14 Ekim 2011 Cuma

GÖKSU’YA “YALANDAROĞLU BABANDIR” DENİLSEYDİ…

 GÖKSU’YA “YALANDAROĞLU BABANDIR” DENİLSEYDİ…
Bir isyan manifestosu yazmak var ya seçime iki kaldı. İkilik yaratıp birilerinin haksız yere prim yapmasına gerek yok. Artık sabredip bekleyeceğiz. Pazartesinden sonraya bıraktık öfkeyi. İstersek hiç öfkelenmeden ince detaylarda boğulmadan iktidarın korku veren püskürtülerine aldırmadan, iki perdelik gerçekleri içeren bir politik gösteri de kaleme alırız hiç çekinmeden. Ama hiç kimsenin özel kalemi de değiliz.
Ancak hafta başından beri iyice rahatsızlandık. Her şeyi ulu orta söyleme cesaretimiz bize babadan rahmetliden miras. Başımıza gelecekler de hiç umurumuzda olmaz. Suç onların bizim değil ki.
Bir haftadır Cumhuriyet Meydanı’na oturtmuşlar bir dev ekran “van munit” dedirtip duruyorlar. Her akşam bıkıp usanmadan ayni terane. Bizim adaşta her akşam defalarca helecanla fırçalıyor ezraeli. Sınır mayın temizleme ihalelerinin İsrail firmalarına verilmesi Deniz Baykal’a takılmasaydı ortak olacaklardı az kalsın azarladıkları ezraelle. Başka dayılanma zuhur etmeyince dişe dokunur, Fransız kalmışsınız salvosu da tutmayınca şarkı arası koy adaşı “van munit” desin, gelsin oylar. Vay ki vay.
Ülkece genel seçim havasına girememiştik desek yalan olmaz. Meydan boş kalınca o dev ekranda Cumhuriyet Meydanı’na konuşlandırılınca Donkişotlar ülkesindeki mertler ve yiğitler kendine geldi.
Bu ne iktidar hırsıdır arkadaş. Dört koldan, her yandan kafa kol…
Çıraktık bozduk, şimdi ustalaştık yol verin onaralım, tamir edelim, ettirelim. Propagandanın oturtulduğu temele bakın, seçim ahenksizliği ortada. Birbirinden farklı seçenekler sunarak aymazlığın üstüne yürüyenlere ise toplum, korkuyla tünelin dibinden bakıyor. Unutulmamalı ki demokrasi büyüsü, siyasi sihirbazların elinde ise ve sınır aşılırsa paramparça olur hayaller.
Yargıya ince ayar çekilir hemen, gazeteciler terörist ilan edilir dünya aleme, duyarlı insanın hoppala-oha diyebileceği ohalvari kıyımlar sürdürülür Hopa’da, faşizane. İktidar hummasıyla demokrasiden çark edenlere oy verecekler, hey siz, seçime iki kala düşünün bakalım. Bu işlerin peşinden fanfin fon mu gelir faşizm mi?
Zaten o denli parlak siyasetçiler var ki salınıp duran, hepsinin kılcal damarlarında “emret başkanım” dolaşıyor. Kessen zerre demokratlık akmaz damardan. Başkanlık sistemi hayalleriyle tek bir oya dahi göz dikip alçak sürünme yapıyorlar. Piştov patladı Bilal oğlan da inmiş alanlara ısınma turları atıyor.
Bu arada denetimsiz lafların havalarda uçuştuğu, dillerin çatallaştığı, Türkçenin resmen katledildiği siyasi arenaya ilçemiz de dâhil oldu. Elden alma çocuktan al haberi misali duyduk. Türkuaz seçim denizinde riyakar ve kusurlular bir bir boğulurken, ayıklanırken iktidar kan kaybedip muhalefet oy artırırken ilçe belediye başkanı hızını alamamış.
Akranı ve eşiti olmayan bir Genel Başkanı adres göstererek “yalandaroğlu” şöyle, Yalandaroğlu böyle demiş. Sokak kültüründe bile yazılı olmayan bir kural vardır. Kimse eşiti ve akranı olmayana bulaşamaz, hırlaşamaz, racon kesemez, laf sallayamaz. Eğer yaparsa bu terbiyesizlikle iştigal etmektir.
Belediye Başkanı bir mahallede verdiği kahvaltıda üstüne vazife olamayan bir söylem içine girmiş. Herkesin belediye başkanlığını yapacak yerde seçim hatipliğine seçim bezirgânlığına soyunmuş.
Başkan iyi tamamda o topluluk içinden biri sana “yalandaroğlu babandır” deseydi ne yapardın. Zabıtalarına dövdürür müydün?
Benim babam daha yeni vefat etti seninkini bilmem. Yaşıyorsa uzun ömürler öldüyse Allah’tan rahmet dilerim. Ancak bu “yalandaroğlu” sözü sana hiç yakışmadı. Hatipliğine diyecek yok ama kâtipliğe hiç soyunmayacaktın. Birilerinin kutsalına söversen senin kutsalın falan da kalmaz. Şimdi o parti seni hısım değil hasım ilan ederse bu ilçede nasıl belediye başkanlığı yapacaksın. Bu güne kadar da koltuğunuza saygımızdan sen değil siz dediğimizi unutmayın. Ailemizden, büyüklerimizden aldığımız terbiye gereğidir bu hitabımız. Başka da bir şey değil.
Şu koca ekranı Cumhuriyet Meydanı’na dikenlerde Allah korkusu var mı acaba. Mirasyedi parayla devam ettikçe seçimler, karşıt görüş bildirmek boynumuzun borcu. Türkiye susuyorken konuşmak, Türkiye konuşuyorken susmaktır bize yakışan.
O nedenle oyunu “oyunu bozmak” için atanlardanız. Ustayız çırak değil oyumuz da Kemal’e ermiş oydur…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder