Takvimin yaprakları gece gündüz terör yazıyor tarihe. 26 cana bedel bir gün daha ülkenin vicdanında kara bir leke olarak yerini aldı. Son otuz yıldır pimi çekili bomba üzerine tünemiş bir ülke olduk. Ve bu canım ülke günü birlik manevralarla canını kurtarmaya çalışıyor. Yüksek maliyetli alçak bir savaş karanlık odaklarca şekillendirilip, allanıp pullanarak sık aralıklarla piyasaya sürülüyor. Artık seyirci kalarak beklenemez günleri yaşıyoruz.
İsimler üzerine yolsuzluklar, bedenler üzerine hırsızlıkların gölgesi vurmuş, körpe akıllara ve taze gövdelere terör belası ve şehitlik mertebesi yaftalanmış, mıhlanmış kan ağlıyoruz her tabutla. Yüreğimiz yanıyor.
Öylesine bir karmaşa hüküm sürüyor ki ülkenin neresinde yaşarsa yaşasın mutlaka her insan vakti saati gelince yakalanıyor bu can pazarına, acılı hummaya. Kısacası baştan ayağa, tepeden tırnağa geleceğin mirasçılarına, gelecek kuşaklara borçlu harçlı gitmekle başbaşayız. Çünkü halkın alın teri yağmalanıyor, halkın idealleri paralanıyor, yavruları kucaklarından sökülüp alınıyor, tabutlanıyor. Bu pozitif ayrımcılık girdabında daha kaç nefes sönecek. Potansiyel suçlu görülüyoruz doğrulara değindikçe ama yetti artık bu terör belası…
Dostlar alışverişte görsün hesabı, zaman zaman kardeşlik masalları anlatılsa da aslında bu ayrıcalıklı istifadeler ortamında alabildiğine kamu kaynakları söğüşleniyor iş bilirlik adına. İşin rengi değiştikçe, kıskaca alınmış topluma sorunların üstesinden gelmek yerine terör harmanlanıyor. Hasadı gencecik canlara mal olan, kan ve gözyaşı olan bir çözümsüzlük dayatılıyor şu koca ülkeye. Lafa gelince meselenin halli bağlamında herkes üç aşağı beş yukarı ayni şeyleri söylüyor özünde ama değneğin iki ucu da boyalı şimdilik. Tutulduğunda ele bulaşan terör rengi, tek renk. Karaya çalan bir renksizlik hüküm sürüyor dağlarda, ovalarda, köyde kentte, her yerde.
Bu tesadüf değil, yıllardır sürdürülen kör olasıca koskoca bir teessüf. Lanet edilesi, telin edilesi bir yokoluş. Nasıl bitmez bu kirli savaş, nasıl bitirilemez, daha kaç gencini bedel olarak verecek bu ülke. Bu ülkenin hak ettiği pay otuz yıldan sonra bu olmasa gerek. Her defasında başlanılan noktaya dönmek, bu ülkenin kaderi olamaz, olmamalı da. Bu harcanış devam ettikçe, idareciler keskin ve derin uçurumları ortadan kaldırmadıkça, yiğitçe çıkıp dur denilmedikçe birlerinin işine gelir. Petagonyalı toplum mühendisleri ve İthal toplum mühendisleri birbirini gözü karalıkla uçuruma iten ve muhafazakar ideolojilere hizmet eden kamplaşmış-kamplaştırılmış bir toplum modelini kolayca ve acımasızca dizayn ederler.
Ondan sonra gelsin bakalım 2023 gelebilirse. Ülke güçlensin bölgesinde lider ülke olsun bakalım olabilirse. Egemen güçlerin hedefi her türlü sürdürülebilir muhalefete asla şans vermeyen, her türlü işgale açık kapı bırakan zayıf cılız bir ülke inşa etmek orta doğuya. Özerk dedirtip özünü parçalamak, ileri demokrasi deyip demoklesin kılıcını sallamak halkın üstüne. Gelsin bakalım sonra yeni Türkiye…
Bilip bilmezden gelenlere görüp görmezden gelenlere, duyup duymazdan gelenlere, yolsuzluğa bulaşıp varsıllaşmayı adet edinenlere, bir çift söz yeter aslında; toprak suya kavuşunca aykırı otlar filizlenmez. Mukadderat tayinine birileri değil toplum karar vermeli. Hem de özgürce karar vermeli ki akan kan dursun, vatan ayniyle varolsun. Gerisi teferruattır.
Çünkü bu topraklar üzerinde yaşayan her vatandaş özgürlük halesini arzuluyor, Terör lalesini değil. Hukuk herkese eşit hukuk istiyor dağ kanunu, orman yasasını değil. Kimseye muhtaç olmadan el avuç açmadan, yoksulluk sınırına uzak, emir kulu olmadığı bir yaşam arzuluyor. Özgür ve eşit bireyler olarak sesini daha etkin duyuracak, yıkıcı yakıcı yok edici iç ve dış dalgalandırmalardan bıkmış usanmış ne pahasına olursa olsun tam demokrasi bekliyor.
Terörden medet umanında teröre karşı koyanında bu ülkenin vatandaşı olduğunu bilerek, rahat bir nefes almak istiyor artık ülke insanı. Muhabbetin iyice kesilmeye başlandığı şu günlerde madem kesintiye uğradık, atardamarlarımız kesiliyorsa günden güne, günde otuzlara vardı ise kayıplar bari topyekun hatalarımızla yüzleşelim.
Çünkü terör vurdu mu rastgele vurur. Bu vurgunun kürdü, türkü, lazı, çerkezi, çepnisi de olmaz. Kaza kurşunu da olsa gelir garibi vurur. Terörün cerahatli ucu nihayetinde hepimize dokunur, kanser bütün organlara yayılır, kemoterapi de çare olmaz sonra, cerrahi müdahale gerekir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder