15 Ekim 2011 Cumartesi

KARŞIYAKALIYIZ…

KARŞIYAKALIYIZ…
Zamanında meşin yuvarlak peşinde hakkıyla koşmuşluğumuz var. Bilenler bilirler. Ayrıca tam kırk yıllık iyi bir futbol izleyicisiyiz. Bu kez topa girmeyelim dedik. Öncelikle Galatasaraylı değildik. Sonra futbol arenasından politika arenasına kırmıştık dümeni. Üstüne üstlük 12 Eylülü yapan “netekimci” Ankaragücü’lü, T.Özal’da Fenerbahçeli çıkınca, sarı lacivert renklerden soğuduk, içimiz kan ağlayarak bıraktık “şanlı feneri”. O zamandan beri de Kaf-Sin-Kaf’lıyız en harbisinden.
“Top yuvarlaktır” kabullendik de, taraftarları da bir yerlere yuvarlamak bomba gibi gündeme düşünce uslanmaz bir KSK’lı olarak duramadık. Sporunda, sporcunun da, taraftarında özgürlük alanına girilip, hakimlerce haksız penaltı çalınınca susamazdık.
Hiçte basite indirgenecek bir açılış değildi Arena’daki. İhalecisi, borsacısı, inşaatçısı, şan şöhret sevicisi, çullusu çulsuzu, takatukacısı, çantacısı, takipçisi, ulusçusu, çok ulusçusu, politikacısı, kulüp başkanısı bir yanda.  Fedakâr, cefakâr, “her şey sahtekâr, tek gerçek taraftar” bir yanda. Sahnelenince asap bozucu psiko-drama kendimizi orta sahada başlama vuruşu yaparken bulduk. Aslında koca, asırlık GS’ye kirasını bile ödeyemedi diye zart zurt edilince kıyamet koptu. Açılışa pek şık düşmedi doğrusu yaşananlar. Ama kavgada bile söylenmezler söylenince, ne Galatasaraylılık kaldı ne de haya edep. Şaka şukalanmadan Arena’dan çıkıldığına ducı olmak lazım, o saatten sonra bedduacı değil. Kameralarda Provokatör aramaya ne hacet mikrofona sorsunlar.
Plan belliydi. Sırasıyla konuşulacak, taraftar canhıraş alkışlayacak, koltuklar ve sandıklar şişirilerek nemalanılacaktı, ama unutuldu “top yuvarlaktır.” Tersine döndü taktikler, goller yenildi ve maç kaybedildi.
Oysa maçtan beklenti, taraftar eller patlayana, yüzler morarana, boğazlar çatlayana alkış tutup, lehte tezahürat yapacaktı, başbakan ve şürekâsına. Skor bir anda size stad yaptık nankörlük ettinize döndü. Misafire ayıp yapıldı korosu nihavent makamından başladı. Futbola siyaset bulaştı, ara nağmeleri Polat’ın siyasi görüşüne notalandırıldı. Şeref haysiyet derslerine geçildi bir aralık.Tutmayan hesaplar vardı o gece Arena’da.
Taraftar hesap pusulasını fazla bulup reddedince, pusulası kaydı futbolun. Bir kere taraftar kendisine biçilen yeni rolü beğenmedi. Rotası kayacaksa o ben değilim diye haykırdı yüksek volümlü. Yıllarca çoluk çocuğun nafakasından kesilerek, her türlü şart ve zeminde verilen destek tüm takım taraftarları adına GS türbinlerinde hayat buldu. “susma sustukça sıra sana gelecek”  diklenişiydi açıkçası Arena’dan yayılan. Ve bu diriliş Avrupa şampiyonu olmuş bir takımın taraftarına kimse alınmasın ama en yakışan tutumdu.
Yok, öyle yağma börek. Siz miting alanlarında punduna getirip birilerini ıslıklatıp yuhalatırken iyi. Yarım ağız yapmayın etmeyin deyip bıyık altından gülerken rana. Islıklanıp yuhalanırken yok şerefsizlik yapıldı, yok dünyanın sonu geldi. “padişahım çok yaşa denüle, demeyenün boynu vurula” nereye kadar, ceza sahasına kadar olduğu görüldü. Sanki futbolla siyaset ayrışık kardeşlermiş gibi. Alabildiğine iç içeler, yapışık kardeşler öyle olduğunu dünya alem biliyor. Devlet yönetiminde “3 F” Gerçeğini kim inkâr edebilir ki.
Şimdi herkes külahının altına sinmeden, el pençe divan durmak yerine başını kaldırmalı. Taraftarı küstürmek de neyin nesi. Bırakın başbakan küssün bir şey olmaz. Zaten kendileri fenerli. Vermez ise stadı vermez, ama cevabını beş ay sonra munis taraftardan gecikmeksizin alır. Ya aslanlar küserse, o vakit başbakan ve şürekâsına resital yaparsınız boş türbinlerde. O resital kurtarır mı acaba kulübü. Fikstürde kolaylık, deplasmanda aslan yürekli destek olur mu, puan cetvelinde artı puan yazılırmı acaba hanenize. Vermezmiş stadyumu, sanki baba parasıyla yapıldı Arena. Bal gibi Galatasarayındır Arena. İsteyin bakalım geriye Ali Sami Yen’i, veriyorlar mı?
Islıklı, alkışlı, pek hoş değil ama yuhalamalı protesto nedeniyle GS taraftarlığından utananlar, Galatasaraylılığını askıya alanlar varmış. Olsun varsın ne çıkar. Bu olaydan sonra futbola kel alaka, yaşı başı geçkin, yeni yetme, tuttuğu takım ne olursa olsun “Galatasaray sempatizanı” olacaklar az mı sanki. Eğri oturup doğru konuşalım, futboldan siyasetin eli çekilmeli. Çekilmez ise eğer daha çok stadyum kazası olur, çok başlar ağrır…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder