14 Ekim 2011 Cuma

DEMOKRASİNİN Dİ’Sİ

DEMOKRASİNİN Dİ’Sİ
Demokrasi ne yaparsanız yapın, duaya dualar katın rüyaya yatın yinede gökten zembille inmiyor. İnmeyince de Türkiye devamlı-sürekli bir kriz ortamında yaşıyor ve yaşatılıyor. Yılan hikayesine dönen cezaevlerindeki vekillerin durumları da bu arada bir bir netleşiyor. Mazbatalara rağmen, aldıkları onca oya rağmen seçime girdikleri siyasi partilere rağmen tahliye edilmiyorlar, yemin de edemeyecekler gibi görünüyor. Serbest bırakılmıyorlar, vekillikleri hiçe sayılıyor. Ayrıca vekilliği hak etmişlerin bile vekilliği arkadan gelene kıyak türü iptal edilebiliyor. Bu da başka bir trajedi.
Birileri kısa süreliğine de olsa ortamı geriyor sanki. Siyasi ikbal peşindekilerden talimatlar var gibi ince ayarlı. Halkın meclisi halktan koparılma noktasına getiriliyor, ses seda yok. Bu işin sivri ucu Silivri de mi sonuçlanır, demokrasiye mi batar, batarsa ne kadar batar kestirmek güç. Ama demokrasinin ağır bir yara aldığı gerçek. Ciddi bir muhalefetle seçimlerin yenilenmesi bile gündeme gelebilir.
Amaç tek başına anayasayı değiştirme çoğunluğunu yakalamak ise böylece iktidar partisine de yeni bir fırsat doğar. Hodri meydan, kozlar paylaşılır, ülke rayından çıkarılır sen sağ biz selamet hesabı herkes kurtulur. Korkunun da ecele faydası yok zaten iş olacağına varır. El kapılarında himmet aramak yerine yel süpürsün hiddet azalsın evladır.
Her şey demokrasinin di’sinde gizli aslında. Ama ne yazık ki ülkemizde demokrasinin di’si hoş, alımlı, cazibeli ama içi boş, ileri gerisi boş, boşaltılmış. Öyle hamasi balkon nutuklarıyla sorunların çözülemeyeceği de ortaya çıktı çarçabuk. Nutku dillerine dolayanların, balkonla yatıp balkonda kalkanların, halkın meclisini halktan koparan yolda hangi zırvaların peşine düşeceği, hangi bahaneleri takınacaklarını da görmüş olacağız çok yakında.
Ortalama iki yılda bir seçim yapılıyor şu garip ülkede. Para bol para pul. Bazen erkene alınsa da asla ve kata geciktirilmiyor. Ülkenin tıkır tıkır işleyen tek organı seçimler. Seçimlere de ister bir siyasi partiye bağımlı olsun, isterse bağımsız olsun hiçbir aday kaybetmek için girmiyor. Gönüllerde hep kazanmak arzusu ile kimse ayranım ekşi demiyor. Halk da kendine en yakın duran temsilcilerini seçip meclise gönderiyor veya gönderdiğini sanıyor.
İleri demokrasilerde parlamento esas. Halk kendini temsile layık gördüklerini oyluyor ve sonra da layığını buluyor ve layığıyla yönetiliyor. Müzmin muhalefet bizlerde izliyoruz temaşayı.
Bir kez daha seçim yapıldı ve yine demokrasi kaybetti bu ülkede. Demokrasinin yerleşmesi ve yerleştirilmesi için seçimler yapmak yetmiyor anlaşılan. Her seçim sonrası demokrasinin di’si kökünden temizlenemediği için benzer insanlık dramları yaşanıyor. Ülke siyaseti de kriz üreten yapıdan ve anlayıştan çıkamayınca çözüm üreten bir model olmaktan çıkıyor meclis. Vekiller kendilerini ispattan aciz millete vekillik edecekler vakitleri kalırsa. Bugün için yapılması gereken statik değerlendirmeler, yüzeysel yaklaşımlar ve yanlı yorumlar yerine sadece ve sadece demokrasinin di’sine işlerlik kazandırılmasıdır. Kişi, kurum ve kuruluşlara düşen yegane görev budur. Gerisi yalan koskoca bir yalan.
Yoksa parti liderlerinin beyinlerindeki demokrasi anlayışına göre biçimlenen yazılı olmayan kural ve yöntemleri de yasaya uydurma zorlamaları içeren garip bir yönetim biçimiyle yönetiliriz. Ve Bu ucube demokrasinin sahibi demokratlar oluruz her birimiz. Bu demokrasinin de sosyali, faşisti, liboşu, dincisi olmaz. 
Sonra da demokrasinin di’si bir tünelin orta yerinde aşırı sürat ve başka şaibeli etkenler yüzünden elim bir kaza yapar. Çünkü adaletsizlik gün gelir toplumu boğar ve bir lokmada da yutar.
İşte o vakit bu sahte demokrasi havarileri demokrasinin di’sine herkesten fazla gereksinim duyarlar…  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder