14 Ekim 2011 Cuma

ÜÇÜNCÜ YOL…

 ÜÇÜNCÜ YOL…
Yarından sonra seçim-metre üçü vuracak. Üç gün kalacak halkın ötelediği gerçeklerle yüzleşmesine. Oysa davul zurna eşliğinde başlamıştı heyecan; “yiğitler çıktı meydana, hepisiciği de birbirinden merdane.” Özel tınlamalı seçim şarkıları da dillere pelesenk. Gerçeği ananlar namert, görmezden gelenler, dilsizvariler aslan parçası. Mert ötesi mert. Üç gün sonra görüşeceğiz nasılsa… 
Ömrümüzün sonuna kadar yaşayamayacağımız bir seçim önü yaşadık. Küfür kâfir gırla. Derin dondurucularda yıllarca saklanmış hesaplaşmak adına ne varsa bir bir mutfak tezgâhına döküldü. Ancak yine de Matbaa makinesi icadından bu güne, bu kadar iktidara hizmet etmemiştir. 
Bir dönüm noktası olarak görülen bu seçim, maalesef sona yakın rayından çıkarıldı. Kasetlerle, telkinlerle ve tehditlerle doludizgin menzile ulaşmak üzereyiz. Türkiye bu yol ayrımlarını çok yaşadı, bazısına da biz tanıklık ettik. 12 Eylül faşist darbesi sonucundaki palazlanmalar bu günün yetersizliği kamufle edilmiş baş aktörlerini hortlatmış desen suç. 
O devirdeki krallığını ilan etmişler; Türkiye’de çığır açtı, Türkiye’ye çağ atlattı denilenler ya çamur oldular, ya da moruk yaşına bakılmaksızın ifadeye çekildiler. Yani kimsenin yaptığı yanına kar kalmıyor. Tarih baba her daim iş başında. Her şeyi unutup yepyeni bir hayata yağlıboya fırçası sallasan bile kurtuluş yok. Hanım tak kaseti de dinleyelim deyip, henüz belirlenemeyen nedenlerle zevki sefayı erken terk edişleri de gördük. 
Ama defalarca da yapılmaz ki hata. Öyle her aileye üç çocuk salık vermekle kişi başına düşen borç azalmaz. Boş cigara paketi koleksiyonu yapılarak tütün bırakılmaz. Bu er kişi tarihi de iyi bildiğini söyler. Madem biliyorsun; tarih tekerrür eder ve bir gün herkesin başına hiç gelmeyecekmiş görünenler de gelebilir. Ayrıca çocuk istediğin gibi değil emek verdiğince yetiştirdiğin gibi şekillenir.
Aşırı derecede hatalı bir iktidar portresi var önümüzde. Başarılarını benim kıstaslamam uygun düşmez. Bu yaşıma başarısızım diyeni de görmedim daha. Ama kişisel gelişimini tam tamamlamamış bir kabineyle karşı karşıya kaldığımız ortada. Bu kabineciler kendilerden kombine bilet almayanlara; bakarsınız acil zirvelerin kurulacağı günler gelir, umutlarınız başka bahara kalır diye azarlama peşine düşmüşler. Para babası da olsan yırtamazsın, garibin vay haline. Bir korkutma senaryosu ki filmi izleyen pısıyor, tırsıyor. 
İleride sadece olağanüstü bir yaz günüydü diye anımsanmasını dilemek istiyor insan, 12 Haziranın.   
Bu sefer başka olmalıydı evet ama görünen o ki hiç bir şey değişmeyecek. Kimse öyle devrim falan da beklemesin. Zaten seçime kadar üç koldan saldırmalar sallamalar devam edecek. Ayakları yerden kesecek vaatlerle, çılgın projelerle oy avcılığı sürüp gidecek. Bakanı bakmayanı bilcümle, Belediye başkanları bile bizimkisi de dâhil düşmüş yollara ev ev abi, abla dolaştırıyor.  
Hayat mücadelesinde önü iyice tıkanmış halk ise, 13 Haziran günü derin uykudan uyanacak ama iş işten geçmiş olacak. Sövmeye başlayacak vay bunlara oy verenin diye, sanki kendi oy vermemiş gibi. Biz bu oyunları, replikleri çok gördük, kanmayız ve de yutmayız.
Küresel hesaplara hiç uymayan bir seçim önü sürecinin bitmesine üç kaldı. Gerçek dışı görülebilecek ne varsa gördük.
Sadece Türkiye’ye özgü bir aklanış yaşanmasa bari…   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder