14 Ekim 2011 Cuma

12 MART DARBESİNİN 4O.YILI DEVRİYESİ…

12 MART DARBESİNİN 4O.YILI DEVRİYESİ…
 20011 12 Martını, Onbirindeki Türkiye saati ile 7.46’da Japonya’da yaşanan ve Japonya’nın son 140 yılının en büyüğü 8,9’luk depremle geçirdik. Aslında deprem değil de, depremin fişeklediği dalga uzunluğu 160 km. saatteki hızı 800 km’ye yakın, dalga boyu 10 metre, 600 atom bombasına denk bir tsunami darbesinin tahribatı, bir kenti tamamen nasıl yok edebildiği gerçeği korkuttu tüm dünyayı.
Kuzey kıyılarından ajanslara düşen görüntüler facianın boyutunu tesciller nitelikteydi. İbreti alemlik, doğal afet sınırlarını zorlayan o tsunami dalgaları geri çekildikçe asıl felaketle karşılaşacağız. Nükleer tehlikede baş gösterince, 12 Mart ve sonrasında onbinlerce can yok oldu, bir okadarı da kayıp denilince Allah beterinden korusun deyip geçeceğiz. Depreme topyekûn hazırlıklı Japonya bu hale geldiyse, hiç hazırlıklı Türkiye benzer afette ne hale gelir senaryoları dinleyeceğiz. Üç tarafı deniz şu yarımda ülkede tsunami olur mu olmaz mı tartışmaları tetikleyeceğiz. Ancak politika fay hattı izin verirse. Yine hiç kimse hiçbir şey yapmayacak deprem için.
Japonya’da deprem peşine tsunami derken, siyasi gerçeklikler bir nebze de olsa inkıtaya uğradı. 1971 de yaşanan 12 Mart darbesini bu vesileyle unuttuk, unutturulduk. Belki de Ergenekon, balyoz, narkoz gündemi kilitlemişken 12 Mart darbesini unutmuş görünüp, tsunami darbesiyle günü kurtarmak işine geldi herkesin. Ama darbelerin bir daha olmaması için, muhtıralar, elektro muhtıralar verilmemesi için 12 Mart 71’in hatırlanması hatırlatılması gerekirdi. Derinlemesine değerlendirmelerle bu güne etkileri ve yansımalarına vurgu yapılmalıydı.
Ancak sivil ve askeri darbelerin yerine son 50 yılda 250.000 insanı kurban almış su canavarı tsunamiyi irdelemek yeğlendi. Asıl derin darbeler askerisi sivili sanki geçmiş 50 yılda dünyada daha az can almış gibi es geçildi. Her darbeyle elli yıl geriye giden Türkiye bu kez 12 martı konuşmadı konuşamadı. 
Darbelere alışmış bir milletiz ama bu tsunami darbesi de beter bir şeymiş, afet filmi karelerinden dökülmüşçesine gerçek olanını görünce şok olduk.
Bilim insanları tsunamiyi; “Dikey atılımlı ve büyük ölçekli depremlerle çok büyük su kütleleri düşeyde yer değiştirir. Bu değişimden doğan enerji de tsunamiyi oluşturur” diye açıklıyorlar. Yani suyun dibinde depremle aşağı çöken kara kütlesinin açtığı boşluğa su dolar. Bu düşüş ve gömülme denizlerde ve okyanuslarda inanılmaz bir enerji hareketlendirir. O enerji suları kaldıraç gibi kaldırır ve kabartır. Kabaran sular kocaman dalgalar oluşturur. Enerjiyle bütünleşen o dalgalar peşi sıra karaya vurur. Üst üste binen dalgaların boyu 20’li metrelere ulaşır. Bu dalgasal dev önüne ne çıkarsa yalar yutar.
Sosyal ve siyasal depremler ve sonrasında yaşananları özetliyor sanki yukarıdaki satırlar. Bu kadar mı benzer depremi, tsunamisi, sivil ve askeri darbesi birbirine, hepsinde olan çoluk çocuk demeden insanlara oluyor. O vakit suya sabuna dokunmadan temizlenme telaşındakilere, ne şiş yansın ne kebap çılara tam tamına 40 yıl önceyi hatırlatmak isteriz;
12 Mart 1971’de cumhurbaşkanına, senato ve meclis başkanlıklarına verilen ve ayni gün saat 13.30 da radyoda okutturulan muhtırayla “226’yı bulsunlar devirsinler” mantığı çökertildi. Muhtıradan sonra hemen acilen toplanan hükümet 3,5 saat süren görüşmeler sonunda istifasını sundu. “Muhtırayla anayasa ve hukuk devleti anlayışını bağdaştırmak mümkün değildir” dedi devrik başbakan şapkasını aldı gitti. Darbe hükümetinin başbakanına ve kabineye bakan verilmesine karşı duran, o zamanki CHP Genel sekreteri Bülent Ecevit istifa etti hemen 21 Martta. Peşinden Parti MYK’sı da görevden çekiliyor. Kimsenin alkış tuttuğu falan yok aşikâre.
Daha sonra CHP genel başkanı olacak Ecevit şöyle diyor ayrılırken; “Türkiye’de bazı oyunlar oynanıyor. Darbe ortanın soluna, ortanın solundaki CHP’ye yapılmıştır. Demokrasiyle, kurultaylarla, seçimlerle önlenemeyeceği görülen bir hareket bu darbeyle önlenmiştir”. Ve hemen 23 Martta Deniz Gezmiş ve arkadaşları yakalanıyor, idamlarına giden süreç tezelden başlatılıyor. Böyle işte muhtırayla başlayan 12 Mart darbesinin ilk akla takılan noktaları. İlk genel seçimlere kadar, Nice gazeteci, yazar, siyasetçi, bürokrat, teknokrat, asker, öğrenci, sivili resmisi kovuşturmaya uğruyor ve insan kıyımı başlıyor.
9 eylül1972’de CHP’nin kuruluş günü münasebetiyle yaptığı konuşmada, darbenin bir buçuk yılını Ecevit birkaç cümlede özetliyor; “12 Marttan bu yana tutucu ve çıkarcı güçlerin ağırlığı arttı. Anayasa nizamını korumaktan söz edenler şimdi anayasayı değiştirmeye çalışıyorlar. İstekleri başından beri budur.”
Doğal afetler ansızın hiç beklenmedik anda, siyasal afetler göz göre göre gelir ve derinden yaralar. Üç darbe gördük, direklerden döndük. Artık tarih tekerrür etmesin…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder