan mükkem
Heyecanı dağıtmadan içten
sarılışlarla
Katkısı önceden tahmin
edilememişti
Tatmin sonrası yakılan
sigaralarla dağıldı.
Acılar içinde fildişi sahilleri
yayılmış zamana
Dayanışma ve beyaz mizah anılarda
zorla
Zor sabredilmiş göze alınınca
gözetlenmeler
Makamlarda mesut ayrılıklar
kaldı.
Tutuculuk tutmuş yakadan savurmuş
savmış
Öyle bir gece vakti ki senelerce
sonra
Dilimin ucuna geldi, dillenemedi
dünya.
Nisan bir
Ne nisanlar, insanlar kesti
yolumu
Kesti de sinmedim.
Kispetli akşamlarda vurdun başıma
Kadeh kadeh yudumladım da dünyayı
Sarhoş olamadım.
Haydi şerefe be canım vur kır
belimi
Yoldaş prost derse desin elleşme
Bir sen kestin yolumu geçemedim.
Ne musonlar, mutlu sonlar esti
yoluma
Esti de sinkaflarla felek
Falakalara gelse de yürek
Kastınız ne demedim.
Bir delik filikada bekliyorum
seni
Soylu ve güzel parlıyor boğaz
Kız kulesindeki kız küstü be
Ne nisanlardan, insanlardan
vazgeçmedim
En nisan da, en insan da sen
Kasvetli akşamlarda durdun
karşıma
Islak ıslak yuvarlandım da rüyana
Sarhoş olamadım.
Hadi proste be canım vur kendini
Nisan akşamı insan seline vur
voltala
Bu kör şiir seni arar nasılsa
Arar arar bulur, bulur mu?
Tutku işi
Tutkular geçer
Hayat yeni bir sonu bulaştırır
Hamuruma.
Aslında taze bir başlangıçtır
Maya da tutarsa hele
Kremalı, süt tadında her şey
Hala güzel ve şeker ve akide
Şekerim geçer
Tutkular da sonlanır biter hayat
işte
Doyamadımsa da
Doyamadıma
Gerçek tutku üzülmeyince başlar
Bedava geceler gözden düşer
Etimde tırnak izleri saklı
Beynimde eksik turlamalar
Tura ister yazı gelirim
Hamuruna
Tatlı bir şekil vererek sunuma,
suyuma
Tutkuyla karışık alışılır
Maya da tutarsa hele
Yeni bir son bulaşan hayat
kolaylaşır
Tutkular geçer.
Dil yaresi
Memelerinde filizlenmiş ayrılık
Tanımadılar dudaklarımı
Islak kaygan bir yolda kaybettim
Sereserpe gençliğimi
Dilimin ucunda eriyen mor şekeri
Beline değende ki ürperişi
Üzerime boca ettiğin kokuyu
Masmavi sigara dumanının
halkasına hapsoluşu
Nağmelere gizlenmiş ayrılık
Tanımadılar notalarımı
Sıcak kızgın bi esde kaybettim
Sereserpe gençliğimi
Dalının ucunda türeyen gül
zerresini
Bülbüle doğanda ki gür aşkı
Üzerime serpiştirdiğin huzuru
Deniz mavisi gözlerinin bebeğine
hapsoluşu
Memelerinde tomurcuklanmış
ayrılık
Tanımadılar kelimelerimi
“ Uzun ince bir yol “ da
kaybettim
Sereserpe gençliğimi
Dilimin ucuna gelipte…
Söyleyemedim.
Velhasıl nasıl
Nasıl nasıl tutkuyla saldın
Aldırmadan buz kesen pencereye
İçimdeki verimsiz ovaya
Sıcacık bereketini, aşkını
Ensemden üşümeye başladım
Belime vurdu ağırlığın boşandım
Ellerimde sönmeyen iki volkanik
dağ yanığı
Ağzımda menekşe tadı, aşkla
Aldırmadım buz kesen göle
İnadına inadına kızaksız kaydım
Biri dilli düdük çalıyor
ıssızlığa
Kimi çağırıyorsa çağırsın diller
Çağla gözlerinden çığ düşüyor
çığlıklarla
Eziliyorum tonlarca ağırlık
altında
Nefese nefes gerek aşkla
Tutunamadığım tutku nasıl nasıl
Aldırmadan buz kesen yüreğime
Tumturaklı oturmuşsun sıcak,
ıslak
Usulcacık zıplatıyorum,
kovamıyorum
İçindeki verimli ovaya
Kısacık hayatımı, aşkımı
Nasıl nasıl tutkuyla saldım.
Aldırmadım göz kırpan pencereye
Velhasıl soğuktu ve inceden kar
yağıyordu.
Kitlenme
Sormadan gir
Sual edersem eğer ebediyen sus
Diyeceksin ki niye
Nece heybeler boşaldı yoluna
bilsen
Ve girsen
Sorgu sual eylemeden
Bir arda boyu uzaklıkta beni
Buğday tanesi çaresizliğiyle
bulursun
Anam bu pazar yolcu yoluna
Sonsuzluk pek yakın, sus
Ne görsen cana yakın
Ne de aklında binlerce teşhir
İki kat arası beyhude
Gir sormadan.
Yüzgöz olmak
Otuz yıl sonra orucumu bozdum
Günahımsın, güneşimsin
Gün doğmadan aklıma düşmüştün
Kısacık sürdü sinyal
Çaldı alarm
Yüzümü pembe dünyaya sürdüm
Otuz yıl sonra avucuma doğdun
Babanım, anamsın
Evladımı karanlığın içinde gördüm
Koca memeli bir kadın
emziriyordu.
Kısacık sürdü hayal
Yandı alem
Gözümü sahte dünyaya kapadım
Kırk yıl sonra ancak aklanırım
Günahınım, sevabımsın
Gün doğarken aklıma düşmüştün
Kısacık süren hayat
Geldi ölüm
İyi ki yüzümü pembe dünyana
sürmüşüm.
Sen bal teknesi
Uzatmayı ne denli arzuladım
Uzun uzadıya duymayı
Duygu sağırlaşmadan
Söylemeyi
Kimler kınarsa kınasın banane
Yazmayı
Korkmuyorum yalnızlıktan
Ben kendi başıma yaşardım bazen
Şimdi her şey şüpheli
Her ölümde eksik diriliş şaibesi
Kızgın kusurlarla ördüm şiirini
Kitaplığın en üstünde temiz
ciltte kayıtlı
Gevşemiş ihtiras
Ufacık boylu huysuz seçimi
kaybetmiş
En kötüsü sondan bir evvelkiydi.
İkramınla büyüledin cimriyi
Cinliğine uzatmayı arzuladım
Çarçabuk ne denli olursa olsun
Hummalı bir zehir alışkanlığında
zihnim
O zehirli bal uzatamadığımdı
Sen ise teknesisin
Yanına uzanmayı ne denli
arzuladım bilsen
İçine iki seksen…
Bir dakika
Bir dakikaya saatleri sığdırdık
Konuştuk, konuştuk, konuştuk
Saatler bir dakikada geçti
Ne yazık kalkma vakti.
Zaten yeterince yatamadık
Yutamadık şehvet zehrini doyasıya
Bir parmak bal çaldın dudağıma
Panzehirim buymuş, panzehirimiz
Ne var ki sevişme vakti.
Sarılmalar bir dakikada geçti
Seviştik, seviştik, seviştik
Bir dakikaya her şeyi sığdırdık
“Seninle sevişmek bir dakika”
Sevmek binlerce ömür sürer.
Bir ömrüm varsa da emrine amade
Gözümü kırpmadan versem yeter mi?
Seninle dolacak bir dakikaya.
Son haber
On yedi yaşında idi kızımız şimdi
Tam flört çağında
Babaların kızlarını en kıskandığı
En kıyamadığı en. En
Üzerine titrediği an
İçine sığdıramadığı taptığı
yaşında
Elini tutamıyorsam artık
Aynı yatakta yatıp da kardeşçe
Kızdırıyorsam şehveti
Boşa geçen yıllara sitemimdir
Sana o şekil dokunamayışım
Yarın babalar günü
Kutlayanım yok, olmayacak
Sabah ezanı çınlarken gün bugün
olmuş
Ben hiç denemedim
Sen kaç kez istedinse de bilemem
Anneler günü kutlayamadın
Yaş bizden ne köy ne kasaba olura
dayanmış
Üzgünüm en iyi dostum, üzgünüm.
Na tamam
Eksik bırakılmış bir sevda şiiri
bu
Şiircesine yaşanmış
Ama yok sayılmış yıllar.
Dün gibi hatırlanan uzak
sevişmelerle dolu
Gözü kara parlayışın can alıcı
tonu
Ve gözlerinden tenine yayılan
dellenişle
Kesik kesik irkilmelerin şarkısı
bu
Nota nota yazılmış
Ama yok sayılmış plaklar
Hangi pikapların iğnesi
titretecek yüreğini
Eksik bırakılmış sevişmeler dün
gibi
Ben yine de şiirler sayıp döküp
O sevda kırıntılarıyla
yetineceğim içip içip
Bi tamam sevişmeden senle asla,
Hep eksik bırakılmış sevda şiirleri
içeceğim
İçimde şiirce yaşanmışlıklar…
Var anasını satayım var, var,
var.
Doz ayarsız
Sabah, öğle, akşam birer doz
Gece iki doz alsam seni
Her gece ayarına, uyarına,
kaçarına
Aması var ama. İlla sen
Doğrusu ne iyi gelirdin amma
İşte muamma o muamma, mua
Sağlık tökezlemesi yaşıyorum
sensiz
İması bile hoş iması, imreniyorum
sana
İmansızım, damarlarımda akan
sensin
İlham perim gece yarısı gel,
apansız
Aması maması yok valla billa
Sabaha karşı bu meyanda gidersin
Meyaneler yıkılsın bu gece
haneler
İçilmedik akşamlar kaldı mı
yarına
Nesi var nesi yok sorma gitsin
Bir vuruşta bin kadeh birer ölçü.
Yaz kış demeden
Yaz rehaveti çökmüş kış sayılan
günlere
Hayatımda ilk kezi yaşıyorum
Keşfedilmemiş cennetteyim
Üç boyutlu film izlermişim gibi.
Kumdan heykellerini yapacağım
sahile
O malum andaki çığlıklarında
Tatil çantasındaki deniz yatağı
resminin
Sırf bu yüzden yağmurdan sonra
sokaklardayım
Sırf bu yüzden çökmüş içime kışı,
yazı.
Kaç göç arasında dudağına atılmış
imzayım
Kum saatiyle hangi saatte olursa
olsun
O malum andaki titreyişleri de
Alacaklısı bol güneşlere
sereceğim.
Üç boyutlu yalnızlıkları film
gibi
Kış saydığım günlerime yaz
rehaveti çökmüş.
Alt sınırda hayat
Bir damla suyla gel aklıma
Gözyaşından şelaleler ateşe
dönsün
Tuttuğum safta sönmüş özlemlerin
Ve hiç uzakta değilsin
Kindar sabahlara uyandığında
Yüzüne çarptığın su gibi aziz
Aynada çırılçıplaksın deniz
Çok yakınlarda bir yerde
Çiçek çiçek, renk renk, al bal
mavi
Işıltılar teninin kıvrımlarında
dolaşırken
Şüpheler yansırken vücuduna
bensiz
Aklıma mukayyet bir damla
sudasın…
Kaptanın gidişi
Kuraldışı vurdun gözyaşlarım
güneşte kururken
Zirvede aşk çalınıyordu yanağıma
Hafta içi hergün öğleden
sonraları
Sarışın bir korsandın kapımı
zorlayan
Pinokyo’nun burnuna asıldın
yalandan
Seviyor sevmiyor falı açılır o
istilada dedin
Afili hikayeler derledin
başucumda
Ateşi çılgınca o gün yaktın
Yaban ellerde yar dilinde yoktum
Tahterevallide kaç kişiyiz
bilmeden
Bizansın düştüğü geceydi yaprak
dökümü
Ayak takımı arasında koyup gittin
gündüzümü
Ne istilalar var fallarda çıkan
Pinokyo’ nun burnuna asılmış ölüm
fermanı
Sarışın bir korsandın sabrımı
zorlayan
Hafta içi hergün öğleden inceleri
Zirvede aşk salınıyordu yatağıma
Kuraldışı vurdum gözyaşların
güneşten parlarken.
İnanç turu
İnan bana
Hiç günah işlemedin
Gizli gizli sadaka niyetine
Kıyamette beraber çağrılacağız
hesaba
Kulunun ricası bu
Günahları sadece yazın bana
Dostum cennete girsin
Nurlu göğsünde kayığa bindim
çünkü
Kara dalgalı Aksulu deryada
Her iskelede tabut taşıyan
faniler
Tabut arkasında mezarlık çamları
Kulunun ricası bu
Vücudumu kıbleye dönük yakın
Dostum beni ateşten kurtarır
Doyamadım nasılsa
Düşkünüm her fasıla
Ölüm oku günahsızın kalbine
Güneşi gizleyen peçe yırtılmış
Kulunun ricası bu
Hiç günah işlemedik
İnan bana.
Kör kuyu muhabbeti
İçimi döküp saçacağım suçlar
yaşat bana
Saçlarından dökülen ışığı içir
Aç göğsümü ayır iki parçaya
Sakınmadan içine gir
Bir an çıksan aklımdan sanki
cansızım
Can suyunda boğuldum en deli
yaşta
Hafızam kaybolduğunda yeniden
doğdum
Er vakit günahlar yaşat bana
Göğüslerinden dökülen balı emzir
Aç beynimi ayır iki parçaya
Sormadan ikisine de gir
Bir saniye çıksan aklımdan deli
divaneyim
Kör kuyuda aradım en ateşli taşı
Taşıdığım bu kalp varya sanki
delik
Geç vakit okun değdi bana
Okuduğunsa o delikten
süzülenlerdir.
Kayıp güneş
Güneşi kaybettim gün ortası
Ceviz yaprağına sarılı gönül
yaram elimde
Kılavuzsuz tek başınayım yekten
geldim
Gerçek aşk eritiyor çağı, diyarı,
yari hepten
İmgeler ulaşıyor yönetmensiz
inime
Tamda gönüller çaplarken deryaya
Çaresiz iğreti duruyorum, sahiden
geldin
Gün ortası kaybettim güneşi
Ekin biçme zamanıydın sarı
başaklı
Tırpan keskinliğini bitirmiş
yavan, kördü
Şunu mu, bunu muyu boşver, ekleme
Arşivlerde yenileniyor
bitmişliğim
Ne yapacaksan yap durma hemen yap
Yıldızlar üstümden bir bir
kayarken
Güneşim ol doğ, kaybettiğimin
yerine erken.
Burcu burcu
Su elementin mora yakın
kırmızılıkta
Maviş denizler yanıyor kavun
kokarak
Değişimler yaşıyorsun adeta
Bünyende mistik duygular
saklayarak
Yapma koç gibisin, dört
dörtlüksün düşünme
Uzun bir koşuya çık talihin
dönecek
İlk zaman takıntılarını boşverip
koş
Ruhunu yenilenen hayata sar
sarmala
Çılgınca kıskandığın zenginlik
dost işi
Yoğunlaştığın hisler burcunda sır
Senin için dönüyor çelik küre
korkma
Yüzün renklenecek sahip olduğunca
ona
Kimseye kolayca teslim
olmazlığına sor
Değişimler yaşıyor muyum adeta
diye
Maviş denizler kavun kokarak
yanıtlayacaktır
Su elementin mora yakın
kırmızılıkta.
Başlarken bitse
Sigaraya başladım biliyor musun?
Anam kızacak yine
Peder bıyık altı gülecek
Ya sen, sen de
Neden diye sorma
Sorma sakın
Biliyorsun
Benden bile daha iyi
Mentollü çekti canım.
Çam ağaçları altına kaçtığım gün
Doktorun mezarı başında.
Nafile bırak deme
Seni içime çektiğim gün
Vedalaşacağım
Neden diye sorma
Sorma sakın
Biliyorsun
Benden bile daha iyi
Ne yapayım seni çekti canım.
Çınaraltı çınısı
Çınar altında demli çaya katık
ettiğimsin
Aşkla denize, havaya savurduğum
nefes
Geç kalmış güzelliklerin tam
çağısın
Kokularımız karıştı birbirine
çağrısız
Ve ben o en güzel kokuyu özledim
çağsız
Delice esen bir dağ rüzgarı çaldı
bizi bizden
Sonra tek vücutta ansızın ölmek
gibi
Dışarıda hava bulanık jilet gibi
Süslü kaldırımlarda bir yaş daha
saltık
Bakalım hatırlayacak mısın beni
Acaba kar yağacak mı dediğin
yılbaşı gecesinde
Armağanım içten bir ses, sıcacık
bir gülümseyiş
Öpücük möpücük de istemem bal
dudaktan
Kiraz tadında bir hayat damağımda
kalan
Yılları hediye ediyorum sana
bensiz
Unutulmaz izler taşıyan kalbimle
birlikte
Çam ağacında ışıklara eşlik
ettiğimsin.
Yenildiğimin resmi
İstemiyorum yan cebime koyduğun
hasreti
Tadına doyulmaz yılbaşı
gecelerini
Rüzgara saldım direniş
çiçekleriyle seni
Bu şehre vurgunum ben
Gece yarısı başlayan yağmur
çürütüyor hatıralarımı
Bu şehri gezinmeyi artık
istemiyorum
Yerimi ayıttım göç tazeleyen ilk
gemiden
İkircikli öpücüklerle alengirli
bir yolculuktayım
Anaforlara tutulmuşum bulutlu
çekmecelerde
Boşa çektiklerim diz boyu kağıt
tomarı
Birikmiş mucizelere laf
geçiremiyorum artık
İstenmeyen buluşmalarda hep ayni
kavga
Hoşgörün beni, unutulmuşlarımı
topluyorum bavula
Bu şehre küskünüm ben
Yeni yıla sordum dilimin
ucundakileri
Tatsız tuzsuz yılın son gününde
sürgüne dedi
İstenmiyorum gözümü açtığın
molalarda
Gece yarısı penceremi açmaya
üşeniyorum
Ve gecenin resmi düşüyor kırmızı
duvarlara
Cebimde tangolu vedadan
yansıyanlar
Bir zamanlar bir şehirde ben
yılbaşısız
Unutma karşılaşmalar tünelin
ucundaki ışıktır.
Sıyrılırdım
Sıyırdım bedenimden kokunu
Bir gecelik de olsa
Düğme düğme sabırla
İliklediklerini.
Tüneline saldığım karayolu
yalandır
Uyku sersemi gecelerde oyalanırım
Lime lime hatıralarla
Sabahlarım şimdi.
Sıyırdım bedenimden boş yatağı
Dağlara kaçarım şimdi
Kucağımdaki çocukluğumla
Annem, nasılsın annem?
Anarım, ağlarım, anam
Sayısız saatler tükenirken
sayıyla
Bir gecelik de olsa
Dağına tepesine kahırla
Söyleneceğim, ileneceğim
Pamuk pamuk dökülen ilk karla
Sıyırdım beynimden korkuyu.
Düşeydim düşlerine
Cam vazoya vurmuş gölgen
Yüz yüzeyim çiçeklerle
Susmayı öğrendim para
konuştuğunda
Ve dinledim deli gibi
Deniz masmavi, serin
Altın sarısı sahillerde
Yasaksın bana sevin
Ama pişkince istiyorum sevinmeyi
Cama vurmuş vazgeçilmez gölgeni
Dudak dudağayım çikolatalı
dondurmayla
Renkler birbirine karışmış
yeteneksizce
Ve seyrettim viva gibi
Dalgasız koyda bıçkın kaptan
kesildim
Suyun gözündeki pırıl pırıl
balıksırtısın
Dokunsam inciteceksin niyetimi
Etrafıma düştü çöpçatan gölgen
Gözgözeyim güneşle
Cam vazoya düşmüş düşçüğüm.
Ses canbazı
Titreyen ses tellerinden kaptım
Bu son olsun, son ama
Sevişelim
Diyemediğini.
Sonra bin laf arası bir anda
Hıçkırığa boğulan soruda
Zor bi hal,
Seviyorum
Diyemediğini,
Ama tüm benliğinle istediğini de
Yaptımsa ben yaptım nazarında
Nazlanmadan saptım
Bu son ama, en son
Seninim
Diyemediğini
Yine de sevişelim bi kez daha
Madem son, son olacak
Dedim dedim de
Anladım duyamadığını
Ses tellerim yineler durur yinele
diye
Yineleyemedim.
Kadife ve su
Aklımın kadifesine düşen ilk
damlasın
Tıpkı yağmur gibi mahkumiyetime
daldın
Bir başka sessizlik bu nazlı
çiçeğim çünkü
Eksik zamanlı kadınlar sevdim
Her gece televizyon camına
ağlayarak
Kimi kandırıyorum kendimden başka
sanki
Sen bu asılsız çırpınışları bilir
misin?
Değişme zamanım çoktan geldi de
geçti
Beyazlara büründü aklımın goncası
ve
Bedensel arınma törenlerinde
dağıldım
Ruhum bir başka bahara akıyor iç
çekerek
Tıpkı su gibi yazgım,
mahrumiyetime yağdı
Aklımın defterine düşen ilk
kelamsın.
Tatsız tutsuz
Tadım kaçmış arkadaş
Zihnim yorgun, yavaş
Başıma gelecekler var sanki
Kötü kötü
Geri dönüşsüz yıllara dön desem
n’olur
Aldanmışım okşamalara bir kere,
gülme
Tenim solgun, ateş gibi ama
nefesin
Arkadaş o şarkıyı dinlesem n’olur
Laftan anlamaz rüzgarlar beni çok
uzaklara
Kare kare
Herkes kendi yoluna esmiş,
esrimiş
İki yabancı gibi ama dost
Uzaktan uzağa selamsız sabahsız
Aba yanık çaba tutsak dönmesen
n’olur
Tadı acı, yasak, kaçak
Kaçmışım ikimiz adına dönmesem
n’olur
Adın bitanem güllerin kokusunda
saklı
En can arkadaş
Zihnim yorgun, yavaş.
Kızım dinle
İşin zor kızım
Bilgisayar tüplü bir hayat bu
hayat
Kırık kanatlı kartalla
Başı karlı dağlarda bir hayal
O hayırsız düşer kalkar seni
yazar
Zor bi iş yazmak kızım, yazmak
zor
Hele tüpü boşalmış hayatı yeniden
Kırk kere söylemeleri dağıtıp,
kırklara
İnanmak ve inandırmak
Ablana sor bak, bi sor kızım
Birlikte dolmuştan indiğimiz
ablana
İçim aktı kızım, küpler boş, aksi
seda
Boşum, bomboş Suadiye’de durmuş
ağlıyorum
İşi zora koşuyor kız bu kez
İşin zor oğlum…
Kırmızı buzdağı
Ateş gibisin gamzelim
Düşüncelerim eriyor potanda
iliğim, kemiğim
Hatalar içindeyim burcuma
dikildin diye
Gökkuşağında isimlerimiz
renkleniyordu.
Aklımda zamanı gelmiş ders günü
zorlama
Ne eksik ne fazla ya tutarsa maya
aniden
Buzdağları denizle öpüşüyor usul
usul
Kırmızı örtülü okyanus yatağı
sahipsiz
Nasırlı ellerimde kor gibisin uyuşuyorum
Kendini göreceksin adını
koyamadığım hayalde
Tutuşmaya hazırım bu hayalin
peşinde ben
Güneş gibisin hazalım.
Ölü canlar
Yeter ki
Öl deme bana
Ölürüm
Gözümü kırpmadan anında
Uğruna
Ölümü öp deme bana
Dudaklarımı keser atarım
Azrail’e
Kara meleği öptüğüm gün
Ağlarsın
Bir öpücük vermedim de dirine
Diye diye
Çok uzaklarda bir köy patikası
Veya eşiğin hemen dışı
Yıllar sonra
Veya hemen şimdi
Al sana ölüm fermanı.
Bir kez daha öp yeter
Sonra vur, vurdur kellemi
Seve seve ölürüm
Yeter ki
Öle deme bana…
Neden sorma
İnandım sana, kendimden önce sana
Başkaları da bana
Hayatım boşu boşuna geçmiş.
Köre kör parmağı sadaka.
Siz bavulun içindeki yalanlar
Birinci mevkii vagon biletlisi
hatalarım
Bir türlü uzamıyor raylar
sonsuza.
Bana kursularımı gösterecek seyahat
lazım
Hemen söyleyecek yol arkadaşı
Bu yolcuya iyi bir ders lazım
masalı
Bedavaya öğretecek hoca
Siz suyun üstündeki hayaller
Nasıl çeker gönlümün çiçeği sizi
Aklımın direği sızlar
Harcandım yoluna senden sonra ona
Başkaları da bana
Yaşadım körcesine bedava
Siz aceleye geldiniz kağıt
tomarları
Bavulun içinde yalan hayaller
İnandımsa sana, herşeyden öte
sana
Kocaman nedeni var.
Yağmasan da gürle
Kurak bedenime yağmurlar boşandı
Günah gökyüzünde bulut bulut
Arınıyorum sanki.
Dilim susmuş
Bakamıyor gözlerim
Uyan, bir adam harcanıyor uğruna
Parçalı ay tutulmasını giymiş süs
kadını
Kılığı sade sorusu açık olsa
tamam
Fırtınalarla sana bahşederim
bedenimi
Uğruna servetimi yitirsem de
Servetim kendim
Uzun süren yağmurlarla doğuyor
kıtlık
Bir karanlık gece yürümesi bu
Elimde boşboğaz fener
Yanmamış havaya konuşuyor alev
alev
Omzumda ıslak ağırlık
Kalbim kör yaşıyor
Göremiyor gözlerim
Dilim susmuş
Sevab yeryüzünde damla damla
Kurak bedenime yağmadan boşandın.
Salma
Bir sala çömelsem
Nehir nehir seninle dönensem
Çöreklenmişsin içime çörek otum
Her düşündüğüm azılı suç, günah
Akar mısın çağlar mısın önüme?
Kemiklerimde memleket aşkı
Dilimde iki dizelik şiir
Kırk yaşında önüm sıra
Kırmızıya boyamışım denizi
Göğü renksize, bulutsuz, yekpare
Göğsümde uyurken hayat
Bir sel’a çözülse şerefeden
Bil ki ben ölmüşüm
Nehir nehir senin peşinde
Sürüklenmişim içime sürek avım
Bir sala yatmışım suçsuz, çömez
Talkın malkın istemem sensiz.
Ana yarısı
İnsan sevgiyi yaşar
Önce anasının anı defterinde ki
ince çizgide
Sonra hayat çizgisi yol
verdiğince
Sofrada göz kamaştıran hüzünlü
bir aşkı
Bir yudumda sonbaharı
Bende bir zamanlar çocuktum diye.
Büyümeye geç kaldım
Ve bir adımda yaşlanmışlık acısı
Günlüğümde kanaviçe gibi işledim
sırları
Nakış nakış gökyüzünde seni
Vardığım avluda uykusuz bir yürek
İçimi süsleyen yolculukta sokak
naraları
Anama benzettiğim için üsteledim
İnan sevgili inan.
Duman duman
Üç yıldan sonra canım ne çekti be
Duman duman doğrudan ciğere
Tüm hücrelerim ayakta
Mayısın birine on kala
Yak bi cigara
Yaktım.
Yaktım ama içmeyeceğim
Canım seni çekti be canım asıl
Diren diren dayanmıyor yürek
Tüm hislerim merakta
Adamın birine son defa
Bak bi sevabına
Baktım.
Bundan böyle seni çekeceğim içime
Derinlerde bir yerde sönmez
ateşini
Dumanı her daim acı
Çekilemez idi
Çektim.
Üç yıldan sonra canım ne çekti
be.
Deniz kabuğu
Günahkar gökyüzü deniz kabuğunda
Yankısı vurmuş yaz başına aşkın
Suyun gizleneceği yer yok ki
Aşk yağmurları pusulasız içimde
yağar
Göçüyor minyatürlerde kervan,
Mucizeye yürek dayanmaz, ismin
Kayıp harflerle ateşin beyazına
yazılı
Martılar uçuyor asma köprülere
karşı
Sonsuza kaçış günahkarlar
sığınağı
Paramparça tutkular okyanus
sıcağı
Birlikte yüzelim ister misin?
Dinle gözyaşlarının ve anla ve an
Gel gör ve yen aşkım hazırım
Cennet deniz kabuğunda saklı
Yüreğimdeki geceye üzüntülerim
hakim.
Yetinebilir misin ?
Gücün her şeye yeter mi sandın
En kıdemli olsan da canım
Vücudun diliyorsa tatlı dille
ille de
Sesini işittiremediysen noksansız
canana
Sarılsam günah mı?
Çaylaklığıma ver bırak öpeyim
sonra
Basar giderim bekasız
Muhtaçsam da Allah’ına kadar sana
Hayır, söyleyeceğim tutma
Niyetim açık seçik
Gücüm hiçbirşeye yetmiyor atık
Varoldukça matemi aklımda ama
Vücudum deliriyorsa kelamsız sana
Sesine tüm güzelliği sinmişse
aşkının
Duysam fena mı?
Susar dinlerim kayıtsız şartsız
Fikir işçisiyim Allah’ına kadar
Evet yazacağım alnına
Niyetim belli, aşikare
Gücümüzü her şeye rağmen
birleştirelim
Yeter de artar kısa hayata rağmen
Sevişsek yalandan, candan
Göreceksin her şeye değer
bitanem.
Vesselam aşk
Şanslı kadınsın vesselam
Kuşkusuz kışkırtıldım tarafından
Üzerime düşensin gözümü kırpmadan
Ama dalgalı denizde, evinde beyaz
kış
Bir geleceğimiz olmayacak
biliyorum
Biliyorsun o pozu neden verdiğimi
Yine de çıplak resimlerin
içindesin
İzlerini yaşıyorum boğulan
kelimelere
Şiirsel bir yolculukta dilim
Ay ışığında değişiyor düşlerim
İsyankar gürültüler eşliğinde
bağışlanıyorum
Arayışların dozu bir yudum suda
fırtına
Kaşıkla alıp kepçeyle sunuyorsun
aşkı
Cömert kadınsın vesselam.
Hatırına
Ah bir bıksaydım senden
Bıktırsaydın gece gündüz ah bi
O yandığım bedenden
Özlemeseydim sonsuz sonu
İşte o zaman
O zaman olurdu istediğin
Şimdi hiç kusura bakma
Tadın damağımda
Arzum yanağında
Sen sıcak yatağında yatarken
bensiz
Ben soğuk gecelerde uykusuz
Hatıralarımla darma duman
Bana çaldığın maya tutmuş bi kere
Ah bir bıksaydım senden
Tüketseydin seni bende
O yandığım bedenlen
Özler miydim sonsuz sonu
O zaman olurdu istediğin
İşte o zaman.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder