2 Mart 2014 Pazar

ÜÇ VAKTE KADAR DENİZ...





HİRA DA HÜDA


Hira dağında buluşalım
En dıştan içe
Hasara uyaramışlığın senteziyle
Derin ki derin nida
Hira’ da hüda
Nefessiz dipsiz kuyuda ben
Çanak çömlek dağın canından karılma
Tıka basa gül dolu leğen
Dağın eteği gülistan
Öyle ışık oyunları ki kandıranı çok
Alnımda Gülşen
Ey dostum oyalanma gel
Hira dağında okuyalım
Düzlüğünde düze çıkıp ezberden
İçten içe en büyük aşkla yanalım
Hira’ da hüda
Yetmez mi ki karınca kararınca kader
Nasiplenmek ya nasip deyip
Karınca kaderince
Başa bela içlenmek olmasa üstüne
Sanki içimde dinamit patlıyor
Dağ gibi direncim paramparça sanki
En baştan sona
Hira’ da hüda
Hira dağında buluşalım















RAFTA KALDI ŞİŞE


Gecenin üçü
Uykumu böldün ilaç şişesi
Korkudan öldüm
Baş ucumda dirilişin annesi
Silip süpürdü yıldızları
Kasvetli gökyüzünde kapkara boşluk
Pencerede yağmur şıpırtısı
Kulağıma kulağıma isim ezanları
Üç gecenin en uykulusu
Bölündüğümü gördüm karabasanlarla
Beş yüzlük ampul patladığında
İşin aslı iki tık tık bir mık
Mıknatıslandım demir yüreğine
Gecenin üçü
Hangi afişi kostikledimse duvara
Ve hangi bildirileri kuşladımsa korsan
Korkudan arındım
Baş ucumda çatladı ilaç şişesi
Devrildi dirilişin annesi
Babası ikinci uykusunda deliksiz
Tutup yapıştırdı yıldızları
Kasvetli gökyüzüne pasparıldak hoşlukla
Hançeremde şıpıdık terlik şıpırtısı
Hüççeten uçacaktım rüzgarlarla
Kokundan oldum
Uykumu böldün parfüm şişesi
Gecenin üçü
Üç gecenin en uykulusuydu












BEYİN SAPI


Beynime sapladın zehrini
Aşk sarmaşığısın
Geciktikçe el pençe divanın
Boynum urulmuş
Yeleleri ipek işlemeli
Bakışları yakut tanesi
Ağzında incilerden ferman
Aşk böceğisin
Beynime akıttın zehrini
Çil yavrusu gibi dağıldım doğaya
Parlayınca omzundaki çiller
Sema yere indi avcumda kalbim
Fildişi renginde bir hayatın
Nuru düştü içime
Nasıl sapladınsa zehrini
Cennet bahçelerinden toplayıp derip
Beynime beynimin içine hapsettin
Aşk sarhoşluğu
Nasıl damladın toprağın yüzüne bilsen
Geciktikçe pembe kaftanına sarılmış ustam
Yolum kurumuş kolum fersiz
Çıplak toprağın üstü gök mavisi
Süzülmüş doğanın yeşiline kırmızısına
Aşk çiçeğim
Beynime sapladın zehrini
Ateş kırmızısı














DİBİ DELİK HAYAT


Soyup soğana çevirdiğinde hayat
Üç gün üç geceden sonra
Köklerine tutunamayan toprağı
Kokladım ve
Bir ceviz ağacının altına oturdum
Cimri bir güneş doğuyor
Bal ormanda dibi delik hayata
Aktıkça akıyorum iki kuruşa bedavaya
Parmak uçlarımda yenilginin hazzı
Tuzlu hamsileri tenekeye diziyorum
Sepetimde akıl ermez gezip tozmalar
İçim içimi yiyor nekesçe
Teker teker ayıklıyorum anılarımı
Soyup soğana çevirmiş yağmur
Üç gün üç geceden sonra
Köklerime uzanacağım toprağı
Ceviz ağaçları tutuyor
Cimrice elimden kayıyor hayat
Pinti bir güneş alçalıyor
Bal ormanda dibi delik hayata
Baktıkça bakıyorum iki göz iki çeşme
Parmak uçlarımda hasretin hası
Tozlu yolları arşınlıyorum deretepe
Serentede akıl almaz sezip uyanmalar
İçim içime sinmiyor sığmıyor
Ağır ağır ayaklanıyorum anılarla
Soyup soğana çeviren yağmurda
Üç gün üç geceden sonra
Atalarıma uzanacağım toprağa
Ceviz ağaçları gölgeliyor cömertçe mezarımı
Cılız bir güneş ağlıyor
Bal ormanda dibi delik hayata








ZIRH PARLAĞI



Sonuçlar çok fena
Parlak zırhına çarptım anıların
Ve borazan çileden çıktı
Kan kırmızı pelerinli bir vadiydi
Pusuya düştüm anılarımda
Sözde iyi nişancıyım cevval avcıydım
Can evimden vuruldum
Nefesimi tutamamışım tetikte
Sağ işaret parmağımı
Ve borazancının uyarı çığlığıyla
Dokundu ateşe
Başım öne arkaya bedenim toprağa
Uçar adım çakıldım
Alevli yankılar yokladı tenimi
Ve parlak zırh karardı
Yüzüne çarptım anılarımı zırh delindi
Kan kırmızı pelerinli vadide
Vadi sözcüklerle ağzından yarıldı
Ve gecenin kıvrımlarında şanssızlık
Şanssızlığının daniskası
Dolaştı dolaştı borazancıyla kol kola
Zannımca pusuya düştü
Pusuya düştüler aptalca
Şevval ayında
Anılarımdan arta kalan parlak zırh
Zırhlar çok parlaktı
Delindi sol memesinin altından












ÜÇ VAKTE KADAR DENİZ




KIZLARIMA





































GELECEĞE İMZA


Asi hırçın dalgaların köpüğü hoş geldin
Ekimin üçü sağol Varol yaşasın hayat
Canımın canı ay parçası hoş geldin
Hoş geldin kızım deniz
Nor ol hür ol ol herdem
Çotanağımın inci tanesi
Yedi tepelinin bir tanesi
İbrailin ibrası manası asası
Okyanusumun denizi
Hoş geldin
Saldın dalgaların kucağına yaşlı yüreğimi
Yalçın dağların kınalısı hoş geldin
Ekim devriminin sevdalısı yaralısı
Çavuşoğlunun en birinci kızı olasın
Hoş geldin kızım deniz
Nar ol yar ol herdem yaren
Kalemin en yüksek burcu kulesi
Bal ormanının baş döndüren kokusu badesi
Aksuların en korkulanı en arıtanı şelalesi
Okyanusumun denizi hoş geldin
Balsın baldan tatlı dalga dalga kanıma karışan
Çalsın yedi düveli tepsiye dizen sur aldırmam
Kalsın benden geriye canımın canı sır
Sır ol yol ol baban herdem yolcu nasılsa
Yavrum denizim senin canın sağolsun
Asi hırçın dalgaların kaymağı holgeldin














KUM


Kurgulanmış yarınların hangi ayrıntıda saklı
Bugünüm kuşkulanmış soruyor
Acaba
Aymazlık aynasında yüzlere baktım da
Gözlerinin rengi soluyor tenleri de
Bütün yanıtlar anlamsız boş temenni
Ve sen doğuyorsun anam yüzlü
Hemide aynısı
Kaygılanmalarım boşaymış sanki hiç yaşanmamış
Hangi süliyet seni üzerse kıyasıya
Hangi hoppa hayalet düşlerine girerse
Hangi beğenmediğin hayal çökerse üzerine
Ağla ciğerlerin açılsın ağla ciğerparem
Anlarım ve boğarım onları bir kalemde
Yarınlarımın kurgususun deniz kızım
Yedi günlükken anlamaya başladın beni
Anla yetmişinde de kazanırsın anla
Ağlarım ve silerim anılarımı bir kalemde
Ayrılmazlık aynasında ikimizin yüzü
Gözlerinin rengi yeni yeni oluşuyor
Bütün sorularımın yanıtı sen anam yüzlü
Hemide aynısı
Tarlada karga kovalayacağımız günler yakın
Ustanın asası da mührü de bizde
Hemide aslı
Boşaymış kaygılarım yarınım sende saklı














LOCA LONCA


Özel locası olan bir tiyatro bu dünya
Sahnenin hemen solunda
Nefesini duyuyorum
Bir göz atımı uzakta
Üflesen uçarım sonsuza
Sahnenin bin yıllık tozlarıyla
Misa gibi parfüm en iyi marka
Kokunu doyuyorum
Bir nefeslik yakınlıkta
Üflesen başım döner
Özel locasına oturamadım dünyanın hiç
İncir çekirdeğinden bir tiyatro bu dünya
Dünya çığrından çıktığında localarda
Çığlık çığlığa bir soğuk
Hemencecik solumda
Gülme komşuna gelir başına
Lafazanlık bir sigara içim uzakta
Çocuklarımın çocuğu olacaktı hani
Sahnesi gözlerimde canlanan oyun yalan
Çok aynalar kırıldı ama nafile
Bir sürü huysuz surat karşımda
Replikler suflesiz ezberden doğaçlama
Locadakidir daima hatırlanan tabiî ki
Mis gibi parfüm ve ıtırlı nefes
İçime doldu bir kere
İçimde büyüdü sorma
Özel locası olan bir tiyatro bu dünya
Ve perde kapandı sonunda kırmızı kadife
Nefeslenmekte zorlanıyorum
Bir el uzatımı mesafede sonsuzluk










GATA


Tropik ağaçların taçlandırdığı bir orman
Komplimanlar komplosuna mekan
Komple bu orman
Ne tek bir ağaç hür  ne de orman
Sadece deniz
Damarlarımda gezindin yıllarca en özgür
Aklımı dalgalandırdın en hırçın
Bıçkın bir delikanlıyım hala
Botanik bahçesi aşıklısı bir baba
Evet babayım artık
Ekim ayına doğdun kızım
Uzun yaşa yavrum deniz çok uzun
Kırk yıllarca korkmadan
İstemem sıradan bir ağaç ne de orman
Sadece deniz
Duygularımda gezindin yıllarca en korkusuz
Aslımı cesaretlendirdin en babacan
Taşkın bir delikanlıydı babam
Şimdi sadece deniz
Aşkınla sütliman
Tropikal iklim mağduruyum sanki yavrum.



















ALINTERİ


Alınteri dökülür toprağa
Kadın kadın
Bitkinliğin en beter anında
Fışkırır bostan
Kadın kadın
Açlık bitirir hayallerimin hayalini
Alın terim toprağa akar
Sıcak sıcak
Acıyla kokladığımda gül bedeni
Kadın kadın
Toprak aldı toprakanamı vermiyor geri
Ateşler içinde sayıklıyorum artık
Aklımı başımdan aldın yar
Su kadar güzel ve berrak hayat
Toprak gibi bereketlisin fakat
Çarşaf çarşaf sarkıyor güneş
Toprak ters yüz
Nadas güneşle arkadaş
Alınteri dökülür toprağa
Kadın kadın
Vazgeçemeyişin en yoğun anında
Fışkırır kader
Kadınım hayat geçmiyor hızla hayal gibi
Ömür doluyor kadınım ömür
Adım adım
Bitmişliğin en sağır anında
Fısıltını duydum
Kadın kadın












ETEK KÖTEK


Eteğini kaldır güneşe
Kutsanmış düşüncelerini eritsin güneş
Gem vurulmuş nazlarla eş
Ve memnuniyet
Ateşi söndüren ateş
Güneş ateş su
Eteğini kaldır denize
Yanan vücudun soğusun
Gözlerinin beyazında masallar
Aç kollarını zevkle kucakla kucakla
Duvara yapışsın kırmızı kıvılcımlara aşkın
Göz yaşlarını etek kaldırtan güneşe savur
Doğuştan kör düşünceler artık görür
Bırak erisin eridikçe görsün düş
Gem vurulmaz kaynağa eş
Ve memnuniyet
Eteğine güneş değecek değecek deniz
Evreni yerinden oynatan nazla
Her zerren bir başka titresin başka hazla
Terleyerek yüzünün rengi atarak kırmızı
Delirten bir baş ağrısında aynı rüyayla
İki dirhem bir çekirdek uyanasın sonsuzluğa
Kutsanmış bir hanımefendi edasıyla
Eteğini kaldır güneşe
Kutsalıma söven müsülüman olsa bari
Gam duyulmaz manada eş
Ve memnuniyetsizlik
Eteğine güneş değecek
Ateşi ateş eritecek hızla
Hızla düşünceleri akıt kurtul denize
Eteğini kaldır güneşe
Eteğine deniz değecek








MARE


Yönü sapmış duygular girdabındayım
Alt anlamlar arama boğulursun allahıma
Kararmış denizimde
İzimde
Karatma yüzünü canım kızım
Çatma keman kaşlarını canana
Baban safmış gibi yapar ama hep haklıdır
Aşkın yıllar var yüreğimde saklıdır
Şimdi çıktı açığa
Açık düştüm
İllegalitem onyıllarca sürdü
Yönü belli ideolojiler girdabındayım
Azimle
And dağlarında canlı bomba
Pimini çektin kızım minik ellerinle
Dünyanın tüm çocukları ağlamasın diye
Aç açık kalmasın
Kızarmasın yüzün canım kızım
Salt bugünler için doğduğumu anladım
Salt yarınlar için doğduğunu anla




















UYKU KÜPÜ


Dimağımda rastgele üreti tembelliği
Bir sav bin savcı
Çağ hastalığı çağcılım ya tuttu yine
Cılız bir çocukkenden bugüne
Cılkı çıktı bu dünyanın hikayesi
Damağımda eski tatlardan eser yok
Esti yine gece yarısı meltemi
Denizi yokladım ellerimde sıcaklığı
Bir sev bin acı çek
Mışıl mışıl uyuyor hissetti nefesimi
İyi geceler yavrum denizim
İyi ki girdin geldin hayatıma iyi ki
Zor ki zor bebek bakmak
Ama tarifsiz güzel
Bir dokun bir ah işit
Denizim hangi limanları dövüyorsun yine
Dudağında rastgele eğreti tebessüm
Çığ gibi bir hasret düştü içime
Moruklamış bir çocuğum şimdi seninle
Birlikte büyüyeceğiz demek ki
Bir sor bin cevap hazır
Dimağımda rastgele üreti çalışkanlığı


















CİĞERPARESİ


Çektim ciğerime iyot miyot
Yalancıktan mutluymuşum gibi yapıp
Gözümde ağır uykusun deniz
Mavi koyu mavili
Mavimtrak
Dünyanın öteki ucusun en uzak
Vay canına vay
Anacığımla sahile vuran deniz
Çektim üstüme yıldız mıldız
Beni bırak
Yalancıktan üşürmüşüm gibi titreyip
Bekle geliyorum ay ışığında denizim
Bir avuç sudaki lezzete açım açığım
İyot miyot çektim ciğerime
Sanki memleket
Memleket illaki
Gözlerimin altı morardı denizim
Dağlara tırmanıp toprağımı eşeleme
Yaladığın rüzgar iyot miyot
Taşeron hırsız
Yalancıktan şahinmişim gibi yapıp edip
Gözümde ağırlanan uykusun deniz
Koyu mavi masmavi
Mavimtrak
Dünyanın öbür ucusun en uzak
Her şey silbaştan hiç öykünmeden gelirim
Küsmeksizin umutluymuşum gibi yapıp edip
Sözümde duramadığım sözsün deniz
Havayı mavi manevi oğul turkuaz kız
Dünyanın en engin ucusun en yakın
Çektim ciğerime anasütü kokunu
Gerçekten gerçekten mutluyum artık








TAÇ


Titiz işlenmiş bir nefret barındırıyor
Eksik kalmış bir hikaye
Yanlış hikayeler sokağındayım
Geçmiş yanlış gelecek kim bilir kim
Belki oda yanlış
Tabelası sahte tebası gerçek
Bıktım böylesi hikayelerden ifrit oluyorum
Yalnız kalmış bu yürek kime
Belki ide yanlış
Renksiz faltaşı gözlerinde umut var
Deniz yığılıyor göğsüme süt ağızlı bebek
Emzirme saati geldi annesi kalk
Gecenin orta yarısı
Geç tamamlanmış bir hikaye bu
Dağılmış hikayeler sokağındayım
Belki deniz toplar
Biraz nefes al kızım emerken yoruldun
Nasıl sen böyle güzel yüzün
Temiz işlenmiş bir zerafet barındırıyor
Eksik kalmış bu hikaye şimdi tamamlanacak
Belki deniz anımsar
Titiz işçilikli bir güzellik barındırıyor
Geç kalmış bu kızancık
Gerçeği işlemiş hikayeler sokağındayım
Nefret kitabımdan silinmiş.















ATEŞ IRMAĞI


Ateş ırmağında yüzüyorum
Gözlerimdeki ateş yanıyor sönüyor ve
Ve bedenimden uzaklaştım
Sonsuz aşklar divitliyorum yaprak yaprak
Günahlar sunsun mermer zemine yarab
Kristal kadehte şarap
Gizlice tebrik niyetine içiyor içiyorum
Ateş ırmağında ki çıplak tipe inat
Yaşamın tadı kalmadı ki damağımda
Ateş ırmağı ruhumu ısıtıyor
Kızıyorum
Yüzümde şaha kalmış bir buse ve
Ve bedenimle kucaklaştım
Başım yangın yeri harabe enkaz
Alevin dili yalıyor saçlarımı muhabbetle
Irmağın üzeri ateş manevralarıyla köpürmüş
Kabaran çığlıklar ağzıma döküldü yine
Ben ateş kuşağıyım yarab
Sonsuz aşkları her zaman olduğu gibi yaşarım
İlk ışıklar parladığında her sabah
Günahlar sunsun mermer topuğa ırmak
Kristal kadehte ateş
Gizlice aşık niyetine içiyor içiyorum
Uykumu söndürmeye çalışıyorum zaten ve
Ve ateş ırmağında yüzüyorum















ÇORAĞIN GÜLÜ


Başıma örülen çorap delik
Alnımdaki göz kör
Kör talih işte
Elleye yoklaya sınaya
Kırkından sonra görmek denizi
Ve mahşer kalabalığını
Kıyametin ortasında seni
Gönül gözümü açtın yavrum kızım
Alınyazım şimdi başka şekil
Boşuna övünmek çarık delik
Avuçlarımdaki çizgiler kor
Kor domuz işte hayatımı yedi bitirdi
Kırklandıktan sonra öpmek denizi
Ve mahşerin dört atlısını durup
Alınlarının çatından çivilemek
Hayat denilen panonun ortasına
Kalp gözümü açtın kızım denizim
Başıma örülen çoraplar delik
Cep delik cepken delik çarık delik
Olsun varsın ninehatun
Alınyazımdaki gülsün gül
Kaderime yazılmışsın sırmalı
Kırkından sonraymış görmek denizi
Allaha şükür.
















KUZGUNİ


Kuzguni tenli ilahe
O denliki güzelliğin
Adına bronz anıtlar dikilir sırayla
Her dönemeçte hafifçe üstüne eğildim
Soluk soluğa
Kulak memenden müthiş bir koku
O denli eşsiz ki
Adına parfümler icat edilir Fransa da
Sırt sırta yattığımız sabah rutubetinde
Zincirlere vurulmuş haz
İliklerimize kadar ayaz
Acıyla kıvranıyor ışıltılı yaşam ilahem
Kuzguni bahar tenime işliyor iştahla
Etkisi ne kadar sürerse sürer
Aklımın her köşesinde ihtilal
Dünya değiştirmeye değer ilahi
Adına altın sözler edilir kitaplarca
Her adımda paha biçilmez ayrılık illeti
Çoluk çocuğa yazık
Karışmadan müthiş bir korku hamuruma
O denli eşsiz ki
Kuzguni tenli ilahe
Adıma güpgüzel hayaller kurar

















DORMİ ANCEL


Yarı geceden sonra deniz izin verdiğince
Kestiriyorum
Kollarımda bi melek
Aman tanrım
Ne güzelmiş insan yavrusu kucaklamak
Yavrum anama benziyorsun tıpkısı
Ve seni çok seviyorum
Deniz kızım
Memelerim olsa da annen gibi
Emzirsem sana hayatı
İlk defa erkekliğime hayıflanıyorum
Elimde biberon şişesi
Yalancı emzik
Aman tanrım ne güzelmiş insan yavrusu
Beslemek
Kollarımda bi melek
Ve seni çok seviyorum
Tapıyorum desem kızarmısın tanrım
Affet
Ne güzelmiş insanın yavrusu olması
Bu yüce duyguyu tattıran değil misin ki
Şükürler olsun sana
Yarı geceden sonra uyumasamda olur
Denizim kızım
Çok bekledim seni çok
Kırk yıldan da fazla
Bir ömür
Bakıyorum da vallahi değermiş
Değdi
Ayıp düşer şimdi zamanlı zamansız esnemek
Kollarımda bi melek









DELİKANLILIK


Delikanlı yanım karanlık çökünce
Gülünç ama tutkuludur
Yıldızlara benzer
Ödülü hak edene ayırana nispet
Renklenir ruhum özgürce
Işıltısında masalsı bir dünya yıkanır
Ve külhanvari ve yumuşak ve çekici
Rüya bu
Delikanlılık işte
Körü körüne inanılır
Kim sanıl anlıyorsa anlasın artık
Karanlık çökünce bir arada iki derede
Uçuşan eteklerin havailiğini anarım
Hiç dikkat çekmez anda
Hak edip ödülü
Üzerinde neler göreceğimi bilmeden
Çok renkliliği sindire sindire soyarım
Sırf vücudunda çalışmak için ustaca
Yerleşmek için üç boyutlu karanlığa
Daha çok ışık isterim daha çok
Tiril tiril aydınlık işte
Delikanlı yanım karanlık çökünce
İtici ama tutkuludur
Yıldızlara benzer
Ödülü hak edene verene nispet
Denklenir ruhum özgürce
Depreminden ne masalsı dünyalar yıkılır
Yine göçük altındayım












MAMİKA


Yudu yıkadı ve
Pembelere beledi annen seni
Deniz pembesi
Ve şimdi mışıldıyorsun karşımda
Ben yüzlüm bebeğim çiçeğim
Gülümsüyorsun belli belirsiz hemide
Dileğim ömür boyu gülümseyesin
Deniz fenerim
Ve şimdi ışıldıyorsun kucağımda
Bak gemiler yüzüyor tuna da
Deniz kaçamağı
Üzüm gözlüm yavrum neden içleniyorsun
Bir bakarsın atlamışız bi vapura
Ver elini Karadeniz ardından Marmara
Kız kulesi galata
Deniz sarhoşuyum
Yudu yıkadı ve
Yeşillere beledi annen seni
Deniz yeşili
Ve yolculuğa hazırsın şimdi
Gülyüzlüm bebeğim güneşim
Yolun açık olsun


















SUNAK


Som altından bir sunakta
Çift başlı şehir
Minarelerinden ağlıyor
Gök kubbenin altında çırıl çıplak
Ertesi gün nazlı mı nazlı direkten
Gelmeyecek besbelli erken
Bugünden tutuşmuş kadife perdeleri
Ve pencerelerde korkak gözyaşları
Yarım kulaç ötemde inliyor Marmara
Marmara dertli mi dertli
Göğsümü delen şehir
İki başlı mızrak
Som altından sunakta çırılçıplak
Güneş komidindeki çerçevede hapis
Sessizce sonsuzluk surlarını giyindiriyor
Akşamın son ışıklarıyla
Çekmecede kaybedilmiş zamanlar
Çift başlıklı bir öyküye dair
Altın boynuzdan sunağa somurtan şehir
Boğaziçi köprüsünden atlıyor
Maramaranın kollarında çırılçıplak
Ertesi gün yaslı mı yaslı sunaklar


















RUGAÇUNE


Nefes alışını sayıyorum
Dinliyorum
Dualar mırıldanıyorum
Aman ha denizime bişey olmasın
Emsin uyusun emsin büyüsün
Yürüsün düşsün kalksın koşsun
Düşlüyorum
Kısadan geçelim
Okusun okusun
Büyük adam olsun kızım avukat
Nefes alışlarımı saysın
Dinlesin
Dualar mırıldansın
Ben ustaca binerim ölüm atına
Aman ha denizime bişey olmasın
Kirlenmesin
Doğduğu gibi tertemiz ap ak
Nefeslerin sayılı kızım
Artık benimkisi sayılmasa da olur
Gidiyorum
Emin ol gözlerim arkada kalmayacak



















GÜL KURUSU İS KARASI


Geçmişin büyüsü bağlar ikimizi
İyi ile kötüyü
Hücremin kapısı aralandığında bir parmak
Gül kurusu akşamlarda
Yoktan yere göz kamaştıran bir ışık seli
Tutsaklıktan bitap düşmüşüm zaten
Geleceğin ürküntüsü dağlar ikimizi
İyi ile kötüyü
Dağına göre duman
Güzelliğinle büyüle beynimi efsunla
Kafasız bir beden uyuşukluğundayım
Güneşim batışını izlerim tutkuyla
Kırmızı kiremitlerin kararmasını
Gece ile gündüz ayıranları sırayla
İyi kötü bir oysa
Benim için kötü sana iyi
Senin için kötü bana iyi
İyi kötü bağlandık işte
Geçmiş ile gelecek ötesi büyüler ikimizi
İs karası akşamlarda biçilmişim
Yok yere gözüm seyirdi hayır olsun
Manasız da olsa
Tutsaklıktan şiirler yazmışım
İyi veya kötü
Geçmişin süngüsü deler geleceğimizi















ISLAK ZEMİN


Islak toprağı kucaklıyor gökküşağı
Yüzüne güneşe dön
Ve kokla hayatı
Yağmur sonrası esintiyi selamla
Hisset yanaklarımda
Öp ışıl ışıl parlayan denizi
Gözlerinin yeşilinden
Şehrin gerdanında rengarenk bir kolye
Başını kaldır gökyüzüne
Ve iste hayatını
Mutlaka bir yerlerde olgunlaşıyordur
Öp usul usul yanan denizi
Gözlerinin mavisinden
Dalgalarında nar rengi bir müzik
Kulağını daya kirişe
Ve dinle melodiyi
Kesin bir yerlerden anımsıyorsundur
Bestekarı ıslak toprak
Gökkuşağı çalıyor antika kemanı
Yüzünü bana dön
Ve yokla hayatımı
Ömür boyu düşüneceksin unutma
Unutmadan yıllarca ana kucağını
Öp ıslak gözlerinde eksik kucaklaşmaları
Unutma unutama baba ocağını
Çizgi çizgi dağılır toprağa nefesim
Ölüm ışık ışık öptüğünde benzimi
Böyle işte hayatım
Bırak gitsin
Unut gitsin
Aldırma









MİNİK ARI


Uykularımı böl
Yutağımı yatağımı yüreğimi aklımı
Böl böl korkma
Çağrınca o bebek kokun suratıma
Çıkarınca o evladiyelik tınıyı minicik bedenin
Ne topladımsa kırk yılda hafızama
Unuturum bal gibi
Yeter ki çabuk büyü çarçabuk ivedi
Allah bilir ama babanın ömrü kısa
Böl rüyalarımı
Bil ki bölük pörçük yaşadım hep
Yokuş yukarı soluk soluğa kalacağım
Günler yakında
Allah bilir ama boşa harcıyoruz hayatı
Bil bunları
Bil ki dolu dolu yaşa
Şimdi uykularını bölme
Yut yat yüreğini yorma akıllım
Gül gül korkma
Yeter ki çabuk büyü çarçabuk ivedi




















VİZİT


Bugün arefe kızım
Yarın ilk bayramı göreceksin
Ramadan peşine kurban
Postu serdiğimiz yerden çok uzaklarda
Asıl bayram
Oraları da görüp yaşayacaksın kızım
Deniz denizlere kavuşacak
Deniz fenerine
Eline beline diline sahip olacaksın kızım
Asil bayram o zaman
Bugün arefe kızım
Umarım daha çok bayramlar göreceksin
Belki ben olmam baban olmadan
Öp büyüklerinin ellerini
Küçüklerin gözlerinden
Hal hatır sor ziyaret et
Hak ediyorlarsa eğer unutma
Asıl bayram ne zaman öğreneceksin
Gel mezar taşıma sor daralırsan
Dün ilk arefeyi gördün
Bugün bayram kızım



















CEMRE DÜŞTÜ


Üzerine uzandığın eşsiz şehri
Gıcırtılar arasında
Peltek peltek yalarsın hemde
Sur dışında bir mahlede
Kireç duvarların karardığı gün
Bahçede arı oğulu petek evi cıngılı
Sessizliğin çağrısıdır kıvılcımları kovan
Ter içinde kalmışken şehir
Ballanır avuçlarım
Anadan doğma lodosta
Martıların kanadında canan
Tek arzuyla bulanmışken kafam
Eşsiz şehirle sevişmek gibi mesela
Yemediğin naneymişçesine mahsuni
Üzerine abandığın şehir eşsiz
Sıcacık ve acayip cana yakın
Gıcırtılar arasında
Kürek kürek yanarsın hemde
Sur dışı mahlende hanende çini sobada
Kireç duvarları karaladığım gün
Sazımın tellerinde filozofi cızırtı
Çoğunluğun sesidir nefesim
Boğmaca olmuşken eşsiz şehir
İnsanları dilsiz
















ÜÇ AYLAR


Yılbaşında üç aylıksın yavrum
Yollanırız anan sen ben istanbula
Dedo var kızım nene var orda
Hala amcalar ve yenge
Akraba talukat Türkiye
Deniz var orda kızım deniz
Marmara kara ak ege
İki Boğaziçi köprüsü haliç galata
Unkapanı kurt kapanı cadı kazanı
Kapalıçarşı kız kulesi çamlıca
Hayat var orda hayatım
Beyoğlu nevizade cumhuriyet meyhanesi
Otogarların şahı iki havaalanı Atatürk
 İnönü Fenerbahçe alisamiyen
Yeni yılda üç aylıksın kızım
Karşıyakaya vururuz hasretimizi
Dahası da var büyüdükçe öğreneceksin
Delleniriz anan sen ben istanbulda
Elde var bir kızım
Allahın hakkı üç yavrum
Üç yılbaşı sonrası biraz anlayacaksın



















NASIL ÜZÜLMEM BACIM


Ne kentliyim nede köylü
Bal rengi bir şehir
Yaprak yaprak dökülüyor
Ucuz kiremitli çatılara
Çatılarda yıkıldı yıkılacak hani
Yaşamlar var sorgulamadan yaşanır
Köylülük artığı ideyle
Çimento yığını bir kahır içimde betonlaşır
Yalın yasak düşüncelerle
Binbeşyüzlük minarelerde yalnızlık ampulü
Minareler üflüyor yanan zamanı
Çifte hamamlı semtlere
Geceleri gençlik günleri daveti
Yaprak yaprak
Uyuyor balrengi şehri
Kent köylü artığı neşeyle
Boylu boyunca sahil şeridinde
Soylu soylu
Çok yaşamaz artık deniz
İncecik bir sızı biçer doğrar yüreğimi
Yetmişli yıllardan süzülen anılarla
Ve balrengi şehir ağlar
Yaşamak gelmiyor içimden hani dercesine
Ucuz kiremitli akşamlarda
Utanıyor kıpkırmızı alı al moru mor çatılar
Yaprak yaprak titriyor karanlık
Bal rengi bir şehir
Ve ben susuyorum sorgularda
Yaşamlar var inadına yaşanır
Kent köylü artığı bilinçle










ELEK


Anam aldığın yelekleri iyi ki almışız
Deniz hergün birini giyiyor
Günü güne semiriyor
Büyüyor anacığım
Bacım ettiğin duaları iyi ki etmişsim
Deniz eminim hissediyor
İblisin kuyruğuna iblis bağlıyor
Ben mi hiç seyrediyorum dört gözle
Saati saatine uymuyor ki
Büyüyor ablacığım
İyi ki o ayıcık tulumları almışız bacım
Deniz her gün birini giyiyor
Hayır hiç üşümüyor hiç
Sıcacık sıcacık bir bilsen
Kış ortası yaz sıcağı
Anam gördüğün meleklere selamımı ilet
























KAN VE ÇELİK


Açelyam kamera seyrediyor gizliden
Ve oyun
Provasız eller açılmış yaradana
Paçalı güvercin sol pençesinden bağlı dama
Ve uçamıyor gönlünce
Artık misina izin verdiğince semaya
Meliki maliki yok mu sedanın sedanın
Kızıl saçlı akşamlarda sevda kuşunun
Bi harap avluya konmuş garibim
Açelyalardan bir çiçek handem
Kameraya çekiyor küpeli çocuk haneyi
Ve oyun
Bre ağam provasız yaşamakladır belayı davet
Taklacı güvercin kafesinde ölmüş
Yalancı dayılar ağlıyor inceden
Her dem iki kadehten sonra ayrılık valsi
Ve hayat çekiliyor damarlarımdan
Ve oyun
Kamerasız başlıyor hayat meşgalesi
Bebek sırtlarında harap konduda bayram
Baloncunun tüm renkleri patlak mavi
Kamera dönüyor denize tezelden
Atlı karınca sarhoşuyum döne döne
Ve ölüm
Provası olmaz ki direk yaradana
Açılır kapanır ahşap kapılar
Açelyam kameraya çekiyor alenen













BAĞLANTISIZ BURİÇELİ


Göbek bağın on bir günlükken düştü kızım
Annenle bağın artık başka biçim
Yalnızsın koca dünyada
Başladı hayatın
Deniz su gibi uzun yaşa
Masmavi bir masalda
Anneni emdiğinde yorulduğun kadar bile yorulma
Yorulma hayatım
Bir çırpıda yürüyeceksin dünyayı
Başladı maraton
Deniz deniz gibi onurlu yaşa
Göbekten bağlanmadan bir şeylere
On bir yıllarca düşmeden yiğitçe
Göreceksin yalnız değilsin koca dünyada
Başladı hayatla mücadelen
Sen ki kardelen kardelen çiçeği
Masmavi bir masalda
Su gibi uzun yaşa denizim






















SUSTALI BIÇAK


Sustukça sustum
Konuşabilmek ne zor ne güçmüş meğer
Pes yani onca sükuttan sonra
Kahve telvesi gibi kararmış yüreğim
Ağlaya sızlaya sustum
Çiçeğine arıydım hani
Tıpkı tatlı bal pınarında ağır işçi
Dost elinden sunulan zehir olsa içilir
Kaskatıyım sustukça susalı
Şu bayat hayatla işbirliği ise günahım
Geç yetişen yolcuydum bilemedim
Acı çekiyorum şimdi evet
O halde olgunlaşacağım gün yakın
Adamın biri cismani meclise susar
Ortalık aydınlananda gör susağı
Sustukça susarım
Obursa karanlıklar yuttu dilimi
Yaz bulutları kadar beyaz rengim
Zamanla aşk büyürde ay gibi
Konuşabilmek güçleştikçe güçleşir
Sustukça sustum sustukça sustukça
Sıra bana gelmiş meğer
Anlayamadım
Pes yani ne isaya ne musaya
Allahtan Muhammed var pes etmeyen
Sustukça susmayacağım.














NEVROZ


Ne dostluklar kurmuşum ama
Helal olsun bana
Haramzadeler çağında
Denizim sen sakın aldanma
Yalandan yakınlaşmalara kanma
Uzatma yanağını asla
Helal olsun sana
Yılan dili yutmuş sanki her biri
Ne dostluklar edinmişim ama
Bu dünya doğallığını yitirmiş valla
Helal olsun bize
Kazazedeler bağında
Sakın izinsiz bir salkım koparma
Denizim uzatma elini asla
Hep dostluklar kur daima
Ama haramzadelerden olmasın hiçbiri
Helal olsun her lokman
Kulak ve babana dinle
Ne dostluklar kurmuşum ama
Dememek için asla




















KÜLLEME


Küllenmiş geçmiş yalnızlıklarım var
Kovalar dolusu yanılgım
Yığınla yangın
Suçum doğaya karşı durmak
Yaşamadan yaşlandım yani
Düştükçe bunalıma bu genç yaşta
Sebebi var
Gece karanlığına yığılırım tek parça
Sığınak tek parça
Tek kamara
Cübbemin eteklerine sıçrar ateş
Yandıkça çoğalır gerçek
Açılır nefretin özü
Lanetlenir gönül gözü
Canlanır gelecek külçe külçe
Dünyalar dolusu hurafe var
Kusurlarım büyük adam kusuru
Dinlenirsem adam gibi bir parça
Dinlersen inanacaksın
Gülümsedikçe paçama sıçrar çamur
Acınacak düşlere gebeyim yani
Yaldızlı sözlerle anlatmak olmaz ki
Suçum doğaya yahşi bakmak
Yaşamadan yaşlandım yani
Gördükse vahşeti bu genç yaşta
Sebebi var
Gülleri solmuş akşamların abim













ŞİMEKER


Müthiş kurnazsın deniz
Annenle ikimiz say ki keriz
Aman bişey olacak başında bekleriz
Ben askerde bu kadar nöbet tutmadım kızım
İki seneye de düşerim yedeklikten
Tekaüt yaşım geldi de geçti zaten
Beni düşürdüğün şu hallere bak yavrum
Sefer görev emrini iliştirdin elime
Müthiş karnavalsın deniz
Annenle ben say ki emir eriniz
Aman bişey gerekmesin başında bekleriz
Bu resmi geçit bitmez
Jetlerin akrobasi gösterisine gök dar gelir
Sen ki minicik köknar
Kök sal en derine engine
Annenle ikimiz say ki görürüz
Müthiş şenliksin deniz
Ülfetin bir başka festival
Beni düşürdüğün halleri seveyim yavrum
Ohal valisi seyrüseferde
Cümle alem sudan çıkmış balık
Bir resmi geçit ki çok çok kalabalık
Müthiş kurnazsın deniz

















RÜZGAR GÜLÜ


Teknemin yelkenleri rüzgara aç
Çok uzaklarda deniz
Açık deniz
Adam kayırmaktan bıkmadı felek
Martılar çoğunluktan azınlığa düşmüş
El ele dalıyorlar suya saya
Simsiyah bir duvarı delip geçiyor talihsizlik
Bağdaş kurduğum divana yazık
Dualarla içimi dökerim yine de
Aklımı dökerim yoluna
Mazi külkedisi naifliğinde sıcak
Yazı avcumdaki güvercin yavrusu
Gelin çiçeği gelincik tarlası
Bazı aklıma düşersen eğer
Özür dilerim uzak denizlerdeyim
Teknemin dibi delik yelkeni yırtık
Ben yokmuşum gibi davran melek























SERA


Bol ışıkta emebiliyorsun ancak
Loş ışıkta uyumuyorsun asla
Karanlığı sevmiyorsun hiç
Be kızım bu geceleri ne yapalım
Günleri durduramam ki
Güneş rüşvet kabul etmiyor
Gidiyor evine
Ama bir ay dede var ki tanıştıracağım senle
Tam da denize yaraşır
Ayrıca küme küme yıldızlar
Ve kızım baban gibi geceleri seveceksin
Haklısın karanlığı asla
Kafanın içini süsle kızım süsle
Böyle büyünebilir ancak
Bilesin ki en güzel süs sadeliktir
Genleri değiştiremeyiz ki
Yanaş asera asera yalnızlar rıhtımına
A kızım geceleri usanmadan beklerim
Gülleri solduramam ki
Ancak bol ışıkta emebiliyorsun




















ÇIPLAK İKAZ


Körcesine sevdim
Körlemesine
Sevdim
Günah arısının ağzındaki dişi çektim
Ve gözlerin dilinde aşkı buldum
Andıkça yoruldum adını
Zerrece pişmancasızım şimdi
Her salise zehirli kuyruklardayım
Olsun varsın
Şahlandı yüzüme yalnızlık
Varsın şahlansın
En vefalı dostum sırlarım
Namım yürüyecekse yürüsün arkadaş
Saygıyla çocuklaşacaksa adım
Ben çocuğum
Sevdim alnımı dik tutarak
Dimdik
Başkaları ne derse desin önemli değil
Neyinden utanacağım halimin
Körlemesine sevdamın
Sevdim
Kılı kırk yararak yaşamaktan usandım
Ağzını öptüm günah arısının
Kuyruğunda aklım iğnesinde bal
Panzehirim kör topal















DAR SOKAK


Girdiler hayatıma Salihalar
Güzel kokulu
Çıktılar
Sabrederim
Bu fakir oğlan ağlar pişmanlığına
Beynamaz
Salihalar girdi hayatıma
En güzel kokulu
Sabretmediler
Çıktılar
Bu fakir adam yanar durur arkalarına
Gördüler dünya kaç bucak
Hangi kucak benimkisi kadar sıcak
Bu fakir oğlan artık denizi ısıtır
Islak ıslak
Darlanmaz
Bebek kokulu cennet kokuluyu
Salihalar girdi hayatıma
Deniz en dayanılmaz kokulu
Sabredemedim
Öptüm kokladım sardım
Öptüm en içten en sıcak
Yavrucak
Maşallah
Suhuletle baş ederim sahiden babayım
Mis kokulu çıt kırıldım
Sabrederim
Demişler demesine de bakıcam
Sabrın sonu selamet











DEVRE


Yükselince bir mızrak boyu güneş
Tadına doyulmaz güzelim
Çünkü
Aksu denize kavuştu
Al beni İstanbul al sakla
Sapla saman karıştı
Asırlık arızadan marazadan
Sar beni İstanbul akla
Akla zarar sevinçlerdeyim
Yükselince bir mızrak boyu güneş
Veya düşünce gölge en dik dibine
Dur namaza ağzında dualarla
Çünkü
Deniz aksuya kavuştu
Vur beni İstanbul vur pakla
Ölmem valla bu yakınlarda
Çünkü
Denizle orman birleşti
Yarım asırlık ağaçtan yemişinden
Ver bana İstanbul ver doyur
Canına yandığım talih kuşu
Ne diyeyim sana
Çünkü
Aksu denize ulaştı
Seyrine doyulmaz güzelim
Yükselince bir mızrak boyu güneş


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder