27 Mayıs 2013 Pazartesi

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ ‘SEN YAPAMAZSIN BEN YAPACAĞIM’…

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ  ‘SEN YAPAMAZSIN BEN YAPACAĞIM’…

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Kadıköy İlçesi, Fikirtepe ve Dumlupınar mahalleleri ile Eğitim ve Merdivenköy mahallelerinin bir bölümünü kapsayan yaklaşık 134 hektara denk gelen alanda olası afet riskinin bertaraf edilmesi amacıyla 6306 sayılı kanun kapsamında ‘riskli alan’ olarak tespit edilmesi için çalışma başlattı.

Bu kapsamda İstanbul Valiliği, Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğü, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Kadıköy Belediye Başkanlığı’na bir yazı gönderen Bakanlık, Fikirtepe ile ilgili tüm projeleri yaptıkları çalışmalar tamamlanana kadar durdurduğunu açıkladı.

Sen yapamazsın ben yapacağım…

Kentler de günü gelir ölür. Tıpkı insanlar gibi doğar, büyür gelişir ve kaçınılmaz son ölürler. Tıpkı hiç yıkılmaz denilen iktidarlar gibi miadını doldurunca kentler de yıkılırlar. Yaşam süreleri binlerce on binlerce yıl sürse de yine insanların, insanları ve kentleri yönetenlerin duyarsızlığı kentlerin sonunu getirir zaman içinde.

Nihai noktada yeniden kentler planlarken, kentleri yeniden inşa ederken kentsel dönüşüm projeleri ile mesele çözme gayreti peşinde unutulur tüm gerçekler. Hele de dönüşüm sevdası siyasal ve ekonomik ranta endekslenince kadim şehir geleneğini koruyup yaşatmak gerekliliği taca atılır.

Şimdi üç büyük medeniyetin, üç büyük dinin en son izlerini bir arada gövdesinde taşıyan bu kentlerin anası kent;

Sen yapamazsın ben yapacağım… Yarışı içinde dönüştürüldüğünde o tarihsel izleri de tahrip etmeden ve talana uğratmadan sonuç elde etmek bir o kadar güçleşir. Böyle diyor en birinci kent bilimciler ve kent planlamacıları…

Yani kentleri yeniden dönüştürmek dünyanın en zor ve imkânsız görülen işlerinin başında gelir. İnsanı mutlu ve huzurlu kılacak kentler planlamak ve kurmak meselenin özü olarak görülmedikçe de sonuç hüsran olur. Tersine yeni çok katlı binalar yapmak, sosyal donatı alanlarını daraltmak, insanları blok beton kutulara hapsetmek kentsel dönüşümün mantığı ile bağdaşmaz.

Ayrıca yeni kentsel dönüşüm projelerine ve uygulamalarına bakıldığında tek tip örnekleme söz konusu. Diğer çözümler Kadıköy örneğinde olduğu gibi devlet gücü kullanılarak başlamadan durdurulur ise tek tip elbise giyer kentler.

Sen yapamazsın ben yapacağım…

Kentsel dönüşüm üst üste yığılmış beton bloklardan oluşan çağ hapishaneleri gerçekleştirmek olmamalıdır. Maalesef yerel, bölgesel, iklimsel ve coğrafik değerler ve etkenler hiç önemsenmeden inşa edilecek site-kentler zamanla toplumun iç dinamiğini bozacaktır. Her kentsel dönüşüm alanına ülkenin neresinde olursa olsun illa ki ayni toki modellerini, toki ve üç beş yandan çarklı hamili kart  firmalar ile uygulatmak kentsel dönüşümün ana gayesini de belirler.

Oysa ülkede kenti kent yapan değer ve göstergelerin dışında birbirine benzer, tıpkısı, ikiz kentler organize etmek ileriki zamanlara gönderilen yanlış mektuptur. Çünkü kentler bir toplumun uygarlık düzeyini de gösterir.

Kentsel dönüşüm ve uygarlık ilişkisini bir sonraki yazımızda irdeleyeceğiz. Ancak ciddi ve birikimli bir kent bilimci tahlili o kentin ekonomik, siyasal ve sosyal yapısını ortaya koyar. Yani kentler aslında bilgi ve birikimi gelecek nesillere aktaran bir rolü ve iç dinamiği de bünyelerinde yaşatırlar. İşte uygulanmaya çalışılan kentsel dönüşüm ile bu değer de ister istemez yok ediliyor.

Yıllarca her boş arazi ve arsa imara açılarak oluşturulan çarpık kentlerde, bu kentlerde yaşayanların ve kentlerin nefes alması engellendikçe engellendi. Üstelik ciddi tehlikeler doğurabilecek fay hattında her an deprem olabilir korkusuyla inşa edildi bu kentler. Gün gelip gerçekle yüzleşilecek endişe ve korkusu elbette yenilenmeyi zorunlu kılar. Ancak kentleri dönüştürmek bir anda ben yaptım oldu biçiminde de cereyan etmemeli.

Sen yapamazsın ben yapacağım… Mantığıyla da asla olmaz.

Uzun yıllar içinde yıkıp yapmaya belki gerekli maddi kaynak temin edilebilir. Ama yenilenen kent yenilenmiş beton yığınlarından başka bir ruh taşımayacaktır. Kentler geleneğin ve çağın gereklerine göre dizayn edilmiyorsa da adı dönüşüm olamaz. Önemli olan idarecilerin kentlerin legal ve illegal kent olması dışında başka değerler ortaya koymasını ve mevcut değerlerini koruyabilmesini sağlamalarıdır.

Ayrıca mutabakat sağlanmışlığı muallak, metezori yaptırımlarla geçilmiş uygulamaların sonucunda toplumla yüzleşileceği de asla unutulmamalıdır. Tüm bu kentsel gerçeklere karşın ben yaptım oldu veya ‘Sen yapamazsın ben yapacağım’ mantığı ile plan, proje ve programların önünde seyreden bir kentsel dönüşümün kentin ölçekli planlarına da uyup uymayacağı zamanla bir başka sorun olarak belirir.

Ultra çılgın projelerin kentsel dönüşüm formülü ile desteklendiği de düşünüldüğünde kentln gününden önce ölmesi de kader sayılamaz…
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder