21 Ekim 2011 Cuma

HALKI Tİ’YE ALMA…

HALKI Tİ’YE ALMA…
Yeni anayasa yazma-yapma çarkı işletilmeye çalışılıyor. Yapılan zamlara içmezsin sigarayı azaltırsın rakıyı savunması birinci ağızdan gecikmedi kamp yerinde. Yarın ekmeğe, şekere, yağa, una tuza zam yapıldığında yemezsin kardeşim denir ve mesele çözülür herhalde. Kış ortası kömüre, oduna, doğalgaza zam geldiğinde yakmazsın-ısınmazsın olur biter denir toplumun yüreği ısınır. Bizim yine kanımız donar.
Ne anayasaymış en temel haklar bir ağızda yok sayılabiliyor. Elastiki hazırlanmış zamanında. Eskisinden ne gördük ki halk yararına yenisinden medet umulsun…
“Demek herkes biliyormuş da söylememiş işin gerçeğini. Es geçmişler sonra bir çırpıda hallederiz diye. Makam, riyaset, siyaset, mal mülk ve üstünlük tutkusu sarmış iktidarı. Hem de ikide bire karşın. Diğer yarımın peşine düşmüşler maaşalllah. Kurtulamıyorlar bencillikten ve benmerkezcilikten bir türlü. Bu dünya düşkünlüğü, aşırı hırs ve heves nedir anlamak olası değil. Bu dünya üç günlük değil mi nihayetinde. Gün gelecek dünyanın da ömrü bitecek gerçeği bilinmezden görmezden geliniyor ne hikmetse. Muhalefet kış uykusu öncesi mahmurluğunda, fazla söze hacet yok.
Yani, Ayar tutmaz telden çalıyor herkes ayrı ayrı…
‘Hava bulutlu diyenleri padişahımıza ördek dedin’ suçlaması ve mantıksızlığı ile alıyorlar içeri. Vekil de olsan kurtulamıyorsun, gazeteci, asker, polis, savcı, hakim olsan da. Tutuyorlar içeride misafir, salıvermiyorlar. Dokunulmazlık zırhını üzerine geçirmek maharet ister besbelli ama zıhla bile beceremiyorlar.
Hayallerimizi çaldı yetmedi, aklımızı da aldı şu faşist on iki eylül ve gudubet anayasası. Hep onun eseri bu tek renkli pano. Müzmin muhalefet savunucusu yaptı bizi. Kanımız da sevdamız da aktı gecelere renk koyulaştı gittikçe, aklaşmadı…
Şimdi bu faşist ürünü anayasa ile halk Ti’ye alındı. Sen bir seç önce sonra bakarız çaresine, hangi demokrasinin ürünü acaba. Dengi timsali yok dünyada bu abuk sabuk savruluşun. Herkese boyalı kuşgözüyle bakılırsa olacağı bu zaten. Seçtik bir kere isyana, gözyaşına hiç mi hiç gerek yok şimdi.
Demek herkes biliyormuş da bir tek halk bilmiyormuş. Öyle ise eğer alenen bir aldatma olmuyor mu bu keşmekeş. Yalanlar cehenneminde yanılacağını bilmezler mi bu başrol oyuncuları. Hani uzlaşma zemini.
Ergenekon filan artık gerçekten inanmakta zorlanıyor insan. Çünkü Ergenekoncudan geçilmiyor ortalık. Ya bu kapsamda içerde tutulanları listelerine alıp seçtiren muhalefete ne demeli. Onlar yüzünden zaten bir yığın oy kaybedildi iktidara, şimdi ikinci darbe, kanun darbesi. Meclise giremeyenler, girmeyenler, vekilliği iptal edilen bağımsızlar hepten yasal karmaşa yaşanıyor.
Çal kanunum çal…
Ağustos böceği şarkılarıyla bitirilen seçimin sonucunda bunlar yaşanır elbette. Önümüzde ilerisi gerisi, sağı solu, dincisi milliyetçisi ortada birleşmiş bir meclis. Dar geliyor elbise, dikiş yerlerinden patlıyor rahat bir nefes almak için. Meydan dar.
Kimseyi küçük görmemek lazım, küçük görülen insanın gururu büyük olur, üstelik kaş yapayım derken göz çıkarsa Allah muhafaza…
İktidar iktidarlığını yapsın artık. Kurum ve kuruluş kararları işine gelince pek ala, gelmeyince tu kaka. Günahın küçüklüğüne güvenme, günahın işlendiği büyüklüğe bak der atalar. Ve hemen devamında ekler; ‘kaybedecek hiçbir şeyi olmayandan kork’.
Lisanı harbice bu kanunlar mecmuası, her güneş battığında ömrümüzden bir sayfa gönlümüzden kişiler siliyor. Yasak savıcı konuşmalarla olmuyor, yasakları yasaklamak günü.”
Sonuç, Demokrasinin Di’si işlemiyordu zaten, şimdi halk sanki inceden Ti’ye alınıyor…
16.10.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder