30 Kasım 2011 Çarşamba

FINDIK KURDU


Erdoğan Aksu  
FINDIK KURDU
Email: yerelgazeteci@hotmail.com

Babam fındık ekmeğiyle büyümüş. Buğday kıtlığında fındık unundan ekmek yaptıkları da olmuş, kandile takıp ışığından faydalandıkları da. Senede bir ayı bekleyip fındıktan elde ettikleri gelirle koca yıl geçindikleri de. 500 yılı aşkın süredir Doğu Karadeniz de fındık üretiliyor. 400 bin aile, yaklaşık 10 milyon nüfus hala fındıktan geçiniyor. Ne yazık ki üretici beş yıldır fındığını aynı fiyattan satmak zorunda.


FINDIK KURDU
            Babam fındık ekmeğiyle büyümüş. Buğday kıtlığında fındık unundan ekmek yaptıkları da olmuş, kandile takıp ışığından faydalandıkları da. Senede bir ayı bekleyip fındıktan elde ettikleri gelirle koca yıl geçindikleri de. 500 yılı aşkın süredir Doğu Karadeniz de fındık üretiliyor. 400 bin aile, yaklaşık 10 milyon nüfus hala fındıktan geçiniyor. Ne yazık ki üretici beş yıldır fındığını aynı fiyattan satmak zorunda.
            Devlet fındıktan zarar ediyorum, fındık üretim fazlası var diyerek kenara çekilmiş durumda. Fındık ocaklarının sökülmesi ve alternatif ürüne geçilmesi için üretici teşvik ediliyor. Fiskobirlik kooperatif yapısı, örselendiğinden, geçmiş yıllarda olduğu gibi ihracatı kendisi yapamadığından iflas etmiş durumda. Kooperatif ile üretici arasındaki bağ kopmuş, üretici devletten medet umuyor. Sonuç; fındık üreticisi kaderiyle baş başa…
            Oysa gerçekler çok farklı ve can yakıcı. Fındığın Türkiye ihracatına çok ciddi katkısı var. Sürekli ekonomik anlamda fayda sağlamış. İhracat ürünlerimizin temel ürünlerinden. Hiçbir zaman fındık ürün bazında Türkiye ekonomisine yük olmamış. Çünkü dünya üretiminin % 75’ine sahip olduğumuz bir üründen söz ediyoruz. Ve dünyada 800 bin ton fındık işlem görüyor. Fındık kullanım alanı ise % 80 çikolata, %15 pasta, %5 çerez vb… Özellikle çikolata sektöründe 650 bin ton fındıkla, 6 milyon ton çikolata üretildiği göz önüne alındığında fındığın bir sanayi ürünü olduğu, “ orman meyvesi “ denilip küçümsenmemesi gerektiği açıkça görülür.
            Karadeniz’deki tarım topraklarının engebeli ve çok parçalı olduğu ve böyle olunca da üreticinin küçük çiftçi konumunda yaşadığı ortada. Toplam rekoltenin %65’ini işte bunlar, birkaç dönümle bir ton dolayında fındık üreten çiftçiler gerçekleştiriyor. Gerek ekonomik, gerek sosyal, gerekse arazi yapısı nedeniyle yöre halkı fındık üretiminden vazgeçemez. Alternatif ürünlere geçemez. 5000 hektar alan sökümü gerçekleşti gerçekleşmesine de, çoğunluğuna yine fındık ocakları dikildi.
            Ortalama 450-500 bin ton fındık üreten bir ülke olarak bu üründen yararlanmasını bileceğiz. Devletin asli görevi, çiftçisini mağdur etmeden dünyadaki lider konumunu korumak olmalıdır.
            Dünyanın iki yıllık fındık ihtiyacı bir yılda üretiyor olunabilinir. Eskiden üç ilde yapılırken şimdi otuz dokuz ilde yapılıyor olabilir. Ekim alanı 220 bin hektardan 700 bin hektara çıkmış olabilir. Yıllık rekolte 80-90 bin tondan, 700-800 bin tona ulaşmış olabilir.
            Böylesi bir gelişme diğer üretici ülkeleri rahatsız etmesi gerekirken, rahatsızlık içten içe bizi kemiriyor. Çiftçi mutsuz, umutsuz, devlet çaresiz. Fındığın kilosu beş yıldır 4-5 TL civarında, maliyetine fındık satmak zorunda fındık üreticisi. Bakalım nereye kadar.
            İhracat sayısı 150’lerden 10’lara düşmüşse, üretici tüccarın vicdanına bırakılmışsa, Fiskobirlik yok edilmişse, suç üreticinin mi? Bir diyet ödetiliyor ödetilmesine de önümüz genel seçim. İktidara ret oyu Karadeniz’ dede yayılırsa şaşmamak gerek… 
30.09.2010
Bu Yazı 147 Kez Okunmuş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder