“ALTI UMDEYE BASACAĞIZ O ŞEREFLİ MÜHRÜ…”
Yarın yerel seçim var...
Yerel seçime bir kala, seçim propaganda sürecini ilçe siyasi partileri açısından değerlendirmeye hiç de gerek yok diye düşünüyoruz. Çünkü özellikle ilçelerde, illerde ve memlekette yerel seçimi yok sayan, bir ahali ahvali varlığı ve genele nazar eden bir eğilim gözlemledik. Şu garipleştirilmiş ilçede yerel İktidarın değişmeyeceği beklentisiyle ve o kadar ayıba kayba karşın genel iktidarın değişmemesi gayretkarlığına arka çıkılırcasına kimse dokunamadı dokunulmazlara, asıl dokunulması gereken şeylere. Sanki hükümetin izin verdiği kadarıyla yetinildi, tivit, yutub kapandı seçim süreci bitti, gitti.
Yarın yerel seçim, önce ses kısıldı, sonra soluklar kesilir, daha sonra hesap kesilir, daha daha sonra Allah’ın yüce adaleti tecelli eder ve saltanat biter…
Bu yerel seçimde haksızca tüm yapılanlar, edilenler muhakkak ve mutlaka bir şekilde karşılığını bulacak. Alakasızca ve pervasızca güzel işler yapıldı, bal tutan parmağını yalar deyip duran, haddini, hududunu aşan yanaşmalar da bir şekilde layığını bulacak. Yani sessiz çoğunluk belirleyecek her şeyi, partizan kılıklı amigolar değil. İktidar destekleri ve imkânlarından faydalananlar bu yerel seçimlere son noktayı koymaya çalışacaklar ise de, pek öyle görünmüyor bu kez, ne ilçelerde ne İstanbul’da, ne de memlekette.
Yerel seçim yarın; Diyelim ki, Yedi uyuyanlardan beter bir kör uyku sarmış beyinleri ve bu yerel seçim uyanma zamanı…
Baskıya, kıskaca alınan ve sansürlenen; toylar, boylar, düğünler, dernekler, vakıflar, sendikalar, federasyonlar, işadamları, işkadınları, sanatçılar, işçiler, işsizler, öğrenciler, engelliler, erler, kadınlar, köylüler, kentliler, taşralılar varoşlar, çiftçiler rençperler, evliler, evsizler, yerliler, yabancılar, bu kötü gidişe yol verip vermemek, bozguna talana yalana çalana yataklık edip etmemek için bu kez topluca firesiz sandığa gidecekler gibi.
Ve alabildiğine mutlular veya yaşamdan tamamen umudunu kesmişler, hâkim düşüncenin tutsağı olmak yerine, yüreklerini kemiren kuşkulara Olur ya, ya olmuşsa endişesiyle geleceğe yön verecek bir manevra yapacaklar gibi görünüyor bu yerel seçim.
Tüm dünyanın kilitlendiği yasaklara, yalanlara ve talanlara alenen duyarsız kalınıyor her neden ise. Ve korku tüneline girilmişçesine yağ kandilleriyle aydınlanıp, saklanılıyor kıyı kuytu köşelerde. İzahı, mizanı, meali olmayan bir durum ama bu saklambaç oynamalar ve sinmişlik yerel seçim geçer, pazartesinden itibaren sonuçlara göre seçilen başkanın peşinde yılışık koşuşturmalar başlar. Başlar ama iş işten geçmiş, bir fırsat daha maalesef tepilmiştir.
Yalan yanlış ve haksız tüm yaptıklarına hatırlı tanık, hayırlı sanık arayan iktidar için, idareyi değiştiremiyorsak irademizden vazgeçtik döneminden, şimdi güçlü irade modası reklamlarına geçildi. Çünkü saçıp savrulan, kutulanıp kasalanan zenginlikten, ilk elden son ele, baştan bacağa tezelden aktarım sürdürüldükçe pay kavgası yerel seçim kavgasının önüne geçiverdi.
Yani tüm bu olumsuz olayları görmezden gelenler arttıkça sürdürülen hayat tarzı bohemleşiyor. Görmezden gelenler arttıkça artırıldıkça modernizmin içten içe, içten dışa bastırılmasını, para-iktidar ve ihtiras hırsını ve açgözlülüğünü tetikliyor. Kara paranın yanı sıra aşırı israf edilen beşeri ilişkiler de sosyal ve siyasal yaşamın yozlaşmasına eklenince hatırlı ve hatırşinas tanıdıkların bile “kitaba” rağmen kitapsızlığa meyil ettikleri ortaya çıktı.
Bu menfi meyledenlere meyletmişler de sandığa gidecekler gitmesine ama bu kez boşuna her türlü yüzdesel oran. Çünkü evrenin derinliklerinde gizli kalmış ne kadar ukde uhde, ahde vefa, akde veda varsa sunuldu seçim arenasına ve akla kara görüldü. En titiz matiz davranmayı düstur edinmişler bile kumpas, montaj veya paralel şey yakıştırmalarına inanmaz oldular. Sosyo-politik denge çöreklenmeler ve çekememezlikler dengesizliği üzerine kurulunca, diğer nasırlaşmış tüm unsurlar da bu çarpık anlayıştan desteğini çekti. Anlaşma bozulunca bu kadar da olmaz denilenlere her gün başka şeyler de eklenince, İktidar bu dengesizliğe densizce çanak tutarak kan kaybetmeyi önleyeceğini umdu ve gereksiz söylemlerle seçim önü kirletildi.
Yarın yerel seçim; Görülen o ki genel seçim havasına sokulan bu yerel seçimde iktidar partisi beklediğini bulamayacak. Çünkü çanak antenler bu sefer gerçekten ikiye bölündü, çanak çömlek patladı, patlatıldı…
Şeffaf sandıklar yarın okullarda kuruluyor. Yarınlar büyük, ihtişamlı, muhteşem, dev, devasa çılgınlıklara gebe görünse de, günlerdir yankılanıp duran olaylara, yalanlara ve yalanlamalara dur denilmedikçe başka idari modeller rejime montelenir bir anda ve hissedilmeden oylar kayar ve kaynar kazan. Sözde ülke yenilenecek ve rejim kökten realize edilecekti, halkının tüm anayasal özgürlüklerini sanal ve sosyal arenalarda engelleyen, banal bir dengesel kör döngü ve kör dövüşü yaşatan bu iktidar partisiyle buraya kadar.
Daha beter şeyler varmış, daha beter şartlar oluşacakmış öngörüsü ve endişesiyle ikinci düzenbaz fısıltının uğursuzluğunu uğrulara bırakarak, içlerinde fısıldayan o ilk lahuti sese göre tavır alacaklar, rey atacaklar da var Allah’tan.
Seçmenler belki de bu yerel seçimlerde verecekleri oylar ile yerel seçim olmasına rağmen on iki yıllık iktidardan bu ülkeyi kurtarabilecekleri bir fırsatla karşı karşıya. Seçmenler bu kez kötü söz ve yararsız kelimelerden medet umanları, başkanlık, cumhurbaşkanlığı düşüyle yatıp kalkanları, iktidar-hükümet-belediye nimetlerinden en aşırısıyla ve haksız nemalandıkça, faydalandıkça halkı unutanları, köhnemişliğin, kirlenmişliğin içinden temizleri, ulusu ve vatanı var eden temel değerlerden uzaklaşanlar ile hakiki vatanseverleri, velhasıl birçok şeyi eli varır yürekleri yeterse birbirinden ayıklayacaklar sanki.
Yerel seçim yarın ve durum bu; “ Seçmek ve seçememek işte bütün mesele bu”. Aslında tüm mesele seçilmişler diktasına doğru giden bu eğri büğrü, bol virajlı ve sonu uçurum olan bu yolda her halükarda yolunu bulmak değil doğru bir yol bulmak meselesidir. Eninde sonunda onlar doğru yolu bulacaklardır masalına da aldanmamak gerekir seçmek ve seçememek bağlamında. Çünkü dostlar gün olur değişir ama aldanışlar baki kalır.
Zinhar sakın ha arzuladığınız tablo gerçekleşince yıktı geçti, yıktık geçtik biçiminde gizli hülyalar içeren azgınlıklara ve böbürlenmelere de girişmeyin, sakının ve geri durun. İşte tüm tembihlere uymayan adam olamayan adamlara o zaman sorarlar en harbi sualleri, yanıtı en zor soruları. Seçmenin veya seçememenin sevabı günahı tek cümlede gizlidir aslında; kazanılan harbin gazisi çok olur belki ama kaybetmeyi de göze almak gerekir, yiğitçe mertçe.
Ok yaydan çıktı bir kere. Bedeli tek tip hükümlülük olsa bile biz, savruk-kavruk hükümran yasaklamalardan baskılardan asla korkmadan, Toprağın üstünü de altını da düşünerek, iki cihanda muzaffer olmak için, selahiyeti ehline, işi erbabına vermek için;
“ O şerefli mührü Altı Umdeye basacağız …”
Yarın yerel seçim var...
Yerel seçime bir kala, seçim propaganda sürecini ilçe siyasi partileri açısından değerlendirmeye hiç de gerek yok diye düşünüyoruz. Çünkü özellikle ilçelerde, illerde ve memlekette yerel seçimi yok sayan, bir ahali ahvali varlığı ve genele nazar eden bir eğilim gözlemledik. Şu garipleştirilmiş ilçede yerel İktidarın değişmeyeceği beklentisiyle ve o kadar ayıba kayba karşın genel iktidarın değişmemesi gayretkarlığına arka çıkılırcasına kimse dokunamadı dokunulmazlara, asıl dokunulması gereken şeylere. Sanki hükümetin izin verdiği kadarıyla yetinildi, tivit, yutub kapandı seçim süreci bitti, gitti.
Yarın yerel seçim, önce ses kısıldı, sonra soluklar kesilir, daha sonra hesap kesilir, daha daha sonra Allah’ın yüce adaleti tecelli eder ve saltanat biter…
Bu yerel seçimde haksızca tüm yapılanlar, edilenler muhakkak ve mutlaka bir şekilde karşılığını bulacak. Alakasızca ve pervasızca güzel işler yapıldı, bal tutan parmağını yalar deyip duran, haddini, hududunu aşan yanaşmalar da bir şekilde layığını bulacak. Yani sessiz çoğunluk belirleyecek her şeyi, partizan kılıklı amigolar değil. İktidar destekleri ve imkânlarından faydalananlar bu yerel seçimlere son noktayı koymaya çalışacaklar ise de, pek öyle görünmüyor bu kez, ne ilçelerde ne İstanbul’da, ne de memlekette.
Yerel seçim yarın; Diyelim ki, Yedi uyuyanlardan beter bir kör uyku sarmış beyinleri ve bu yerel seçim uyanma zamanı…
Baskıya, kıskaca alınan ve sansürlenen; toylar, boylar, düğünler, dernekler, vakıflar, sendikalar, federasyonlar, işadamları, işkadınları, sanatçılar, işçiler, işsizler, öğrenciler, engelliler, erler, kadınlar, köylüler, kentliler, taşralılar varoşlar, çiftçiler rençperler, evliler, evsizler, yerliler, yabancılar, bu kötü gidişe yol verip vermemek, bozguna talana yalana çalana yataklık edip etmemek için bu kez topluca firesiz sandığa gidecekler gibi.
Ve alabildiğine mutlular veya yaşamdan tamamen umudunu kesmişler, hâkim düşüncenin tutsağı olmak yerine, yüreklerini kemiren kuşkulara Olur ya, ya olmuşsa endişesiyle geleceğe yön verecek bir manevra yapacaklar gibi görünüyor bu yerel seçim.
Tüm dünyanın kilitlendiği yasaklara, yalanlara ve talanlara alenen duyarsız kalınıyor her neden ise. Ve korku tüneline girilmişçesine yağ kandilleriyle aydınlanıp, saklanılıyor kıyı kuytu köşelerde. İzahı, mizanı, meali olmayan bir durum ama bu saklambaç oynamalar ve sinmişlik yerel seçim geçer, pazartesinden itibaren sonuçlara göre seçilen başkanın peşinde yılışık koşuşturmalar başlar. Başlar ama iş işten geçmiş, bir fırsat daha maalesef tepilmiştir.
Yalan yanlış ve haksız tüm yaptıklarına hatırlı tanık, hayırlı sanık arayan iktidar için, idareyi değiştiremiyorsak irademizden vazgeçtik döneminden, şimdi güçlü irade modası reklamlarına geçildi. Çünkü saçıp savrulan, kutulanıp kasalanan zenginlikten, ilk elden son ele, baştan bacağa tezelden aktarım sürdürüldükçe pay kavgası yerel seçim kavgasının önüne geçiverdi.
Yani tüm bu olumsuz olayları görmezden gelenler arttıkça sürdürülen hayat tarzı bohemleşiyor. Görmezden gelenler arttıkça artırıldıkça modernizmin içten içe, içten dışa bastırılmasını, para-iktidar ve ihtiras hırsını ve açgözlülüğünü tetikliyor. Kara paranın yanı sıra aşırı israf edilen beşeri ilişkiler de sosyal ve siyasal yaşamın yozlaşmasına eklenince hatırlı ve hatırşinas tanıdıkların bile “kitaba” rağmen kitapsızlığa meyil ettikleri ortaya çıktı.
Bu menfi meyledenlere meyletmişler de sandığa gidecekler gitmesine ama bu kez boşuna her türlü yüzdesel oran. Çünkü evrenin derinliklerinde gizli kalmış ne kadar ukde uhde, ahde vefa, akde veda varsa sunuldu seçim arenasına ve akla kara görüldü. En titiz matiz davranmayı düstur edinmişler bile kumpas, montaj veya paralel şey yakıştırmalarına inanmaz oldular. Sosyo-politik denge çöreklenmeler ve çekememezlikler dengesizliği üzerine kurulunca, diğer nasırlaşmış tüm unsurlar da bu çarpık anlayıştan desteğini çekti. Anlaşma bozulunca bu kadar da olmaz denilenlere her gün başka şeyler de eklenince, İktidar bu dengesizliğe densizce çanak tutarak kan kaybetmeyi önleyeceğini umdu ve gereksiz söylemlerle seçim önü kirletildi.
Yarın yerel seçim; Görülen o ki genel seçim havasına sokulan bu yerel seçimde iktidar partisi beklediğini bulamayacak. Çünkü çanak antenler bu sefer gerçekten ikiye bölündü, çanak çömlek patladı, patlatıldı…
Şeffaf sandıklar yarın okullarda kuruluyor. Yarınlar büyük, ihtişamlı, muhteşem, dev, devasa çılgınlıklara gebe görünse de, günlerdir yankılanıp duran olaylara, yalanlara ve yalanlamalara dur denilmedikçe başka idari modeller rejime montelenir bir anda ve hissedilmeden oylar kayar ve kaynar kazan. Sözde ülke yenilenecek ve rejim kökten realize edilecekti, halkının tüm anayasal özgürlüklerini sanal ve sosyal arenalarda engelleyen, banal bir dengesel kör döngü ve kör dövüşü yaşatan bu iktidar partisiyle buraya kadar.
Daha beter şeyler varmış, daha beter şartlar oluşacakmış öngörüsü ve endişesiyle ikinci düzenbaz fısıltının uğursuzluğunu uğrulara bırakarak, içlerinde fısıldayan o ilk lahuti sese göre tavır alacaklar, rey atacaklar da var Allah’tan.
Seçmenler belki de bu yerel seçimlerde verecekleri oylar ile yerel seçim olmasına rağmen on iki yıllık iktidardan bu ülkeyi kurtarabilecekleri bir fırsatla karşı karşıya. Seçmenler bu kez kötü söz ve yararsız kelimelerden medet umanları, başkanlık, cumhurbaşkanlığı düşüyle yatıp kalkanları, iktidar-hükümet-belediye nimetlerinden en aşırısıyla ve haksız nemalandıkça, faydalandıkça halkı unutanları, köhnemişliğin, kirlenmişliğin içinden temizleri, ulusu ve vatanı var eden temel değerlerden uzaklaşanlar ile hakiki vatanseverleri, velhasıl birçok şeyi eli varır yürekleri yeterse birbirinden ayıklayacaklar sanki.
Yerel seçim yarın ve durum bu; “ Seçmek ve seçememek işte bütün mesele bu”. Aslında tüm mesele seçilmişler diktasına doğru giden bu eğri büğrü, bol virajlı ve sonu uçurum olan bu yolda her halükarda yolunu bulmak değil doğru bir yol bulmak meselesidir. Eninde sonunda onlar doğru yolu bulacaklardır masalına da aldanmamak gerekir seçmek ve seçememek bağlamında. Çünkü dostlar gün olur değişir ama aldanışlar baki kalır.
Zinhar sakın ha arzuladığınız tablo gerçekleşince yıktı geçti, yıktık geçtik biçiminde gizli hülyalar içeren azgınlıklara ve böbürlenmelere de girişmeyin, sakının ve geri durun. İşte tüm tembihlere uymayan adam olamayan adamlara o zaman sorarlar en harbi sualleri, yanıtı en zor soruları. Seçmenin veya seçememenin sevabı günahı tek cümlede gizlidir aslında; kazanılan harbin gazisi çok olur belki ama kaybetmeyi de göze almak gerekir, yiğitçe mertçe.
Ok yaydan çıktı bir kere. Bedeli tek tip hükümlülük olsa bile biz, savruk-kavruk hükümran yasaklamalardan baskılardan asla korkmadan, Toprağın üstünü de altını da düşünerek, iki cihanda muzaffer olmak için, selahiyeti ehline, işi erbabına vermek için;
“ O şerefli mührü Altı Umdeye basacağız …”
27 Mart 2014 Perşembe
SEÇİME ÜÇ GÜN…
SEÇİME ÜÇ GÜN…
Bu gün seçim-metre üçü vuruyor...
Sadece üç gün kaldı halkın inanmak istemediği, ötelediği gerçeklerle yüzleşmesine. Beş yıl önce davul zurna eşliğinde başlamıştı heyecan mezara kadar değil pazara kadar sürecek ve bitecek. Acı ve karartılmak istenen gerçekleri ananlar, sayanlar, görenler namert ve paralel, görmezden gelenler, duymaz ve dilsizvari takılanlar aslan parçası bir seçim atmosferi.
Üç gün sonra görüşülecek nasılsa…
Kalan ömrümüzün sonuna kadar yaşayamayacağımız bir seçim önü yaşadık. Derin dondurucularda yıllarca saklanmış hesaplaşmak adına ne varsa bir bir mutfak tezgâhına döküldü ortalık kirlendi. Ancak yine de Matbaa makinesi icadından bu güne, bu pislikler bu kadar iktidara hizmet etmemiştir.
Keskin bir viraj bir dönüm noktası olarak görülen bu seçim, maalesef sona yakın rayından çıkarılmaz ise eski tas eski hamam havasında seyrediyor. Tivit mivitlerle, kasetlerle, telkinlerle ve tehditlerle doludizgin menzile ulaşmak üzereyiz. Türkiye bu yol ayrımlarını çok yaşadı, bazısına da biz tanıklık ettik. 12 Eylül faşist darbesi sonucundaki palazlanmalar bu günün kamufle edilmiş baş aktörlerini hortlatmış ve eğitmiş desen suç ama öyle bir yaklaşım sürülüyor probaganda cephesine.
Yıkılmaz krallığı ilan etmeye ramak kalmışken devran döndü; Türkiye’de çığır açtı, Türkiye’ye çağ atlattı denilenler ya çamura battılar ya da çamur oldular. Öyle bir dünya ki bu dünya kimsenin yaptığı yanına kar kalmıyor. Tarih baba her daim iş başında. Her şeyi yok sayıp ve unutup yepyeni bir hayata fırça sallasan bile bu işin kurtuluşu yok. belirlenemeyen nedenlerle saltanatı ve zevki sefayı erken terk edişler bu olsa gerek.
Velakin defalarca da yapılmaz ki ayni hata. Öyle her aileye üç çocuk salık vermekle kişi başına düşen borç azalmaz, artarmış o da görülmüş oldu. Boş cigara paketi koleksiyonu yapılarak da tütün bırakılmazmış ayan beyan belli oldu. Bu er kişi tarihi de iyi bildiğini söyler. Madem biliyorsun; tarih tekerrür eder ve bir gün herkesin başına hiç gelmeyecekmiş görünenler de gelebilir. Ayrıca çocuk istediğin gibi değil emek verdiğince yetiştirdiğin gibi şekillenir. Velhasılı tablo ortada.
Çok aşırı derecede yanlı ve hatalı bir iktidar portresi var önümüzde. Başarılarını bizim kıstaslamamız uygun düşmez, memleketin alimi hocası var yaparlar. Bu yaşıma başarısızım diyeni de görmedik daha ama kişisel gelişimini tam tamamlamamış bir kabineyle bakan ve bakmayanları ile karşı karşıya kaldığımız ortada. Bu kabineciler kendilerden kombine bilet almayanlara; bakarsınız acil zirvelerin kurulacağı günler gelir, umutlarınız başka bahara kalır diye azarlama peşine düşmüşler.
Paranın ağa babası para babası da olsan yırtamazsınız vay o gariplere, vay hallerine. Bir korkutma senaryosu ki filmi izleyen pısıyor, tırsıyor, kalıyor. Kalıyor ama oy kabinine girenlerin vereceği kararla ileride sadece olağanüstü bir ilkyaz günüydü diye anımsanmasını dilemek istiyor insan, 30 Martı.
Seçim bu sefer başka olacak görünen o ki hiç bir şey ayni kalmayacak. Kimse öyle devrim falan da beklemesin. Zaten seçime kadar üç koldan saldırmalar sallamalar devam edecek. Ayakları yerden kesecek vaatlerle, çılgın projelerle oy avcılığı bu kez prim yapmayacak. Bakanı bakmayanı bilcümle, Belediye başkanları, bizimkisi de dâhil düşmüş yollara ev ev abi, abla dolaştırsa da bu başka bir seçim. Biz bu oyunları, replikleri çok gördük, kanmayız ve de yutmayız diyecek. Diyebilecek mi 30 mart akşamı göreceğiz.
Global ve küresel hesaplara hiç uymayan, kendi iç pazarında iç hesaplaşmaya sahne olan bir seçim önü süreci yaşadık ve bitmesine üç kaldı. Gerçek dışı görülebilecek ne varsa gördük.
Söz bu söz; “ Akıllılar içlerinde korkuyu büyütmezler. Korkuyu içlerinden söküp atarlar, “ gerçekleşse de bu kez bu seçimlerde dünyada sadece Türkiye’ye özgü bir aklanış yaşanmasa bari…
Bu gün seçim-metre üçü vuruyor...
Sadece üç gün kaldı halkın inanmak istemediği, ötelediği gerçeklerle yüzleşmesine. Beş yıl önce davul zurna eşliğinde başlamıştı heyecan mezara kadar değil pazara kadar sürecek ve bitecek. Acı ve karartılmak istenen gerçekleri ananlar, sayanlar, görenler namert ve paralel, görmezden gelenler, duymaz ve dilsizvari takılanlar aslan parçası bir seçim atmosferi.
Üç gün sonra görüşülecek nasılsa…
Kalan ömrümüzün sonuna kadar yaşayamayacağımız bir seçim önü yaşadık. Derin dondurucularda yıllarca saklanmış hesaplaşmak adına ne varsa bir bir mutfak tezgâhına döküldü ortalık kirlendi. Ancak yine de Matbaa makinesi icadından bu güne, bu pislikler bu kadar iktidara hizmet etmemiştir.
Keskin bir viraj bir dönüm noktası olarak görülen bu seçim, maalesef sona yakın rayından çıkarılmaz ise eski tas eski hamam havasında seyrediyor. Tivit mivitlerle, kasetlerle, telkinlerle ve tehditlerle doludizgin menzile ulaşmak üzereyiz. Türkiye bu yol ayrımlarını çok yaşadı, bazısına da biz tanıklık ettik. 12 Eylül faşist darbesi sonucundaki palazlanmalar bu günün kamufle edilmiş baş aktörlerini hortlatmış ve eğitmiş desen suç ama öyle bir yaklaşım sürülüyor probaganda cephesine.
Yıkılmaz krallığı ilan etmeye ramak kalmışken devran döndü; Türkiye’de çığır açtı, Türkiye’ye çağ atlattı denilenler ya çamura battılar ya da çamur oldular. Öyle bir dünya ki bu dünya kimsenin yaptığı yanına kar kalmıyor. Tarih baba her daim iş başında. Her şeyi yok sayıp ve unutup yepyeni bir hayata fırça sallasan bile bu işin kurtuluşu yok. belirlenemeyen nedenlerle saltanatı ve zevki sefayı erken terk edişler bu olsa gerek.
Velakin defalarca da yapılmaz ki ayni hata. Öyle her aileye üç çocuk salık vermekle kişi başına düşen borç azalmaz, artarmış o da görülmüş oldu. Boş cigara paketi koleksiyonu yapılarak da tütün bırakılmazmış ayan beyan belli oldu. Bu er kişi tarihi de iyi bildiğini söyler. Madem biliyorsun; tarih tekerrür eder ve bir gün herkesin başına hiç gelmeyecekmiş görünenler de gelebilir. Ayrıca çocuk istediğin gibi değil emek verdiğince yetiştirdiğin gibi şekillenir. Velhasılı tablo ortada.
Çok aşırı derecede yanlı ve hatalı bir iktidar portresi var önümüzde. Başarılarını bizim kıstaslamamız uygun düşmez, memleketin alimi hocası var yaparlar. Bu yaşıma başarısızım diyeni de görmedik daha ama kişisel gelişimini tam tamamlamamış bir kabineyle bakan ve bakmayanları ile karşı karşıya kaldığımız ortada. Bu kabineciler kendilerden kombine bilet almayanlara; bakarsınız acil zirvelerin kurulacağı günler gelir, umutlarınız başka bahara kalır diye azarlama peşine düşmüşler.
Paranın ağa babası para babası da olsan yırtamazsınız vay o gariplere, vay hallerine. Bir korkutma senaryosu ki filmi izleyen pısıyor, tırsıyor, kalıyor. Kalıyor ama oy kabinine girenlerin vereceği kararla ileride sadece olağanüstü bir ilkyaz günüydü diye anımsanmasını dilemek istiyor insan, 30 Martı.
Seçim bu sefer başka olacak görünen o ki hiç bir şey ayni kalmayacak. Kimse öyle devrim falan da beklemesin. Zaten seçime kadar üç koldan saldırmalar sallamalar devam edecek. Ayakları yerden kesecek vaatlerle, çılgın projelerle oy avcılığı bu kez prim yapmayacak. Bakanı bakmayanı bilcümle, Belediye başkanları, bizimkisi de dâhil düşmüş yollara ev ev abi, abla dolaştırsa da bu başka bir seçim. Biz bu oyunları, replikleri çok gördük, kanmayız ve de yutmayız diyecek. Diyebilecek mi 30 mart akşamı göreceğiz.
Global ve küresel hesaplara hiç uymayan, kendi iç pazarında iç hesaplaşmaya sahne olan bir seçim önü süreci yaşadık ve bitmesine üç kaldı. Gerçek dışı görülebilecek ne varsa gördük.
Söz bu söz; “ Akıllılar içlerinde korkuyu büyütmezler. Korkuyu içlerinden söküp atarlar, “ gerçekleşse de bu kez bu seçimlerde dünyada sadece Türkiye’ye özgü bir aklanış yaşanmasa bari…
DÖRT ÇEKERLİLER İLE DERT ÇEKENLER SEÇİMİ "AKP DÜŞÜYOR CHP YÜKSELİYOR"...
Yerel seçime dört kala, dört çekerler veya dört çekerliler hayat boyu dert çekenlerle son sürat yarışıyor…
En başta herkes AKP’yi iktidara taşıma reçeteleri peşindeydi. Seçime dört kala on yıllarca hazırlanan senaryolar ters tepti, reçeteler hasta etti memleketi. Bu yerel seçimler halkı tamamen zaptu rapt altına alma seçimi iken, bakanlar bakamayanlar baştan ayağa çarşafa dolanınca gezide, kasada orada burada birden içten dıştan esen estirilen deli rüzgarlarla yön değiştirdi seçim trendi.
Velhasıl işin kimyası bozuldu renk değiştirmeye başladı Türkiye, renk vermedi nüfuz kullananlar.
Tablo da acayip renkli; Hükümet hükmünü kaybetmiş, en atik bakamayanlar faka basınca istifayı basmış, tüm kalan bakiye bakanlar yollara düşmüş bakanlık nimetlerini yerel yönetici seçilme ve seçtirebilme adına babalarının malıymışçasına kullanıyorlar kullandırtıyorlar.
Hay Allah yine de AKP düşüyor CHP yükseliyor. Amenna, Düşmez kalkmaz bir Allah.
Yüksek Seçim Kurulu açıl sandık açıl dediğinde parsayı toplayanlar, parayı hiç edenler ile risk yönetimini iyi uygulayanlar belli olacak. Kırmızı halıda yürüyenler ve yakalarına altın rozetler takanlardan kötü işten sıyrılmak maksatlı seçim vagonuna binmişlerin hali ondan sonra izana mizana çekilecek. Çünkü herkesler inecek 30 Mart akşamı o son peronda, o seçim treninden.
Yerel seçime dört kala, şarampole yuvarlanıyor dört çekerler veya dört çekerliler ile hayat boyu dert çekenler…
Yerel seçimin nabzını tutmaya da gerek kalmadı bu zamandan sonra. Neşteri vuracak, kalemin ucunu dokunduracak heves de kalmadı hiçbir apolitik-ekonomik meseleye. Bakalım bu kara büyülü, kapkara örtülü zifiri ayaz daha ne kadar devam edecek. Kim ne yüzdeyle oy alırsa alsın vesikalaşacak tescillenmişlikleri asla gidermez bu saatten sonra.
Bu dalkavuklar diyarında yer yerinden oynatılsa da nafile. Birilerinde Koku ve Korku bacayı sarmış olduğu halde eğrisi doğrusu şaştı bu seçmece işlerinin, yapanın yanına kar kalıyor her şey. Karpuz kabak çıksa da maalesef kan tatlı, bal şeker deniliyor. Mertlik bizde kalsın ama ‘ AKP’liysen mertsin CHP’liysen, oysan, buysan namertsin. Benden olanlar mert, olmayanlar namert. Müsvetteler mert, muhalefetteler namert, yandaş yazanlar mert, doğruyu kazıyanlar namert. Hes severler mert, has tirleyenler namert şeklinde uzar gider liste tersine ve yere çakıldı, çakılacak en nihayetinde.
Peki, o zaman ne olacak; El mi yaman bey mi yaman görülecek zahir.
Her şeyin içi çıktı ve mert-namert olayının da iyice cılkı çıktı. Çekirdeksiz sızma zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkanlar, dişçi koltuğuna oturmaktan elbette korkarlar. Çünkü hep tarihten örnekler vererek, amfi tiyatrallar sergileyerek tarafgillere gülücükler dağıttıklarından unuttular besbelli zamanında berberlerin de diş çektiğini. Ve kayıkçı kavgasına döndürdüler yerel seçimleri zevatı mevatı, ganimet sayılmış malı melalı kurtarmak için…
Yerel seçime dört kala, şarampole yuvarlanıverince dört çekerler veya dört çekerliler, hayat boyu dert çekenler sayesinde yıllardır ilk kez AKP düşüyor CHP yükseliyor. Amenna, Düşmez kalkmaz bir Allah.
Yarın tarih bahçesinde siyasetin izlerini takip eden çocuklarımızın aklı karışmasın diye bu lügata enderundan hükmedişimiz. Bu saldırgan lakırdılardan epilepsi nöbetlerine tutulacak bu söz-kavram kargaşasından yolunu izini şaşırıyor insanlar. Maazallah işin içinden siyaset bilimciler de çıkamayacaklar 31 Martta. Kantarın topuzu kaçmış bir kere, kaçırılanın haddi hesabı yok. Ayrıca “Devlet adamlarına gargara yapmak da hiç yakışmaz.” Bu karasal renk cümbüşünde, bakalım kim bayram edecek ezilen halk mı, halka rağmen zenginleşen birileri mi?
İnceden helalleşme turları atsa da başbakan gidecekmiş gibi görünüyor. Muhalefet ile makas daraldıkça alanlarda bir şiddet bir celal, hepten mağdur edebiyatı, reklamlarda tecimsel beyefendilik, vallahi helal. Kafa kola alınmış sivil toplum örgütleri ve ülke burjuvazisi bu son dört günde çark edip AKP lehine taraf olmaz ise, tüm tehditlere korkutmalara baskılara rağmen CHP’den ve muhalefetten yana bir yerel seçime gebe Türkiye.
Nasıl bilirdiniz bu kalbi ile dili farklı çalışan, yüzündeki çirkinliği gizleyemeyen, gücü yettiğine Allah yarattı demeyen, Dini imanı para olan, paraya para demeyen siyasi merhumları ve merhumeleri; Allah bilir.
O halde bu kör dövüşüne aldanmadan bu merhum ve merhumeleri iyi tanı, tanı da büyü, yürü ve diren ve dahi uzak dur bir kez olsun bu ölmüşlerden. Sonra, sonrası malum. Hevesleri kursakta kalsın hayali sükut olsun hayalleri. Her hayal gerçek olacak değil ya. AKP’ye dümen kıranlar azaldıkça işin yükünü CHP’liler çeker maalesef, bırak çeksinler.
Çünkü Yerel seçime dört kala, hayat boyu dert çekenler sayesinde şarampole yuvarlanıverince dört çekerler veya dört çekerliler, birileri kralı eleştirenin kellesi düşer diye kralın kulağına mutlaka fısıldamıştır. Olsun varsın.
Ve sol tahlilde, sessiz çoğunluk kararını çoktan vermiş gibi 30 Mart sabahını bekliyor. Ve kimsenin vaatlere ve projelere aldırdığı da yok, varsa yoksa ülkeyi yıllardır kahreden partizanlık ve lidere tapıcılık başköşede.
Ve son tahlilde sülale aile boyu oy veriliyor bu memlekette. Madem ki böyledir tevatür biz de mührü aile boyu vuracağız altılı cemeğin böğrüne….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder