14 Ekim 2011 Cuma

İNSANLIK ANITI YONTUSU…

İNSANLIK ANITI YONTUSU…
Yıllar öncesinde “Heykel Oburu” kitabını okuduğumda tanıdım Mehmet Aksoy’u. Ne merhabam var kendisiyle ne de yemiş içmişliğim. Ama çalkantılı ve heykele adanmış o yaşamı satır satır izlediğimde çok yakınıma durdu aksi sedası. Tipine, saçına, sakalına bakıp da değerlendirenlere hös demek gerekir en hafifinden.
Sanki o kitapta “böcek ”ini anlattıktan sonra, kitabın bitiş sayfalarına yakın Kars’taki anıt için çalıştığını söylüyordu. Heykeli ateşlice tarif ederek adının insanlık anıtı olacağını vurguluyordu heyecanla. Sanata siyaset darbesi yapılınca bu eski anılar canlandı belleğimizde, anımsadık hemen.  Dünya çapında, ülkesi için her şeyini Avrupalarda bırakmış, sadece heykellerini yüklenip gelmiş bir taş yiğidi, yontu ustasıydı o. Ustanın o görkemli yapıtına ucube yakıştırması yapılınca gündeme oturdu bu kez. Tanımayanlar da bu şekilde tanımış oldular maalesef.
Şimdi dokuza dokuz on sekiz parçaya ayrılarak indirilecek o tepeden insanlık. Adı insanlık anıtı ama anıta yapılanlar insanlık ayıbı olarak geçecek tarihe. Demirperde çöktüğünde hıncın heykellerden çıkarılmasına benzer bir tablo yaşayacağız galiba. Heykel sanatı sanatların babası bize göre. Heykele taşa, betona, mermere, granite bakılır gibi bakılmaz ki; her ne kadar onlardan yontulmuşsa da, görmek için bakılır.
Bakanlar gördü ki, heykeli yapandan çok yıkacak olana para ödeyen bir ülkenin insanları olduk. Bekledik en uygun zamanda, elif ba’dan başlayıp sin kaf ile bitirmeyelim diye. Ama Bedri bıçaklandı gün ortası.
Tanışıklığımız sanırım beş altı kurultay öncesine dayanır. Gecenin dördünde Halk Partisi’nde parti meclisine girmek için sandık sandık not tuttuğu günden bu güne. O bizi net tanımasa bile biz tanırız onu yakından, halleşir selamlaşırız her görüştüğümüz ortamda candan. Dokunun hayatına bakalım neler görüp öğreneceksiniz. Geçmiş olsun Bedri.
Hoşuma gitmedi yıkın bu ucubeyi, tipi konuşması hoşuma gitmedi gıcık oldum indir bıçak darbesini. Bir yanda greyderler, kepçeler bir yanda kasap bıçağı. Mantık karmaşası, tezatların uyumu. Kendisine aydınım diyenler kuşum aydından beter olmuşlar. Kafalarını gömmüşler kuma. Öyle fütursuz bir toplum olmaya gidiyoruz ki göze girmek için dokuz takla atanları anladık da cana kastı göze alabilecekleri hiç aklımıza getirmemiştik. Ya kapılarını Bedri’ye açmayan otomobiller.
Bedri’yi seversiniz sevmezsiniz, ancak aman dileyen insanın yüzüne kapıyı kapatmak insanlığa sığar mı? Aman dileyen düşman olsa başköşede misafir eden bir geleneğimiz yok mu? Kapı kapatmak neyin nesi?
Ucubeci mantığa karşı duran bir tutam sanatçı ve siyasetçiye bir ucube çıkıyor pala sallıyor. Çek kesici aleti sapla sıkıştın mı Allah bir de kurtul. İnsanlık yavaş yavaş ölüyor, yaratan da görüyor, sormaz mı hesabını birilerine. Ucubelik kent ortasında keşfe çıkmış, ava çıkmış, biz bir tepedeki esere Fransız kalmışız. Kalmayanlara ise koca şehir yabancı, Türkiye duyarsız.
Aslında dokuza dokuz on sekiz parçaya ayrılıp indirilecek o insanlık anıtı, İstanbul’un göbeğine dikilmeli, insanlığın kaybolup b ittiği yere…
 25. YIL ANISINA…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder